Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

Kerem beyit

sananeyau

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
14 Tem 2007
Mesajlar
115
Tepkime puanı
1
I was born in Ankara, Turkey, (1980) started drawing in my early childhood with the effect of comic books. In Gazi University, department of graphics I studied graphic design for four years. I don't have any formal training for illustration I trained myself and my teachers were the great fantasy artists like Frazetta and Brom. I worked for various places doing graphic and illustration studies, book covers, local comics also magazines and books for children.

I've been in the digital area for two years. I did lots of book covers. I am honoured by being awerded as an elite member on the cgchannel and gfxartist. My works have been published in several magazines. My works have also been selected for inclusion in the Ballistic Publishing albums Expose3, Expose4 and Exotique. I worked for Céidot Studios in Turkey as a concept artist and illustrator for a while. Now I am working freelance.


79008.jpg

GFXSABLON2.jpg

62586.jpg

153332.jpg

79628.jpg

145526.jpg

142108.jpg


ve daha bir çok çalışması var.hepsi birbirinden harika :)
 

HORUS

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
28 Tem 2007
Mesajlar
2,653
Tepkime puanı
27
-Üretim tarzını nasıl tanımlarsın? Teknik olarak yaptığın iş nasıl adlandırılıyor?
Digital Artist diyorlar bize:) Dijital medyanın sağladığı güzellikleri bildiğimiz geleneksel tekniğe dahil ettiğimizde benim üretim sürecim de tanımlanmış oluyor. Temelde yaptığımız işin geleneksel teknikten farkı yok, sadece gerçek fırça yerine photoshop'un fırçalarını kullanıyoruz ve tuval yerine monitore çiziyoruz. Yaklaşık iki yıldır Wacom Tablet kullanıyorum, Intuos2 12x9 ile başladım, sonra Intuos3'e terfi ettim. Şu anda çalıştığım yerde Cintiq 21UX kullanıyorum, Cintiq'in diğer tabletlerden farkı direk ekrana çizebilmeniz. Ben yine eski kafalı olduğumdan önce kâğıda çiziyorum skecimi, o tadı kaybetmek istemiyorum, oysa doğrudan tabletle başlayıp %100 digital yapan adamlar var. Çok daha çabuk bitiyor işleriniz.

- Türkiye'de benzer biçimde çalışan başka yerli çizerler var mı?
Çok fazla yok, hakkını vererek yapan bir Emrah Elmaslı var bildiğim. Cemre Özkurt da vardı ama o Blur'a transfer oldu. Başka adamlar olsa keşke... Bizim firmada benim yanıma asistan gerekiyor, olmazsa alıp ben sıfırdan eğiteceğim artık:)

- İnterneti kullanarak yurt dışına açıldın sanıyorum, nasıl başladı bu süreç?
Valla çok tesadüfî oldu, bir gün gfxartist sitesine denk geldim, orada çok sağlam işler gördüm, ama sağlamlığından ziyade işlerin temizliği, parlaklığı dikkatimi çekti. Geleneksel denemiş biri olarak o temizliğe sadece airbrush ile ulaşabileceğini düşünüyordum sonra, resim açıklamaların hepsinde photoshop, painter programlarının ismine rastladım ve �tablet� diye bir cihazın varlığını fark ettim. Sonra yıllardır hobi olarak gördüğüm bu işi birden meslek olarak yapmak istediğimi fark edip dellendim ve ben de başladım. Tabi tablet alacak param olmadığından önce mouse ile yapmaya başladım, bu tırnak makası ile koyun kesmeye benzer ki bazen bir iş 3 full haftamı alıyordu ama gaz vardı tabi devam ettik. Şimdi o resimlere dönüp baktığımda karnım ağrıyor:)
Neyse sonra, ilk aldığım freelance işin parası ile bir Intuos2 yaptım kendime o zaman resimsel gelişimim başladı diyebilirim. Sonra o işleri gfxartist gibi digital art sitelerine gönderdim, oralardan güzel feedback aldım, elite oldum, ufak tefek ödüller aldım, feature edildim, Ballistic Publishing'in Expose3 ve Exotique albümlerine işlerim kabul oldu. kısa cv vermekten nefret ediyorum, kısaca baya bir freelance iş aldım ve onlarla uğraştım, şimdi de Céidot Oyun-Animasyon Stüdyosunda konsept tasarımcı olarak çalışıyorum.

- Senin için bir kapak resminde öncelikle olması gereken şey ne? Veya seni en çok cezbeden şey ne?

Valla çok formülize edilebilen şeyler değil bunlar, iyi kapak vardır, kötü kapak vardır. Kapak resminde öncelikle olması gereken şey fazla kaotik olmayan ferah bir kompozisyon, iyi bir tonlama, abartılı olmayan dinamik pozlar, doğru bir karakterizasyon, homojen olmayan ışık ve homojen olmayan gölge ve sağlam bir atmosferdir -ki zaten bunlar �iyi bir resim� için gerekli kurallardır. Yalnız her �iyi resim� iyi bir kapak olmaz, teknik olarak şahane bir iş de çıkartsanız da o resim bazen kitaba yakışmayabilir, bu bakımdan kapak ressamının mutlaka kapak hazırladığı kitap hakkında fikir sahibi olması icap eder.

