Faruk hocam ben işi özelden genele taşımaya çalışıyorum ama pek başarılı olamadım galiba
bu karşılıklı mesajlaşmalar birnevi kısırdöngü oluyor, hakkında yazı yazılana cevap hakkı doğuyor... böyle müdahale ederek haddimi aşmıyorumdur umarım ama, bir başka forum üyesi olarak ben genel konulardaki fikirlerin çatışmasını okumayı tercih ederim... Yani meselenin özüne geri dönelim demek istiyorum
Saygılarımla...
Meleklerin Efendisi kardeşim,
Nihayet FLOOD yapmadan sana da yanıt verme şansım doğdu. Ama bu arada Sayın İsmail EV'e de bu satırlar arasında yanıt vermeye mecburum, çünkü FLOOD diye bir kural var.Sana yanıt verince ona veremiyorum. İkinize bir mektup içinde yanıt vereceğim.
Şimdi önce ÖZELden GENELE meselesine gelelim.
Özel konu, genel konu ayrımını öne çıkarmak pek doğru gibi gelmiyor bana.
Sayın Zozz kimseye özel cevap yazmadı, ortaya yazdı ama Nüket hanım ile Gökhan bey ve ben cevap verdik. Şimdi bu cevap verenler arasında 2-3 mektupla Nüket hanım, 4-5 mektupla ben vardım.
Genel konu yine çok tekrarlanan ve ağızlara sakız olan;
Diplomalı grafikerler ve diplomasız grafikerler konusu idi.
Konu başlığı ise çok ilginç; HERKES TASARIMCIDIR !
Konu böyle olunca, mezarcı Mahmut ağa da "ben yetenekliysem ben tasarımcıyım" diyor ve işin içinden sıyrılıyor.
Bu arada diğer bir konu başlığı da "ideal grafik eğitimi nasıl olmalıdır" idi ve bu konuya da aynen HERKES TASARIMCIDIR konu başlığı altındaki ifadeler ve görüşler tıpkısının aynısı olarak yazılmıştı...
Ben ise bir kaç gün önce AYNI veya BENZER KONULARIN tek BİR KONU BAŞLIĞI ALTINDA TOPLANMASINI ve BİRLEŞTİRİLMESİNİ önermiştim, olmadı.
Şimdi; kimsenin kimseye özel husumeti ve garezi yoktur.
Ama eğitim almış grafikerlere yapılan bu düşmanlığı da anlamak mümkün değildir.
Her fikir sahibi kendi fikrini eninde sonunda kişisel fikri olarak beyan ettiği için, tartışma sonuç itibariyle KİŞİSEL FİKİR TARTIŞMASI haline gelmektedir.
Bunun neresini eleştirdiğinizi anlamıyorum.
KİŞİSEL TARTIŞMA haline gelmesin, GENEL TARTIŞMA OLSUN demek istiyorsanız, bu İFADE MUĞLAKTIR, belirsizdir.
Genel tartışma isteyen, Zozz kardeşim sen şurada haklısın, Faruk kardeşim sen şurada haksızsın, Nüket hanım sen şurada haklısın, İsmail bey filanca görüşüne katılıyorum dersin ve tartışmaya KATKI sağlarsın.
Böyle olursa TARTIŞMA yine 4-5 kişi arasında olur ve yine KİŞİLER arasında olur.
GENEL dediğin şey, GENELİN katılımıyla olur.
OYUNA KATILMAKLA olur, TRİBÜNDEN SEYRETMEKLE olmaz.
Eğer, Kİşisel tartışmaya karşıyım demekle; Faruk Çağla'nın münazaracı üslubuna karşıyım demek istiyorsan... BU konuyu açıkça ifade edersin, bunu da görüşür, bir sonuca bağlarız...
Ama, kişisel tartışma dediğin şey; Tartışmanın ÖTESİNE GEÇEN KİŞİSEL SÜRTÜŞME veya HAKARET noktası ise... Önce bu konuda etkili ve yetkili MODERATÖRLER vardır, UYARI onlardan gelir.
Onlar UYARMA GÖREVİNİ yapmıyorsa, önce onları uyarmamız gerekir...
