Ressam Halil ŞİKAR
⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
- Katılım
- 11 Mar 2008
- Mesajlar
- 145
- Tepkime puanı
- 4
7-8 yaşlarımda olmalıyım o zamanlar.1966 filan Hep lüpider okuduğum sonradan Jüpiter olduğunu öğrendiğim 4.5x6 cm siyah beyaz film çeken ilk makinamızı babam abime ortaokulda sınıf geçme hediyesi olarak aldı. bol bol resim çektiler (!) abim ve babam. fakat tab çok pahalı film de öyle. Rahmetli babam çok zeki ve araştırmacı bir insandı.Ressam olması bir kenara benim babam herşeydi yani bilmediği şey yoktu (!) hayrandım babama. bir gün baktım eve gelirken bir amerikan süt tozu sandığı getirmişti eve bir şeyler vardı içinde.heyecan ve merakla bekledim tabii gene ne yapacak diye.
O sandık 35x40x50 ebadında idi ve babam içine sigara kutularından çıkardığı aliminyum folyo ile kapladı yanına iki tane lamba butonunu çaktıktan sonra iki lamba bağladı içine biri 40 Watt lık sarı ışık biride 10 watlık sonradan iki kat kırmızıya boyayıp kuruttuğu kırmızı lamba birde cam kesti üzerine göre.kırmızı ışık devamlı yanıyor . beyaz ışıksa istendiği zaman belli sürede açılıp kapatılabiliyordu. ben herşeye atlıyordum tabiki. babam duuur duuur biraz haliiiiil diye bir yandanda benimle uğraşıyordu. çektiği negatifleri ki o zaman arap denirdi .bir leğen içerisinde birşeyler karıştırdığı 3 çeşit sıvı içine batırıp çıkarıyor arasırada ışığa tutup bakıyordu. Şekiller resimler bir tuhaf şekilde beliriyor babam gülümsüyor,bense hayretle ilgiyle olanları gözlüyordum.Agrandizor filan yok o zamanlar bizde . koca ilçedede bir fotoğrafçı var.Küçük dağlar ona ait. babamda en çok ona kızıyor,bir yandanda söyleniyordu. -''Ne olacak sanki bir kez karanlık odada bir kaç fotoğraf bastığını gösterseydin ,,filan diye . Fazla uzamadı ama bir iki hayal kırıklığından sonra benim aslan babam (!) resimleri basmayı başarmıştı .Aman allahım. resimlerin altına negatif filmi koyuyor, bir kutudan çıkardığı kağıtları karanlıkta kesiyor filmin üzerine koyuyor.beyaz ışığı yakıp başlıyor saymaya 1-2-3-4-5-6-7-8-9.......35.söndürüyor , banyo yapıyor, bakıyor .Yok! açık oldu.45 e kadar sayıp tekrar banyo yapıyor bakıyor koyu olmuş 40 a kadar ,Hah tamam deyip baskıya geçiyordu. Kartvizit denen bir şey buralarda yok tabiiki . babam kağıtları kartvizit ebadında kesiyor o ebatta negatifle kağıt arasına daha önce kestiği yıldız kalp yaprak şeklindeki şablonları koyarak harikalar yaratıyordu. Ben ...Ben mi? ikiyede bir kapıyı açıyor filmleri yakıyor, banyo likidini yakıyor babamı deli ediyordum . babam çalıştığı odayı kitliyordu 2 göz evimizin öbür odasını benim şerrimden korunabilmek için. ben zırlayıncada binbir söz verip tekrar STÜDYO ya alınıyordum.Ben doğru dururmuyum ? ASLAA. gene ortalığı karıştırıyordum hep ama babam o zamanlar renkli film varmı yokmu hatırlamıyor yada bilmiyorum. sorup duruyordu Ya bunlar renkli olsa ne güzel olur diye.yüzlerce sıradışı alışılmışın dışında fotoğraf bastı o zaman .Bense kaç kutu kart yaktım bilmiyorum .epeyde haşlandım hani.Bir sağlık memuru idi ofisinde arkadaşları yaptıklarını görünce hasetle bakarlardı hep. Bir şey üretememenin verdiği ezikliklede dalga geçmeye çalışanlar bile vardı.Hiç bir zaman yılmadı babam. devamlı araştırır, öğrenir uygulardı .Bu arada abilerim mi ? biri futbol peşinde koşar öbürü kızların peşinde.