Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

Grafik Tasarım....

shedesign

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
19 Mar 2008
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
104
Web sitesi
www.asigazetesi.com
GRAFİK TASARIM

Bu bölümde tasarımın ne olduğu, tasarım dalları, grafik tasarım, grafik tasarım aşamasında bilinmesi gerekenler, tasarım süreci incelenecektir.

Grafik tasarım olgusu bir süreç içinde gerçekleşir. Tasarım süreci içerisinde tasarımcının göz ardı etmemesi gereken durumlar aşağıda açıklanmaya çalışılmıştır.

3.1. Tasarımın Tanımı

Tasarım tanım olarak; hayalde canlandırılan bir olayın, projesi, çizimi veya üç boyutlu görüntüsü olarak uygulanan ve ortaya koyulan eserlerin tümüne verilen isimdir. Tasarım zihinde tasarlanan bir düşüncenin, bir eserin ilk biçimi sayılabilir. Tasarı, çizilen ilk biçim anlamına gelmektedir. Tasarımın tam olarak ifade edilebilmesi için, zihinde tasarı halindeyken olgunlaşıp geliştirilmesi gerekmektedir. Tasarım, sadece grafik sanatları için ele alınan bir kavram değildir ve her alanda tasarım olgusu söz konusudur [9].

Tasarım, bir model kalıp ya da süsleme yapmak olarak değerlendirilmemelidir. Tasarım belli bir amaç gözeten yaratıcı bir eylemidir. Bir tasarımın, kendi içinde bir yapıya ve bu yapı arkasında bir planlamaya sahip olması gerektiği düşünülmektedir. Planlamanın olduğu yerde bir tasarım olgusundan söz edilebilir. Bütün sanatların temelinde bir tasarım olgusu bulunmaktadır. Tasarlama eylemi oluşturulacak yapının organizasyonu ile ilgili her türlü faaliyeti içine almaktadır [2].

o Tasarım bir gereksinimi karşılamak üzere, bir işlevi içerecek şekilde üretilir ve pazarla ilişki içindedir.
o Tasarım ürünleri teknoloji gerektirir.
o Tasarım çoğaltmayla ilgilidir.
o Tasarım teknik bilgi sonucudur [11].
İyi bir tasarım değerli bir yatırım demektir [2].

Elizebeth Adams Hurwitz’e göre: “Tasarım: Gerekli olanın araştırılması”. Yale Üniversitesi Tasarım Bölümü’nden Profesör Robert Gillam Scott; “Ne zaman tanımlanmış bir amaç için bir şey yapıyorsak, o zaman tasarlıyoruz.” demektedir [2].

Başka bir deyimle; tasarım belirli bir amaç gözeten yaratıcı bir eylemdir [2].

Tasarım insanoğlu var olduğundan beri gündemdedir ve yaşamın bir parçası haline gelmiştir. İnsan ihtiyaç duyduğu her şeyi beyninde olgunlaştırarak tasarıma dönüştürüp hayat standartlarını yükseltmiştir. Tasarım çabasına girerken bunların bazen duygularıyla bazen bilimsel çabalarıyla oluşturmuştur. Aslında dilde bir tasarım aracıdır. Beyinde tasarlanan sözcüklerin ardı ardına sıralanıp, cümle haline getirilmesi, daha sonra paragraf ve sayfalara dökülmesi söz tasarımlarının bir bütünüdür. Dilin nasıl doğduğu bilinmiyorsa, sanatsal tasarımlarında ortaya çıktığı kesin olarak bilinmemektedir. Ancak sanatsal tasarımın doğuşunun insanlık tarihinin başlaması ile var olduğunu kabul etmek gerekir. Alet yapan insan ile ilgili rastlana bilen en eski izler, dört yüz bin yıl öncesine aittir [9].

İhtişamlı Mısır uygarlığı tasarım çalışmalarında dünyanın ilk ve en büyük örneklerini ortaya koymuştur. Geometrik düzenlilikle kesin doğa gözleminin bu kaynaşımı tüm Mısır sanatının özelliğidir. Yunan ve Roma uygarlığında tasarım olgusu, kendinden emin, matematiksel hesaplara dayalı sağlam biçimlerin oluşturulduğu eserlerdir. Her türlü fonksiyonelliğe sahip iki ve üç boyutlu nesneler en ince ayrıntılarına kadar geometrik yapılara dayalı olarak düzenlenmiştir. İslam dünyasında her türlü tasarım, inanç felsefesine dayalı bir anlayışla ele alınmıştır. İslam, teneffüs edilen ortamın, dokunulan her nesnenin işlev ve estetik açıdan Tanrı’yı hatırlatması ve O’nun her yerde hissedilmesini istemiştir. Tasarımda somut gerçeklerin yakalandığı en önemli zaman dilimi Rönesans’tır çünkü doğa aklın süzgecinden geçirilerek her türlü tasarım mantığa dayandırılmıştır. Buhar gücünün bulunuşu, yeni kıtalara yolculukların yapılması, elektrik, motor gücü gibi insanın yeni ufuklara taşınmasını sağlayan buluşlar tasarım olgusunu kökten etkilemiştir. Yirminci yüzyıl bir tasarım çağıdır, endüstri ürünlerindeki milyonlarca çeşit mal, estetik boyutla ele alınarak tasarlanmaktadır [9].

3.2. Tasarım Dalları

Uygulamalı tasarım dallarını üç ana başlıkta altında toplamak mümkündür: Endüstri tasarımı, çevre tasarımı ve grafik tasarım [2].

Endüstri Tasarımı: Üçboyutlu nesnelerin tasarlanması ve geliştirilmesiyle ilgilidir. Bu ürünlerin ambalajı ise çoğunlukla grafik tasarımın çalışma alanı içine girer [2].

Çevre Tasarımı: Bina, peyzaj ve iç mekan tasarımını kapsayan oldukça geniş bir çalışma alanıdır [2].

Grafik Tasarım: Grafik tasarım ise genel olarak, okunan ve izlenen görüntülerin tasarımından sorumludur. Grafik tasarımın amacı da gerek iletişim, gerekse estetik kaliteyi en üst düzeye çıkartmaktır [2].

3.3. Grafik Tasarım

Yunanca'da yazmak, resim çizmek, işaret, desen anlamına gelen grafikos ya da graphein sözcüğünden türetilmiştir [6]. Günümüzde uluslar arası anlatım biçiminde grafik sözcüğü ortak bir ifade olarak kullanılmaktadır, dolayısıyla tanımda tüm insanların aynı yorumu çıkaracağı biçimde netleşmiştir. Bu yorum; grafik sözcüğünün yazmak, çizmek, görüntülemek ve çoğaltmak anlamına geldiğini ifade etmektedir [9].

Grafik sözcüğü sanat çalışmalarında çok geniş bir kullanıma sahip olduğu için sonuna “graf” eklenen tüm alanlar grafik sanatları tanımlar. Örneğin; Fotoğraf, serigraf, litograf gibi [9].

Grafik sözcüğünün tanımı biraz daha açılacak olursa, sanatçının elinden özgün biçimlendirmeyle çıkan ya da özgün çoğaltmayla (baskı yöntemiyle) elde edilen eserin, bilgi iletmek, basılmak, kitle iletişim araçlarında kullanılmak amacıyla hazırlanan; çizgi, yazı, resim ve bunların düzenlemeleriyle ilgili tasarımları kapsar [9]. Bir diğer deyişle grafik sanatlar, görsel öğeler ile yazıyı bir arada kullanarak izleyiciyi etkilemek, izleyiciye belirli bir bildiri iletmek amacıyla oluşturulmuş her türlü tasarımı kapsayan bir sanat dalıdır [6].

Grafik tasarım ilk kez 20. yüzyılın ilk yarısında metal kalıplara oyularak yazılan ve çizilen ve daha sonra da çoğaltılmak üzere basılan görsel malzemeler için kullanılmıştır. Teknoloji geliştikçe, sadece basılı malzemeler değil [2]; kartvizitten, ilan tahtasına (billboard) kadar basılıp çoğaltılarak kitlelere ulaştırılan ürünler, grafik tasarımcının biçimlendirdiği malzemelerden bazılarıdır. Bununla beraber teknolojinin gelişmesiyle sadece basılı malzemeler değil, film aracılığıyla perdeye yansıtılan, video aracılığıyla ekranda gösterilen ve bilgisayar aracılığıyla üretilen ve yayımlanan bütün görüntü haberleşme malzemeleri de grafik tasarımının ilgi alanına girmiş, bu nedenle “Grafik Tasarım” teriminin anlamı günümüzde daha da genişlemiştir. Grafik tasarımı genel olarak, okunan ve izlenen görüntülerin tasarımından sorumludur [7].

Grafik tasarım, kendi içinde pek çok ihtisas alanlarına sahip, yoğun teknik ve uzantıları olan, her geçen gün yeniliklerin kazanıldığı dinamik bir görsel iletişim dalı olmaktadır [10]. Birinci işlevi de, bir mesaj iletmek ya da bir ürün ya da hizmeti tanıtmaktır [2].

Grafik tasarım çağımızın en önemli işlevlerinden biridir. Grafik tasarımda, bir amaç vardır. Bu amaç sunulan mal ve hizmetin en iyi şekilde tanıtılması veya satışıdır. Bir özgünlük ve yaratıcılık vardır.

o Bir düşünce ürünüdür.
o Bir gerekliliktir.
o Bir gereklilikten doğmuştur.
o Bir bilinç vardır.

Yeni yapılan tasarım bütünüyle kendi kanunlarını yaratır. Kendine has, kendine özgü orijinalliktedir. Yani yeni bir şeydir. O ana kadar yaratılanlardan bazen daha iyi, bazen daha kötüdür. Ama daima yenidir [6].

Grafik tasarımı, bir kurumun tüm iletişim araçlarının tasarımını kapsamaktadır. Bunlar kurumun renginden, logosunun tipografisine ve antetli kağıtlarının tasarımına kadar uzanmaktadır. İletişim tasarımcısı, kurumun ilişki içinde bulunduğu müşteri gurubuyla yaptığı görsel iletişimde kolaylık sağlayarak, kurumun ve kurum ürünlerinin müşteri tarafından tanınmasını, rakiplerinden farklı olmasını, daha sonraki ilişkilerde tekrar hatırlanarak müşteriler tarafından tercih edilmesini sağlamak amacını taşımaktadır [8].

Bir tasarım ne kadar çekici olursa olsun, verilmesi istenen mesajı iletemiyorsa hiçbir değer taşımaz. Ünlü reklamcı William Bernbach, salt tekniği ya da güzelliğe kapılma eğilimi ile sürekli olarak savaşmaları gerektiğini belirtmektedir: Reklamın amacı, insanları ürünü almaya ikna etmek olmalıdır. İkna edici unsurlar ise düşünce ve sözlerdir [2].

Grafik sanatlar plastik sanatlar içerisinde yer almasına rağmen, işlevsellik açısından tüm sanat dallarından farklılıklarıyla ortaya çıkar. Soyut olmasına rağmen ekonomik özelliği söz konusudur, çoğaltıma dayalı olduğu için kitlelere daha çok hitap eder [9].
3.4. Grafik Tasarımcı

Grafik tasarımcı, sözcükleri ve görüntü unsurlarını görsel bir iletişim oluşturacak biçimde bir araya getiren kişidir. Bu unsurlar, izleyicinin çözebileceği sözel - görsel bir denklem içinde sunulur. Grafik tasarımcı sadece görüntüler oluşturmaz, aynı zamanda mesajlar üretir. Sanat yapmayı amaçlamaz, ama etkileyici bir iletişim kurabilmek için sanatsal ifade ve biçimlerinden sürekli olarak yararlanır [2].
Grafik tasarımcı, bir mesajın hangi yazı karakteriyle ve nasıl bir grafik üslupla daha iyi ifade edilebileceğini saptayacak kişidir. Bazı tasarımcılar, görsel unsurları çekici ve dikkati yöneltici bir biçimde düzenlemede oldukça yetenekli olmalarına karşın, sözel unsurlarla (tipografi) etkili bir iletişim kurmayı başaramazlar [2].

19. yüzyılın başlarında fotoğrafın bulunması ve daha sonra baskı ve fotoğraf tekniklerinin gelişimi sanatçıların bu teknikleri iletişim ve tanıtım amaçlı çalışmalarında kullanmalarına olanak sağlamıştır. Teknolojik, ekonomik, kültürel, alanlardaki gelişmeler; video, bilgisayar gibi araçlar, grafik tasarımın kapsamını oldukça genişletmiştir. Ancak değişen dünya koşullarıyla grafik tasarımın genişleyen kapsamında grafik tasarımcının rolü hep bir tasarım sorununun çözümü olmuştur, olmaktadır [2].

Basılı iletişim dünyasına adım atabilmek için tasarım ve üretim sürecini bütünüyle öğrenip anlamak gerekir. Grafik ve tipografik unsurlar, bütünün sadece su üstünde görünen parçalarıdır. İletişim tasarımcısı, iletişim olgusunu meydana getiren bütün kavramları tanımalıdır [2].

3.4.1. Grafik tasarımcının görevi

Tasarımcı; uygulama yöntemlerinin yanısıra görsel algılamanın doğasını, görsel yanılsamanın rolünü ve sözel ile görsel iletişim arasındaki ilişkileri de bilmek ve göz önüne almak zorundadır [2].
Tasarımcının güncel bir bilgiyi, yenilenmiş, çağdaş, güncel araç ve malzemelerle sunmak zorunluluğu bulunmaktadır. Bu nedenle grafik tasarımcıdan, yeni eğilimleri, teknolojik buluş ve yenilikleri ve yaşadığı dönemde tartışılan sanatsal, felsefi, politik, sosyolojik vb. gibi sorunları ve örnekleme çözümlerini izlemesi beklenmektedir [3].

Brody’e göre; Grafik tasarımcısı, iletiyi hedef kitleye ulaştırırken, alıcısının salt unsuna değil, duygularına da yönelmek durumundadır. Teknolojik bombardıman altında doğallığından uzaklaşan, mekanikleşmeye yüz tutan insanın sorunlarına arkasını dönmemelidir. Teknolojinin tutsağı değil, teknolojiyi insansal amaçlar doğrultusunda kullanan olmalıdır. Çağdaş tasarımın felsefesi oluşturulmadan yapılan tasarımlar, çağın insanıyla bütünleşemez [11].

Tasarımcı belirli bir mesajı belirli bir kitleye aktarırken; yine belirli parasal, fiziksel ve psikolojik sınırlamalara karşı karşıya kalır. Örneğin; bir afiş, parasal nedenlerden dolayı iki renkle sınırlandırılmış olabilir. Postayla gönderileceği için ya da basılacağı makineden dolayı boyutlarında fiziksel bir sınırlama sözkonusu olabilir. Afişin herhangi bir ortam içinde algılanabilmesi için öngörülen uzaklık, ya da mesajın iletileceği kitlenin yaş, öğrenim durumu, cinsiyet vb. özellikleri ise afişin tasarımına psikolojik bir sınırlama getirir. Bütün bu sınırlamalara rağmen tasarımcı, hedef kitleye sözkonusu mesajı doğru ve etkili bir biçimde aktarmak zorundadır [2].

