Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
VECİZ LAFLAR


Artık sadece hayatını kazanmak için çalışmak yetmiyor; işe de bir hayat kazandırmak gerekiyor. - Peter Drucker

İnsan ömrü: 0 - 5 arası NİÇİN?
5 - 12 ARASI NİÇİN OLMAZ?
12 - 70 arası NİÇİN OLAMAZ? sorularını açıklamakla geçer. - Edward De Bono (Yönetim Bilimcisi)

Amerika'da bir yöneticinin başarı ve başarısızlığının ölçen nedir?
Şirket hisselerinin borsadaki değeri.

Aptallık ayni şeyi aynı şekilde yaparak farklı sonuç almayı beklemektir. - Einstein

İlk üçten ilk iki olacaksın. Üçüncü olursan dışlanırsın.

Düşünmeden konuşmak, nişan almadan ateş etmeye benzer. - Readers Digest

İyi bir yönetici, sıradan insanları sıra dışı işleri ustalıkla yapar hale getirir. - Peter Drucker

Rüzgar yoksa kürek çek.

Ödüllendirilmeyen davranış oturmaz, yerleşmez. Ödüllendirilen davranış
tekrarlanacaktır.

Zafer, zafer benimdir diyebilenindir. Başarı, başaracağım diye başlayan ve başardım diyebilenindir.- Mustafa Kemal ATATÜRK

Başarı bir yolculuktur, varılacak bir yer değildir. - Ben Sweetland

Çok çalışmak ile sonuç almayı karıştırmayın. - Zig Zigler

İnsanın bütün gayreti ile uyguladığı sıradan bir plan, isteksiz uyguladığı müthiş bir plandan daha iyi sonuç verir. - Zig Zigler

Hayatın sunduğu en iyi ödül, yapmaya değer bir işte çok çalışabilme şansıdır. - Theodore Roosevelt

Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız, varacağınız yerin önemi yoktur. - Peter Drucker
 

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
LİDERLİKTE MOTİVASYON


İyi bir liderin çalışanlarıyla ilişkisi ve onları motive etmeleri için işte size ipuçları...

İnsanları daha fazla çalışmaları ve daha çok şey başarmaları için nasıl etkilersiniz? Sizi desteklemelerini nasıl sağlar, yaptıkları her işte daha fazlasını ve ilerisini elde etmeyi nasıl başarırsınız? Verdiğiniz işle ilgilenmelerini ve önemsemelerini nasıl sağlarsınız? Onları önemsediğinizi göstererek... Çalışanlarınızı işe dahil ederek... motive ederek...

Bugünün rekabetçi iş dünyasında kimseyi hafife almak veya arka planda bırakmak gibi bir lüksünüz yok. Herkesle toplantı yapacak vaktiniz olmayabilir ancak mutlaka onların fikirlerini almayı, karar alırken onlara da söz vermeyi ihmal etmeyin. İnsanlar yaptıkları işte ne kadar söz sahibi olurlarsa işlerini o kadar sahiplenirler.

Kontrollü olun... Yüz ve ses tonunuzu kontrol altına alarak gerek kendiniz gerekse ekibinizdeki birisi sorun yaşadığında bunu en iyi şekilde idare edin.

Davranışlarınızda pozitif olun....İnsanlara karşı davranışlarınız her şeydir. Buna içtenlikle inanmalı ve uygulamalısınız. Çalıştığı kişilere karşı rahatsız edici tavır içinde olan kimse başarılı bir lider olamaz.

İnsanlarla iletişim kurup liderlik etmenin en iyi yolu onlara karşı olumlu bir tavır benimsemek, işine karşı heyecan duymak ve bu heyecana onları da katabilmekten geçer. Heyecan bulaşıcıdır... tutku bulaşıcıdır. İşinize karşı ne kadar heyecan duyarsanız etrafınızdakiler de bundan etkilenip heyecanınıza ortak olacaklardır. İşinizle ilgili bu heyecanı onlarla paylaşmaya, onları da işe dahil etmeye özen gösterin.

Sorumluluk verin... İyi bir lider çalışanlarına güvenir ve sorumluluk verir. İşin her aşamasında onları denetlemeyi bırakın, işin kontrolünü onlara da verin ve sonuçları değerlendirin. Çalışanlarınızın bu esnek davranışınız ve güveniniz karşısında daha iyi bir performans gösterdiklerine tanık olacaksınız.

