Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

Helen'i Devirmek:Olası Bir Türk Yunan Savaşı

Salihano

🌱Yeni Üye🌱
Katılım
28 May 2011
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
8 Temmuz 2013 – Saat: 13.50
Milas


Milas’ta normallerin üzerinde bir sıcaklık vardı. Bu anormal bir şey değildi, normallerin üzerinde olsa da. Küresel ısınmanın dünya üzerindeki kalıcı etkilerinden biriydi. Gökyüzü bulutsuzdu. Güneşe bakmaya bir saniye bile tahammül edilemiyordu. Masmavi göğün ortasın-da beyaz bir noktaydı güneş. Dışarıdaki insanlar yukarıdan bir nokta olarak görünüyordu. Güneşe bakamadıkları için ancak gökyüzüne baktıkları için hepsi ellerinin yan kısmını alınlarına koymuş, asker selamı veriyor gibiydi.
Sıcağa aldırmayan insanlar eski evlerin bulunduğu bölgeye yığılmış, Türk uçaklarının gösteri uçuşunu izliyordu. Uçaklardan çıkan kırmızı ve beyaz dumanlar enfes bir görsel şölen sunuyordu Milas halkına. Hepsi öğle vakti güneşte yanmayı göze alarak çıkmıştı dışarıya. Her şey mükemmel gösteriyi izlemek içindi.
Kırmızı duman çıkaran uçaklardan biri bir dikdörtgen çizerek çizdiği dikdörtgenin her yerinde dolaşarak içini dumanla doldurdu. Daha sonra beyaz duman çıkaran bir başka uçak dikdörtgenin içine bir yay çizdi. Diğer bir uçaksa dikdörtgenin içinde zikzaklar çizerek dolaşmaya başlamıştı. Çıkan sonuçta adrenalin bile yetersiz kalırdı. Kalp atışlarını hızlandıracak raddede Türklük genlerini okşuyordu havada gururla dalgalanan şekil. Türk Bayrağı… Gösteri uçakları gösterinin sonunda Türk Bayrağı’nı gökteki gönderine çekmişti. Bu bir bakıma gökyüzü bizimdir demekti. Çatımız göktür! Daha sonra İstiklal Marşı çaldı. Herkes saygı duruşuna geçti. Uçaklar da ön kısmı yukarı bakacak şekilde duruyordu. Onlar da saygı duruşun-daydı!
İstiklal Marşı bittikten sonra Türk uçakları rotayı denize doğru çevirdi. İstikamet Ege’ydi. Bandırma 6. Ana Jet Üs Komutanlığı’na gideceklerdi sahil yolundan. Uçaklar sorunsuz bir şekilde giderken iki tanesi yönünü şaşırarak Yunan hava sahasına girdi. Aslında bir otuz-kırk metre içeri girmişlerdi. Bunu fark etti pilotlar. Yine de önemsemediler ve hiçbir şey olmamış gibi, istiflerini bozmadan gitmeye devam etti pilotlar.
Aynı saatlerde, Eşek Adası’nda bir Yunan köylüsü havada uçmakta olan uçaklara bakarak sinirle söylendi.
“Şu Türkler yok mu, sınırları aşmaya bayılıyorlar!” Ardından telefonunu aldı ve 100 numarasını çevirdi. Türkleri polislere şikayet edecekti. Uçakların Türk uçağı olduğunu dumanlarından anlamıştı.
“Türk uçakları Eşek adası üzerinde seyrediyor.”
Polis “Emin misiniz Türk uçağı olduğundan?” diye sordu.
Yaşlı Yunan “Evet!” diye sertçe konuştu, polise adresi verdi ve telefonu kapattı. Bir süre sonra polisler oradaydı. Üç polis gelmişti. Biri uçakların görüntülerini çekerken diğerleri Yaşlı Yunan’la konuşuyordu.
“Adın ne amca?”
Adam amca sözüne kızsa da bozuntuya vermedi ve “Emmanuil.” dedi.
“Peki Manolis. Bu uluslar arası davada sen de görgü tanığı olacaksın. Zaten görüntüler her şeyi açıklıyor.”
Bay Emmanuil için isminin kısaltılması bardağı taşıran son damla olmuştu. Yumruklarını sıktı. Eli kıpkırmızı, eklem yerleri bembeyazdı. Polisin yakasına yapıştı. “Bana bak seni domuz, ne benim adımı kısaltacaksın, ne de bana amca diyeceksin. Amca senin babandır!” Polis bozulmuştu, yanındakiyse gülmemek için kendini zor tutuyordu. İkisi de bu aksi adamla konuşmanın zor olacağını düşündü ve bu işin olabildiğince kısa sürmesini istiyordu.
 

Benzer konular

Salihano

🌱Yeni Üye🌱
Katılım
28 May 2011
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Yorum gelmiyor ama iki bölüm daha yayınlayacağım. Yorum gelirse devamını da yayınlarım. Savaş 3. bölümde başlayacak.