Tasarımcı için bir tek çözüm yoktur; birçok çözüm vardır. Başka bir deyimle, bir grafik tasarım problemi içinde tek bir doğru çözüm yoktur [2].

Grafik tasarımcı hem bir mesaj aktarıcı, hem de biçim düzenleyicisidir. Grafik tasarım ise iletişim sağlayıcı doğru ve yalın bir biçimde yansıtma işlevidir [2].






grafikerler.net haricinde yayınlanması kesinlikle yasaktır..
alıntı değildir. her satırı şahsıma aittir.​
 

Benzer konular

shedesign

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
19 Mar 2008
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
104
Web sitesi
www.asigazetesi.com
GRAFİK TASARIMINDA UYGULAMALAR

Grafik tasarımın uygulama alanlarının çok geniş olduğu bilinmektedir. Amblem, logo, afiş, ambalaj tasarımı gibi pek çok çalışma grafik tasarımların alanına girmektedir. Her grafik tasarımın kendine özgü, uyulması gereken bir takım kuralları bulunmaktadır, baskı öncesi aşamalarda izlenecek aşamalarında tasarımcı tarafından bilinmesi gerekmektedir.

Bu bölümde grafik tasarımda, tasarım aşamasında ve uygulama alanlarında tasarımın etkisini artırmak için göz önünde bulunması gerekenlere değinilecektir.

4.1. Grafik Tasarımın İlkeleri

Grafik tasarım ilkeleri; grafik tasarım sürecinde oluşturulması düşünülen tasarıma yönelik estetik ve işlevsel gerekliliklerin bütünü olarak tanımlanabilir. Estetik gereklilikler, tasarımda olması düşünülen tasarım öğelerinin (metinler, çizim ve grafikler, resimler, hareketli görüntüler gibi görsel yazılı ve işitsel öğeler ile bu öğelerin belirli bir kompozisyon içinde sunumunda kullanılan renk, biçim, yön, boşluk, tipografi gibi) tasarım amacına yönelik olarak bir arada kullanımına yönelik bütünlük, görsellik, ilgi çekicilik ve özgünlük gibi bir takım kriterleri içermektedir [2].

Tasarım mesajının doğru ve etkili olabilmesi için ise tasarım ilkelerinin bilinmesi ve bu bilgilerin nasıl işleneceğinin öğrenilmesi gerekir [7]. Odabaşı’na göre ise grafik tasarım elemanları nokta, çizgi, sekil-biçim, form, doku, leke ve renktir [6].
 

shedesign

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
19 Mar 2008
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
104
Web sitesi
www.asigazetesi.com
Grafik Tasarımda Kullanılan Temel İlkeler / Öğeler

Bir grafik tasarım ürününün hammedeleri şunlardır [2]:

o Çizgi
o Renk
o Ton
o Doku
o Biçim
o Ölçü
o Yön
o İşlevsellik (Fonksiyon)
o Estetik

4.2.1. Nokta, çizgi ve alan

Grafik tasarımda kullanılan temel elemanlardır ve temel şekillerde olduğu gibi, bu temel elemanların kullanılış biçimleri de bir iletişimdeki genel algıyı etkileyecektir. Pek çok temel görsel tasarım kararı bu şekil ve elemanların tipik birleşimlerinden yola çıkar. Bu birleşimler açık veya örtülü olarak, değişen karmaşıklık seviyelerinde kullanılabilir [1].

Çizgi

Çizgi, tüm tasarım alanları için vazgeçilmez bir elemandır. Noktaların birleşmesinden çizgiler oluşur. Tüm anlatım unsurlarının temeli çizgiyle sağlanmaktadır. Çizgilerin yan yana, alt alta ya da üst üste gelmesi ile, nesnenin soyut ya da somut olarak dokunsal özelliği oluşur. Çizginin kendi içinde kalın, ince, uzun, kısa, kırık, düz ve buna benzer biçimleriyle gözde bıraktığı etki, ortaya konularak tasarımı temelden etkiler [9]. Düz ya da kıvrımlı, kalın ya da ince, sürekli ya da kesik, grenli ya da keskin özelliklere sahip çizgiler tasarımda; objenin dikkat çekmesi veya iki obje arasına koyularak gözün onları birbirinden ayrılmalarının sağlanması amacıyla, zaman zaman ise bazı mesajların iletilmesi için kullanılmaktadır [3].

Grafik tasarımda birlik ve dengenin temel unsuru çizgidir. Tasarımın dengesini düzenlemeye veya var olan dengeyi anlamlı olarak bozmaya yarar. Doğada bulunan her varlık, tasarım açısından bir çizgi olarak ele alınırsa, nesnenin ayıklama, sadeleştirme ve stilizasyon gibi tasarım elemanlarını üstlenmek çizginin görevleri arasındadır. Tasarımcılar çizginin bu görevi üzerinde ısrarla durmak zorundadırlar. Çünkü insan olarak sahip olunan tüm duygular; neşe, hüzün, canlılık, güzellik, kırılganlık, kararsızlık ve buna benzer duygular çizgi ile anlatılabilir, dolayısıyla tasarımda temel eleman çizgidir. Tasarım içinde çizgi, diğer elemanlarla birleşince daha fazla bir etkinliğe sahiptir [9].

Yine ünlü Fransız sanatçı Ingres, çizmeyi öğrenmek, otuz seneden fazla zaman aldı. Boyamayı sadece 3 gün diyerek çizginin önemini vurgulamaya çalışmaktadır [9].

Çizgi iki boyutlu düzenlemede nesneye hacimsel özellik kazandırabilir. Sanat tasarımcıların ve sanat eleştirmenlerinin birleştikleri önemli nokta, çizgilerin aldıkları konuma göre bir anlam teşkil etmeleridir. Bundan dolayı tasarımcıların, çizginin psikolojik dilini çözmesi çok önemlidir [9]. Çizgiler, karakterlerine ve konumlarına bağlı olarak bazı mesajlar da iletirler [2];

Düz / Yatay Çizgi: Durgunluk, sakinlik, sağlamlık ve süreklilik demektir.

Dikey-Doğru / Düşey Çizgi: Saygınlık, hayat, canlılık, hareketliliği temsil eder.

Eğri-Helezonik / Diyagonal Çizgi: Canlılık dinamizm ve enerjiyi temsil eder.

Kıvrımlı Çizgi: Zarafeti temsil eder [9], [2].

4.2.2. Renkler ve Tonlar

Renk, görsel iletişime neredeyse büyülü bir boyut ekleyen bir öğedir. Tasarımcıysa ruh hali, duygu ve anlam ifade edebileceği, herkesin anlayabileceği güçlü bir dil sağlar [1].

Renk

Renk, insan hayatının bir parçasıdır. Güneşin olmadığı yerde ışıktan, ışığın olmadığı yerde renkten söz edilemez. Bilimsel verilerde, ışığın eşyalar üzerine düşmesiyle birlikte, nesnenin moleküler yapısı hangi rengi daha fazla barındırıyorsa, bu renk yansıtılmakta ve içerisinde bulunan diğer renkler, eşya tarafından yutulmaktadır. Böylece fizik bakımından renk, ışık demeti içinde enerjinin yayılımı ve dağılımı, çeşitli ışık dalgaların frekansıyla belirlidir. Fizyolojik bakımından renk ise, göze giren ışık dalgaların bıraktığı etkidir denilebilir [9].

Renkler, ışıkla birlikte varolurlar ve izleyen üzerinde birçok değişik duygular uyandırabilirler. Bunların bir bölümü kişisel, bir bölümü ise genellenebilir duygulardır. Sıcak renklerin uyarıcı, soğuk renklerin ise gevşetici olması, genellenebilen duygulara iyi bir örnek oluşturur. Renklere duyduğumuz tepkileri yönlendiren başka bir unsur da, renklerin dalga boylarıdır [2].

Üç ana renk vardır: Sarı, kırmızı ve mavi [1]. Ana renkleri kendi aralarında ikili gruplar halinde ve eşit oranlarda karıştırdığımızda ise ara renkleri elde ederiz [2]. Kendi aralarında karıştırılan ana renkler, “tamamlayıcı” olarak adlandırılan başka renkler oluşturur [1]:

Sarı + açık mavi = yeşil
Açık mavi + kırmızı = mor
Kırmızı + sarı = turuncu

Ana ve ara renkler birarada standart renk dizilerini oluştururlar. Standart renkler birbirleriyle tekrar karıştırıldığında ise; kahverenginin de içinde bulunduğu birçok değişik renk türü ortaya çıkar. Renk diski altı standart renkle (sarı, yeşil, mavi, mor, kırmızı, turuncu) bu altı rengin arasında yer alan diğer altı renkten meydana gelir. Disk üzerinde yanyana gelen renkler birbirleriyle armoni oluşturan renklerdir. Kırmızı ile yeşil, sarı ile mor ve turuncu ile mavi gibi karşılıklı duran renkler ise birbirini tamamlayan renklerdir (complementary colors). Tamamlayıcı renkler aynı zamanda birbirlerine kontrast oluşturur ve karşılaştırıldıklarında nötr gri elde edilir [2]. Grafik tasarımcı renk çalışmalarında tamamlayıcı renk gruplarını tasarımın çarpıcılığını güçlendirmek için kullanır, başka bir deyimle zıt renklerin bir arada kullanılması demektir ve tasarımın daha etkili görünmesini sağlar [9]. Komşu renkler demek o rengin tamamlayıcısı renkler demektir. Kırmızının komşu renkleri renk çemberinde kırmızının her iki tarafında yer alan renkleri demektir. Bunlar kırmızıdan maviye doğru eflatun, mor, erguvan, kırmızıdan sarıya doğru portakal kırmızısı, turuncu ve kavuniçidir. Sarının komşu renkleri sarıdan maviye doğru; çimen yeşili, yeşil, turkuvaz, sarıdan kırmızıya doğru kavuniçi, turuncu ve ateş kırmızısıdır. Mavinin komşu renkleri maviden kırmızıya doğru erguvan, mor, eflatun, maviden sarıya doğru turkuvaz, yeşil ve çimen yeşilidir [6].

Rengi oluşturan iki önemli unsur vardır [2]:

o Işık
o Pigment (boya maddesi)

1667 yılında Sir Isaac Newton ışık ışınlarını bir prizmadan geçirerek, rengin ışığın bünyesinde yer aldığını kanıtlamıştır. Ama bir rengi somut olarak gösterebilmek için pigmentlere gerek vardır. Bütün boya ve mürekkepler; bitkilerden, hayvanlardan ve madenlerden elde edilen yoğunlaştırılmış pigmentlerden üretilirler [2].

Güneş ya da suni beyaz ışığın içinde bulunan altı renk, (lacivert mavinin bir tonu olduğu için bazen yedek renk olarak sayılmaktadır) mevcuttur. Bu altı renk kombinasyonu kendi içinde değişik oranlarda birleşerek, doğada bulunan sonsuz renk alternatiflerini oluştururlar. Ancak her rengin dalga boyları ve göz üzerinde uyandırdığı etki farklıdır. Beyaz ışığın kaynağından doğan renk tayfları kendi içinde bir sınıflandırılmaya tabi tutulmuş ve ana ara renkler olarak gruplandırılmıştır. Ancak bu sayılan üç ana renk boya anlamında ele alınan renk kavramıdır ve buna baskı tekniklerinde çıkartmalı renk denilir. Halbuki video, televizyon ve bilgisayar gibi elektromanyetik kanallara görüntü ileten araçlarda ana renkler, kırmızı mavi ve yeşil (RGB)dir. Çünkü sarı rengin dalga boyu kısa olduğundan ışık rengi olarak görüntülenemez ve bu renk grubuna toplamalı renk denilir [9].

Grafik tasarımcının yaptığı her çalışma çoğaltım tekniğinden geçebilir. Eğer gerekli renk kromasına sahip boyalar çalışmada kullanılmaz ise baskıdan iyi sonuç almak mümkün olmayabilir. Bununla birlikte basım tekniklerinde üç ana renk tasarımda kullanılan tüm renkleri meydana getirmek için kullanılır. Bu renkler, magenta kırmızısı sarf kırmızı sayılır içinde başka renk yoktur. Cyan mavisi, gökyüzü mavisi niteliğinde ve içinde başka bir renk olmayan mavidir. Limon sarısı ise sarının saf halidir. Bu üç renk kendi içerisinde değişik oranlarda katılarak doğanın sonsuz renkleri elde edilir. Ayrıca ışık olmayan bölgeler içinde, bu üç rengin üzerine siyah mürekkep basılarak işlem tamamlanmış olur [9].

Tasarımda rengin kullanım amaçları, renkli alana bir özellik kazandırmak, düşünceleri renkle simgeleştirmek, tasarımlarda verilmek istenen anlatıma yoğunluk kazandırmak ve nesnelere yoğunluk kazandırmaktadır [9]. Rengin bir tasarım elemanı olarak bir sistem içinde kullanılmasının en tutarlı gerekçesi, tasarımcı ve gözlemciler arasında ortak bir dil oluşturarak tasarımların yapım ve eleştirilerinin aynı düzeyde yapılabilmesini sağlamıştır [5].

Rengin üç boyutu bulunmaktadır [2];

Uzunluk (Rengin Türü): Renkleri betimlemede kullandığımız terimlerdir: Kırmızı, mavi vb.

Genişlik (Rengin Tonu): Bir rengin açıklık ya da koyuluğudur. Bir renge beyaz boya kattıkça tonu açılır, siyah ekledikçe koyulaşır.

Derinlik (Rengin Yoğunluğu): Rengin parlaklığı ile ilgilidir. Yoğunluğu fazla olan renkler, parlak renklerdir. Eşit boyutlardaki iki nesneden birini parlak bir renkle, diğerini ise koyu bir renkle boyadığımızda; parlak renkle boyanmış olanı diğerlerinden daha büyükmüş gibi algılanır [2]. Renk derecelenmesi de derinlik algısı veren özelliklerdir, işaret edildiği gibi; Aynı renk şiddetinde iki alandan koyu değerdeki zemine yerleşeni, açık değerli zemindekinden daha parlak ve dolayısıyla da daha büyük olarak algılanmaktadır [5].

Rengi oluşturan bu üç boyut içinde en önemlisi, rengin ton değeridir. Bir görsel imgeyi en iyi tanımlayan unsur, içerdiği tonlardır [2].

Yeşil ve mavi renkler soğuk, kırmızı ve sarılar ise sıcak renkler olarak bilinirler. Soğuk bir renk olan maviyi kırmızıyla karıştırdığımızda, mora yaklaşan bir mavi elde edilir. Bu renk, maviye oranla daha az soğuktur. Nötr renkler olan griler ise, pigmentlerindeki karışıma bağlı olarak sıcak ya da soğuk tonlara sahip olabilirler [2].