Başarınızı kutlayın...Sizin için gerçekten önemli olan bir konuda başarı yakaladıysanız bunu kutlayın. Başarınızı ekibinizle beraber kutlamak sizi güçlendirecek, yeni mücadeleler ve başarılar için hazırlayacaktır.
 

HORUS

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
28 Tem 2007
Mesajlar
2,653
Tepkime puanı
27
konunun arasına mesaj yazarak bölmek istemezdim ama üyelerimize bir kere daha hatırlatmak isterim
bu konuların eğitimini veren şirketler binlerce YTL alıyor dersler için
ve büyük firmalarda biryerlere gelmek için bunları bilmeniz lazım
bu bilgiler iş hayatı dışında normal yaşantınızdada size yön verecektir
 

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
KADINLAR NE İSTER?

Artık ulaşılması gereken kadınlardır!


Kadınların gelirden aldıkları pay artıyor. Bununla beraber parayı erkekler kazansa bile alışveriş kararlarını büyük ölçüde kadınların verdiği ve aile bütçelerinin yönetiminde kadınların daha çok sözü geçtiği günümüzde; "Kadınlar Ne İster" isimli kitap kadınlara yönelik pazarlamanın kapılarını aralıyor.

Bütçe üzerindeki bu etkinlikleriyle asıl ulaşılması gerekenlerin, yani gerçek tüketicilerin kadınlar olduğunu örnekler ve istatistiklerle ortaya koyan Berenice Kanner, pazarlamacılara; ürünlerini geliştirip iletişim stratejilerini oluştururken kadınların bu yükselişini göz önünde bulundurmalarını tavsiye ediyor.

Finans, gıda, otomotiv, tekstil, kozmetik, sağlık, perakende ve konut gibi sektöründe kadınların satın alma kararlarını ne şekilde verdiği ve bu kararlarını etkileyen unsurlarında ayrıntılı olarak ele alındığı "Kadınlar Ne İster" isimli kitap ojeli iktidar sahiplerini anlamamıza kılavuzluk ediyor.

Kanner, kitabında ayrıca kadınlara doğru yoldan ulaşmak için gerekli olan bazı ipuçları da veriyor. İşte o ipuçlarından bazıları:

- Problemini çözün
- Onun dilini konuşun
- Uçağın kumandasını ona verin
- Ona saygı gösterin ama yağcılık yapmayın
- Gerçeği sunun
- Arkadaşlarına ulaşın
- Sezgilerini hedef alın
- Sürmesini sağlayın (Devamlılık)
- Güvenlik battaniyesi serin
- Kolaylaştırın
- Anlaşma yapın
- Hayır işlerine önem verin
- Yumuşakça yürüyün ve büyük sopayı unutun


Kitaptan İnciler?

Havva'nın zamanından bu yana onlar, tüketici harcamaları krallığının eşit bekçileri, en son karar mercii oldular.

Amerika'daki perakende alışverişlerinin %88'ini kadınlar gerçekleştiriyor.

Erkeler statü ve bağımsızlığın dilini konuşup; sadece ona kulak verirken, kadınlar ise ilişki ve samimiyetin dilini konuşurlar ve ona kulak verirler.

Kadınların %85'i dünyada olumlu bir değişiklik yaratmak istiyor.

Kadınlar üzerinde başarılı olmak için, bankalar ve kredi kooperatifleri, ürünün özelliklerini sıralamak yerine hizmet anlamında her şeyi anlatmalı ve bu hizmetlerin normal yaşamla nasıl bağlantılı olduğu gösterilmeli.

Bugünün kadınların söylemi "Ben özelim" yerine "Ben benim"..


Kadınlar C.H.A.R.G.E istiyor. Yani:

Control (Kontrol)
Harmony and love /relationship (Uyum ve aşk / ilişki)
Amusement / fun (Eğlence / Zevk)
Recpect (Sevgi)
Greatness / meaning / spirituality (Büyüklük / anlam / ruhanilik)
Enough (Yeterlilik)

Kadınların gücü; alkollü içecek, prezervatif, silah ve diğer "erkek" ürünlerinin pazarlamacılarını, gün geçtikçe önemi daha da artan diğer cinse seslenmeleri ve hatta hizmet etmeleri için zorladı.