Beni en çok cezbeden şey resmin güzelliğinden ayrı olarak resimle beraber doğru kullanılmış bir mizanpajdır, misal sephia tonlarda bir işin üzerine kırmızı yazı yazabiliyorlar, eğer mavi ağırlıklı bir sephia resim değilse o kırmızı kapağa çok şey kaybettirebilir. Yani genel renk uyumu önemli bir şeydir. DND bu konuda çok başarılı mesela.

- Türkiye'de yayıncılık dünyasında kapak olgusuna yeterince değer verilmiyor gibi, bu yargıya katılır mısın bilmem.
Katılırım hatta bu konuda enginlere sığmam taşarım. Bu konuda o kadar çok konuştum ki artık yoruldum. Yayınevi ismi vermeyeceğim ama David Eddings'in kitaplarının Türkiye edisyonlarına bir göz atarsınız kapak olayına ne kadar değer verildiği konusunda çok net bir tablo görebilirsiniz. Sadece kapak olgusuna değil kapağı yapan kişiye de değer verilmediğini de eklemek isterim, 2 ayrı yayınevinden toplam 4 kitap için alacağım var:) Artık o kadar bezdim ki hiç sallamıyorum sadece işime bakıyorum yabancılarla çalışıyorum, portfolyom gün geçtikçe güzelleşiyor, doğru an geldiğinde Wizards, White Wolf falan kovalayacağım artık... Türkiye'den ayrılıp yurtdışında kariyer peşinde koşan adamları artık çok daha iyi anlayabiliyorum...

- Çalışmaların genel olarak fantastik edebiyata daha yakın, senin tercihin mi yoksa profesyonel olarak türe yönelmeyi mi tercih ettin?
Valla benim temelim Conan'dır. Bu herif olmasaydı ben şu anda çok alakasız bir iş yapıyor olabilirdim. Okuma yazmayı çizgi romanlarla çözdüm, eh okuduğum şeyler aşağı yukarı bir şekilde fantastik edebiyata bağlanan şeyler hangisi ana damar bilemiyorum ama bu ikisi birçok noktada bağlantılı ve birbirini besleyen şeyler. Bu noktada fantasy art yapmam zaten kaçınılmaz. Yani bir gün kalkıp bu türe yöneleyim diye karar vermedim zaten veletken bilinçsizce yapılmış bir seçim bu.... Frank Frazetta'nın işlerini bir kere gördükten sonra gidip manzara resmi yapmam zaten beklenemezdi:)

Bunun dışında fantasy art dünyasında çok fazla kural yok, yani gerçekçilik etkisi elde etmek için temel bazı fizik kurallarına uymanız gerekiyor, renkleri, dokuyu, ışığı ve gölgeyi çok fazla manipüle edemezsiniz. Ama kompozisyon için kurallar oldukça esnek misal bir dragon çizerken kimse dragon'un boynuzu öyle olmaz diyemez. Bu serbestlik bana inanılmaz bir deneysel alan yaratıyor ve bu da gelişim sürecine çok büyük katkı da bulunuyor tabi. Seviyorum ben fantastik çizmeyi...

- Bir okur olarak fantastik edebiyatı izliyor musun?
Zaman buldukça... İşim çok vaktimi alıyor, bunun dışında kalan çok ama çok kısıtlı zamanlarımda çizgi roman ve oyuna vakit ayırıyorum yani yüzdesi çok fazla diyemem ama okuyorum. Mesela, şu anda harıl harıl DND okuyorum, Arka Bahçe sağolsun yaptığım bir kapak için bana tüm Dragonlance ve Forgotten Realms serilerini gönderdi. Hem zevk alarak hem de biraz mesleki strateji gereği okuyorum. Rpg sektörü çok büyük bir sektör ve çok sayıda yeni ve orijinal sanatçıyla beslenmezse devam edemeyen bir sektör, kurgulanan evrenler için görseller son derecede önemli bu bakımdan ben kariyerimi bu sektörde görüyorum, bağlantılı olarak rpg kökenli video oyunları için konsept tasarım ve promosyonel işler de sayılabilir. Steven Brust'un Vlad Taltos'unu da çok severim. Adam öyle kendince takılıyor ki çok orijinal buluyorum bu seriyi. Adam ne dünyayı kurtarıyor ne de kötüye karşı savaşıyor tek derdi hayatta kalmak.

Yüzüklerin Efendisi'ni yıllar önce okumuştum ama Silmarillion okuma fırsatım hiç olmamıştı, bu kitabı okuduğumda tüm evren gözümde canlandı diyebilirim. Şöyle 5-6 filmlik bir serisini çekseler de ben konseptlerini yapsam:)

Alakasız sayılabilir belki ama İhsan Oktay Anar'ı da çok severim. Onun yazdığı şeyleri görselleştirmek isterdim.