Rengin fiziksel tanımlaması dışında asıl olarak grafik tasarımcıyı ilgilendiren yönü, tasarımda kullanılan psikolojik renk kavramıdır. Bunun için renkler kendi içinde gruplandırılırken sıcak renkler, soğuk renkler, tamamlayıcı renkler ve tonlama renkler gibi sınıflamaya tabi tutulmuştur. Çünkü renk duygusal açıdan insanı etkileyen bir özelliğe sahiptir [9].

Her renk insan üzerinde değişik psikolojik etkilere sahiptir. Örneğin; sıcak renk olarak değerlendirilen kırmızı turuncu sarı ve tonları, insan ruhunda hareket canlılık sıcaklık aydınlık duygusunu uyandırır. Bir mekanın iç bölümleri sıcak bir renkle boyandığı düşünülürse, burada uzun süre oturmak ya da yaşamak mümkün değildir. Psikologlar sıcak renklerin insanın tansiyonunu yükseltiğini kan akışını hızlandırdığını bilimsel yönden kanıtlamışlardır [9].

Soğuk renk grubu ise, yeşil mavi mordur. Ancak sarı aldığı konuma göre soğuk renk grubuna da girebilmektedir. Renkler bazen kendi grupları içinde bile sıcak ve soğuk olarak sınıflandırılabilir, yani yeşil mavi soğuk renkler, fakat mavi ve yeşil bir resim içerisinde kullanıldığında yeşil maviye nazaran sıcak renk grubuna girebilir [9]. Her renk psikolojik bir mesaj ve duygu iletir [2]:

Sarı: Neşe doğuran bir renktir. Parlak sarı ışık dolaşımı üzerinde olumlu tesir yapar. En parlak renktir. Fikir ve zekayı açar. Gri ile karıştırılırsa etkisini kaybeder ve zayıflar. Diğer renklerle karıştığında parlaklık derecelerini kuvvetlendirir [6]. Sarı; aynı zamanda içtenlik, sağlık ve iyimserliğin de sembolüdür ve bu nedenle gıda ambalajlarında sıkça kullanılır. Bunun yanısıra, kullanacağımız rengin parlak ve aydınlık olmasını istediğimizde, sarıdan daha iyi bir seçenek bulmak zordur [2].

Kırmızı: Mücadele ve canlılığın timsalidir. Nefse hakimiyeti ve idari kontrolü kaybettirir, heyecan verir, samimiyet ve hoşlanma duygusu yaratır [6]. Kırmızı; etkinlik, cesaret ve tutkuyu simgeler. Bazılarına göre ise kan basıncını arttırır, nabız atışını hızlandırır. Kırmızı diğer taraftan gayretin, inancın ve mutluluğunda simgesidir, ama aynı zamanda cinsellik, saldırganlık ve şiddet çağrıştırır [2].

Turuncu: Bilim ve uygarlığı simgeler. Ayrıca, sıcaklığın, enerjinin, gücün ve neşenin rengidir [2].

Mavi: Düşünce, karar verme yeteneğini arttırır. Yaratıcı fikirlerin doğmasına yardımcı olur. Soğuk etkisi veren, sakinlik duygusunu doğuran ve kuvvetlendiren bir renktir [6]. Edilgen ve soğuk bir renk olan mavi; hem uzaklık ve resmiyeti, hemde doğruluk ve sadakati temsil eder. Otorite ve yetkinin yanında, temizlik ve dürüstlüğü çağrıştırır. Serinleticidir; gökyüzünü, suyu ve buzu hatırlatır, ayrıca korkuyu ve ağırbaşlılığı da simgeler [2].

Maviye yakın mor: Maneviyatı, kırmızıya yaklaşan mor ise cesareti simgeler. Maviye oldukça yaklaşan mor ise depresyonun, ruhsal çöküntünün ve kederin rengidir [2].

Mor: Mor, saltanat rengidir ama, diğer taraftan da yalnızlığı çağrıştırır [2]. Gerçekleşmesi zor olan fikirler ve hüzün doğuran, düşündürücü, pişmanlık doğuran bir renktir. Geniş bir yüzey halinde kullanılırsa korkuya neden olur [6].

Yeşil: Memnunluk, sükunet ve ümit telkin eden dinlendirici bir renktir. Serin, taze ve gençleştirici bir renktir. Gri ile karıştırılınca tembellik, sarı ile karıştırılınca canlılık tesiri verir. Maviye yaklaştıkça ruhsal kuvveti artar [6]. Yeşil kıskançlık ve tazeliğin, verimliliğin rengidir. Çevreyi ve doğayı simgeler. Rahatlatıcı ve dinlendiricidir, ama diğer taraftan hastalığı, suç duygusunu, hatta terörü bile çağrıştırabilir [2].

Beyaz: Temizlik ve saflık telkinini yapar ve ferahlık verir [6]. Beyaz teslimiyetin, saflığın ve dürüstlüğün rengidir. Bazı doğu ülkelerinde matem rengi beyazdır [2].

Siyah: Ciddiyet ve ağırlılık telkin eder. Küçük yüzeyler halinde kullanıldığında canlılık büyük yüzeyler halinde kullanıldığında endişe ve korku hissi doğurmaktadır [6]. Siyah; üzüntüyü, kasveti, kederi, sıkıntıyı ve ölümü simgeler, ayrıca şehveti ve zarafeti de çağrıştırır. Doğallıkla, bu kavramların bir tasarım içinde nasıl işler hale getirileceği konusunda hiçbir belirli formül yoktur [2].

Gri: Olgun, temkinli ve rahatlık telkin eden bir anlam taşır. Yanında yer aldığı renklerin iyi belirlenmesini sağlar [6].

Kahverengi: Tekdüzelik ve sıkıcılığı çağrıştırır [2].

Pembe: Bir tasarımda etkileyiciliği ve vurgulamayı arttırır. Renk unsuru taslaktan başlayarak tasarım sürecinin içindedir.

Resimde renkler bizi çeşitli ruhsal durumlar içine sürükler. Bunlar karamsarlık, bedbahtlık olabileceği gibi neşelilik, canlılıkta olabilir [6]. Sıcak renkler izleyeni uyarır ve neşelendirir. Soğuk renkler ise yatıştırıcı ve dinlendiricidir. Soğuk renkler aşırı dozda kullanıldıklarında kasvetli, hatta moral bozucu bir etki yaratabilirler. Aynı şekilde, sıcak renklerde insanları şiddete yöneltebilir. Sıcak renkler sayfadan çıkıyormuş izlenimi verirler ve daha önde görünürler. En önde görünen renk ise sarıdır. Soğuk renkler ise uzaktaymış izlenimi yaratırlar [2]. Bir pazartesi sabahının soğukluğu ve ıslaklığını anlatmak için ruh durumumuza göre renkleri, seçmemizin ve kullanmamızın yanı sıra, renklerinde kullanılan materyalde etkileri farklı farklıdır. Örneğin; keçeli kalemle yapılan çalışmalar renkte canlı, parlak ve berraktır. Kuru pastel boyalarda mat ve donuk, sulu boya ve mürekkep çalışmalarında şeffaf tonlardadır [6].

Renklerin karışımı, birbirlerini tamamlamaları, saydam ve donuk renkler, yüzey ile çevresi arasındaki ilişkiler gibi olaylar fizik bakımından bir özellik göstermezler ama psikolojik yönlerden belirli temelleri vardır [6].

Bazen renk, yaratıcı düşüncenin temelini oluşturabilir ve bütün tasarım renk üzerine kurulabilir. Renk, bir tasarımda etkileyiciliği ve vurgulamayı arttırır [2].
Renklerin bireyler tarafından algılanmasında çeşitli kişisel faktörler de rol oynamaktadır. Bu tür kişisel faktörler arasında bireyin cinsiyeti, yaşı, ait olduğu toplumsal çevre, kişisel karakter özellikleri sayılabilir [8].

Grafik tasarımcı renk seçiminde şu dört unsuru dikkate almalıdır [2]:

o Rengin kültürel çağrışımı
o Hedef kitlenin renk tercihi
o Firma ya da ürünün karakteri ve kişiliği
o Tasarımdaki yaklaşım biçimi

Renk, bir tasarımda etkileyiciliği ve vurgulamayı arttırır. 1979’da Amerika’da yapılan bir araştırma, dört renkli dergi ilanlarını izleme oranının %38, iki renkli ilanları izleme oranın ise %20 arttığını göstermiştir. Başka bir araştırmada ise; siyah - beyaz bir ilanın çok renkli basıldığında %50 oranında daha fazla izlendiği ortaya çıkmıştır. Bir tasarımda istenilen doğru atmosferi yaratmada en önemli araç, renktir. Birçok ürün, işlevi nedeniyle satın alınır. Ama satın alma eylemi sırasında görünüş daha fazla önem kazanır. Renk çekiciliği arttırır ve kalite kavramını siyah - beyaza oranla daha iyi yansıtır. Ambalaj tasarımında renk, çekiciliğin yanında ürünü tamamlayıcı bir işlev de üstlenir. Çoğu zaman renk, biçimlerden daha önce algılanabilmektedir. Renk, aynı zamanda tanıtımı yapılan ürüne bir kişilik kazandırır [2].

Siyah - beyaz bir tasarım, tek renkli baskı sürecini gerektirir. Basım sektöründe genellikle beyaz renkli kağıtlar kullanılır. Bu nedenle beyaz ayrı bir renk olarak basılmaz ve böyle durumlarda kağıdın beyazından yararlanılır. Sarı, magenta, cyan ve siyahtan oluşan dört renkli baskı tekniği ile bütün renk tonlarını elde etmek mümkündür [2].


Ton

Ton bir rengin yoğunluğudur. Kendi aralarında karıştırılan siyahla beyaz sayısız tonlarda gri rengini oluşturur. Siyah, yanlarında durduğu renkleri daha canlı kılar [1]. Tasarım yüzeyleri üzerinde en fazla izlenen tonlar; grinin çeşitlemeleri ve siyahtır. Gri tonlar genellikle görsel imgenin yarımton reprodüksiyon tekniğiyle tramlanması yöntemiyle elde edilmektedir. Ton ve çizgi; tasarımda kontrast oluşturan elemanlardır [2].

4.2.3. Doku (tekstür)

Dokular yüzeyleri oluştururlar ki biz bu yüzeyleri hem görebilir hem de onlara dokunabiliriz. Objenin hem dış yapısı hem de içyapısı hakkında bir bilgi verebilir. Doğada dokusuz yüzey yoktur. Bütün yüzeyler dokunulduğu zaman bizde dokunsal duygular uyandırırlar. O halde yüzeylerin bir takım dokunsal değerleri vardır [6]. Bir yüzey üzerinde dokunun varlığından söz edilebilmesi için, orada tekrarlara dayalı biçimsel bir düzen oluşturulması gerekmektedir. Grafik tasarımcı dokuları, kullandığı objeler ve düzlemlerle oluşturabildiği gibi özel üretilmiş kâğıtların dokularından da yararlanabilmektedir [3]. Sert ve düz, sert ve grenli, yumuşak ve düz, yumuşak ve grenli vb. dokularda üretilen bir çok kağıt türü bulunmaktadır [2].

Tasarım yüzeylerinde bulunan dokular, optik ya da fiziksel olarak duyguları yönlendirici bir işleve sahiptir [2].
 

shedesign

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
19 Mar 2008
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
104
Web sitesi
www.asigazetesi.com
4.2.4. Biçim

Temel tasarım tekniğinde, çizgi, renk ve diğer yüzey elemanlarının birbirleriyle ilişkileri sonucu biçim oluşur [9]. Birçok çizginin bir arada bulunuşu, tek bir çizgi içindeki dönüş ve kıvrımlar ile değişik tonların oluşturduğu yüzeyler; bir tasarımda biçimi oluşturan unsurlardır [2]. Nesnelerin varlığını ifade eden bir terimdir. Hacimli ve lekesel olan bütün biçimler form kapsamı içindedir. Simetrik veya asimetrik, organik, inorganik, doğal, yapay, dinamik veya durgun görünürlük gösterirler [6].

Gerek renkler, gerekse biçimler algılanmalarında genişleme ve yayılma özelliği gösteren nesnelerdir. Bu görsel algılamanın fiziksel bir boyutudur. Öyleyse biçimin ortaya çıkabilmesi için çizgi ve rengin biçime canlılık kazandırılması gerekmektedir. Örneğin; bir afiş tasarımında bulunan çizgiler, düzlemler, yataylar ve dikeyler olarak kullanılır. Renkler ise açıklık koyuluk, azlık çokluk ilkesiyle ele alınarak tasarımdaki biçimler meydana getirilir [9].

Bir grup objeyi çizmeye çalıştığımızda çizgilerin nasıl kullanıldığını görürüz. Sanat eserinde her zaman bir biçimlendirme yani şekil verme endişesi söz konusudur. Öyle ki konu veya tema olmasa bile şekil vardır. Yine aynı şekilde çevremizde canlı cansız her nesnenin bir şekli vardır. Biz onları ışığın üzerlerine düşüp aydınlatmasıyla algılayabiliriz. Şekil tanınan veya tanımlanabilen cisimlerin genel adıdır [6].

Biçimlendirmede tasarım elemanlarına doğada olduğu gibi bütünü oluşturma potansiyeli ile yaklaşmalıdır. Böylece işlev - biçim - estetik birliği içerisinde olan eserler elde edilmesi mümkün olacaktır. Biçimler arasında büyük farklar olduğu görülebilir. Bir kısmı geometrik düzen içinde oldukları halde, diğer bir kısmı ise serbest haldedir. İşte tasarımcının yapacağı iş biçimleri doğaya dayalı tasarım kurallarını göz önüne alarak iki boyutlu bir yüzey üzerinde bağlantılar yaparak çizgi, renk, doku, hareket gibi temel tasarım elemanlarıyla biçimlendirilebilmektedir. Grafik tasarımcı özellikle ambalaj tasarımında geometrik biçimlerden faydalanmak zorundadır. Çünkü üretimde kullanılacak madde tasarım aşamasında seçilecek bir ambalaj asıl geometrik biçimini alacaktır [9].
Grafik tasarım çalışmalarında kullanılan tekniklere bağlı olarak biçimlendirme olanakları artar [9].


4.2.5. Ölçü

Bir yapının veya objenin kendi içinde ölçülü olmasına ölçü denmektedir. Belirli bir nitelik dışında her nesne bir niceliğe sahiptir. Niteliklerden farklı olarak nicelik, büyüklük ve hacim gibi, nesnenin içinde varolan özelliklerin büyüklük ya da gelişme derecesiyle nesneyi karakterize eder. Genellikle nicelik bir sayı ile ifade edilmektedir. Nitelik ve nicelik birbirine bağlıdır. Çünkü bir ve aynı nesnenin yönlerini temsil ederler. Bir başka deyişle nitelikle niceliğin birliğine ölçü denmektedir [5]. Bir grafik tasarım ürünü, daima değişik ve belirli ölçülere sahip görsel unsurların biraraya gelmesiyle oluşur. Ölçüler büyüdükçe, etkileyicilik ve algılanırlık da artar [2].