Şimdi çöpten çocuk yapamazlar ,bir çivi bile çakamazlar. tek kuyruğunda ben olurdum babamın. Aradan yıllar geçti.ben resime sanata eğilimlerim babamı kızdırıyordu. benide hep engelledi .çok dayak yedim 18 yaşımda bir üzüm sandığı içindeki boyalarımı 2 kattan pencereden dışarı attı. çok ta dayak yedim resim - sanat işleri ile uğraştığım için Saz çalıyorum diye abim dövdü, resim için babam. sazımı kırdı abim. ders çalışmıyorsun diye.Ona rağmen iyi bağlama çalarım şimdi. Ama içlerinde hiç sınıfta kalmadan bütünlemeye kalmadan Meslek lisesini bitiren kişi bendim abimin bir 9 yılda öbürü 7 yılda ilokulu ite kaka bitirdi. Aradan yıllar geçti babam benim resimden nasıl kazandığımı tabeladan nasıl kazandığımı, Toplum içinde sanatla nasıl bir prestij kazandığımı görünce bir gün, .... işte o gün hata yaptığını itiraf etti. Bir bakıma haklıydı kendince ama O kadar emek verip yaptığı eserleri hep eş dost tarafından bedavaya getirilmiş .Yaptığı işi paraya çevirememişti. birde toplumda tabela ve resimle uğraşanlar nedense hep alkolikti. Korkusu benimde aynı şekilde heba olmamdı.
Babam toprak boyalarla gelin sandığı. kaşıklık, kaplık gibi görsel objeler yapar satardı ama 3 kuruşa işte . Ham ağaç olarak evimize getirilen eski talika yani at arabalarını binbir renkte boyar üzerine harika resimler yapardı.ikinci iş olarak. biri kız dört çocuğu büyüttü bu parayla,bana ''-Üçünüde okutmadım üniversite seni okutursam öbürlerine haksızlık olur,, diye tuhaf bir denge kurup benim sınavlara bile girmeme izin vermedi .67 kişi 3. sınıf öğrencisi arasında sınava giremeyen tek öğrenci bendim. İçimde hala bir ukdedir bu.İçimde derin bir yara. Evlendim bir oğlum oldu . 21 yaşında idim.bir gün resimlerimi toplayıp Ankara'ya DGSA resim galerisine gittim. ve hocalara sordum benim yaptıklarımı eleştirin lütfen dedim . Ama alkışa doydum ben lütfen eksiklerimi söyleyin dedim. resme ilk kez bakan hoca hayretle gözlerini açıp bekle dedi . Bir saat sonra 6-7 kişi ile tekrar geldiler ve beni bir toplantı odasına aldılar.Resimleri tek tek inceleyip benide dinledikten sonra bana şunu dediler ;
Bak evladım seni gayet iyi anlıyoruz. anadoluda naif olarak kendini yetiştirmiş geliştirmiş bir ressamsın.Kaliteli resim için kaliteli boya fırça şart. şu şu şu boyaları şu şu şu malzemeyi kullanacaksın. resimlerin çok harika ve özgün bir stilde yaratmışsın. 20 25 resim yap getir sana bir sergi açalım dediler. O anda (sonradan Türkiyenin sanat otoritesinin önünde olduğumu öğrendim) aldığım pozitif değerlendirmelerin beni ne kadar mutlu ettiğini anlatamam.Fakat yaşam koşulları ihtiyaçlarım giderlerim nedeniyle o sergiyi açamadım Ankarada. İyi paralar kazandım her ne kadar sanat için sanat yapsamda para içinde sanat yaptım. Ama Türkiyenin bir çok yerinde 9 kişisel serghi açtım.O kadar mütevazi ve o kadar yaptığımın farkında değildimki hiç birini kayıt altına allmadım Eşşeklik ettim.