- Çizgi roman denemelerin oldu, şimdilerde çizgi roman uzak mı senin için?
Evet yıllar önce... Çizgi roman benim hayatımın bir parçası ama çizgi roman tüketiciliğiyle üreticiliği öyle farklı ki... Çizgi roman denemelerimde çizgi roman çizerlerine saygım on kat arttı diyebilirim. Ben bir sayfa yaptığımda onu siyah beyaz bırakamam, renklendirdikten sonra da aman opak olsun diye outline ları da smudge ile yok ederim (Zaten çinim iyi değildir). Sonra yok ışık gölge, sis derken bir sayfanın bitimi full 25 saatimi alıyor ki endüstri normlarına göre bu sürede 10 sayfa teslim etmeniz beklenir. Yani benim öyle periyodik bir şeye fabrika gibi sayfa üretmem söz konusu değil ama özel bir albüm olur, çok güzel bir hikâye olur, deadline olmaz o zaman olabilir tabi:)

- Sürekli takip ettiğin çizgi romanlar var mı?
Valla eskisi gibi bir çizgi roman canavarı değilim artık. Çok uzak kaldım diyebilirim. Yalnız takip ettiğim birkaç seri var. Mister No benim içim gelmiş geçmiş en kaotik karakterlerden biridir, onu çok feci takip ederim. Tex de severim. Ken Parker bir tanedir. Julia'yı da sevmiştim ama devamını getiremedim. Corto Maltese'de takip ediyorum ama siyah beyaz olunca Pratt'in suluboya derslerinden mahrum kalıyoruz. Dark Horse'un Conan'larında ben eski tadı alamıyorum belki de yaşla ilgili bir şeydir:) Sırf Jim Lee için Batman'in Shush albümlerini de aldım hikaye yetersizdi bence ama Jim Lee yine yardırmış!! Alex Sinclair'in renklendirmesi de çok feci tad katmış albüme. Aslen sürekli takip ettiğim bir Amerikan çizgi romanı yok, Dost Kitapevinde biraz bakıyorum iyi görünüyorsa alıyorum. Sürekli olarak Mister No ve Tex alıyorum sadece. Bunun dışında Alfa'nın Conan'ları ve Tay'ın Mister No'larını topluyorum hâlâ. Çok az bir eksiğim kaldı.

- Kendi adına gelecekten neler bekliyorsun?
Öyle çok plancı bir adam değilim, genelde şimdiye kadar akıntıyla sürüklenmeyi tercih ettim ve bu süreçten oldukça memnunum. Şu anda Céidot'da üzerinde çalıştığımız oyun ve animasyon projeleri sonuçlandıktan sonra duruma göre karar alacağım. Bir süre konsept tasarım ve karakter görselleştirme işinde devam etmek istiyorum, şu anda işim gereği her gün firmada resim yapıyorum, beni bıraksanız 1 yılda 20 resim yapabilirim burada 3 ayda 30 tane resim çıkardım, deneysel takıldığım için her gün yeni bir şey öğreniyorum ve bunun çok faydasını görüyorum. Bir ay önce yaptığım işlere bile burun kıvırıyorum ki bu gelişim sürecinde tavan yaptığım anlamına geliyor tabi çok memnunum bu gelişmeden. Belirli bir süre bu işe devam edip çok çok iyi bir seviyeye geldiğimde John Howe gibi freelance bir kariyer hedefliyorum. �John Howe gibi freelance bir kariyer� demek bir iş yapıp 6 ay boyunca hiçbir iş yapmanıza gerek kalmaması demek ki bu şekilde bir freelancer olabilmeniz için yıllarca çalışmanız gerekiyor. Tabi ben bu seviyeye gelebilirsem 6 ay boyunca yatmayacağım sadece 3 ay yatıp 3 ay da kişisel resimlerime zaman ayıracağım. Yaklaşık 1 yıldır kişisel bir resim yaptığımı hatırlamıyorum:) Son olarak Expose4 için de iş yolladım albüme yine girebilirsem şahane olacak. Hadi bakalım.


Röportaj: Ali Nihat Hız

ingilizcesi olmayan arkadaşlar için en azından Ali Nihat Bey'in yaptığı bu röportaj faydalı olabilir
 

mavitayfa

🏆Pro Tasarımcı🏆
Katılım
30 Tem 2007
Mesajlar
575
Tepkime puanı
11
güzel bir gelişim serüveni + gelinen nokta ise mükemmel!!!:)

01lc9.png
 
Son düzenleme:

N/A1

🏆Pro Tasarımcı🏆
Katılım
30 May 2007
Mesajlar
702
Tepkime puanı
25
Yaş
43
Kerem BEYİT ve Emrah ELMASLI ikisinin de Digital Art konusunda mükemmel çalışmaları var. Bu iki şahsiyetin posterleri evimin duvarını süslüyor.
 

mc_mrt

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
17 Ağu 2007
Mesajlar
244
Tepkime puanı
4
Web sitesi
www.gravideo.org
Kerem Beyit ile ilk olarak yetenekli insanların uğrak yeri olan gfxartist.com sitesinde tanıştık. Daha da yetenekli sanatçıların Elite olduğu bu uçsuz bucaksız diyarda bizlerden iki kişiyi, Kerem’i ve Tuna Ferit’i Elite olarak görünce duygulandık. Binlerce dünyalının tanıdığı bu gençleri birazda bizler tanıyalım istedik. Kerem Beyit ile ondan, yaptıklarından, yapacaklarından ve etrafında olup bitenlerden konuştuk.