Cisimlerin ölçüsü vaziyeti, uzaklığı ve derinliği bazı fizyolojik ve psikolojik etkilere bağlı olarak değerlendirilir. Parlaklık ölçü farkı yaratmaktadır [5].

4.2.6. Yön

Bir tasarım üzerindeki çizgiler ve noktalar değişik noktalara yönelerek bir hareket oluştururlar. Tasarımcı vereceği mesaj doğrultusunda bu hareketi yönlendirmekle yükümlüdür [2].

Yukarıda sözü edilen elemanların bir tasarım içinde nasıl kullanılacağını belirleyen bazı kesin ilkeler bulunmaktadır. Bunlar, aslında bütün görsel sanat ve tasarım dallarında geçerli olan ortak ilklerdir. Bu ilkelerin sayısı, üslup ve anlatım biçimine bağlı olarak değişir. Yüksek sanatsal düzeylere sahip birçok tasarım, içgüdülerle biçimlendirildikleri için çoğu zaman istenen etkiyi sağlayamazlar. Başarılı bir tasarımcı olabilmenin önemli koşullarından biri de, tasarım ilkelerini bilmek ve bunları gerektiği yerde kullanabilmektir [2].


4.2.7 İşlevsellik (fonksiyon)

Fonksiyonellik işleyiş bakımından amaca uygunluğunun ve belirli bir amaçla ilgili eylem türü uğruna yapılan görevin ifadesidir. Türkçe anlamda kullanışlı olan fayda sağlayan nesneler için geçerlidir. Bir sanat eserinde yararlılık aramak aslında yanlıştır hazzın yararlılıkla ilgisi yoktur, eğer fonksiyonellik güzelliğin şartı olsaydı eşya kullanışlı olduğunda güzel, kullanışlı olmadığında ise çirkinleşecekti. Bu düşünceden hareket edildiğinde sanat eserlerinin hiç birinde yaralılık aramamak gerekir, fakat bir seramik sanatçısı eserini tasarıma dönüştürürken güzellik endişesiyle birlikte fonksiyonellik özellikleri de arar. Osmanlı devleti döneminde yapılan duvar çinileri fonksiyonellik ve güzellik ortaklığına bir örnek teşkil edebilir. Grafik tasarımlar içinde aynı düşünceyi vurgulamak mümkündür. Örneğin; bir zarf, bir afiş, kitap kapağı, tabela ve ambalaj tasarımlarında fonksiyonellik ve güzellik birlikte ele alınan öğelerdir [9].

Grafik tasarımcı ise müşteri tarafından verilen siparişin kullanışlılık, yaralılık, güzellik, standartlık gibi ortak ifadelerini göz önüne alarak ortaya koymak zorundadır. Çünkü tasarımcı bir biçimin yapısal elemanları ile fonksiyon açısından ortaya koymuş olduğu imkanlar arasında, bir ilişki kurmak ve eseri bu ilişkiler arasında değerlendirmek zorundadır [9].

4.2.8. Estetik

Temelde insan yaratılışında var olana estetik haz duygusu, tüm tasarım çalışmalarında titiz bir şekilde araştırılan ve eserin içerisinde kullanılan bir tasarım öğesidir. Günümüz tasarım çalışmalarında, estetik her zaman ön plana çıkmıştır [9].
İdeal güzeli bulma çabaları her sanat dalında ve her tasarım sürecinde sanatçıyı meşgul eden bir konudur. Grafik tasarımcı duygularını tekniğiyle birleştirip estetiği çalışmasında kullanarak sonuca ulaşmalı ve aynı duyguları hedef kitleyle paylaşmalıdır. İnsanın doğasında bulunan güzellik tavrının yönlendirilmesi renk ve biçimlerde ortak zevklerin ortaya konulma işi, grafik tasarımcının görevidir. Grafik tasarımcı, tasarım öğelerinden biri olan estetik unsuru daima ön planda tutmalıdır. Grafik tasarımcı estetik özelliği ortaya koyarken; çizgi, yön, doku, biçim, renk, ton, ışık, gölge, aralık, uygunluk, zıtlık, benzerlik, tekrar gibi temel tasarım bilgilerinden yararlanmalıdır [9].

4.3. Tasarım İlkelerinin Ortaya Çıkışı Ve Tarihi Süreci

Tasarım ilkelerinin oluşmasında, özellikle 20. yüzyılda ortaya çıkan okul, akım ve üslupların büyük rolü olmuştur. 1.Dünya savaşının sonrasının grafik tasarımında Bauhaus okullarının “Form follows function” (biçim işlevi izler.) felsefesine dayalı bir bakış açısı egemendi. Bu okullar, birçok baskı ve eleştiriye rağmen ondörtyıl boyunca varlıklarını sürdürürler ve beşyüze yakın mezun ettiler [2].

Günümüzde grafik tasarım üzerine bildiğimiz ve uyguladığımız birçok şey, Bauhaus okullarının eğitim ve öğretim deneyimlerine dayanmaktadır. Bauhaus; endüstri çağının gereksinimlerini dikkate almış, güzel sanatlarla endüstriyi biraraya getirmeye çalışmıştı. Bu üslup içinde tasarım yüzeyi karelere bölünmüş; böylelikle görsel unsurlar düzene, simetriye ve yalınlığa dayalı özellikler kazanmışlardır. Bauhaus, tasarıma kesinlik ve açıklığın önde geldiği bir bakış açısı getirmiştir [2].

2. Dünya Savaşı sonrasında ise Bauhaus ilkelerinden etkilenen yeni bir tasarım stili ortaya çıktı: Neo - Bauhaus. Bu stil de Bauhaus gibi açıklığı, keskinliği ve kusursuzluğu savunuyordu. Tasarım tarihi içinde “Swiss Design” olarak adlandırılan bu üslubun karşıtları, bu tür nesnel yaklaşımların bütün tasarım problemlerine her zaman iyi çözümler getiremediğini savundular. İsviçre tasarım stili; 60’ların grafiğini yaygın olarak etkilediği halde, hiçbir zaman başlıbaşına bir tasarım akımına dönüşememiştir [2].

60’lardan sonra ortaya çıkan Hippi felsefesi ve kültürü, tasarım üsluplarını da etkiledi. Bunun yanısıra bazı tasarımcılarda “tepkiye tepki” anlayışı içinde yakın geçmişin, özellikle 30’lu ve 40’lı yılların tasarım stillerini yeniden gündeme getirdiler. Tasarımlarda dekorasyon ve karmaşa yeniden egemen oldu. Düz çizgiler kıvrılmaya başladı. Pastel renkler, tarama tekniği ile yapılmış illüstrasyonlar, iri ve süslü yazılar ön plana çıktı. Bu, bir bakıma durağan, nesnel ve soğuk İsviçre stiline bir tür karşı çıkıştı [2].

Bu değişik anlayışların birarada bulunuşu tasarım alanında hiçbir karasızlığa ya da kargaşaya yol açmadı, aksine grafik tasarımına bir canlılık ve zenginlik getirdi. Her zaman söylediğimiz gibi; tasarım alanında tek bir çözüm yoktur. Tasarımcı sürekli olarak yeni anlatım ve iletişim yöntemlerini araştırmalı ve denemelidir [2].

Tasarım alanındaki her yeni yaklaşımın değişik bir akım ya da üslup olarak ele alınmasına karşın, bunların yararlandıkları ilkeler temelde aynıdır. Bir insanın nasıl görüldüğünü ve görsel bilgiyi nasıl anlamlı bir bütüne dönüştürdüğünü araştıran Gestalt Psikoloji Okulunun bu alanda elde ettiği sonuçlar, tasarım ilkelerini belirleyen başlıca faktörler; bütün, onu oluşturan parçalardan daha önemlidir. Tasarımcı, kağıt üzerine bişeyler çizmeye başladığı andan itibaren, algıya açık bir yapı oluşturmaktadır. Algı, temel olarak şekil (obje, nesne) ve zemin (fon) arasındaki; ayırt edilmeyi sağlayan ilişkiye dayanmaktadır. Göz ve beyin, bir nesneyi algılamak için çevresinden ayırmaya çaba gösterir. Bir kitap sayfasını okuduğumuz sırada, gözümüz harf, sözcük ve satırları (şekil, obje, nesne) kağıt (zemin, fon) üzerinden ayırt etmektedir. Şekil ve zemin arasındaki ilişki, çoğu zaman dinamik ama belirsiz bir temel üzerinde kurulmuştur. Şekil ve zemin, bazen pozitif, negatif ilişkisi içinde oluşur [2].




Tasarımın beş temel ilkesi bulunmaktadır [2];

o Denge
o Orantı ve görsel hiyerarşi
o Görsel devamlılık
o Bütünlük
o Vurgulama

4.3.1. Denge

Bir tasarımda denge unsuru varsa, o tasarım kendisiyle “barışık” demektir. Her tasarımın bünyesinde bir hareket unsuru vardır, hatta bu hareket gereklidir de. Hareketi oluşturan unsur ya da unsurlar tasarımın temel çatısı içinde yer almaz. Hareket unsurları, tasarımın içinde kullanılan tipografi, fotoğraf ya da illüstrasyonlardaki canlılığın içindedir [2].

Bir tasarım iki farklı denge sistemi içinde düzenlenebilir [2]:

o Simetrik Denge
o Asimetrik Denge

Simetrik denge

Simetri sözcüğünün iki anlamı vardır. Simetri denildiğinde ilk olarak; iyi orantılanmış ve dengelenmiş parçaların oluşturduğu genel bir yapı akla gelir. Diğer taraftan, hayali bir çizgi ya da düzlemle ayrılmış iki yönlü biçim benzerliği de simetri olarak tanımlanır [2].

İki yönlü simetri, eşit biçimsel özelliklere sahip elemanların bir eksen ile ortadan ayrılmış yüzeyler üzerine yerleştirilmesiyle sağlanır. Simetrik düzenlemeler günümüzün grafik tasarımında yaygın olarak kullanılmaktadır [2].

Doğada simetrinin değişik türlerine rastlamak mümkündür. Merkezi (radial) simetride görsel unsurlar merkezi bir nokta ya da eksenden güneş ışınlarına benzer biçimde 360 derecelik bir yayılma gösteririler. Dönel (rotational) simetride ise görsel unsurların bir nokta etrafından dönerek eşit aralıklar halinde sıralanmalarıdır. Bir yüzey ya da boşlukta birbirine benzeyen biçimlerin yoğun bir istif düzeni içinde bulunması da (örneğin; yer döşemelerinin oluşturulduğu dokular) süslemeci (ornamental) ya da kristal doku (crystallographie) simetriye örnek olarak gösterilebilir [2].
Geleceğin, resmiyetin, otoritenin vurgulanacağı tasarımlarda simetrik denge tercih edilir. Diğer yandan simetri, dürüstlük ve saygınlığın psikolojik simgesidir, Simetrik dengeye dayalı komposizyonlar, daha güvenilirdir [2].

Asimetrik denge

20. yüzyıl başlarında ortaya çıkan modern sanat ve tasarım akımları, simetrik dengeyi reddederek; geleneksel olarak simetri noksanlığı ya da bütünün parçaları arasında orantıya dayalı bir eksiklik anlamına gelen asimetriyi benimsemişlerdir. Modernist akımlar asimetriyi, birbirine benzemeyen ya da eşdeğer olamayan görsel unsurlar arasında dinamik bir denge ya da düzen sağlayan bir kavram olarak ele alıp kullanmışlardır [2].

Simetrik dengede olduğu gibi asimetrik dengede de bir optik ağırlık merkezi vardır. Ama bu merkez, geometrik merkezden farklı bir konumdadır. Asimetrik düzenlemenin başarısı, cesur sorgulayıcı olmasına bağlıdır. Başka bir deyişle; asimetrik denge duygu yüklü ve dışavurumcudur [2].

Simetride durağanlık ve kasılma, asimetride ise hareket ve gevşeme duygusu vardır. Birinde düzen ve kural, diğerinde rastlantı ve keyfilik egemendir. Daha genel bir anlatımla; simetri katılık ve sınırlılığı, asimetri ise hayatı, eğlenceyi ve özgürlüğü simgeler [2].

Tasarımcı, oluşturduğu komposizyon da optik ağırlıklara sahip unsurları belirli dengeler içinde biraraya getirmeye çalışır [2].

Tasarım yüzeyi dikey bir eksenle ortadan ikiye bölündüğünde; optik ağırlığın, çizginin her iki tarafında eşit olarak dengelenip dengelenmediği gözle izlenebilir [2].

Tasarım yüzeyinin belli bir bölgesinde kümelenen “beyaz boşluk”, denge sağlamada çok önemli bir role sahiptir. Beyaz boşluk, optik ağırlık oluşturmada bazen görsel unsurlara göre daha belirleyici bir işlev üstlenebilir [2].
Büyük boyutlu ve koyu renkli görsel unsurlar, küçük ve açık tonlu unsurlara oranla daha fazla optik ağırlığa sahiptir. Siyah - beyaz bir çalışmada kullanılan canlı bir renk, optik dengeyi bulunduğu yere doğru kaydırır. Bu nedenle, optik olarak dengelenmiş birçok tasarım ilk bakışta dengesiz gibi algılanabilir [2].

Bazen optik bir gerilim oluşturarak okuyucunun ilgisini çekme adına, dengesiz komposizyonlara başvurulabilir [2].

Asimetrik yerleştirme, görsel elemanlar aralarındaki ve çevrelerindeki boşluk gözü yönlendirecek biçimde kullanılarak düzensiz bir biçimde gruplandığı zaman başarılı olur [1].





Diagonal düzenleme

Diagonal düzenlemelerde bakışın bir görsel elemandan diğerine hızla yönlenmesini engellemek için büyük bir dikkatle kurgulanmalıdır. Ana yön çizgileri oluşturmak yoluyla bu durumun önüne geçilebilir [1].

4.3.2. Orantı ve görsel hiyerarşi

İki ya da daha fazla sayıda görsel unsuru tasarım yüzeyinde biraraya getirdiğinizde, bir orantı sorunu ile karşı karşıyasınız demektir [2].

Bir görsel unsurun tasarım içindeki diğer unsurlarla kurduğu orantısal ilişkiler, algı ve iletişimi doğrudan etkiler [2].

Bir tasarımda uyumlu orantılara ulaşabilmek için matematiksel verilerden yararlanılabilir. Ama bu sistematik yapı ilk bakışta göze çarpmayacak biçimde, ustalıkla gizlenmelidir. Tasarımcı, görsel unsurların orantısal ilişkilerinde değişken yapılar kurmaya çalışır. Çünkü, genişliğin uzunluğa, renkli olanın renksiz olana, bir ölçünün diğerine eşit olduğu tasarımlar, tekdüze görünmekten bir türlü kurtulamazlar. Ölçülerde eşitlikten uzaklaştıkça tasarımda daha iyi sonuçlara ulaşıldığı da genel bir doğru olarak gözönüne alınmalıdır [2].