Onun çevresel vizyonuna pazarlama yapın. Böylece size bakış açısı tamamen değişecektir.

Kadınların üçte ikisi reklamlarda gördükleri kadınlarla kendilerini özdeşleştiriyor.

Kadınlar her zaman ne sevdiklerini bilmeyebilirler ama genellikle bildiklerini severler.

Kadınlar tarafından gerçekleştirilen satın almaların nerdeyse %70"i anlık kararlarla yapılmaktadır.

Kadınlar yaşam tarzı değil, yaşam istiyorlar, dolu dolu, heyecanlı ve ödüllendirildikleri bir yaşam.

Kadınlar oyun oynamayı sever ama oyuncak yerine konmak istemezler.


Kimler Okumalı?...

"Kadınlar Ne İster"i öncelikle pazarlamacılar ve reklamcıların okumasında yarar var. Tabii bir de kadınları ve kadınların toplumdaki yeni işlevi ve yaşamlarını merak eden herkes kitaptan yararlanabilir.
 

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
BİLDİĞİMİZ REKLAMCILIĞIN SONU...
Sergio Zyman & Armin Brott

Önce pazarlama, şimdi reklamcılık...


Zyman, "Bildiğimiz Reklamcılığın Sonu" kitabıyla geleneksel reklamcılığı sorguluyor.

Şirketlerin kendi pazarlama ve reklam çalışmalarının denetimini kendi ellerine alarak; reklamı da kapsayan stratejileri şirketlerin kendilerinin belirlemesi gerektiğini vurgulandığı kitapta Zyman, reklam ajanslarının rolünün strateji yaratıp talimat vermek yerine stratejiyi uygulamak ve talimat almak olacağını dile getirerek ajansları kızdırmaya devam ediyor.

Geleneksel reklamcılığın nasıl yok olduğu, veriye dayalı stratejilerin yaratılması gerektiği, marka müşteri ilişkisi, reklamlarda ünlü kullanımı, ambalaj, sponsorluk, halkla ilişkiler ve çalışanların mesaj taşımasına kadar pek çok konuya yer verilen kitapta örneklere bolca yer verilmiş.

İnsanları eğlendiren geleneksel reklamların işe yaramadığı, tanınırlığın ise satış getirmediği, reklamın asıl işlevinin sattırmak olduğunun altı çiziliyor kitapta. Bu düşüncelerin gerek reklam verenler gerekse de reklam ajanslarında ne kadar var olduğunu sorgulamak gerek belki de...

Reklamverenlerin reklam stratejilerinde nelere dikkat etmeleri gerekli olduğundan, seçilecek reklam ajansına kadar pek çok noktada yol gösteren Zyman; reklam ajansı kullanma yöntemlerini de ortaya koyuyor.

Yapılan pazarlama ve reklam çalışmalarının bir strateji doğrultusunda yürütülmesi ve her pazarlama aktivitesinin bir mesaj olarak değerlendirmesi ve tüm bu çalışmaların bir şekilde ölçümlenmesi gerekliği vurgulanmaktadır.

Sponsorluk alanında fazla bir kaynak olmadığı ülkemizde kitaptaki sponsorluk ile ilgili bölüm önemli noktalara işaret ederek; sponsor olacak firmaların bu çalışmalardaki mali riskleri göz önüne almalarını ve sponsorluktan neler beklediklerini net bir şekilde belirlemeleri gerektiğini ortaya koyuyor.

Ayrıca cephanelikte reklam araçlarından biri olan sponsorluk çalışmalarından elde edecekleri kazancın (marka pazarlaması, müşteri gelişimi ve kurumsal gelişim) iyi değerlendirilmesi kitapta ayrıntılı bir şekilde inceleniyor.

Reklamlarda ya da markanın sözcüsü olarak ünlülerin kullanılması noktasında Zyman, kullanılacak ünlünün hatırda kalırlığı, marka ile ne kadar bağdaştığı yanında markanıza katkısının ölçülmesi gerekliliği konusunda reklamverenleri uyarıyor. Hatırlanmanın ve bağdaşmanın, satışa dönüşmedikten sonra faydasız olduğu unutulmamalı.