DinoDream - Kısaca kendinden bahseder misin?
Kerem Beyit - Ankara doğumluyum. Resim dünyasına girişim berberde sıra beklerken sıkılmayayım diye babamın bana aldığı bir Conan albümü ile başladı. (4-5 yaşındaydım) Çizmeye değil de karalamaya o sıralar başladım. Evde, okulda devamlı çizdim. Eski ortaokul, lise kitaplarımın her yeri resim doludur. Üniversite dönemlerinde birkaç yıl grafiker olarak çalıştım sonra çocuk kitabı, çocuk dergisi illüstrasyonları ile profesyonel çizim hayatım başladı. Oradan da buralara geldik.

DD - Seni ilk olarak gfxartist.com sitesinde tanıdık, bu sitede Elite Artist oldun.. Bize bu siteden ve geçirdiğin aşamalardan bahseder misin? Elite olmak ne demek?

KB - Valla gfx’e ilk üye olduğumda elite olayı ile ilgili bir bilgim yoktu zaten resim göndermek için değil başkalarının resimlerine bakmak için takip ediyordum siteyi. Sonra birgün "neden ben de göndermiyorum?" dedim ve resimlerimi yollamaya başladım. Tabi yol iz bilmediğimizden dolayı aynı saat içinde 7-8 resim yollayıp çalışmaların güme gitmesine sebep olduk:)
Sonra en kötü işlerimden bir tanesi member top-10’a giriverdi. O andan itibaren elite olmayı kafaya koydum. Elite nominations için sanırım 3 kere aday gösterildim, ilk ikisinde hem rakipler çok sağlamdı hem de benim işlerim çok iyi değildi. Sonra "Sheikh" isimli bir çalışma yaptım ve her şey değişti. Anime, anthro gibi tarzlardan sıkılan insanlar egzotik ve oryantal esintiler taşıyan bu çalışmayı çok beğendiler sanırım... Member Top - 10’da 1 numara oluverdi bu çalışma. Sonra aynı konseptte birkaç çalışma daha yaptım ve hepsi de gok güzel tepkiler aldı. Benim ilgi çekmem tekniğimin üstünlüğü veya renklendirme kabiliyetimle değil daha çok kullandığım konseptin orijinal olması nedeniyle oldu sanırsam. Sonrasında yapılan oylamada birinci oluverdim işte.

Elite olmak ne demek? Bunun yüzlerce cevabı var, kimine göre gereksiz bir ayrımcılık, kimine göre iyiyi kötüden ayırmak... Benim için anlamı ise hiç şüphesiz, iş imkanı:) Yurtdışından iş almaya elite olduktan sonra başladım, bir iş diğerini takip etti ve şimdi hayatından memnun bir freelancer olarak mesleğimi yapıyorum. Elite uygulamasına verilen bazı tepkileri anlıyorum, bazılarına da katılıyorum lakin, 30.000 üyesi olan bir toplulukta 80-90 kişinin parlaması kaçınılmazdır, bu kadar üye sayısı ve üye sayısının 30 katı kadar da artwork olunca, çok iyi iş üreten tipleri bu kaotik ortamdan ayrı tutmak için böyle bir sistem geliştirmiş adamlar. Ama bazen çok haketmelerine rağmen bazı insanlar kazanamıyorlar oylamayı... Onlara üzülüyorum. Mesela Zeren ismiyle bilinen Bahadır Barış çok yetenekli bir illüstratördür ama haketmesine rağmen kazanamadı bir türlü...

DD - Sence Türkiye’de yaptığın işin değeri nedir? Gördüğün üzere tüm yetenekler bir gün kendini yurtdışında buluyor. Senin bu konudaki düşüncelerin neler.