Temel geometrik formlardan biri olan kare, çoğu zaman dikdörtgen kadar elverişli bir orantı elemanı değildir [2].

Görsel hiyerarşi, tasarım içindeki görsel unsurları vurgulamak istenen mesaja göre ölçülendirme anlamına gelir. Bazı tasarımlarda fotoğraf ya da illüstrasyon büyük boyutlarda kullanılarak vurgulayıcı unsur haline dönüştürülür, kimi tasarımda ise tipografi, hatta bazen beyaz boşluk ön plana çıkarılır. Boyut dışında; renk, açıklık-koyuluk (ton), uzaklık - yakınlık ve konumda görsel hiyerarşiyi etkileyen diğer unsurlar arasında sayılabilir. Tasarımcı, görsel hiyerarşi yoluyla okuyucunun gözünü tasarım üzerinde yönlendirme olanağı bulur. Hiyerarşik yapı içinde birbirleriyle üstünlük çatışması içine giren unsurlar arasında dinamik ilişkiler kurulabilir. Örneğin; bu görsel unsurlardan biri boyutları ile üstünlük sağlarken, diğeri canlı ve kontrast renkleri ile ön plana çıkabilir [2].

4.3.3. Devamlılık

Okuyucunun gözü, tasarım yüzeyinde bazen bir çizgi ya da kıvrım boyunca hareket eder. Göz bir unsurdan diğerine doğru kesintisiz geçişler yapabiliyorsa, devamlılık sağlanmış demektir [2].

Tasarımcı; okuyucunun ilgisini konuya yönelterek, onu tasarımın labirentlerinde dolaştıracak görsel devamlılığı yaratmak zorundadır [2].

Devamlılığı sağlamada aşağıdaki yöntemlerden yararlanılabilir [2];

o Görsel unsurlar gözün normal hareketlerine uyacak bir yönde yerleştirilmelidir.
o Algılama yönü, okuyucunun dikkatini dağıtmayacak biçimde düzenlenmelidir.
o Göz, alışkanlık gereği, soldan sağa ve yukarıdan aşağıya doğru bir yön izler. Gözün yatay hareketleri ise dikey hareketlerine göre daha kıvrak ve hızlıdır. Ayrıca göz; büyükten küçüğe, koyu tondan açık tona, renkliden renksize, alışılmamış olandan alışılmış olana doğru bir algılama sırası izler.
o Görsel unsurların biçimleri ve boyutları arasında oluşturulan benzerlikler, tekrarlamalar ve görsel hiyerarşi; devamlılığı sağlamada etkili araçlardır [2].

Tek bir tasarım içinde olduğu kadar; dizi oluşturan birçok tasarım arasında da devamlılık sağlanabilir. Bütünün bir parçası olarak vurgulamak amacıyla; bir yayının sayfalarında, dizi oluşturan kitap kapaklarında ya da bir ürün ailesinin ambalajlarında görsel devamlılık sağlayan unsur ya da unsurlar kullanılabilir [2].

Devamlılığın dozu kaçırıldığı taktirde, tekrarların yol açtığı bir tek düzeliğe düşülebilir. Devamlılığı sağlayıcı unsur dışında her tasarım, kendine özgü bir kişiliğe sahip olmalıdır [2].

Grafik tasarımcı, hangi unsurların görsel devamlılık ve farklılık oluşturacağını önceden belirlemeli ve buna göre bir strateji geliştirmelidir. Ritme dayalı devamlılık oluşturmada kullanılan araçlardan biri de tekrar eden bir görsel unsurdur. Örneğin, yazı ya da imgenin boyut, komposizyon, renk ve üslup gibi görsel özellikleri devamlılık sağlamak amacıyla değişik tasarımlar üzerinde yinelenebilir [2].

Sayfalarda ya da bağımsız tasarımlarda tekrar eden bir görsel özellik, devamlılık sağlamada bazen tek başına yeterli olabilir; her birimde değişik biçim, komposizyon ve sunum teknikleri içinde yer alarak, parçalar arasında hatırlatıcı ve birleştirici bir işlev görür [2].

Bağımsız oldukları halde birbirleri arasında yapı, tipografik sistem ve renk açısından bütünlük olan tasarımlar içinde de ritmik bir devamlılık söz konusudur [2].

4.3.4. Bütünlük

Tasarım ilklerinin belki de en önemlisi, bütünlüktür. Bir tasarım içindeki görsel unsurlar bütünlük oluşturacak şekilde biraraya getirildiğinde, komposizyondaki dağınıklığın ve parçalanmanın önüne geçilmiş olur. Tasarımcı, komposizyonunda birarada kullanabileceği unsurları seçerek gruplandırmalı ve bunları birbirleriyle uyum sağlayacak biçimde düzenlemelidir [2].

Benzer nesneler gördüğümüzde, bunları doğal olarak gruplandırırız. Benzerliğe dayalı bir bütünlük içindeki farklı unsur, dikkati çeker. Farklı olanı öne çıkararak algılamayı sağlamak için, diğer tasarım unsurlarının bir bütünlük içinde bulunmaları gerekir. Bütünlük kavramı içinde de bir ritm olgusu vardır. Birbirine benzeyen biçimler bütünlük oluşturmak üzere bir yüzey üzerinde yinelendiklerinde, meydana getirdikleri doku içinde bir ritim oluşur. Bu ritim, tek düze olanla alışılmamış olanı biraraya getirir. Birimler kendi aralarında ve ayrıntılarda oluşturdukları kontrastlarla yeniliği ve tazeliği vurgularken, birlikte meydana getirdikleri doku ise bütünlük oluşturur [2].

Tasarımcı, bütünlük oluşturmada bazı farklı yöntemlerden de yararlanabilir [2]:

Grafik çalışmalarda yazı, ve resim, yazı ve fotoğraf, bütünlüğüne ulaşabilmek için, kullanılan fotoğraftaki benzer yuvarlaklardan yazının kompozisyonun da benzerlikler olmasına ve bunların bir yön dahilinde yerleştirilmesine önem verilmiştir. Bu eşdeğerler, elemanlar bir sıra oluştururlar. Bu sırada birbirleriyle ilişki ve bağlantıları önemlidir [6].

Gazete ve dergi tasarımlarındaki en önemli nokta; görsel ve metinsel bilginin aktarımındaki bütünlüktür [1].

Bordür

Tasarım yüzeyini çevreleyen bordürler bütünlük sağlamada kullanılabilir. Bordürler arasındaki ölçü, ton, üslup, gibi benzerlikler, bir tasarımı bütünlüğe ulaştırabilirler [2].




Beyaz boşluk

Gerekli yerlerde beyaz boşluklar bırakılarak, bir tasarımda bütünlük sağlamak mümkündür. Dış kenarlara yakın bölgelerde kullanılan beyaz boşluklar, bordürlere benzer bir işlev görürler. Ama beyaz boşluklar genellikle kuralsız biçimlerdir ve bordürler gibi ölçülendirilemezler [2].

Eksen

Bir tasarımdaki görsel unsurları bütünlük içinde toplamada en yaygın kullanılan araçlardan biri de; gizli ya da görünen eksenlerdir. Bir grafik tasarım yüzeyinin çatısı; en az iki olmak üzere üç ya da daha fazla sayıda yatay ve dikey eksenin biraraya gelmesiyle kurulur. Resimle tipografiyi aynı hizaya yerleştirmede eksenlerden yararlanılır [2].

Üç nokta yöntemi

Tasarımcı, komposizyon yüzeyinde belirleyeceği üç odak noktasını tasarımın bağımsız birimlerini birbirlerine bağlayan unsurlar olarak kullanabilir. Üç gibi tek sayılardan oluşan gruplar arasında, çift sayılara göre daha iyi orantılar kurulabilmektedir. Göz, bir yüzey üzerinde yer alan üç unsuru hayali çizgilerle birleştirerek bir üçgen oluşturmaya eğilimlidir. Bu hayali üçgenin kenarlarının farklı uzunluklarda olması, komposizyonu tek düze görünümden kurtaracaktır. Çok sayıda imgenin bir arada bulunduğu durumlarda bile, bütün unsurlar üç ana grup içinde toplanmalıdır [2].

Sayfa tasarımlarında karşılıklı sayfalar arasında bütünlük sağlamak için aşağıdaki yöntemlerden yararlanılabilir [2]:

o Organik yapılı ve kıvrımlı hatlardan oluşan görsel unsurlarda yazı grubunun ayrı sayfalarda toplanması,
o Her iki sayfada da; aynı rengin, yazı karakterinin ya da tasarım üslubunun kullanılması,
o Sol sayfadaki eksenin konum ve ölçüsünün sağ sayfada yinelenmesi.

4.3.5. Vurgulama

Tasarımcı, hangi görsel unsuru (başlık, metin, illüstrasyon, fotoğraf) vurgulaması gerektiğine önceden karar vermeli, bu kararı verdikten sonra da, her unsur üzerinde farklı vurgulama yöntemleri (boyut büyütme, kalınlaştırma, koyu ton ya da canlı renk kullanımı, değişik komposizyonlar vb.) denemelidir [2].

Bir tasarımda vurgulayıcı unsurun ne olacağını saptamak başlıbaşına bir problemdir. Vurgulayıcı unsur; konuya, müşterinin tutumuna ve hedef kitlenin özelliklerine göre değişebilir [2].

Vurgulamanın, tasarımın optik merkezinde yer alması çoğunlukla yerinde bir karardır. Vurgulayıcı unsurun böyle bir noktaya yerleştirilmesi, mesajın daha çabuk ve etkili aktarılmasını sağlayacaktır [2].

Vurgulama konusunda şu önemli kural unutulmamalıdır: Bir tasarım yüzeyinde herşey aynı anda vurgulanmak istenirse, vurgu kavramı yok olur. Bu nedenle, önce algılanması gereken vurgulayıcı unsurun birden fazla olmamasına dikkat edilmelidir. Başka bir deyimle; vurgulanmak istenen unsurun rolünü, başka bir unsur çalmamalıdır [2].

Çok sayıda görsel unsurun eşit düzeyde vurgulandığı bir tasarımda vurgulamadan sözedilemez [2].
Hiçbir tasarım ilkesi, tartışmasız bir kural niteliği taşımaz [2].
4.4. İlkelerin Ötesinde

Tasarımcı bu ilkelerden yararlanırken, -hiçbir zaman formüle edilemeyecek olan- kişisel özelliklerini, duygu ve sezgilerini de tasarımına katacaktır. Kişisel tavır ve sezgilerden yoksun bir tasarım, yavan ve soğuktur. Yaratıcı bir tasarımcı, bu ilkelerden biri ya da birkaçını çiğnemeyi göze alabilmelidir [2].

4.5. Tasarımın Görselleştirilmesi

19. yüzyıl sonlarında yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan ve o zamanlar hiçbir saygınlığı olmayan reklam firmalarında metni yazan kişi, hazırlanan ilanda neyin nereye yerleştirileceğini kabaca gösteren bir kroki çizerek bunu üretim teknolojisini iyi bilen, yazı karakterlerini tanıyan bir ressama iletiyordu. Ressamın hazırladığı çalışma ise bütünüyle kopyaya dayanmaktaydı. Bu kişiler kesinlikle bir tasarımcı değildiler. Zaten o dönemlerde bu sektörde çalışan hiç kimsenin kafasında tasarım ya da tasarımcı kavramı oluşmamıştı. Zamanla görselleştirme işini üstlenen ressamın sorumlulukları artmaya başladı, yanına birkaç yardımcı verildi. Böylelikle, “Sanat Yönetmenliği” mesleği doğdu. İlk sanat yönetmenlerinin yaptığı iş; değişik ressamların çalışmaları arasından bir seçme yapıp bunu metin grubunun üzerine yerleştirildikten sonra, tasarımın çevresindeki bordürün şekli konusunda karar vermekten ibaretti [2].

Görselleştirme, bir tasarımın en önemli yaratıcı evresidir [2].

4.5.1. Taslaklar

Görselleştirmenin ilk basamağı olan taslaklar, yaratıcı düşünceleri yalınlaştırarak aktaran görsel notlar ya da karalamalardır. Taslak aşaması, tasarım sürecinin beklide en uzun tutulması gereken evresidir [2].

Taslak aşamasında yaratıcılığın bütün sınırları zorlanmalı, bu çalışmalar belirli bir olgunluğa erişmeden herhangi bir seçme yoluna gidilmemelidir. Taslaklar, tasarımın görünümü hakkında üretim öncesinde bilgi veren unsurlardır [2].

Taslak çalışmaları, “mesajın içindeki en önemli unsur nedir?, görsel vurgu tasarımın neresine yerleştirilmelidir?” gibi soruları yanıtlar nitelikte olmalıdır [2].

4.5.2. Taslak çalışmasının gelişim evreleri

Karalamalar

Boyut ya da malzemelerle sınırlanmayan bu çalışmalarda probleme getirilen çözüm, komposizyonun temel yapısı ve bu komposizyon içinde hangi görsel unsurların vurgulanacağı kabaca belirlenir [2].

Ön taslaklar

Ön taslaklar, üzerinde çalışılan tasarımın orantılı olarak küçültülmüş boyutlarında ya da gerçek boyutlarında hazırlanır. Renk, yazı karakteri, ışık - gölge, vb. görsel özellikler bu çalışmalarda biraz daha netleşir. Metin, paralel çizgilerle gösterilir. Bu çizgiler; metnin bloklanma biçimi, satır uzunluğu ve metnin derinliği hakkında bilgi verici nitelikte olmalıdır [2].

Ayrıntılı taslaklar

Başlık ve metin yazıları; istenen yazı karakterinde, boyutta ve renkte dizilir ve taslak üzerine yerleştirilir. Komposizyon, biçim, ölçü, orantı, renk gibi bütün görsel özellikler, basılacak çalışmaya mümkün olan en yakın haliyle gösterilmeye çalışılır [2].

Karalama aşamasından doğrudan doğruya ayrıntılı taslağa geçilebilir [2].
 

shedesign

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
19 Mar 2008
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
104
Web sitesi
www.asigazetesi.com
4.5.3. Taslak Türleri

Yapılan araştırmalar, on farklı taslak yaklaşımının grafik tasarım ürünlerinde yaygın olarak kullanıldığını göstermektedir [2].

Mondrian taslaklar

Grafik tasarım uygulamaları içinde en sık rastlanan taslak türü, ünlü Hollanda’lı ressam Piet Mondrian’ın adını taşımaktadır [2].

Mondrian için güzellik, geometrik bir temele dayanıyordu [2].

Birçok tasarımcı, taslak çalışmalarında - bilerek ya da bilmeyerek- Mondrian’ın kare ve dikdörtgen biçimlere dayalı komposizyon anlayışından yaralanır: Tipografi ve görsel unsurlar kare ya da dikdörtgen formların içine girer ya da çizgi ve kutularla birbirlerinden ayrılırlar [2].
Mondrian üslubundan yararlanan tasarımcılar için orantı; hiyerarşiden, vurgulamadan ve diğer ilkelerden daha önemlidir [2].