Zyman'dan inciler...

Reklamcılık bir sanat biçimi değildir. Daha çok malı, daha fazla paraya, daha çok kişiye, daha sık satmakla ilgilidir.

Reklam ajansları ve reklam yöneticileri müşterilerinin tüketicilerine odaklanmak yerine kendilerine aşık oldular.

Reklam ürününüzü bugün satmalıdır.

Pazarlama incik boncuk, çerçöp ile ilgili değildir; satışla ilgilidir.

Pazarlama için harcadığınız paranın geri dönüşü olmuyorsa, başınız derde girecek demektir.

Birçok şirketin sponsorluk ücretlerinden geri dönüş olması gerektiğini fark etmemesi beni şaşırtmıştır.

İnsanların ne kadar televizyon seyrettiği önemli değildir, çünkü her reklamı seyretmeleri mümkün değildir.

Stratejinizi oturtur oturtmaz, ilk işiniz müşterilerinize nasıl ulaşacağınızı bulmaktır.

Farklı olmak, ancak müşteriniz farklılıkları gerçekten umursuyorsa işe yarar.

İnsanların kalpleri ve zihinleri yerine istekleri ve ihtiyaçları ile aranızda bağ kurarsanız, cüzdanları arkadan gelecektir.

Sadakat inşa etmek, insanların sizi sevmesi değil, çok şey satın almasını sağlamaktır.


Kimler okumalı?

"Bildiğimiz Reklamcılığın Sonu" isimli kitabı öncelikle reklamverenlerin dikkatli bir şekilde okuyup gerek ajans seçimlerinde gerekse de yapacakları reklam çalışmalarında nelere dikkat edeceklerini bilmelerini öğrenmelerinde yarar var.

Her ne kadar bir reklam kitabı görünse de pazarlama üzerine çalışan herkesin ve özellikle de reklamcıların başucu kitabı olarak değerlendirilecek olan bu kitap, bu alanda çalışma isteğinde olanlar için de iyi bir kaynak.
 

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
KIRIK CAMLAR TEORİSİ

Kırık Camlar Teorisi, Wilson ve Kelling adında iki Amerikalı teorisyen tarafından 1980'lerin başında ortaya atıldı. Bu teori, Wikipedia'da aşağıdaki örnekle anlatılıyor:

"Bir kaç camı kırık olan bir bina düşünün. Eğer camlar tamir edilmezse, kimi insanlar başka camları da kırmakta bir sakınca görmeyecektir. Bu şekilde devam ettiği görüldüğünde, binaya daha büyük zararlar vereceklerdir, ve sonunda bina ve devamında o sokaktaki diğer binalar, yaşanmaz hale gelecektir."

Bu teoriye dayanarak, en küçük sorunlara ve kural ihlallerine öncelik vererek çok daha büyük sorunların çözülebileceğini öngören yetkililer, sonraki 20 yılda New York gibi kimi büyük şehirlerde suç oranının sıfıra yakın bir seviyeye inmesini sağladılar.

Kırık Camlar Teorisi, iş yaşamımızda da bir çok büyük soruna çözüm oluşturabilir. "Kırık Camlar, Başarısız İşler" kitabının yazarı Michael Levine, iş dünyasında kırık camları "güzel bir mağazanın boyası çıkmış duvarı, ya da bir müşteri hizmetleri telefon görüşmesinde yirmi dakika boyunca tekrarlayan bir müzikle bekletildikten sonra hattın kesilmesidir" diye özetliyor.

Kendi işinizde ya da çalıştığınız şirkette, önemsiz görünen sorunları hızla çözmeniz, benzeri hataların tekrarlanmasını, ve bu ufak sorunlardan güç alan daha büyüklerinin oluşmasını önleyecektir.
 

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
Kriz Iletisimi

KRİZ İLETİŞİMİ


Kriz ve kriz iletişimi nedir?

Kriz, bir kuruluşun üst düzey hedeflerini tehdit eden, kuruluşun varlığını tehlikeye sokan ve kuruluşun hızla tepki göstermesini gerektiren özel durumdur. Krizden söz edilebilmesi için üç koşulun birlikte ortaya çıkması gerekmektedir. Bunlar sırasıyla, kuruluşun itibarının sarsılması, sorunun çözülmesi için sürenin çok sınırlı olması ve kuruluş tarafından beklenmeyen zamanda meydana gelmesidir.