Esince yazarım gene, bunları yazmamın nedeni yenilere hisseden kıssa işte!.Araştır geliştir uygula eleştiri iste ve dinle.
O sandık 35x40x50 ebadında idi ve babam içine sigara kutularından çıkardığı aliminyum folyo ile kapladı yanına iki tane lamba butonunu çaktıktan sonra iki lamba bağladı içine biri 40 Watt lık sarı ışık biride 10 watlık sonradan iki kat kırmızıya boyayıp kuruttuğu kırmızı lamba birde cam kesti üzerine göre.kırmızı ışık devamlı yanıyor . beyaz ışıksa istendiği zaman belli sürede açılıp kapatılabiliyordu. ben herşeye atlıyordum tabiki. babam duuur duuur biraz haliiiiil diye bir yandanda benimle uğraşıyordu. çektiği negatifleri ki o zaman arap denirdi .bir leğen içerisinde birşeyler karıştırdığı 3 çeşit sıvı içine batırıp çıkarıyor arasırada ışığa tutup bakıyordu. Şekiller resimler bir tuhaf şekilde beliriyor babam gülümsüyor,bense hayretle ilgiyle olanları gözlüyordum.Agrandizor filan yok o zamanlar bizde . koca ilçedede bir fotoğrafçı var.Küçük dağlar ona ait. babamda en çok ona kızıyor,bir yandanda söyleniyordu. -''Ne olacak sanki bir kez karanlık odada bir kaç fotoğraf bastığını gösterseydin ,,filan diye . Fazla uzamadı ama bir iki hayal kırıklığından sonra benim aslan babam (!) resimleri basmayı başarmıştı .Aman allahım. resimlerin altına negatif filmi koyuyor, bir kutudan çıkardığı kağıtları karanlıkta kesiyor filmin üzerine koyuyor.beyaz ışığı yakıp başlıyor saymaya 1-2-3-4-5-6-7-8-9.......35.söndürüyor , banyo yapıyor, bakıyor .Yok! açık oldu.45 e kadar sayıp tekrar banyo yapıyor bakıyor koyu olmuş 40 a kadar ,Hah tamam deyip baskıya geçiyordu. Kartvizit denen bir şey buralarda yok tabiiki . babam kağıtları kartvizit ebadında kesiyor o ebatta negatifle kağıt arasına daha önce kestiği yıldız kalp yaprak şeklindeki şablonları koyarak harikalar yaratıyordu. Ben ...Ben mi? ikiyede bir kapıyı açıyor filmleri yakıyor, banyo likidini yakıyor babamı deli ediyordum . babam çalıştığı odayı kitliyordu 2 göz evimizin öbür odasını benim şerrimden korunabilmek için. ben zırlayıncada binbir söz verip tekrar STÜDYO ya alınıyordum.Ben doğru dururmuyum ? ASLAA. gene ortalığı karıştırıyordum hep ama babam o zamanlar renkli film varmı yokmu hatırlamıyor yada bilmiyorum. sorup duruyordu Ya bunlar renkli olsa ne güzel olur diye.yüzlerce sıradışı alışılmışın dışında fotoğraf bastı o zaman .Bense kaç kutu kart yaktım bilmiyorum .epeyde haşlandım hani.Bir sağlık memuru idi ofisinde arkadaşları yaptıklarını görünce hasetle bakarlardı hep. Bir şey üretememenin verdiği ezikliklede dalga geçmeye çalışanlar bile vardı.Hiç bir zaman yılmadı babam. devamlı araştırır, öğrenir uygulardı .Bu arada abilerim mi ? biri futbol peşinde koşar öbürü kızların peşinde.Şimdi çöpten çocuk yapamazlar ,bir çivi bile çakamazlar. tek kuyruğunda ben olurdum babamın. Aradan yıllar geçti.ben resime sanata eğilimlerim babamı kızdırıyordu. benide hep engelledi .