Gazete tasarımlarında Mondrian stilini uygulamak neredeyse bir zorunluluktur [2].

İmge ağırlıklı taslaklar

İmge ağırlıklı taslaklara özellikle dergiler için yapılan tasarımlarda oldukça sık rastlanır. Bu taslaklarda; imge (fotoğraf ya da illüstrasyon) büyük boyutlarda ve tasarımın üst sınırına yakın olarak kullanılır [2].

Özellikle görüntünün vurgulanacağı tasarımlarda bu tür taslaklar tercih edilir [2].
Metin ağırlıklı taslaklar

Sözle verilmek istenen mesajlar görüntülerle anlatılamayacak kadar kapsamlı ve önemli olabilir, ya da metin ağırlıklı bir tasarım, görüntülerle dolu birçok tasarım arasında yaratacağı kontrast nedeniyle ön plana çıkabilir [2].

Bu tür taslaklarda metin tasarımın odak noktasındadır; iki ya da fazla sayıda sütuna bölünmüştür ve geniş bir alana yayılmıştır. Metin ağırlıklı taslaklarda genellikle fotoğraf ve illüstrasyon yer almaz, ya da küçük boyutlarda metin aralarına serpiştirilir [2].

Çerçeveli taslaklar

Taslak yapımında en sık başvurulan yöntemlerden biri de, bütün görsel unsurları bir çerçeve ya da bordür içine almaktır [2].

Çerçeveler, özellikle gazete ilanlarında yaygın olarak kullanılırlar. Böylelikle, sınırlar içine alınmış tasarım elemanlarının aynı sayfadaki diğer görsel unsurlarla karışması önlenmiş olur [2].

Sirk taslakları

Ağırbaşlı tasarım ilklerinden sıyrılmış, özgür bir yaklaşım egemendir. Yazı karakterlerinin ve diğer görsel unsurların değişik boyut, üslup ve eğimlerde kullanılmasıyla tasarım içinde yaratılan görsel kontrast ve çeşitlilik; bu yaklaşımın genel özelliğidir. Sirk taslakları, ticari bir ürünün belirli bir tüketici kesimine yönelik tanıtımlarında tercih edilirler. Bu tür taslakların özgür ve düzensiz gibi görünen yapıları içinde birçok temel tasarım ilkesi gizlidir [2].

Sirk taslaklarının tipik özelliği; boyut, biçim ve ton değişikliklerine dayalı bir çeşitliliktir [2].

Çok panolu taslaklar

Bu taslak biçimini en iyi açıklayan örnekler, çizgi romanlardır. Tasarımcı, okuyucunun mesajı fazla zorlanmadan algılayabilmesi için staccato düzeni içinde, eşit büyüklüklerde görüntü panoları hazırlar ve bu büyük görüntü bloğu ile tipografi arasında orantısal bir farklılık yaratmaya çalışır. Bu panolar içinde bir öykü anlatılabilir ya da bir ürün dizisi sergilenebilir [2].

Siluet taslaklar

Görsel unsurların tasarım yüzeyinde düzenlenmesinde uygulanan başka bir yöntem de, bütün imgeleri bir siluet ya da kitle olarak ele alıp biçimlendirmektir. Bütün görsel unsurlar, siyaha boyanmış soyut lekeler haline dönüştürülür [2].
Siluet taslaklarda da “profilden görüş” esastır. Beyaz boşlukların silueti oluşturan görsel unsurları birbirlerinden ayıracak şekilde kullanılması, tasarımdaki bütünlüğü bozabilir. Bu nedenle beyaz alanlar silueti oluşturan bütünün dışında toplanmalıdır [2].

Tipografik taslaklar

Bazen taslaklarda yazının dışında hiçbir görsel imge yer almaz. Bu tür taslaklarda tasarım, bütünüyle tipografik elemanlardan (harfler, sözcükler, satırlar, sütunlar ve çizgiler) meydana gelmiştir [2].

Başlık yazıları bu tür taslakların optik merkezinde yer alır [2].


Rebus taslaklar

Rebus, heceleri ya da sözcükleri ifade eden resimlerin yanyana sıralanarak oynandığı bir tür bulmacadır [2].

Harf biçimli taslaklar

Harflerin yalın anatomileri, bazen tasarım elemanlarının düzenlenmesinde de kullanılabilmektedir. Harflerin tasarımında göz önünde bulundurulan ilkeler ile tasarım yüzeyinin düzenlenmesinde dikkate alınacak ilkeler iki noktada buluşurlar: 1. Bütünlük 2. Algılama yönü. Bununla birlikte, bir harfin ya da sayının biçiminden esinlenerek yapılan taslaklarda, bu biçime hiçbir zaman birebir bağlı kalınmamalıdır [2].

Taslak çalışmalarında izlenen bu on yaklaşım hiçbir zaman birbirlerinden kesin sınırlarla ayrılmış formüle edilmiş yöntemler değildir. Bazen bir tasarım içinde bu yaklaşımların bir kaçı aynı anda görülebilir. Ama yaratıcı ve yenilikçi tasarımcılar bu tür kategorilere girmeyen, farklı yöntemler araştırmalıdır [2].
Baskı Öncesi Uygulamalar

4.6.1. Tasarımla ilgili ön hazırlıklar

Basım işletmelerinde ürün (dergi, broşür, afiş v.b.) geliştirme aşamasında müşteri genel olarak tasarımcının karşısına üç farklı şekilde gelmektedir [9].

Birinci yöntemde müşteri istenen ürün ile ilgili çalışmaların tümü kesin olarak tasarımcıya iletmektedir. Bu tarz çalışmalarda problemin çözümü ve genel hatlarıyla oluşturulacak ürünün genel özelikleri müşteri tarafından belirlenir. Böyle durumlarda tasarımcının görevi ise verilen önerilerle en etkili ürünü oluşturmaktır [9].
Basım işletmelerinde karşılaşılan ikinci müşteri modelinde ise problemin çözümü ve istenilen ürün öneri olarak tasarımcıya aktarılır. Tasarımcıdan bu önerilere göre ürünü biçimlendirmesi ve ortaya çıkarması beklenir. Bu model, problem çözümünde ve ürün oluşturulmasında ve tasarımcının katkıda bulunmasına açık, esnek bir yapıdadır [9].

Üçüncü tür müşteri modelinde ise, müşteri problemi tanımlama ve doğru ürünü seçip tanımlama görevlerinin tümünü tasarımcıya bırakır. Bu tür müşterilerle yapılan çalışmalarda tasarımcı ilk olarak amaç belirlemelidir. Tasarımcı müşteri ile ilgili genel bir araştırma yaptıktan sonra şirketin imajını geliştirmek veya yenilemek için mi? yoksa varolan şirket imajının tekrarlanması için mi? bir ürün oluşturulması gerektiğini veya şirketin bir ürününe yönelik tanıtım veya bilgilendirmemi yapılmasına karar vermelidir. Uygun amaç belirlendikten sonra hedef kitle belirlenmelidir. Mesaj nasıl bir kitleyi hedefleyecek hedef kitlenin özellikleri tam olarak belirlenmeli ve araştırmalıdır. Daha sonra iletilecek mesaj belirlenmeli ve bu mesajı en iyi sunabilecek amaca uygun ürün (broşür, afiş, dergi ilanı vb.) seçilmelidir [9].

4.6.2. Metin yazımı ve dizgi

Basılı ya da görsel iletişim araçları oluşturmada en önemli aşamalardan biri de metin yazımıdır.Ürün oluşturmada tasarımın genel şeklini belirleyen reklam metni ve başlıkların hazırlanması özen ve seçicilik gerektiren bir aşamadır. Öyle ki profesyonel hazırlanmış metinler ve başlıklar ürünün uzun süre belleklerde kalmasını sağlamakta, hatta ürün ile anılır hala gelmektedir [9].

4.6.3. Fotoğraf çekimi ve diğer görsel malzemelerin hazırlanması

Fotoğraflar; anı, hobi, eğitim, sanat, iletişim veya tanıtım amacına yönelik çekilmiş olabilir. Basım işletmeleri yaygın olarak “tanıtım fotoğrafçılığı” ile ilgilenmektedir. Reklam ve tanıtım amacıyla yapılan basın ilanlarında, reklamlarda, duyuru ve turizm afişlerinde, ürün ve hizmet kataloglarında, satış sonrası tanıtım malzemelerinde ve ürün ambalajlarında kullanılan tüm fotoğraflar bu kapsamda kullanılmaktadır [9].

Fotoğraf çekiminde ürünün baskısını doğrudan etkileyen üç faktör bulunmaktadır. Bunlar; çekimde kullanılan filmin türü dianın ya da fotoğraf kartının boyutu ve kullanılan fotoğrafçılık sistemidir [9].

Fotoğrafçılıkta kullanılan filimler genelde pozitif (dia) ve negatif filmler olarak ikiye ayrılmaktadır. Basım işletmelerinde üretim aşamasında yapılan teknik işlemlerin azaltılması baskı kalitesini artırmaktadır. Pozitif filmler kullanıldığında filme banyo işleminden sonra doğrudan tarama yapılabilmektedir. Negatif filmler kullanılarak yapılan çekimlerde ise filmin banyosundan sonra karta baskısı, ardından kart banyosu işlemleri gerekmektedir. Fotoğrafik işlemler ortamın neminden, ısısından ve banyoda kullanılan kimyasalların çözeltisinden çok çabuk etkilenmemektedir. Negatif filmlerin kullanılması dialara göre fotoğraf kartına baskı ve kart banyosu gibi iki işlemin fazladan yapılmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla bu aşamalarda görüntüde kayıplar oluşmasıyla karşılaşılır. Bu nedenle baskıda kullanılacak fotoğraf çekiminde pozitif filmlerin (dia) kullanılması baskı kalitesini olumlu etkileyecektir [9].

Büyütmeler sırasında her büyütmenin ardından fotoğrafın görüntü kalitesinde azalma olduğundan pozitif filmler kullanılarak yapılan çekimlerden sonra karta baskı ebatları bu nedenlerden dolayı mümkün olduğunca büyük tutulmalıdır [9].

Hazırlanan ürünün baskı kalitesini etkileyen üçüncü faktör ise kullanılan fotoğrafçılık sitemidir. Gelişen teknoloji ile birlikte bilgisayar teknolojisi fotoğrafçılıkta da kullanılmaya başlandı ve dijital fotoğrafçılık tanımı gelişmiştir [9].

Dijital fotoğrafçılık: “Görüntülerin bilgisayar ortamında işlenebilir dijital formatta görüntüler oluşturulmasıdır” olarak tanımlanır. Dijital görüntü oluşturmanın 4 yöntemi vardır. Bunlar; dijital arşivlerdeki hazır görüntüler, geleneksel sistemle elde edilen görüntülerin tarayıcılar ile bilgisayara aktarılması, video capture (görüntü yakalayıcı) kartları kullanarak hareketli görüntülerdeki bir anlık resmin bilgisayar ortamına aktarılması ve dijital fotoğraf makinesi kullanılarak çekim yapılmasıdır [9].

Dijital arşivlerdeki hazır görüntüler: Bu tür, çeşitli firmalarca hazırlanmış fotoğraf CD’ler ve CLİPART gibi bilgisayar ortamında oluşturulmuş görüntüleri içermektedir [9].

Geleneksel fotoğrafların scanner ile taranması: Dijital fotoğrafçılığın en yaygın kullanılan türüdür. Bu sistemde, dialar ya da karta baskısı yapılmış fotoğraflar scannerler (tarayıcı) kullanılarak bilgisayar ortamına aktarılır [9].

Video kayıt cihazıyla kaydedilmiş görüntülerden her hangi bir anın görüntüsünü resim olarak bilgisayar aktarma, bilgisayar ve görüntü dönüştürme (video capture) kartına ihtiyaç vardır [9].

Dijital fotoğraf makineleri basım öncesi işlemlerde zamandan ve maliyetten tasarruf sağlanmasının yanında baskı kalitesini de arttıran bir unsurdur. Baskıda kullanılacak fotoğrafların dijital fotoğraf makinesiyle çekilmesiyle dikkat edilecek en önemli unsur dijital fotoğraf makinesinin görüntü çözünürlülüğüdür. Her dijital fotoğraf makinesiyle çekilmiş görüntünün baskıda iyi sonuç vermesi imkansızdır. Şuanda çözünürlülüğü 10 milyon piksele ulaşan dijital fotoğraf makineleri bulunmakta ve çok kısa sürede bunların daha da gelişeceği beklenmektedir. Çözünürlüğü yüksek fotoğraf makinesiyle yapılan çekimler film pozlaması banyo ve tarama gibi işlemleri ortandan kaldırdığından baskı kalitesinin artmasına da imkan vermektedir [9].
 

shedesign

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
19 Mar 2008
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
104
Web sitesi
www.asigazetesi.com
Grafik tasarım

Grafik tasarım, önceden işlenebilir duruma getirilmiş metinler, fotoğraflar ve başlıkların daha önce taslak şekli belirlenen ürünü oluşturmak için uygun masaüstü yayıncılık programları kullanılarak veya el çalışmasıyla grafik tasarımcı tarafından estetik beğeni kazandırılıp meydana getirilmiş baskı öncesi asıl ürünüdür [9].

4.6.5. Prova

Üretim sürecinde prova alınması, sürecin en pahalı aşamaları arasında yer alan film, kağıt ve baskıda büyük tasarruflar sağlayan bir güvenlik sistemidir [9].

Basılı malzeme ile iletişim üretiminde, sürecin her aşamasında kayıplar olduğu bilinir. Bu kayıpların en aza indirilmesi ve ürünün beklendiği gibi basılması için baskıdan önce ve matbaacıya kılavuz olması amacıyla işin kopyasının hazırlanması işine “prova” denilmektedir. Provada en önemli nokta, baskıdan önce elde edilen kopyaların baskı sonucuna uyum göstermesidir. Bu uyumu sağlamayan yöntemler prova özelliği taşımazlar. O nedenle gerek analog, gerek dijital provada elde edilen kopyanın baskı sonucunu gerçek anlamda temsil edilmesi için karışık kalibrasyonlar yapılır [9].

Teknolojinin gelişmesi sürecinde; önceleri işi matbaada asıl baskıdan önce kontrol etmek amacıyla, basmak (geleneksel prova), baskıda kullanılacak filmlerden baskıyı olabildiğince taklit edebilecek kopyalar elde etmek (analog prova) prova yöntemleri geliştirilmiş bulunmaktadır. Dijital ve analog prova sistemlerinin gelişmesiyle baskı makineleri kullanılarak yapılan oldukça masraflı ve uzun süre alan geleneksel prova sistemi artık günümüzde kullanılmamaktadır [9].