Kriz iletişimi ise, kriz dönemlerinde izlenecek iletişim stratejisi ve taktikler bütünüdür. Yani, olası krizlerin yaşanmaması için önlemler alınması, krize neden olabilecek unsurların ortadan kaldırılması, çözümler üretilmesi, kriz yönetiminin, çözümlerin ve gelişmelerin hedef kitleyle paylaşımı kriz iletişiminin konusunu oluşturur. Kriz dönemi halkla ilişkiler planı, iletişim zinciri, kriz ekibi görev dağılışı, medya ile ilişkiler ile olağan koşullarda kurulan iletişimin oluşturulması ve sürdürülmesi üzerine yapılanır.

Kriz öncesinde nasıl bir kriz yönetimi planlaması yapılmalıdır?

Kriz öncesinde proaktif bir kriz planı hazırlanmalıdır. Bunun için:

Potansiyel krizler gruplandırılmalıdır.
Krizin önlenebilmesi için gerekli tedbirler belirlenerek strateji ve taktikler geliştirilmelidir.
Simulasyon çalışmaları yapılmalıdır.
Krizden etkilenen kitleler belirlenmelidir.
Kriz yönetim ekibi oluşturulmalı ve söz konusu ekip eğitilmelidir.
Krizden etkilenebilecek dahili ve harici hedef kitleye yönelik olarak etkin iletişim kanalları oluşturulmalı ve kuruluşun itibarının krizden en az zarar görmesine çalışılmalıdır.
Kriz planının gözden geçirilmesi ve değerlendirilmesi gereklidir.
Bir kriz yönetimi planının etkin olabilmesi için planın güncelleştirilmesi, çalışanların bilgilendirilmesi, her şeyin ters gideceğinin düşünülmesi ve ayrıntılı bir listenin hazırlanması elzemdir.

Kriz esnasında izlenmesi gereken süreçler nelerdir?

Kriz meydana geldiğinde önceden hazırlanan kriz planı uygulamaya sokulmalı, üst yönetim durum hakkında derhal bilgilendirilmeli, kriz komitesi oluşturulmalı, planlama aşamasında eğitilmiş bir sözcü görevlendirilmelidir.
Sonrasında basınla 7/24 iletişim halinde olunmalı, basın mensuplarına mülakat yapabilecekleri ortam yaratılmalı ve en önemlisi krizi yaratan sorunu yok saymak yerine sorunu kabullenmek ve soruna sahip çıkmak gerekmektedir.

Kriz iletişimi yönetiminde dikkat edilmesi gereken unsurlar nelerdir?

Unutulmaması gerekir ki kriz yönetimi uzun bir süreci kapsamaktadır. İşte bu noktada en önemli unsur, işletmeleri tehdit edecek olayları önceden tahmin ederek onları ortadan kaldırmaya yönelik çalışmayı gerçekleştirmenin gerekliliğidir.
Biz iletişimciler, bu çalışmaya 4R modeli diyoruz: kriz nedeni olabilecek unsurların, kriz boyutunun ve etkilerinin önceden bilinerek hafifletilmeleri ve/veya ortadan kaldırılmaları (Reduction), krizin başlangıcında uygulanacak tekniklerin etkinliğinin arttırılması (Readiness), krize neden olan olayın etkilerine karşı verilecek cevabın detaylandırılarak geliştirilmesi (Response) ve krizin etkilerinin ortadan kaldırılması için zarar gören maddi ve manevi kaynakların etkili ve süratli bir şekilde tekrar yerine konulması (Recovery).

Kriz iletişiminde 'şirket / kurum sözcüsü'nün etkinliği nedir?