Ama ben Zozz ile yazışmamda HAKARET etmedim. Etmem de... Ama kimseye de hakaret ettirmem...
Bence kimin kimi nasıl aşağıladığı o mektuplarda yazılıdır.
Kimin neyi savunduğu da yazılıdır...
Aynı konuya değişik bir AÇIdan yaklaşan İsmail EV dostumuz da münazara ve münakaşa deyimlerini kullandı. Nezaket ölçülerinden bahsetti.
Ben de ona kibar nazikler olarak ezilmememiz gerektiğini, zalimliğin kibarca yapılanının bile zalimlik oduğunu anlatmaya çalıştım.
Kaldı ki; Sayın İsmail EV; benim bu tartışmalardaki kararlı, ısrarlı ve gayretli cevaplarımı takdir ettiğini de belirtmiştir.
Kendisi bir öneride bulunmuştur; ya nazik olarak tartışın ya da nezaket olmuyorsa tartışma ortamına girmeyin...
Ben de ona grafikerlik mesleğine sahip çıkmamız gerektiğini söyledim.
Kendisine de şimdi buradan ilave olarak şunları söylemek istiyorum:
Küfr dediğimiz şey ana avrat sövmek değildir İslamda...
Küffar da söven kişiler demek değil... Kafir de küfürbaz değil...
Küfr her ne kadar inanmayan, inançsız demek olarak yerleşmişse de; sözden anlamayan, iflah ve ıslah edilmesi mümkün olmayan, yalıtkan, söz geçirilemeyen anlamındadır.
Yani tüm akıl ve mantık metodlarını kullanarak, tüm bilimsel verileri sunarak doğru yola (sırat-ı müstakim'e) davet ettiğiniz kişi veya kişiler sırf anladıkları halde anlamamazlıktan gelerek, veya gerçekten anlamayarak inkar ederler , münkir olurlar, allaha şirk (şirket-ortak) koşarlar müşrik olurlar, LAF KAR ETMEZ, SANKİ DUVARA ANLATIYORSUNUZDUR, hiç bir güzellikle ikna METODU onlara işlemez bunlar KÜFR içindedir, KAFİR olurlar. Bu tip insanlardan oluşan topluma da küffar denir... (Müşrik ve Münkirler konumuz dışındadır)
Şimdi karşımızda bulanık suda balık avlamak isteyen, dumanlı havayı seven, sürekli ortaya nifak tohumları serpip köşesine çekilen, doğruları sunuyormuş gibi yaparak aslında yanlışın propagandasını yapan bir düşünce sistematiği karşısındayız.
BU düşünce sistemi sürekli YETENEK önemlidir, TAHSİL önemsizdir tezini ısıtıp ıstıp önümüze sürmektedir.
Bunu sürenler bir gün ZOZZ adında, bir gün MOSS adında, bir gün COZZ adında bir gün CAZZ adında karşımıza çıkmaktadırlar.
İslamda küffarla (kafirle ve küfr içinde olanla) mücadele etmek caizdir. İsmail beyin dediği gibi olmuyorsa kenara çekilin diye bir şey yoktur.
İslamda kısas vardır. Suratınıza tokat atana öteki yanağınızı çeviremezsiniz.
Ama bu mücadele ederken, nefsimizi müdafaa ederken ahlah ve edep dışı yollara başvurmamızı gerektirmez.
Ama mukabele dediğimiz karşı duruş da rakibin üzerinde etkili olacak şekilde ayarlanmalıdır.
Buradaki centilmenlik olsa olda belden aşağı vurmamak olmalıdır ama nakavt edici yumruğu da atmak zorundasınız. Yoksa size atarlar ve diz üstü çökertirler, ya da silip yeniden çizerler.
Şimdi gelelim küür, kafir ve küffar çeşitlerine; internasyonal bir site olan
Types of Kufr (Disbelief) (Islaam.Com)
linkinde İngilizce olarak;
Types of Kufr (Disbelief) /Küfrün-İnançsızlığın-Tipleri bahsinde bakınız kaç tip küfür çeşidi sayılmıştır;
1-Kufrul-'Inaad: (inat küfürü)
2-Kufrul-Inkaar

inkar küfrü-münkirliğe de girer)
3-Kufrul-Kibr: (büyüklenme küfrü-başkasını küçümseme küfrü)
4-Kufrul-Nifaaq

Nifak küfrü-karıştırma-provakasyon-doğru yoldan sapıtma küfrü)
Daha bir kaç tip küfr daha vardır, benim konumla ilgisi yoktur, bu nedenle almıyorum.