KB - Damarıma bastınız... Bence Türkiye’de yaptığım işin bir değeri yok, zira ülkemizde her şeyden önce gelişmiş bir yayın sektörü yok... Amerika’da her ay binlerce çizgiroman yayınlanıyor, Film Endüstirisi, Video Oyunları derken böylesine büyük bir pazarı idare edebilmek için deli gibi iş gücüne ihtiyaç duyuyorlar, tabi böyle olunca oradaki yazar-çizer kişi sayısının astronomik olması kaçınılmaz. Şüphesiz, böylesine büyük ve karlı bir sektöre sahip olduklarından dolayı sektördeki sanatçılarda daima hakkını alıyorlar ve iyi besleniyorlar :). Yani olay tamamen ölçeklerle ilgili bir durum. Adamların iş alanı daha büyük olduğundan işçi kadrosu da buna oranla büyük oluyor. Ülkemizde ise entertainment olayı maalesef tvler ile sınırlandırılmış durumda, bırakın film, oyun endüstrisini en ucuz eğlence olan çizgiroman olayı dahi sürünüyor ülkemizde. Zarar etme pahasına bu işi yapan sağlam ve inatçı adamlar var ama nereye kadar? Zaten pazarın büyük bir çoğunluğunu Amerikan, İtalyan çizgiromanları oluşturuyor kalan kısımda ise çabalayan bir takım kişiler var. Zaten ülkemizde ciddi çizgiroman yayıncılığından ziyade mizah dergiciliği tercih ediliyor. Tabi bunların nedeni büyük miktarda ekonomik sorunlar. Bizim eğlence sektörüne gelene kadar halletmemiz gereken birçok sıkıntı var. Ekonomisini rayına oturtamayan bir ülkede gelişmiş bir entertainment pazarı beklemek hayalcilik olur. Tabi ekonominin dışında zihniyet sorunu da var:) Ülkemizde bu işlerin sektörel olarak zayıf olmasının yanı sıra bilenle bilmeyen bir tutulduğundan dolayı da hakkını alman imkansız, bizim yayıncılarımız illüstrasyon gerektiren kitap kapaklarını dahi grafikerlere hazırlatıyorlar. Zaten kitap kapağı kalemi de komple kapak tasarımı adı altında yer alıyor, grafiker aylık 500-600 milyon maaşını alıyor ayda da 20 tane kapak dizaynı yapıyor. Ben bir kapak illüstrasyonuna en az 200 dolar alıyorum, tr yayıncısı kimi tercih edecek peki? Elbetteki maaşlı elemanını:) Yayıncılık ve Reklam sektöründe neredeyse köle işçiliğine varan bir zihniyet hakim:) elemanlardan branşı dışında işler isteniyor, Grafiker’in kualifikasyonları arasında illüstrasyon olmayabilir, o illüstratörün işidir ama bizde personel çeşidi hep daraltılmak istendiği için, illüstratörlük gibi bazı meslekler maalesef bir türlü yer bulamıyorlar kendine. Yayıncılar çalıştırdığı elemanın her şeyi yapmasını bekliyor, kar amacı güden bir firma ekstradan bir adama daha para ödemek istemiyor, e o zaman da çıkan işin niteleği doğal olarak düşük oluyor tabi. Portfolyom iyi bir seviyeye geldiğinde prestij sahibi birkaç Türk Yayınevi ile kitap kapağı üzerine iş görüşmesine gideceğim, diğer yayınevlerinden farklı olarak sunumun ne kadar önemli olduğunun farkında olan insanlar olduklarını ummak istiyorum. Bir süre önce frp kitapları çıkartan bir yayınevi kapaklarını inceledim. Sanırım Studio Max benzeri bir programda hazırlanmışlar, Tabi sonradan bir PS editing falan yapılmamış, direk hazır bir kadın modeli (Poser modeli bile olabilir.) üzerine saç eklenmiş eline de bir yay verilmiş inanılmaz amatör bir çalışma. frp kapak illüstrasyonunun sadece 3-d program kullanılarak yapıldığını ilk defa bizim yayın sektöründe gördüm. Yayıncılık dünyamızda nasıl bir ciddiyetsizliğin hakim olduğunu anlamak için çarpıcı bir örnek... Tabi ki, inanılmaz özenli ve kaliteli iş yapan firmalar da var ama bunların azınlıkta olduğunu kabul etmek gerekiyor.

DD - Gelecekle ilgili planların neler? Bu işi profesyonel olarak devam etmeyi düşünüyor musun?

KB - Çok plan yapan birisi değilimdir. Şimdilik devam ediyoruz kazancımın neredeyse tamamı freelance işlere bağlı, hepsini de yurtdışına hazırlıyorum, çalıştıklarım genelde minör firmalar olduğu için kazancım iyi ama yeterli değil.. Amacım, portfolyom EA, Sierra ya da Blizzard gibi firmalara gönderilebilecek bir seviyeye (Bu seviyeden çok çok uzaktayım.) gelene kadar freelance işler alarak ve Türkiye’de kapak illüstrasyonları yaparak hayatımı devam ettirmek. Portfolyom çok iyi bir aşamaya geldiğinde ise büyük firmalardan biriyle kontrat imzalamak. Sonra gerekli maddi düzeye ulaşınca da aklımdaki birkaç projeyi hayata geçirmek.

DD - Yurtdışına açılmayı düşünüyor musun? Bununla ilgili bir teklif aldın mı?
 
Son düzenleme:

mc_mrt

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
17 Ağu 2007
Mesajlar
244
Tepkime puanı
4
Web sitesi
www.gravideo.org
KB - Yurtdışı olayına buradan cevap vereyim. Valla yirmili yaşların gazıyla bir ara çok hevesliydim. Sonra giden- gelen ya da giden-kalan birkaç arkadaşı gördükten sonra tırstım. Para kazanma uğruna depresyona girmeye niyetim yok, hali hazırda yurtdışına açık bir konumdayım zaten:) Gelişmiş internet bağlantıları ile artık mesafeler pek engelleyici olmuyor. İşi alıyorum, eskizimi gönderiyorum, firma değişiklik isterse yapıyorum, işi tamamlayıp 300 dpi’da ftp’me atıyorum onlarda indirip yayına veriyorlar:) Bunları yapabilmek için orada olmaya gerek olduğunu sanmıyorum. Ha ileride, hayallerimin ötesinde bir ilerleme kaydedersem ve içinde bulunmam gereken bir proje olursa giderim elbette. Ama geri dönmek koşuluyla:)

DD - Okulda aldığın eğitim sence yeterli mi, eksikleri neler, bu eksiklikler nasıl giderilir.