Kriz iletişiminde dışarıdan gelecek muhtemel sorulara tek bir ağızdan verilmek üzere hazırlanan cevaplara herkes tarafından uyulması gerekmektedir. Kriz komitesi içerisinden, dışarıya karşı soğukkanlılığını koruyacak ve çalışanlar, aileler, tedarikçiler, bayiler, satış noktaları, müşteriler, yerel yönetimler, kamu bürokrasisi, medya, akademik çevreler, sivil toplum örgütlerine, bu kesimlerin lisanına yabancı olmayan kişinin temsil etmesi gerekmektedir.
İlk anda gösterilen tepkinin ve söylenen sözcüklerin etkinliği yeni bir krizin tırmanmasını engellemek açısından kriz yönetiminde büyük bir öneme sahiptir.

Kriz iletişimini yönetecek halkla ilişkiler / iletişim ajansının sahip olması gereken yetkinlikler nelerdir?

Halkla ilişkiler uzmanı, krizlerin üstesinden gelebilmek için krizi yönetmek, krizi yönetmek için de kriz yönetimini bilmek ve bunu iletişim süreçlerine taşımak gerektiğini bilmelidir. Unutulmamalıdır ki, kriz dönemleri iyi yönetilebilirse ve değerlendirilebilirse şirketlerin güven tazeledikleri ve itibarlarını toplumun her kesimine etkili bir şekilde yansıttıkları dönemler de olabilir. Dolayısıyla, kurumların kriz yönetiminde omuz omuza çalışmaya karar verecekleri iletişim ajansını seçerken özellikle bu konuda uzmanlaşmış ve kriz iletişimi mutfağını bilen ajans olmasına çok dikkat etmeleri gerekmektedir.

Hazırlayan
Dilara Kantemir Toros
 

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
Sihirli degnek ister misiniz?

SİHİRLİ DEĞNEK İSTER MİSİNİZ?

Yeni yılda birçok dileğimiz, gerçekleştirmek istediğimiz hedeflerimiz vardır. Ama nedense bunların birçoğu sadece lafta kalır. Peki, yeni yıl hedeflerimize sadık kalmak için ne yapmamız gerekir?

Herkes sihirli değnek ister

Şimdi düşünüyorum da bu isteği ilk anda bu kadar ciddiye alma sebebim, acaba hayallerimde, rüyalarımda böyle bir sihirli değneğe sahip olmayı istemiş olmam mı? Belki de bu yazıyı okuyan sizler gibi. Haydi ama dürüst olalım, kim istemez ki sihirli bir değneğe sahip olmayı? İsteklerini çaba göstermeden gerçekleştirmeyi, hayallerine bir anda ulaşabilmeyi? Bir manken gibi görünmek, yeni bir ev ya da araba, maaşa zam, yeni bir iş ya da bir terfi... Belki de bir kız/erkek arkadaş. Hani Sertap Erener'in şarkıda söylediği gibi: 'Yeni bir iş, yeni bir eş, yeni bir hayat...'

Yeni yıl sanki yeni bir hayatın başlangıcı gibi gelir çoğumuza. Yeni yıl başlarken birçok konuda kararlar alırız. Önemli konularda önemli kararlardan bahsediyorum. Değişimin mihenk taşı olabilecek kararlar... Alınan kararlardan bu kadar bahsetmişken, en önemli soruyu atlamak olmaz. Soruyorum: 'Bugüne kadar yeni yılda hayata geçirmek üzere aldığınız kararlardan kaç tanesini uyguladınız?' Sanırım gelen cevaplar sıfır ile bir kaç tane arasında değişiyor. Pek ümit verici değil galiba. Belki bu yıl hiç bir konuda plan yapmamalı, karar almamalıyız. Ne de olsa uygulamıyoruz... Kolay değil mi? Niyet yoksa değişim de yok. Belki de her şeyin alıştığınız gibi olmasını istiyorsunuzdur. Belki de bir yandan şikayet edip, diğer taraftan bir şey yapmamayı seçiyorsunuzdur. Belki de aslında uygulamayı gerçekten istemediğiniz konularda kararlar alıyorsunuzdur.

Neden aldığımız kararları uygulayamıyoruz?