4.6.6. Tasarımın müşteri tarafından onaylanması

Hazırlanan çalışmalar görsel ve teknik olarak ne kadar yeterli olursa olsun müşteri onayı olmadan sadece bir tasarım olarak kalacaktır. Bu tasarımların baskılarının gerçekleşebilmesi ve basım sürecine geçilebilmesi için müşterinin basılabilir iznini vermesi şarttır.

4.6. Grafik Tasarımda Kullanılan Görsel Türleri

Günümüzde kullanılan grafik simgeler; amblem, logo, simgesel işaretler ve ticari markalar gibi terimlerle görülmektedir. Bu terimler genellikle birbiriyle karıştırıldıklarından, tek tek ele alınarak incelenecektir.

4.6.1 Amblem

Ürün ya da hizmet üreten kuruluşlara kimlik kazandıran, sözcük özelliği göstermeyen; soyut ya da nesnel görüntülerle ya da harflerle oluşturulan simgelere amblem denilmektedir [2].

Haberleşmeler, alışveriş ve günlük işlerde, sesli iletişimin yanında, bir takım sembolik iletişimlere de ihtiyaç duyan insan, doğada bulunan nesneleri düşünce süzgecinden geçirerek, ayıklayıp görsel kimliklere büründürmüştür. Amblem, yapı olarak nesneyi somut, soyut, doğru ya da dolaylı yollardan anlatma özelliğine sahip olabileceği gibi, mal ve hizmetlerin içerisinde bulunan ana fikir, ya da ayrıntılar da amblemin temel yapısını oluşturabilmektedir [9].

Amblem bir kurumun felsefesinin basit bir çizim içerisine sığdırılmasına imkân sağlamaktadır. O kurumun kendisini dış dünyaya tanıtmasında ve dış dünyayla görsel iletişim sağlamasında kurum ambleminin önemli bir işlevi bulunmaktadır. Amblemin birincil görevi, ait olduğu kurum hakkında, amblemi gören kişide o kuruma ilişkin olumlu bir kurum imajının oluşmasına imkân sağlamaktır. Bu özelliğinin yanı sıra bir amblemin, kurum felsefesinin ve kurumsal kimliğin kurum içi personel ve kurum dışındaki müşteriler tarafından görsel olarak algılanmasında ve görsel kimliğin oluşturulmasında çok önemli bir yere sahip olduğu bilinmektedir [8].

Görsel kimliğin algılanmasında, amblemde kullanılan, kurumu tanıtıcı renklerin kullanılması, hedef kitlenin işletmeyi kurum kimliği ile tanımasında etkili olmaktadır [8].

Amblem tasarımında aranan özellikler dört ana başlık altında toplanabilir. Bunlar [9];

o Özgünlük.
o Sadelik.
o Endüstriyel ve ekonomiklik.
o Estetik, gibi özelliklerdir.

Bir kurumun görsel kimliğinin belirlenmesinde önemli bir yere sahip amblemlerin başarılı olabilmesi için dikkate alınması gereken özellikler şunlardır [8]:

o Amblem hedef kitle tarafından kolay algılanabilir olmalıdır,
o Amblemin taşıdığı renk, biçim ve diğer grafiksel öğeler çağdaş değerleri çağrıştırabilmelidir,
o Amblem, görenlerde kurumun esas faaliyeti hakkında çağrışım yapabilmelidir,
o Amblem, kurumun görsel kimliğini, diğer kurumlarla karıştırılmayacak şekilde açık ve anlaşılır şekilde yansıtmalıdır,
o Amblem, kuruma duyulan güveni pekiştirici özelliğe sahip olmalıdır,
o Amblem, bakış yakalayıcı ve dikkat çekici olmalıdır,
o Amblem tasarımı özgün ve yeni olmalıdır,
o Amblem, tanıttığı kurum ya da kurumun ürünlerini veya hizmetlerini unutulmaz kılmalıdır,
o Amblem, her türlü reklâm aracında, medya da kullanılabilir ve uygulanabilir olmalıdır,
o Amblem, günün her saatinde, farklı mekânlarda ve değişik iletişim araçlarında kullanılmaya uygun olmalı, her türlü kullanımda özelliklerini yitirmemelidir,
o Amblem temsil ettiği ürün ya da hizmete özel olmalıdır,
o Amblem, tanımlanabilir bir forma ve estetik ölçülere sahip olmalıdır,
o Amblem, benzerlerinden ayırt edilebilir özelliklere sahip olmalıdır.

4.6.2. Logo

Grafik tasarımında, önemli olan görsel bir kimlik yaratmaktır. Bu görsel kimlik, marka için özel bir baskı ve isim olan amblem, materyali kolay hatırlanabilir kılan bir kelime olan ve gerçekçi ve somut bir grafik unsur olan logo gibi çeşitli unsurlardan oluşmaktadır. [3].

Tasarım olarak özgün yazılardan oluşan çalışmalara logotype adı verilmektedir. Logotype, 1881 yılında Avrupa’da başlayan sanayi hareketleri sonucu bir tasarım ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Makineleşme sonucu üretim fazlalığı meydana gelmiş ve bu ürünlerin satışını kolaylaştırmak amacıyla, yoğun bir reklâm çalışmasına girilmiştir. Bu alanda en büyük görevi de, dönemin reklâmcıları sayılan ressamlar üstlenmiştir. Müşteriyi çekmek için marka, simge ve kalite ön plana çıkarılmıştır. Logotype bu dönemde kendini göstermeye başlamıştır. Mal ve hizmetlerin, halkın okuyup yazan kesimi üzerinde daha kalıcı bir etki bırakması amacıyla, amblemin yanı sıra, kuruma özgü tipografik düzenlemelerle tanıtıma gidilmiştir. Günümüzde yoğun olarak kurum kimliği tanıtımlarında logotype kullanılmaktadır [9].

Firmaların kurumsal kimlikleri doğrultusunda hazırlanan marka ve logoların barındırdıkları görsel ve tipografik unsurlar firmanın kendisi ve hitap edilen kitle ile doğrudan bağlantılıdır. Hazırlanan marka ve logoların kolay akılda kalır olması ve taşıdığı ürün veya firmanın karakteri ile biçimlenmiş olması gerekir [1].

Logo; iki ya da daha fazla tipografik karakterin sözcük halinde okunacak biçimde bir araya getirilmesiyle oluşturulan ve bir ürün, kuruluş ya da hizmeti tanıtan marka ya da amblem özelliği taşıyan simgelere denilmektedir. Hem sözel, hem de görsel mesajlar veren logolarda yeni tasarlanmış ya da varolan tipografik karakterlerden yararlanılabilir. Başarılı logo tasarımları, içerdikleri simgesel yapı ile evrensel bir iletişim diline dönüşebilir [2].

Olins’e göre, kurum logosunu oluşturan isimleri altı kategoriye ayırmak mümkündür. Bunlar [8]:

o Tek bir şahıs adının logo olarak kullanıldığı isimler: (Bu isimler genellikle kurumun kurucusunun soyadını taşımaktadır. Örneğin, Koç, Sabancı veya Bosch, Siemens gibi),
o Tarif edici isimler: (Bu tür isimler sanki o kurumun kısa bir tanıtımını ifade etmektedirler. Örneğin, Türk Hava Yolları),
o Kısaltılmış isimler: (Bu tür isimler uzun bir kuruluş isminin kısaltılmış şekildeki ifadeleri olarak bilinmektedirler. Örneğin, Türk Ticaret Bankası yerine Türk Bank, veya Pan Amerikan yerine Panam şeklinde olan isimler),
o Baş harflerden meydana gelen isimler. (Örneğin, International Business Machines yerine IBM, veya AEG gibi),
o Yapay olarak oluşturulmuş isimler. (Örneğin, Kodak gibi),
o Analog isimler.(Örneğin, Jaguar, Impala, Şahin gibi isimler).

Başarılı logoların özellikleri: Bir logonun başarısını olumlu yönde etkileyen, sahip olması gereken temel özellikler şunlardır [8]:
o Logo, özgün ve dikkat çekici bir görünüme sahip olmalıdır.
o Logo, okunaklı olmalı ve tüketicinin algılamasında kargaşaya yol açmamalıdır,
o Logo, tüketicinin gözüne hoş gelmeli, onu rahatsız edici olmamalıdır,
o Logo, temsil ettiği firmaya, ürüne ya da hizmete özel olarak hazırlanmalıdır,
o Logo, kolay algılanabilir, anlaşılır ve hatırlanabilir olmalıdır,
o Logo, kurumun görsel kimliğini ayırt edici özelliklere sahip olmalıdır,
o Logo, temsil ettiği kurumu çağrıştırabilmelidir,
o Logo, bakış yakalayıcı ve dikkat çekici tasarıma sahip olmalıdır,
o Logo, benzer ve rakip firmalar tarafından kullanılan tipografik karakterlerden ayırt edilebilmelidir,
o Logo, temsil ettiği kurum, firma, ürün ya da hizmet hakkında bilgi verebilmelidir,
o Logo, kuruma özgü, orijinal ve yeni olmalıdır,
o Logo, kurum içinde ve dışında, kurumun görsel kimliğini oluşturan önemli öğelerden biri olmalı ve kuruma duyulan güveni pekiştirici olmalıdır,
o Logo, her türlü iletişim aracında kullanılmaya uygun olmalıdır,
o Logo, farklı yerlerde ve farklı iletişim araçlarında kullanıldığında özelliklerini yitirmemelidir.

4.6.3. Simgesel işaretler

Piktogramlar, ürün, hizmet, düşünce ya da nesneyi simgeleyen işaretler olarak tanımlanmaktadır. Simgesel işaretler, topluma yaygın hizmet veren alanlarda evrensel bir dil oluşturmak amacıyla kullanılmaktadır [2]. Zaman zaman sadece yazıyla kurulmak istenen iletişim yeterli olamamaktadır. Ancak yazının iletişimde daha etkin olabilmesi için, ilginç şekiller, simgeler veya resimlerle güçlendirilmesi gerekmektedir [3]. Stiebner’e göre, simgesel işaretler uluslararası düzeyde anlaşılabilir bir gösterge sistemi olup, oryantasyon ve yön bildirme amaçlı olarak yaygın şekilde kullanılmaktadır [8].
Piktogram, sadece bir sembol değil, daha çok sembolize ettiği objenin anlamını üstlenen bir işaret olarak değerlendirilmektedir. İşaretler öğrenilmek için değil, anlaşılmak için üretilmektedirler. Simgesel işaretlerin kullanım alanları şunlardır [9]:

o Toplumun günlük hayatındaki haberleşmelerde,
o Ulaşım ve taşımacılıkta, trafik işaretlerinin düzenlenmesinde,
o Turistik hareketlerde,
o Uluslararası kültür ve spor faaliyetlerinde,
o Mal ve hizmetlerin kodlanmasında,
o Kent içi haberleşmelerde,

Simge tasarımı, uzun bir araştırma ve çalışma süreci gerektirmektedir. Grafik iletişimin en zor uygulama alanı olan simge tasarımında göz önüne alınması gereken bazı kriterler bulunmaktadır. Bunlar [2]:

o Simge, tasarımcıyı değil, müşterisini ya da müşterisinin ürettiği hizmet ya da ürünün niteliğini ve kalitesini yansıtmalıdır.
o Kamyon tentesinden kartvizit ve rozete kadar birçok değişik yüzey ve boyutta “okunabilir” olmalıdır.
o Simgeler tek renkle basıldıklarında temel özelliklerini yitirmemelidir.
o Birçok simge; kısa algılama süresi, zayıf ışık şartları ve görsel mesajlarla yüklü çevre koşulları altında izlenmektedir. Yalın bir tasarım, bu şartlar içinde güçlendirici ve etkileyici bir işlev görmekte ve karmaşık bir tasarıma oranla daha kolay akılda kalmaktadır.
o Başarılı bir simgesel işarette bulunması gereken özellikler: Toplum dilinin kodlanmış biçimleri olarak düşünüldüğünde tasarımcının, insan eşya ilişkisini temel hedef olarak seçmesi gerekmektedir. Çünkü tasarımcıdan, sadece bir ulusa değil, tüm insanlara hitap edeceğini göz önünde bulundurması beklenmektedir [9].


Piktogramlarda bulunması gereken özellikler şunlardır [8]:

o Yalın grafiksel çizim karakterine sahip olmalıdır,
o İllüstrasyona kaçmamalıdır,
o Evrensel olarak anlaşılabilir olmalıdır,
o Hiçbir tabuyu zedelememelidir,
o Değişik ülke, yaş ve sosyal gruba ait insanlar tarafından aynı şekilde algılanmalı ve anlaşılmalıdır,
o Uluslararası düzeyde anlaşılır olmalıdır,
o Tek bir grafik sisteme göre düzenlenmelidir,
o Uluslararası düzeyde anlaşılır olabilmesi için, standart renkler kullanılmalıdır,
o Çizimde yer alan yapısal elemanlar, (çizgi, form fon ilişkisi, bütünsellik, kontur, kesişmeler, geçişler, boyutlar, bölmeler, renk ve diğer biçimsel özellikler) estetik kurallara uyumlu olmalıdır,
o Çizilen simgesel işaretler, ilişkiler sisteminin değişip gelişmesi durumunda geliştirilebilir bir sistem olarak kullanılmaya uygun olmalıdır,
o Sistemi, farklı mekânlarda, farklı boyutlarda ya da farklı iletişim araçlarında başarıyla kullanılabilmelidir.

4.6.4. Ticari markalar

Ticari markaların, bir ürünün benzer ürünlerden ayrılmasını sağlamak amacıyla üreticiler tarafından kullanılan tanımlayıcı simgeler olduğu bilinmektedir. Saf yeni yünü simgeleyen uluslararası simge, ticari markaya örnek olarak gösterilebilir. Ticari marka tasarımlarında anlaşılır, uyarıcı, ürün ya da hizmete uygun ve kolay hatırlanabilme gibi özellikler aranmaktadır [2].

Logo, antet, marka gibi çalışmalar firmaların kurumsal kimliklerinin en önemli öğeleridir [1].

4.6.5. Antetler

Kurumsal yazışma veya bildirilerde ilgili kurumu temsil eden kağıtlara antetli kağıt adı verilir. Dünyanın değişik bölgelerinde farklı standartları olduğu gibi, en çok tercih edilen ebat 210mm. X 297mm. olan A4 ‘ tür [1].

4.6.6. Resimleme (illüstrasyon) çalışmaları

Her ne kadar illüstrasyon ayrı bir başlık altında incelense de kullanım alanı çok geniştir. Afiş, dergi ve kitap tasarımı, billboard vb. gibi pek çok grafik tasarımında yer almaktadır. Başlık, slogan ya da metin gibi sözlü unsurları görsel olarak betimleyen ya da yorumlayan bütün unsurlara genel olarak "illüstrasyon" adı verilmektedir [2].

İllüstrasyon sözlük olarak; izah edici resim anlamına gelmektedir. Bu konulu resimler daha çok kitap içi metinlerin açıklayıcı tanımlamalarını güçlendirmek ve daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla yapılmaktadır [9].