KB - Açıkçası benim şu anda yaptığım işle, okuduğum okulun zaten pek bir ilgisi yok. Grafik mezunuyum ve üniversite döneminin bana bir şey katmaktan ziyade resimsel gelişimime çok fazla zarar verdiğini düşünüyorum. Okulun ilk günü bindir hevesle ilk dersime girdiğimde kafamda binlerce düşünce vardı. O zamanlar çok farklı bir adamdım, reklamcılık sektörü yeni yeni patlıyordu ve grafiker olarak çok iyi bir kariyer yapacağımı sanıyordum. Eh, bilgisayarda tasarımlar yapacağım, çok sağlam şeyler çıkartacağım diye düşünürken, hoca içeri girdi ve "İçinde isminizin bulunduğu 20x20 kara kalem bir çizgi çalışması" yapın dedi. İşte o an çok büyük bir hata yaptığımı anladım. Üniversite yıllarım boyunca resimden nefret ettim. Bunun nedeni Türk eğitim sistemindeki eksikler + hocaların egoları olarak özetleyebiliriz. Sizi kendi gibi olmaya zorlarlar eğer içi boş bir kapsanız güzelce dolarsınız, ama çocukluğunuzdan beridir resim ile uğraşıp birikim yaptıysanız, onların dedikleri size bomboş gelir. (Ama ben boş bir kabım temel eğitimim hiç yok diyorsanız en azından bazı temel konularda faydalanabilirsiniz okuldan.) Elbette ben kendi hocalarım için konuşuyorum ama genel olarak üniversitelerimizdeki zihniyet budur... "Bu çocuğun tarzı buna yatkın, bunu böyle yönlendirelim" tadında bir anlayış yoktur bizim hocalarda, daha çok "Gruba uyacaksın!" anlayışı geçerlidir, herkes standart benzer işler üretmelidir. Tek tip sanatçı yaratmaya çalışmak zaten sanatın ilkeleriyle çatışır...Türkiye’deki resim sanatçılarının eksikliğinin bir nedeni eğitimdir. Ben ilkokulda ve lise hayatımda derste defterime kitabıma resim çiziyorum diye çok dayak yedim hocalarımdan:) Yurtdışında olsa, resim yeteneği görülen çocuğu özel programa sokuyorlar, ben ise kafama cetvel yiyorum, ondan sonra "Neden burada olmuyor bu işler?" demek saflıktır... Peki bunlar nasıl düzeltilir? Yeni bir jenarasyondan umut beklemek dışında yapılabilecek bir şey yoktur bence. Açıkçası ben sadece hocaları suçlamıyorum. Sonuçta eski hocalarımın hepsi old school tiplerdi, bu insanlardan sizin gibi düşünmelerini beklemek zaten fazla şey istemek olur. Türkiye’de istediği seviyeye ulaşamayıp -sadece- eğitim sitemini suçlayanlara da ayrıca kıl oluyorum:) Bir insan "bir şey" olmak istiyorsa olur. Şartların kötülüğü bir bahane olamaz. Hatta ülkemizde sanat eğitimi sisteminin yetersizliği, "sıfır" teşvik, "sıfır" destek iş alanlarının azlığı gibi handikaplara rağmen iyi bir çizer olabilmiş adam, Amerika’da yıllarca eğitim almış, kurslara gitmiş, doğumgünlerinde pahalı boya, kalem setleri armağan edilmiş, "sanatçısın sen, aferin!" diye pohpohlanmış, desteklenmiş, takdir edilmiş en nihayetinde başarıyı yakalayıp güzel paralar kazanmış bir çizerden çok daha fazla saygımı kazanır. Neyse kısacası, Ben şu yaşıma kadar bir insanın gelip bana çizim ile ilgili bir şey öğrettiğini hatırlamıyorum. 2 sene desen dersi aldım, 2 yıl boyunca kıyafetli insan çizdik! Yahu altındaki kas yapısını anlamadan o elbiseyi nasıl oturtacaksın ki? Anatomiyi anlamadan öyle yıllarca çizdirdiler bize. Eski çalışmalarımı çıkartsam rahat 500 tane sandalye üzerinde oturan kazaklı adam deseni vardır bende... Kısacası ben eğitimimi çizgiromalar, büyük üstadların albümleri ve kendi çizim masamda aldım. Desen öğretmenlerim: John Buscema, Gary Kwapsiz, ışık gölge öğretmenlerim: Nestor Redondo, Tony DeZuniga, kompozisyon öğretmenlerim: Frank Frazetta, Joe Jusko olmuştur.

DD - Üretim sürecin nasıl? (Araştırma yapıyor musun? Elinde esinlendiğin modellerin oluyor mu? Yoksa sadece hayal gücüne mi güveniyorsun? Ne kadar vakit alıyor, bir eser Üretmeye nasıl karar veriyorsun vb...)

KB - Ben pek öyle araştırma yapan bir insan değilim, sipariş işlerde daha önce hiç çizmediğim bazı araçlar ya da environment olabiliyor o zaman zorunlu olarak yapıyorum araştırma. Mesela çalıştığım bir çizgiroman projesinde 8-10 sayfa yelkenli (Kalyon) gemi çizmem gerekiyordu, gemi kolay bir malzemedir ama 5 direkli kalyon çizmek zordur, netten bol bol resim indirip saatlerce geminin anatomisini farklı açılardan inceledim. Bunun dışında çok yönlü bir illüstratör olarak çocukluktan beri neredeyse her konuda resim çizdiğim için çok fazla araştırma yapma gereği duymuyorum. Kendim için yaptığım çalışmalarda zaten resim kompozisyon olarak kafamda iyice belirlenmeden çizim aşamasına geçmiyorum. Çizim aşamasına geçtiğimde ise resmin gölge değerinden, renk tonuna kadar her şey zaten kafamda hazır oluyor. Birkaç küçük değişiklik yaparım ama genelde deneysel bir çizer değilim. Süreç ise genelde karakalem eskiz, çinileme, tarama ve tablet-ps şeklinde gidiyor. Direk dijital ortamda başladığım bir resim olmadı resime her zaman kağıt üzerinde başlarım. Süre ise çok değişkendir, mesela full-colour bir frp illüstrasyonu yapıyorsam ve kompozisyonda 4-5 karakter varsa çalışmanın tamamı 15-20 saat içinde tamamlanıyor. Ama mesela bir animasyon filmi için hazırladığım karakter konseptlerinde background’u olmayan monokrom bir karakter ya da araç çizmem 2-3 saatimi alıyor.

