Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

Selim MERCANO

Profil mesajları Son aktivite Gönderiler Hakkında

  • Mustang bizim olacak..Binicez üstüne..vurucaz kırbacı..vurucaz kırbacı..nihahaha..

    ÖZEL ÜYELİK AVANTAJLARI

    01. Portfolyo oluşturup görsellerini daha çok kitleye sunabilme...
    02. Profil özelleştirme (renk, font, arka plan değiştirme...)
    03. Aynı anda 10 üyeye özel mesaj gönderebilme...
    04. 300 adet özel mesajı mesaj kutusunda barındırma...
    05. Sitede, standart üyelere görünmeden (offline) dolaşabilme...
    06. Hareketli avatar kullanabilme...
    07. 143px.-190px. avatar yükleyebilme...
    08. Özel Üyelere ait özel kategorileri kullanabilme...
    09. Üye adlarının altındaki alana kişisel yazı yazabilme (kendisi yazabilir)...
    10. Standart üyelerden farklı renk kullanımı...
    11. Rep veren üyelerin nicklerini ilgili alanda görebilme...
    12. Özel Üye olan üyeler kullanıcı adlarını bir defalığa mahsus değiştirme hakkı...
    13. Online Üye listesini görebilme...
    14. Tüm üyelere (eğer üye izin verdiyse) forum üzerinden e-mail gönderebilme...
    ...Labirantlar içinde, kocaman boşluklardan hedefe ilerleyemeye çalışır bazen yürekler...ama o kadar sessizdir ki, dilsiz değildir elbet...yüreği susar, kilit vurur ve anahtarını kaybeder.Aramaya başlamaz, bilir ki aradagında o da kaybolacaktır...ve yüreğinin anahtarı ile açar kilitli kapıları...artık özgürdür, kafesten kurtulmayı bekleyen kuş misali...aramaya başlar benliğini...rüzgarın fısıltısına kulak vermeden yürür o...fırtınalar çağlasada kırılmış kanatlarına, yağmurun dostluguyla yürümeye devam eder, ıslak ve düşmeden yürümeye çalıştıgı kaykan yollarda...çakıl taşları vardır, ama ince ince toplar ve şaçar denizlere...



    BiR TEBESSÜM HiKAYESi

    Küçük kiz,hüzünlü bir yabanciya gülümsedi. Bu gülümseme adamin
    kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava icinde yakin
    geçmiste kendisine yardim eden bir dosta tesekkür etmedigini
    hatirladi.Hemen bir not yazdi,yolladi.

    Arkadasi bu tesekkürden o kadar keyiflendi ki,her ögle yemek yedigi
    lokantada garson kiza yüklü bir bahsis birakti. Garson kiz ilk defa
    böyle bir bahsis aliyordu.Aksam eve giderken,kazandigi paranin bir
    parçasini her zaman köse basinda oturan fakir adamin sapkasina birakti.


    Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki...iki gündür bogazindan asagi
    lokma geçmemisti. Karnini ilk defa doyurduktan sonra,bir apartman
    bodrumundaki tek odasinin yolunu islik çalarak tuttu. Öyle neseliydi
    ki, bir saçak altinda titreyen köpek yavrusunu görünce,kucagina
    aliverdi.
    Küçük köpek gecenin sogugundan kurtuldugu için mutluydu. Sicak odada
    sabaha kadar kosusturdu.Gece yarisindan sonra apartmani dumanlar
    sardi.Bir yangin basliyordu.Dumani koklayan köpek öyle bir havlamaya
    basladi ki,önce fakir adam uyandi, sonra bütün apartman halki...

    Anneler,babalar dumandan bogulmak üzere olan yavrularini kucaklayip,
    ölümden kurtardilar ...

    Bütün bunlarin hepsi,bes kurusluk bile maliyeti olmayan bir
    tebessümün sonucuydu.