Bu konu üzerinde biraz düşününce insanın aklına bir soru geliyor. Acaba aldığınız kararları uygulamama sebebiniz yılbaşı gecesi kendi kendinize verdiğiniz sözlerin başkaları tarafından duyulmaması, bir bağlayıcılığı olmaması olabilir mi? Bilimsel çalışmalar bir kez bir seçim yaptıktan ya da bir görüş için ayağa kalktıktan sonra bu seçtiklerimizle/bağlandıklarımızla tutarlı davranmak için kişisel ve kişilerarası baskılara karşı koyduğumuzu kanıtlıyor. Leon Festinger 1957, Fritz Heider 1946, Theodore Newcomb 1953 gibi araştırmacılar tutarlılık arzusunu davranışın ana güdüleyicisi olarak görmüşlerdir. İnsan davranışını yönlendirmede tutarlılığın gücünü etkin hale getirmek için bağlanmayı sağlamak gerekiyor. Eğer sizi bir şeye bağlayabilirsem yani bir görüşü bir kez savunmanızı ya da herhangi bir biçimde kayda geçmenizi sağlayabilirsem bu, yani daha önceki bağlanım ile otomatik ve iyi düşünülmemiş tutarlılık eğiliminizi işe koşmak için gerekli sahneyi hazırlamış olurum.

Hedeflerinize bağlanmak için kalem kağıt yeterli

Bağlanmayı sağlamanın çok kolay yolları vardır. Özellikle bir tanesi gerçekten çok basit bir yöntem. İhtiyacınız olanlar sadece bir kağıt ve bir kalem; yazmak sizin bağlanmanızı sağlar. Uzmanlar yazılı beyanların bağlayıcı gücünü bilirler ve bunu pek çok alanda kullanırlar. Yazılı ifadeler gerçek kişisel değişikliğe neden olmada çok etkilidirler. O halde sizlerde yeni yıl için kendinize bir amaç belirleyin ve onu yazın. Bazı şeyleri bir yere yazmada sihirli bir şeyler vardır. Belki de ihtiyaç duyduğumuz sihirli değnek budur. Hatta ulaşmak istediğimiz hedefin yazılı olduğu kağıdı sürekli görebileceğimiz bir yerlerde tutmakta fayda var.

Hedeflerinizi paylaşın

Bir diğer bağlayıcı yöntem ise amacımızı başkaları ile paylaşmaktır. Bir kişi ne zaman başkalarınca görülebilecek bir şey yapar söyler ya da yazarsa tutarlı bir kişi olarak görünebilmek için o konumu koruma gereksinimi doğar. Tedeschi, Schlenker ve Bonoma, 1971 yılında yaptıkları bir araştırma bu konuyu kesin bir şekilde desteklemektedir. Başkaları önünde bağlanma taktiği pek çok insan üzerinde etkili olur. Tarihteki en güzel örneklerden biri, Fransa için unutulmaz başarılara imza atmış olan Charles de Gaulle ile ilgili olarak D. Cook tarafından yazılmıştır. Herkese çok içtiği sigarayı bırakacağını ilan etmesinin niçin onu sigarayı bir daha hiç içmemek üzere bırakmaya zorladığı sorulduğunda ciddi bir tavırla, "De Gaulle sözünden dönmez" dediği söylenmektedir. De Gaulle olmayabiliriz ama sevdiklerimizin ve değer verdiklerimizin karşısında bizlerde sözümüzden dönüyor olmayı, başaramamış olmayı, zayıf bir insan imajı çizmeyi istemeyiz. Amacımızı başkaları ile paylaşmanın ilk akla gelen yolu ise bu konuları sevdiğimiz insanlarla paylaşmaktır. Bu size biraz alaturka bir yöntem olarak gelebilir ki, evet doğrudur.

Profesyonellerle çalışmak gerçeklik getirir

Bunun bir adım ötesi de bu konuda profesyonellerle çalışmaktır. İşte bu batılı meslektaşlarınızın rakiplerinden bir adım öne geçmek için başvurduğu yöntemdir. Günümüzün rekabetçi ortamında kendinize farklılık kazandırmanın en doğru yolu profesyonellerle çalışmak değil midir zaten? Böylece amaçlarımızı belirlerken olaylara daha objektif yaklaşabilir, değerlerimizi yansıtan, gerçekçi ve ulaşılabilir hedefleri tespit edebiliriz. Bir profesyonelin süzgecinden geçmiş yaşanmış tecrübelerin aydınlattığı bir yolda yürümek hedeflerimize ulaşmamızı kolaylaştırmaz mı?