DD - Yaptığın çalışmalarda arap kültüründen etkilendiğini görüyorum bunun özel bir sebebi var mı?

KB - Prince of Persia çocukken çok sevdiğim bir oyundu, orada stilize edilmiş şeyh, prens, cariye karakterleri beni çok etkilerdi. Yuvarlak hatlara (Kompozisyonel olarak) meraklı bir insan olarak, doğu kültüründe yazı sanatından, silah şekillerine kadar her alanda karşımıza çıkan "round shape" olayının beni etkilemesi kaçınılmazdı. Çöl görüntülerini, vahaları, develeri, çadırları, kafaya sarılan tülbentleri ve bunun gibi malzemeleri çizmeyi seviyorum, resimlerimde hakim olan kahve tonları da buradan kaynaklanıyor sanırsam. Genel olarak "Arap" kültüründen ziyade bedevi, oryantal binbir gece, masalları atmosferinden bir etkilenme söz konusu. Osmanlı tarihine de düşkün bir okuyucu olduğumu belirteyim. Tüm bunlar bir araya gelince bazı resimlerimde bu tarz etkileşimler görmek mümkün. Ama kendini tekrar etmeyi sevmeyen biri olarak tek tarz üzerinde takılı kalmayı tehlikeli buluyorum. Arasıra bu tarz oryantal çalışmalar yapıyorum vakit buldukça.

DD - Çalışmaların için hangi malzeme veya programları kullanıyorsun?

KB - Dijital olarak renklendirme yaptığımdan dolayı traditional medya benim için çok önemli değil, basit bir 2b kalemle eskizlerimi tamamlıyorum. Işık gölge değerlerini belirlemek için faber castell ecco pigment (Genelde 0,1 ve 0,3) ile taramalarımı yapıyorum.Böylece hatlar belirginleşiyor ve tabi bu bana renklendirmede kolaylık sağlıyor. Sonra kurşun kalem izlerini siliyorum (Texture etkisi verenlere dokunmuyorum.). Sonra tarayıp, Photoshop’da açıyorum. Wacom Intuos2 tabletimle boyamaya başlıyorum.

DD - Yaptığın işler arasında senin icin özel olan bir çalışma var mı?

KB - Yok. Kendi çalışmalarımı pek beğenmem.

DD - En beğendiğin yada esinlendiğin Türk/Yabanci sanatçı/sanatçılar kim?

KB - Yabancılarla başlarsak, elbetteki bizim türün tanrısı kabul edilen Frank Frazetta derim. Sonra, Brom’u severim. Beksinski’de iyidir. Bir de klasik Royo ve Vallejo diyeyim de tam olsun:) Çizgiromancılardan da, Barry W. Smith’i çok severim. En çok taklit edilen bir ekolün yaratıcısı olarak Jim Lee diyebilirim. Hem sanatsal hem de ticari kabiliyetinden dolayı John Byrne’ı da saymak gerekir. Daredevil’de yarattığı harikalarla gözüme girmiş Joe Quesada vardır. Conan çizerlerinin çoğuna zaten bayılırım. Avrupa’dan Milo Manara, Ivo Milazzo, Villa ve Enki Bilal severim. Yerlilerden Bülent Arabacıoğlu benim için gelmiş geçmiş en büyük Türk çizgiroman çizeridir. Suat Gönülay’da bir tanedir. Daha yenilerden Kenan Yarar’ı severim, çocukken mektup yazmıştım cevap vermemişti:) Aslen yenilerin çoğuna gıcığım, inanılmaz mesleki kıskançlık var, pastayı bölüşmek istemiyorlar. (Ben kesinlikle böyle olmayacağım.) Mizahçılardan da Ahmet Yılmaz ve amatörlere verdiği desteklerden dolayı Kaan Ertem’i çok severim. Emrah Ablak ve Umut Sarıkaya’da harikadır.

DD - Şu sıralar ne üzerinde çalışıyorsun?

