Selim MERCANO
👑Efsanevi Grafiker👑
- Katılım
- 2 Tem 2008
- Mesajlar
- 3,346
- Tepkime puanı
- 96

Müzik canlandı, ipler gerildi. Sinema perdesinde gözleri kaygılı, istese de değiştiremeyeceği donuk mimiksiz yüzüyle iyice zavallılaşan kukla, kendisine uzanan davetkar “EL”e baktı. “EL” şuhtu, egemendi, işaret parmağıyla onu gösterirken amansızdı. Sonra kukla çaresizce kollarını açtı. “EL”in parmaklarından kuklayı yönetecek ipler sarktı, halkalar yaklaşırken kukla son bir çırpınışla kollarını kaçırmak istedi. Ama nafile, “EL” hazırlıklıydı. Onun gibi nice kuklayı parmaklarının dokunuşuyla ehlileştirmişti. Sert bir şekilde ipleri çekti ve kukla benliğinin zarif özgürlüğünü “EL” e teslim etti.
.
Seyirciler ayağa kalkıp çılgınca alkışladılar. Bir kuklanın çırpınışlarında, kendilerini saran dokuyu bulmuşlardı belki. Tüm bu gösterinin ardındaki büyük usta ise, efsanevi Çek kuklacı Jiri TRNKA’ydı.
Trnka’nın çizimlerine yıllar önce bir ansiklopedinin sayfaları içinde rastlamıştım. Andersen masallarını arıyordum. Karşımda ürkütücü bir yoğunluk, tezat ve çarpıcı bir resim vardı
Resme sessizce, iyice sindirmek isteyerek baktım. Daha önce pek çok masal resmi görmüştüm. Hepsinde kullanılan renkler genele yayılır, abartılı olur, çocuklar, canavarlar, ayrıntılar yumuşar ve o ürkütücü canavarlar bile sevimli olurdu. Ama bu resimde karanlık bir siluet, belki bir cadı, belki de bir kraliçe. Korkunç parmakları arasındaki sivri uçlu sopayı masum bir bebeğe saplamak üzereydi.Saçları ise olağandışı bir detayla işlenmişti. Resmi yapan bu detayla, resme bilinçdışı bir gerçeklik kazandırmıştı.

Alttaki isimse son derece mütevaziydi. Jiri Trnka. O sırada bilmiyordum ama sonradan öğrenecektim. Bu adam yalnızca resimlere değil, elini attığı her şeye sihirli bir can veren, ünlü kukla ve canlandırma sinemacısıydı. Belki de Pinokyo’yu ağaçtan oyan masal kahramanı Geppetto Usta’nın beden bulmuş haliydi.
Bir ansiklopediyi açıp öğrenmek istediğinizde karşınıza kuru cümlelerle hayatı gelir:

“Jiri TRNKA, Çek kukla film geleneğinin ustası olarak kabul edilen canlandırma sinemacısı, ressam, tasarımcı, karikatürcü ve illüstratör. 24 Şubat 1912, Pilsen, Bohemya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda doğdu. Resim eğitimi gördü. Küçük yaşta Çek kukla sanatçısı Josef Skupa’nın düzenlediği bir tasarım yarışmasını kazandı. On yılı aşkın bir süre Skupa’nın yanında çalıştı, Kendi başına bir kukla tiyatrosu oluşturma girişimi başarısızlıkla sonuçlandı.
1930′larda sahne tasarımları yaptı ve çocuk kitapları resimledi. 1938-45 arasında Prag’daki Ulusal Tiyatro’nun tasarımcısı olarak çalıştı. Bu arada illüstrasyon çalışmalarını da yoğun bir şekilde sürdürdü. Trnka 1945′te canlandırma sinemasına yönelerek ilk filmi “Büyükbaba Pancar Ekiyor” u gerçekleştirdi. İki yıl sonra Çek Yılı adlı ilk kukla filmini yaptı. Bundan sonra hemen bütün filmlerinde kuklaları kullandı. Bunların en önemlileri arasında; 1948 İmparatorun Bülbülü, !949 Çayır Şarkısı, !954 Aslan Asker Şvayk, bazı eleştirmenler tarafından başyapıtı sayılan 1959 Bir Yaz Gecesi Rüyası ve Ruka 1964 El sayılabilir. 30 Aralık 1969, Prag, Çekoslovakya’da öldü.”
Oysa ki kukla sanatının bu büyük ustasını anlamak için zamanda geriye gitmek, Çek Ulusu’nun solduğu havayı anlamak sonra Prag’da stüdyoları gezip kuklalara can verme sanatını (stop motion) öğrenmek gerekmez mi? Gerekir diyorsanız , gezintimizi sürdürelim.
Yıl 1946 . II. Dünya Savaşı sona ermiş, kanserli bir hücre gibi Avrupa’ya yayılmış olan Hitler ordularının karanlık egemenliği artık kötü bir gölgeden ibaret. Onlardan geriye kalan yerleri de dünyanın yeni büyük güçleri doldurmuş. Görünmez bir demir perde koca dünyayı ikiye bölmüş. Ülkeler bloklaşmış. Çek Ulusu’da Sovyet Yönetimi’nin himayesine girmiş. Sanatın her türü ağır baskı altında. Dış dünya ile iletişimse son derece zor ve sansürlü.
Böylece her iki bloğun politik kimlikleri, sosyal yaşamlarını, beğenilerini ve yaratıcılıklarını ağır bir şekilde biçimliyor. Bu soğuk yılların sıcak neşesi ise Batı’da Walt Disney stüdyoları ve Demir Perde ardında diyebiliriz ki Jiri TRNKA stüdyoları. Çünkü sanatını icra ettiği yıllar boyunca siyasi propogandaya karşı çıkmış, çocukların genç dimağlarına Çek efsanelerini, Anderson Masalları’nı sunmuştu. Son filmi olan EL’de totaliter rejimin bireysel hak ve özgürlükler üzerindeki baskısını göstermiştir.
İlk filmi olan “Çek Yılı” bir Bohem efsanesine dayalıydı. Pek çok ödül kazanan “İmparator’un Bülbülü” (1948) Hans Andersen’in bir öyküsünden sinemaya uyarlanmıştı. “Song of the Prairie” (1949), “İyi Asker Schweik”“Bir Yaz Gecesi Rüyası” (1959), “Sibernetik” (1962), “El” (1964) Annecy International Animation Festival’inde ardarda başarıları getiren ve dünyaya Çekoslavak canlandırma sinemasına saygı duyulmasını sağlayan filmlerdi. (1954), Jan Hits (1956),
Peki TRNKA usta neden böylesine sevildi ve sanatının farklılığı neydi? Önce çizgi film ile başladığı sinemaya kuklalarla devam etti. Elbetteki bilgisayarların, robotların olmadığı 1940-60 yıllarında kuklaları canlandırmak için çılgın bir çalışma gerekiyordu.
Düşünün elinizde kuklalar ve heykeller var . Bunları her hareket için özel kameralarla , her saniye milimetrik düzlemde oynatıp filme çekiyor, tekrar hareket edip filme çekiyor ve bir buçuk saatlik filmin tüm dekorunu, aksiyonunu yıllar süren bu dokunuşlarla gerçekleştiriyorsunuz. Çılgınca bir sabra , kuklaları inandırıcı gösterebilmek için insan, hayvan ve doğa üzerinde kusursuz gözlemlere, her canlının nasıl hareket ettiğini bilen bir anotomi uzmanına, elbetteki bir heykeltıraş, sinema yönetmeni belki bazı zamanlar senariste sahip olmalısınız.
İşte bütün bu ekibi toplarsanız stop-motion canlandırma sinemasına hoşgeldiniz denebilir. Bilmem tüm bu işlerin sanatçımızı tanımladığını söylemeye gerek var mı? Fimleri öğretici , senaryosu güçlü yapımlardı. “A Drop Too Much” ta içkili motosiklet kullanıp kaza geçiren bir adamın öyküsü müthiş kamera teknikleriyle canlandırılmıştır.
“İmparator’un Bülbülü” filminde ise Hans Christian Anderson ‘ın bir öyküsünden yola çıkılarak , basit bir bülbülün İmparator’a şaşaalı protokolunün ardındaki sığlığı ve anlamsızlığı nasıl dile getirdiğini harika müzikler eşliğinde anlatır. “The Midsummer Night’s Dream” ise ustanın en büyük şahaserlerinden kabul edilir. Senaryo Shakespeare in bir öyküsünden uyarlanmıştır. Karakterler mükemmeldir. Kukla oynatıcılığı şahaserdir, Fazla diyalog içermeyen bir konudur. Çünkü Trnka kuklalara ağız hareketi verip seslendirme yapmayı barbarlık olarak niteler. Ona göre kuklaların dili müziktir. Trnka sinemasında müzik en az görüntü kadar önemli olmuştur. Her zaman en yetenekli müzisyenlerle çalışmış ve kuklaların yüzlerinde veremediği mimikleri duyguları daha iyi anlatan müzikle tamamlamıştır.

Geçen yıllara karşın Trnka filmleri hala büyük bir keyifle ve beğeniyle izleniyor. Sizinle çıktığımız bu yolculuğun son durağında, Mickey Mouse’larla, Tom ve Jerry’lerle , Pokemonlarla, Japon Anime ve Manga kültürüyle büyüttüğümüz o içimizdeki çocuğa yeni bir tat sunalım. Kuklaların büyüleyici dünyasına, tatlı düşlerin çağına tekrar taşıyalım onu.




JIRI TRNKA FİLMOGRAFI
About the Golden Fish
Ancient Czech Myths
The Animals and the People of Petrov
Archangel Gabriel and Ms Goose
Bajaja
The Cybernetic Grandmother
The Devil’s Mill
The Emperor’s Nightingale
From Hatvan to Galicia
From Hatvan to Halic
From Putim to Putim
The Gift
Grandpa Planted a Beet
The Hand
The “Hurvinek” Circus
The Jolly Circus
The Midsummer Night’s Dream
The Novel With the Double-bass
Passion
Prairie Aria
Schweik’s Misfortunes on the Train
The Spring-Man and the SS
Svejk Trouble in a Train
Svejk’s Budejovice Anabasis
A Treasury of Fairy-tales
Two Little Frosts
Not: Bu makale aylık kültür ve sanat dergisi EKINOKS ‘ta Temmuz 2004 sayısında yayınlanmıştır. Tüm hakları Süleyman Sönmez’e aittir.