İllüstrasyonlar kitapların el yazması olarak üretildiği, sonraları basım tekniklerinin geliştiği ilk yıllarda önemli bir görsel malzeme kaynağı olmuştur. Fotoğrafın bulunmasıyla birlikte gelişen basım teknikleri, imajların gerçekçi bir şekilde kâğıda aktarılıp çoğaltılmasına olanak vermiştir. Fotoğrafların kağıt üzerine geçirilerek çoğaltılması günümüzde en yüksek seviyesine ulaşmış olsa da illüstrasyon değerini hiç kaybetmemiştir. Günümüzde basın, yayın ve reklâmcılık alanında ürün veren sanatçılar değişik teknikleri ve stilleriyle çekici görsel imajlar yaratmaktadır. Gerçeküstü imajların oluşturulması, mizah duygusunun, doğallığın ve samimi bir atmosferin yaratılması aşamalarında illüstrasyonlar önemli bir rol oynamaktadır [10].

İllüstrasyonlar çeşitli gruplarda incelenmektedir. Bunlar [2]:

Reklam İllüstrasyonları; Bir ürün ya da hizmeti tanıtmak amacıyla yapılan bu tür çalışmalarda ayrıntı ön planda bulunmaktadır. Sinema, tiyatro ve konser afişleri, kaset ve CD kapakları, turistik ilanlar, besin ambalajları, basın ilanları, takvimler, tebrik kartları, çıkartma ve etiketler, reklam illüstrasyonlarının uygulama alanları arasında yer almaktadır. Moda illüstrasyonları da reklam illüstrasyonu içinde ele alınmaktadır.

Yayın İllüstrasyonları: Gazete, dergi, kitap ve ansiklopedilerdeki makale, haber, öykü, roman, şiir ve açıklamalara eşlik etmektedir. Yayın sektöründe çalışan bir illüstratör, üzerinde çalışacağı metnin içeriği hakkında bilgi ve görüş sahibi olmalı, metindeki mesaj ve duyguyu resim diline aktarabilmelidir. İllüstrasyonun bir sanat biçimi olarak en özgür uygulama alanı; kuşkusuz, çocuk kitapları olmaktadır.

Bilimsel ve Teknik İllüstrasyonlar: Botanik, tıp, zooloji gibi uzmanlık alanları için öğretici ve tanımlayıcı amaçlarla yapılan ayrıntılı illüstrasyonlar bu grupta toplanmaktadır. Grafik tasarımında kullanılan tüm teknikler illüstrasyon çalışmalarında kullanılabilmektedir. Bu teknikler; karakalem, renkli kuru boya, lavi, çini mürekkeple tarama, pastel boya, sulu boya, karışık teknik, airbrush teknikleri ve bilgisayar destekli illüstrasyon tasarımlarıdır

4.6.7. Afiş tasarımı

Afişin ana işlevi, bir ürün ya da hizmetin tanıtımını yapmaktır. Buna karşın; afiş tarihine yön veren kişiler, reklam ya da pazarlama uzmanları değil, grafik tasarımcıları ya da ressamlar olmuştur. Birçok tanıtım ve reklam hizmeti; muhasebe, pazarlama, medya, metin yazarlığı ve sanat yönetmeliği konularında uzmanlaşmış profesyonel gruplar tarafından yürütülmektedir. Afiş tasarımı ise, hala bireysel bir etkinlik olma özelliğini korumaktadır [2].

Büyük boyutlu dış mekan afişleri, duvar yüzeylerine ve ilan panolarına asılmaktadır. Küçük boyutlu iç mekân afişleri ise lobi, salon ve koridorlarda kullanılmak üzere tasarlanmaktadır. Dış mekan afişleri kısa süre; buna karşın, iç mekan afişleri daha uzun süre incelenebilmektedir. Afişin izlenme süresinin, tasarım aşamasında dikkate alınması gerekmektedir [2].

Afiş tasarımında mesajın anlaşılır bir biçimde verilmesi, sadelik kavramını oluşturmaktadır. Bu özellik renk, çizgi ve kompozisyon öğeleriyle ortaya konmaktadır. Çizgi, renk ve tipografik ilişkilerin birlik içinde olması afişteki uyumu artırmaktadır. Bu şekilde afiş ve izleyici arasında anlamlı bir iletişim sağlanmaktadır [9].

Afişte kullanılacak renkler geniş yüzeyler şeklinde, parlak, canlı ve kontrast olmalı ve kullanılan renk, okumayı kolaylaştırmalıdır. Bu amaçla okumayı kolaylaştıran, siyah ve sarı gibi kontrast renkler tercih edilmelidir. Buna karşın, okumayı zorlaştıran negatif karakterler kullanılmamalıdır. Aynı şekilde bakış yakalama açısından üstünlüğe sahip olan fosforlu renklerin aralarında yapabileceği titreşim dikkate alınmalıdır [8].

4.6.8. İlanlar

İlanlar, gazete, dergi ve el ilanları olmak üzere üç grupta incelenebilir.

Gazete ilanları

Genellikle haberdar etme özelliği taşıyan gazete ilanları bu yüzden hedef kitle üzerinde harekete geçirme ve arzu yaratma özelliği taşımamaktadır. Gazetelerde yayınlanan bir reklamın ilgisi çekilen hedef kitle tarafından kesilip saklanma olanağı bulunmaktadır. Gazeteler, diğer basılı reklam ortamlarından farklı olarak öncelikle enformasyon verme görevini yüklenmişlerdir. Bu nedenle, genellikle büyük kitleler dar bir zamanda kendi ilgi alanları doğrultusundaki bölümleri inceleyerek gazeteden yararlanma yolunu seçmektedir. Bu noktada reklam verenin, reklamın, hedef kitlenin beklentilerine cevap veren sayfalarda basılması ve daha ilk bakışta dikkat çekecek biçimde düzenlenmesine özen göstermesi gerekmektedir [4].

Gazete ilanlarında dikkat edilmesi gereken hususlar [8]:

o Gazete ilanları hazırlanırken özgün tasarımlara yer verilerek, ilanın okuyucu tarafından kolay anlaşılmasını ve algılamasını sağlayıcı bir “layout”a ve okunaklı bir “tipografiye” sahip olması sağlanmalıdır,
o İlanın dikkat çekici ve bakış yakalayıcı olması için kullanılacak renkler dikkatli seçilmelidir,
o İlanda firma ismi ve marka ismi, logo veya amblem fark edilmeyi sağlayıcı büyüklükte olmalıdır,
o Bir ilanda, göz resimden hemen sonra resim altı yazıya kayacağı için, resim altı yazıları özenle seçilmelidir,
o İlanın grafiksel tasarımı yapılırken, dikkati çekmesi gereken önemli özellikler ilanın merkezine doğru yerleştirilmelidir,
o Başlıklarda negatif ifadeler kullanılmamalıdır,
o İlan metninde yazı 9 puntodan küçük olmamalı, 75 sözcüğü geçmemeli ve espas araları dikkatli seçilmelidir.

Dergi ilanları

Dergilerin içeriklerinin belirli konularda ağırlıklı olması nedeniyle, okuyucu kitlesi oldukça belirli olan basılı yayın organları oldukları bilinmektedir. Bu özellik reklam verenin hedef kitlesini göz önüne alarak daha kolay, daha seri ve daha sağlıklı karar verme olanağını sağlamaktadır. Dergilerin gazetelere oranla baskı ve kağıt kalitelerinin daha yüksek olması, özellikle renkli reklamlar ve prestij temasının işleyen reklamlar için daha uygun olmaktadır. Ancak yayın periyotlarının uzun olması nedeniyle, güncel konularla bağlantılı olarak hazırlanan reklamlar için uygun görülmemektedir [4].

El ilanları

o El ilanları genellikle bir yapraktan oluşan ve bir yeniliği duyurmak, başlatılan reklam kampanyasını desteklemek amacıyla kullanılmaktadırlar [4]. El ilanlarının hazırlanmasında dikkat edilecek hususlar [8]:

o İlanlarda kullanılacak farklı ve alışılmamış özel bir çerçeve, ilanın dikkat çekiciliğini arttırır,
o İster yatay, ister dikey olsun, aynı format kullanılmalıdır,
o Kullanılacak görsel tasarımın göz alıcı ve dikkat çekici olmasına özen gösterilmelidir,
o Reklamda yer alan grafiksel öğelere hareket kazandırılmalıdır,
o İlanın çekiciliğini arttırmak, derinlik duygusunu yaratmak amacıyla ilanda perspektife yer verilmelidir,
o İlanın dikkat çekiciliğini sağlamak amacıyla kullanılacak renkler, sayfaya hükmedici, kolay fark edilebilir, canlı ve tire renkler olmalıdır,
o Reklamın dikkat çekiciliğini arttırmak amacıyla çeşitli özgün uygulamalara yer verilmelidir.

4.6.9. Tipografi

Grafik tasarımda tipografi, bilgi ve mesajın anlaşılabilir bir form diliyle iletilmesinin yanı sıra, bir tarz, kişilik, görsel bir dil, farklı bir imge olarak ortaya konan bir eleman olma iddiasını taşımaktadır. Kuşkusuz mesajın içeriğiyle tipografinin uyuşması grafik tasarımcılarının en sıklıkla çözüm bulmak zorunda kaldığı durum olmaktadır. Yazı karakterlerinin hepsi notalar gibi farklı bir sese, tona, çağrışım ilişkilerine sahip bulunmaktadır. Bir grafik tasarımcının en çok çözmek zorunda kaldığı problem belki de bu olarak görülmektedir. Grafik tasarımcısı tasarımının tipografik çözümlemesine sıra geldiğinde, elindeki içeriğe nasıl görsel bir tonaj, ciddiyet, samimiyet, inandırıcılık ve tarz vereceğine karar vermektedir. Çoğu kez okunabilirlik ve görsel algılanabilme gibi tipografinin pragmatik işlevleri göz önünde olsa da, aslında tipografi tasarıma kimlik kazandıran önemli bir tasarım elemanı olarak bilinmektedir. Tipografi, tasarımda son derece önemli ve gerekli bir konu olduğu için her grafik tasarımcısının üzerinde titizlikle durması gerekmektedir. Zira resim, illüstrasyon, diyagram, renk kullanmadan grafik tasarımlar oluşturmak mümkündür, ancak yazı ve tipografi tüm grafik tasarım ihtiyaçlarının karşılanmasında temel öğe olarak yer almaktadır [10].

Tipografi yazı aracılığıyla gerçekleştirilen grafik iletişimi olup, birinci işlevinin okumak olduğu bilinmektedir. Tasarımcı tipografi dilini iyi tanıyarak ve kullanarak çalışmalarını yapmaktadır. Kurum için sayısız yazı türleri arasından metin, başlık ve sloganlar için en uygun yazı karakterlerini özenle seçmektedir. Daha sonra basılacak malzemeye göre yazı büyüklüklerini ayarlamaktadır. Ayrıca aktarılmak istenen bilgi önem sırasına göre bölümlere ayrılmaktadır. Bölümler ve alt bölümlerden oluşan biçimsel bloklamalar, simge ve renkler ile yapılandırılarak yazı bloklarının okuyucu tarafından daha kolay algılanıp süratli okunması sağlanmaktadır [8].

Yazı Türleri: Özel bir biçimde tasarlanmış ve oluşturulmuş yazı ailesine, yazı türleri / karakteri / fontlar adı verilmektedir. Bu yazı karakterleri hemen hemen tüm PostScript yazıcıda bulunmaktadır. Bugün masaüstü yayıncılıkta kullanılan tüm bilgisayarlarda iki bine yakın yazı karakteri kullanılmaktadır. Sayıları binlerle anılan yazı karakterleri dört ana grupta toplanmaktadır. Bunlar; Tırnaklı (serifli / çentikli) karakterler, Tırnaksız (serifsiz / çentiksiz) karakterler, El yazısı (İtalik) karakterleri ve Dekoratif (özel) karakterlerdir [3]. Aynı fontun bütün karakterleri yan yana dizildiğinde, optik olarak eşdeğer bir yoğunluk ve bütünsellik oluşturmaktadır. Her tipografik karakter optik kriterler göz önüne alınarak tasarlanmaktadır. Tasarım bütünlüğü sağlamak amacıyla, harflerin benzer biçimsel özelliklere sahip olan parçalarında aynı formlar kullanılmaktadır [2].

Yazının özellikleri: Basım sanayinde yazının birim ölçüsüne “punto” denilmektedir. Yazı kullanım fonksiyonuna göre adlandırılan boyut ölçüsü ya da genel olarak yazı boyutu veya yazı büyüklüğü olarak da tanımlanmaktadır. Sayfa tasarımı ve yazı dizgisi dilinde kullanılan değerler şunlardır [3]:

o 1 katrat ölçüsü: 12 punto.
o 1 punto: 0,376 mm.
o 1 katrat = 12 punto = 4,513 mm
o 28 punto = 1 cm’dir

Harf boyutunu seçerken, baskı yüzeyi ile göz arasındaki normal okuma uzaklığının 25 - 35 cm olduğu göz önüne alınınca, en iyi algılanabilen yazı ölçüleri 9 - 12 punto arasında değişmektedir. Harf boyutunun belirlenmesinde okuyucu kitlesinin niteliği de önem taşımaktadır. Okumayı yeni öğrenen çocuklar ve iyi göremeyen yaşlılar için büyük puntolu harfler tercih edilmektedir. Çok kısa ve çok uzun satırlar okuyucuyu yorduğundan, her satırda ortalama 60 ile 70 arasında tipografik karakter kullanılmaktadır. Satır arası boşlukları arttırıldıkça, okuma kolaylaşmaktadır. Araştırmalar; 9 - 12 puntoluk metinlerde 1 - 4 puntoluk satır arası boşluğu kullanıldığında, okunaklılığın arttığını ortaya koymuştur [2].

4.6.10. Gazete dizgileri

Özellikle süreli yayınlarda ( gazete, dergi vb. ) kullanılır. Tasarım ve dizgideki çizginin de sürekli olması gerekmektedir. Masaüstü yayıncılıkta CAD sistemleri işleri büyük ölçüde otomatize ederek yayıncığa rahat ve hızlı bir ortam sunar [1].
 

genc grafiker brc

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
171
Tepkime puanı
4
üniversite de ki ders notlarımı anımsattı bana eline sağlık faydalı ve bilinmesi gerekenler
 

centro

🌱Yeni Üye🌱
Katılım
12 Nis 2010
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
şimdi de ben bu konuyu sunum yapıyorum :):) temel grafik tasarım ilkeleri, temel grafik tasarım elemanları. :)

kaynakça eklim belki birinin işine yarar olurda bizim hoca gibi internetten alınan bilgiler olmayacak kaynakça yazılacak derse gelecek olanlara :)
tamamı bu kaynaktan mı bilmiyorum hepsini okumadım ama okuduğum kısımlar bu kitapdan.
"iletişim ve grafik tasarım-Emre becer."

başlık için teşekkürler...
 
Son düzenleme:
Üst