KB - Judgment’s Fall diye bir çizgiroman hazırlıyorum Amerikalılar için. Kapağını falan yeni bitirdim daha. Hikaye Sudan gibi yerlerde geçtiği için "Senin çizgin çok egzotik gel bakalım!" dediler. Tabi asıl neden: ucuz işçi:) Sayfa dizaynından çizimine, çinisinden renklendirmesine kadar her şeyini ben yaptım, az daha balonları da bana yazdıracaklardı:) Stüdyo şimdi finansman için majör yayıncılarla görüşecek, eğer yayıncılardan biri projeyi kabul ederse, Amerika’da yayınlanmaya başlayacak. (Tabi o zaman ucuz işçi olmayacağım daha fazla.) Bunun dışında Code name: Void diye uzun metraj bir anmasyon filminde ise lead concept artist olarak çalışıyorum. Filmin ik teaser’ı yakında çıkacakmış. Bu film için çok saplam karakter, ünite, silah tasarımları falan yaptım. Yalnız bunları yayınlamam yasak maalesef:( şimdilik kariyerimi bu iki branş çerçevesinde götürmeyi planlıyorum, açıkçası çizgiroman için çok hevesim yok, çizgiroman okumaktan asla vazgeçemem lakin çizmek gerçekten inanılmaz zor yani getirisi çok tatmin edici düzeyde değilse bulaşmamayı düşünüyorum Konsept tasarım ise hem çok özgür olabildiğin hem de inanılmaz eğlenceli bir alan. Bir karakter dizayn ederken inanılmaz eğleniyorum, yani aslen gönlümde yatan meslek bu, hollywood olduğu müddetçe aç kalma şansınız da yok:) Bunların dışında Year of the Zombie frp oyunu için de bir dolu resim hazırladım. Bir de Eragra diye 9 kitaplık bir oyuna kart serisi hazırlama teklifi aldım, düşünüyorum...Bunların dışında sipariş cd kapağı illüstrasyonları yapıyorum bazı gruplara, Burada ise bazı yayıncılara kitap kapağı falan yapıyorum işte:)

DD - Çalışırken ne dinliyorsun?

KB - Belirli bir tarz dinlemem, dinlediklerim arasında müzikal uçurumlar vardır. Yabancılardan Faith no More çok dinlerim (Dağılmasına en çok üzüldüğüm grup). Pink Floyd, Amorphis, Massive Attack, Air falan dinliyorum bazen Tony Bennet bile dinlerim. Yerlilerden Replikas’a bayılıyorum, eskiden Asiaminor dinlerdim sıklıkla..

DD - En son tükettiğin film/konser/kitap?

KB - Yanlış hatırlamıyorsam Sky Captain and the World of Tomorrow filmini izledim. Konsere giden bir insan değilim. En son okuduğum kitap ise Bret Ellis’in American Psycho’su.

DD - Hayatta vazgeçemem dediğin 5 şey nedir?

KB - Ailem (Kedim dahil), mesleğim, arkadaşlar, divx arşivim, çizgiroman kolleksiyonum

Alıntı: Dinodream
 

Ali KASAPOĞLU

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
30 Eki 2007
Mesajlar
476
Tepkime puanı
43
Web sitesi
www.alikasapoglu.com
la havle ve la kuvvete illa billah il aliy ul azim diyorum başka bir şey diyemiyorum...Olay buraya kadar dahası ne olcak..
 

gök-khan

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
22 Tem 2008
Mesajlar
111
Tepkime puanı
0
Kerem BEYİT, Türkiye'deki hatta Dünya'daki en sağlam çizerlerden birisidir.
 

jumba jookiba

🏅Acemi Tasarımcı🏅
Katılım
24 Haz 2008
Mesajlar
77
Tepkime puanı
1
la havle ve la kuvvete illa billah il aliy ul azim diyorum başka bir şey diyemiyorum...Olay buraya kadar dahası ne olcak..


aynen katılıyorum. bu arada üçüncü resim muhteşem olmuş yahu. bazı gerilim filmleri bile bu kadar heyecanlandırmıyor beni.
 

yorgunella

♾️Grafik Gurusu♾️
Katılım
6 Ocak 2009
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
46
kerem beyit gerçekten çok başarılı ve mütevazi bir dijital çizerdir..
bir aralar tanışmıştım kendisiyle. ama pek tanımıyordum doğrusu :) hayal gücü gerçekten muhteşemmiş.
sadece ejderha çizer sanıyordum. ama gerçekten dudak uçuklatan bir tarzı var..
ve ülkemizi çok iyi temsil ediyor..
 

cizimatolyesi

🌱Yeni Üye🌱
Katılım
6 Şub 2008
Mesajlar
21
Tepkime puanı
0
Yaş
39
Web sitesi
www.muzafferuzunerol.com
anatomik hatalı güzel işler:S

Bütünde bakıldığında güzel tek tek karakterler incelendiğinde anatomi hataları olan işler çoüunlukta Kerem Beyit'in işlerinde. Çalışkan ve üretken bir tasarımcı olarak bende takip ediyorum yıllardır. Kendisine sağlık ve başarılar dilerim. Birde ne kadar sonradan röportaj eklensede baştaki özgeçmişin ingilizce olması saçma olmuş...
 
Son düzenleme:

a.g.s.l

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
1 Eki 2008
Mesajlar
2,444
Tepkime puanı
134
Paylaşım için çok teşekkürler...
 

gök-khan

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
22 Tem 2008
Mesajlar
111
Tepkime puanı
0
Kerem Beyit muazzam temiz ve kaliteli çizmekle beraber çok fazla anatomik hata dikkatimi çekiyor. Bir de çok statik geliyor kompozisyonları. Biraz daha hareketli olabilir bence. Yinede çok iyi bir çizer.
 
Üst