8 Temmuz 2013 – Saat: 20.25
Omega TV Haber Stüdyosu

Spiker bütün gün aynı şeyleri anlatmıştı. Ülkede tarımsal alanda kıtlık, trafik kazası cinayet suç… Bu sefer farklı bir haber vardı ancak. Spiker sözlerine başladı. “Sayın seyirciler, şimdi sınır komşumuz Türkiye'nin yaptığı kabullenilemez bir davranışa, bir vurdumduymazlı-ğa geçiyoruz. Atina Haber Ajansı'ndan(ANA) edindiğimiz bir bilgiye göre, Türk uçakları bu-gün saat iki sularında Agathonisi adası civarlarında Yunan hava sahası içerisinde alçak uçuş yaptı. Bu durumun Türk hükümetine bildirileceğini ve olayın tekrarı halinde müdahaleden kaçınılmayacağı edinilen bilgiler arasında. Şimdi görüntülerimizi izliyoruz…”
Görüntülerde Yunan polislerinin cep telefonlarıyla çektiği amatör görüntüler, ve hemen yanda yaşlı bir adamın Türklere bağırıp çağırması vardı. Uçakların gösteri uçağı olduğu belliydi. Dumanları kırmızıydı bazılarının. Mavi gökyüzüne kırmızı ve beyaz şeritler çiziyordu uçaklar.
Başbakanlık gergindi. Haber kısa sürede tüm ülkeye yayılmıştı. Aslında bu tür şeyler hep olurdu ancak bu farklıydı. Bir sürecin ilk aşamasıydı bu. Başbakan ofisinde belediye başkanı ve dışişleri bakanıyla konuşuyordu.
Başbakan Yorgo Papandreu sözlerine başladı. “Şu Türkler yok mu, yıllar öncesinden kaybedip hesabını bugün soruyorlar.”
Atina Belediye Başkanı Nikitas Kaklamanis “Akılları sonradan başlarına geliyor. Elbette çok geç. Değil mi Dora?” diye gülerek sordu.
Dora Bakoyanni “Bu tür hatalar her zaman olur. Biz de bir olay çıkartırız. Ancak bu sefer olay büyük olacak. Ben Ankara’ya ültimatom vereceğim.”
Kaklamanis “Elbette, biz de bir grup maganda bulup şu Türk konsolosluğunu basarız.”
“Biz Yunanlar, her zaman yalancı taraf mı olmak zorundayız?” diye bir kahkaha patlattı Papandreu.
“Ancak bütün dünya yalancıyı Türkler sanıyor.” dedi Bakoyanni.
Yorgo Papandreu, telefonu aldı ve numaraları çevirdi. Yarım yamalak bir Türkçe’yle konuşmaya başladı.
“Siz Türkler hiçbir zaman dikkatli olamadınız sayın Erdoğan.” dedi alaylı bir ifadeyle Yorgo. Erdoğan yüz yüze görüşmeseler bile şu an Papandreu’nun yüz ifadesini aklında canlandırabildi.
“Olaylar bir yanlış anlaşılmadan gelişti. Durduk yere belanızı aramayın bre Yorgo…” Başbakan Yorgo’nun alayına o da alayla karışık sert bir yanıt vermişti.
“Tehdit diyorsun ha? Şunu aklına kazı Erdoğan, yarın Yunan uçakları da hava sahanızda olacak ama yanlışlıkla girip geri dönmeyecekler.”
“Her zaman buradayız ‘Kahpe Bizans’.” diyerek ve kapadı başbakan. Artık onun da sabrı kalmamıştı. “Bu Yunanlılar yüzlerce yıl hakimiyetimizde yaşadıklarını ne çabuk unuttu!” diye düşündü. Bir yandan da Papandreu ciddi mi diye geçirdi içinden. Eğer ciddiyse ne yapacağını düşünüyordu. Petrol fiyatları yedi lirayı bulmuştu artık.
Yorgo da bu duruma bozuldu. Numaraları çevirdi, ulaşmak istediği kişi savunma bakanı Evangelos Venizelos'tu.
“Sayın bakanım. Bugün kendini bilmez Türklerin yaptıkları yanına kalmamalı. Avrupa Birliği üyelerine haber geçin. Yarın Trakya'ya taarruz başlatıyoruz. Öncelikli amacımız ayçiçeği yetiştiren fabrikaların ele geçirilmesi olacak.” dedi Yorgo kesin bir sesle.
“Anlaşıldı başbakanım.” diye cevap verdi Savunma bakanı ve üyeleri aramaya koyuldu. Ancak bunu kesinlikle isteyerek yapmıyordu. “Bu şişko iyice bunamaya başladı…” dedi.
Türkiye ise olacaklardan habersiz, petrol bulmanın yollarını arıyordu. Eğer Trakya’dan bir taarruz olursa 52. Taktik Zırhlı Tümen ve Trakya’daki mekanize ve zırhlı tugaylar eksik petrolle ne yapacaktı?
 
Üst