Yukarıda aldığım küfür tipleri ile ilgili İNAT etme, İNKAR ETME, KİBİR İÇİNDE OLMA, PROVAKE ETME-NİFAK SOKMA-ORTALIĞI KARIŞTIRMA konularında sayın ZOZZ adlı üyeye TAA BAŞINDAN ve EN BAŞTAKİ CEVABIMDA GEREKLİ UYARILARI ve İKAZLARI yaptım.
Adeta bir ağabey gibi nasihat verdim, sen böyyle yapıyorsun demedim, böyle yapanlar var dedim...
Anlamadı, sen ortalığı bulandırıyorsun dedim.
Kısaca ben ilmen de dinen de rahatım. Kimseye hakaret etmedim. Özel bir husumet beslemedim.
Yanlış olanı, zararlı olanı TEŞHİR ETTİM, İKAZ ve İKNA ETMEYE ÇALIŞTIM.
BU özel-genel meselesi değildir. OLMASI gerekendir.
BElden aşağı vurmadım. EDEBE ve HAYSİYETE dokunan şeyler söylemedim. ELEŞTİRİ çerçevesi dahilinde kaldım. ADALETİN terazisini çarpıtmadım.
Herkese de bu BİLİMSEL ve AHLAKİ tartışma biçimini TAVSİYE ederim. BUNUN DIŞINDAKİ yöntemler ZALİMİN ve HAKSIZIN ekmeğine YAĞ SÜRMEKTEN başka işe yaramaz.
Külli cahilun cesur diye bir laf vardır... Bütün cahiller cesurdur. derler. Cesurluk bazen Cehaletten de doğar. Cahillerle mücadele etmek için onlar kadar cahil olmak değil onlar kadar cesur olmak gerekir. Bizim cesaretimiz inancımızdan gelir.
Son olarak; İsmail beyin sanat için estetik için söylediği olumluların bileşkesinin toplamıdır ifadesine katılıyorum.
Körün fili tarif etmesi gibi kulağını tutan kör zar gibi ince demiş, kuyruğunu tutan ip gibi uzun demiş, bacağını tutan kütük gibi kalın demiş ama filin tamamını görmek bakımından İsmail bey haklıdır.
Grafik tasarımcılık mesleği sadece okul değildir, sadece yetenek de değildir... Bunların yanı sıra; istek, azim, müsait ortam, heves, pratik, deneyim vs gibi bir çok faktörlerle birlikte değerlendirmelidir.
Ama sadece birisini savunmak büyük yanlıştır... Hele hele eğitim olmasa da olur demek abesle iştigaldir. Ya cehalettir, ya ihanettir...
Hele hele herşeyi müşteri beğenisine göre değerlendirmek ise affedilmez büyük bir hatadır. İsmail beyin dediği gibi, sanatçı halkın düzeyini bir basamak yukarı çıkarmakla da görevlidir, bu bakımdan müşteri de eğitilmelidir. Halk böyle istiyor dersek, hiç bilenle bilmeyen bir olur mu sözüne ihanet etmiş oluruz.
O zaman tasarımı da müşteri yapsın deriz...
Bütün problem yaygın cehaletin yarattığı iflah ve ıslah olmaz bir ortamda hak ve adalet mücadelesinin toz duman arasında körün fili tarif etmesine dönüştürüldüğüdür.
Meseleyi bir bütün olarak görürsek; kimin knifak tohumları saçmakta olduğu,i kimin bölücülük yaptığı, kimin kibir ve böbürlenme içinde olduğu, kimin gerçekleri inkar ettiği daha iyi görülür... VE BUNLARLA MÜCADELE bizim GÖREVİMİZ OLMALIDIR.
Sayın sirofAngels, bence meselenin ÖZÜ BUDUR.
Bunun böyle bilinmesinde ve bu konunun böyle noktalanmasında hayır vardır.
Saygılarımla.