    MUTLU BiR GÜLÜMSEYiSiN YERiNi HiÇ BiR TATLI SÖZ TUTAMAZ.

    GÜLÜMSE ....

    Gülümse hadi gülümse bulutlar gitsin
    Yoksa ben nasıl yenilenirim hadi gülümse
    Belki şehre bir film gelir
    Bir güzel orman olur yazılarda
    İklim değişir akdeniz olur gülümse...
    Tut ki karnım acıktı anneme kustum
    Tüm şehir bana kustu...
    Bir kedim bile yok anlıyor musun
    Hadi gülümse...
    Sazlarım vardı ırmaklarım vardı
    Çakıl taşlarım vardı benim
    Ama sen başkasın anlıyor musun
    Başkasın...


    Rüzgarın şuursuzca estiği bir anda ,
    rüzgara karşı titrek ve dans eden
    kuru yaprağın ansızın bıraktığı gölgelerinden yararlanmak isteyen karıncaların
    var olduğu sıcak bir ortamda ;Yalnız başına geceden kalan şarabın son sıcak
    yudumlarından tat almaya calışan bahtiyar bir delikanlının
    karşı konulmaz hüzün dolu öyküsü…
    Saniyelerin Damla gibi olduğu bir zaman tünelinde;
    kendi başına kanlanmış toprak üstünde
    Ağlayan bir çoçuğun çaresizliği gibi,bir bilinmezlik ve yalnızlık almıştır ..
    Sabahın Yinemi sen be “GÜN” dedirten Saatlerinde…
    Gecenin son seans çırpınşlarındaki tan zamanlarında,
    Öğlen saatlerinin şuursuz ölümcül monoton darbelerinde ,
    bir çok insanı düşünmeye ve Konuşmaya iten zamanlar,
    bahtiyar delikanlı için tekrarlanmış hüzün dolu parçalardan ibaretti…
    Kalbin, Damarlara pompalamasının ardından
    ilahi sıvının damarlarda gezip vücudu tavaf Ettiği anların her biri;
    delikanlı için “Ölüm ve yaşamın bütünleşmiş ihanetiydi”…
    Kaybedilen her saat ve günler bir ölüm , kalan zamanlar ise bilinmezlik icinde bir yaşam kaynağı olmuştu…
    Yaşamın ironisiyle mücadele eden yorgun ve umutsuz bir savaşcı gibi..
    Delikanlıyı bu kadar yokluğa ,yalnızlığa ve acıya karşı bağışıklık kazandıran hüzün dolu öyküsünü kimse bilmiyordu… bilinmezliğin başlangıcından 100 gün 4 saat sonrasında; sokaklarda avare gibi gezip berduş gibi yaşayan bu delikanlının aynı bankta uyumanın verdiği zoraki arkadaşlığımızda;Karşı konulmaz acabalar içinde,Soru sorma isteğime rağmen “ÖLÜM ve YAŞAM’ın BÜTÜNLEŞMİŞ İHANETİ ” nin girdabına girme korkusu yüzünden delikanlı'nın hüznüne ortak olamıyordum…

    MercanS Denemeler ?/?/2006



    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
    Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
    Yavaş yavaş sallanıyor
    Yapraklar, ağaçlarda;
    Uzaklarda, çok uzaklarda,
    Sucuların hiç durmayan çıngırakları
    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Kuşlar geçiyor, derken;
    Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
    Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
    Bir kadının suya değiyor ayakları;
    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Serin serin Kapalıçarşı
    Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
    Güvercin dolu avlular
    Çekiç sesleri geliyor doklardan
    Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
    Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
    Dinmiş lodosların uğultusu içinde
    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
    Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
    Birşey düşüyor elinden yere;
    Bir gül olmalı;
    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

    İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
    Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
    Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
    Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
    Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
    Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
    İstanbul'u dinliyorum.

    Orhan Veli Kanık
  • Yükleniyor…
  • Yükleniyor…
  • Yükleniyor…
Üst