çok dayak yedim 18 yaşımda bir üzüm sandığı içindeki boyalarımı 2 kattan pencereden dışarı attı. çok ta dayak yedim resim - sanat işleri ile uğraştığım için Saz çalıyorum diye abim dövdü, resim için babam. sazımı kırdı abim. ders çalışmıyorsun diye.Ona rağmen iyi bağlama çalarım şimdi. Ama içlerinde hiç sınıfta kalmadan bütünlemeye kalmadan Meslek lisesini bitiren kişi bendim abimin bir 9 yılda öbürü 7 yılda ilokulu ite kaka bitirdi. Aradan yıllar geçti babam benim resimden nasıl kazandığımı tabeladan nasıl kazandığımı, Toplum içinde sanatla nasıl bir prestij kazandığımı görünce bir gün, .... işte o gün hata yaptığını itiraf etti. Bir bakıma haklıydı kendince ama O kadar emek verip yaptığı eserleri hep eş dost tarafından bedavaya getirilmiş .Yaptığı işi paraya çevirememişti. birde toplumda tabela ve resimle uğraşanlar nedense hep alkolikti. Korkusu benimde aynı şekilde heba olmamdı.
Babam toprak boyalarla gelin sandığı. kaşıklık, kaplık gibi görsel objeler yapar satardı ama 3 kuruşa işte . Ham ağaç olarak evimize getirilen eski talika yani at arabalarını binbir renkte boyar üzerine harika resimler yapardı.ikinci iş olarak. biri kız dört çocuğu büyüttü bu parayla,bana ''-Üçünüde okutmadım üniversite seni okutursam öbürlerine haksızlık olur,, diye tuhaf bir denge kurup benim sınavlara bile girmeme izin vermedi .67 kişi 3. sınıf öğrencisi arasında sınava giremeyen tek öğrenci bendim. İçimde hala bir ukdedir bu.İçimde derin bir yara. Evlendim bir oğlum oldu . 21 yaşında idim.bir gün resimlerimi toplayıp Ankara'ya DGSA resim galerisine gittim. ve hocalara sordum benim yaptıklarımı eleştirin lütfen dedim . Ama alkışa doydum ben lütfen eksiklerimi söyleyin dedim. resme ilk kez bakan hoca hayretle gözlerini açıp bekle dedi . Bir saat sonra 6-7 kişi ile tekrar geldiler ve beni bir toplantı odasına aldılar.Resimleri tek tek inceleyip benide dinledikten sonra bana şunu dediler ;
Bak evladım seni gayet iyi anlıyoruz. anadoluda naif olarak kendini yetiştirmiş geliştirmiş bir ressamsın.Kaliteli resim için kaliteli boya fırça şart. şu şu şu boyaları şu şu şu malzemeyi kullanacaksın. resimlerin çok harika ve özgün bir stilde yaratmışsın. 20 25 resim yap getir sana bir sergi açalım dediler. O anda (sonradan Türkiyenin sanat otoritesinin önünde olduğumu öğrendim) aldığım pozitif değerlendirmelerin beni ne kadar mutlu ettiğini anlatamam.Fakat yaşam koşulları ihtiyaçlarım giderlerim nedeniyle o sergiyi açamadım Ankarada. İyi paralar kazandım her ne kadar sanat için sanat yapsamda para içinde sanat yaptım. Ama Türkiyenin bir çok yerinde 9 kişisel serghi açtım.O kadar mütevazi ve o kadar yaptığımın farkında değildimki hiç birini kayıt altına allmadım Eşşeklik ettim.
Esince yazarım gene, bunları yazmamın nedeni yenilere hisseden kıssa işte!.Araştır geliştir uygula eleştiri iste ve dinle.