'Her sabah daha mutlu bir şekilde gidebileceğim bir iş istiyorum ve bu konu ile ilgili 2007 yılında mutlaka bir şeyler yapacağım.' Belki çevrenizdekilerden bu sözleri duymuşsunuzdur ya da belki siz de böyle düşünüyorsunuzdur. Eğer gerçekten harekete geçmek istiyorsanız, yıllardır olduğu gibi bu yıl da ertelemek istemiyorsanız öncelikle düşüncenizi yazılı hale getirin. Sonuçta belki şu anda çalışmakta olduğunuz şirkette bir takım değişikliklerle mutlu olabileceksiniz ya da bir iş değişikliği kararı vereceksiniz. Kendinize bir takım sorular sorarak konuyu kendiniz için netleştirin. İşimde mutlu olmak için nelere ihtiyacım var? Şu an çalıştığım firmada mutlu olmamı engelleyen faktörler neler? Bunları değiştirmek için neye ihtiyacım var? Çalışma arkadaşlarımla ve üstlerimle iletişimim nasıl? Kendimi doğru ifade etmeme sebep olan eksikliklerim neler? Daha pek çok soru ile halen çalışmakta olduğunuz şirkette neler yaparsanız, şartları değiştirebileceğinizi belirleyebilirsiniz. Ancak bazı durumlarda bu değişiklikleri yapmak mümkün olmaz, kararınız yeni bir iş arayışına girmek olabilir.

Nihai kararınız ne olursa olsun, artık elinizde net bir hedef var. Bir sonraki adım ise bu hedefe ulaşmak için yapılabilecekler listesi çıkarmaktır. ?En çok ben çalışıyorum, en az ben fark ediliyorum, kimse beni takdir etmiyor; mutsuzum.? diyorsanız eğer, yapılacaklar listeniz sözlü ve sözsüz iletişiminizi geliştirmenizle başlamalıdır. Fark edilmeyi, kendinizi göstermeyi öğrenmeniz gerekir.

Neden siz de kendinize bir yol arkadaşı bulmayı denemiyorsunuz? Birileri ile yolculuğunu paylaşmayı ya da? En basitinden eşiniz, sevdiğiniz bir arkadaşınız, değer verdiğiniz bir yakınınız veya bir profesyonel.. Birlikte yürüyebileceğiniz, size destek olabilecek, sizin destek olabileceğiniz biri... Ne kadar güzel bir hediye olurdu amaca doğru yürürken verilecek doğru bir destek. Sanki sihirli bir değnek gibi...

Kaynak: Kariyer Dergi
 

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
Marka isimleri: Kökenleri ve Türleri

MARKA İSMİ KÖKENLERİ VE TÜRLERİ


Gün içinde hiç fark etmeden binlerce marka ile karşı karşıya kalıyoruz. Birlerce isim karşımıza çıkıyor. Kimileri aklımıza kolayca giriyor, kimilerini hatırlamakta zorlanıyoruz, kimilerini ise fark etmiyoruz bile.

Kötü de olsa iyi de olsa marka isimlerinin kökenlerini ve konuluş hikayelerini hep merak etmişimdir. Bu isimleri kim koyar, isim nereden aklına gelmiştir, kimlere danışmıştır, hangi isimleri elemiştir, öğrenmeye çalışırım. Zaman zaman elime geçen bu hikayelerin en ilginç olanlarını aşağıda okuyabilirsiniz.

Vakko: Vitali ve Alber Hakko kardeşlerin isimlerinin baş harfleri ve Hakko soyadının 'kko' kısmının birleştirmesiyle oluşan bir marka.
DYO: DYO adı, Durmuş Yaşar ve Oğulları Boya ve Vernik Fabrikaları A.Ş.'nin kısaltılmışıdır. 1954 yılında kurulan DYO, Yaşar Holding Boya Grubu'nun ilk boya fabrikası.
KVK: K.V.K, Mehmet Emin Karamehmet, Murat Vargı ve Osman Kavala'nın soyadlarının baş harflerinin bir araya gelmesiyle oluştu.
YUMATU: Yusuf, Mahmut ve Tuncer kardeşlerin isimlerinin ilk hecelerinin bir araya getirilerek oluşturuldu.
Rodi: Ramazanoğulları Dikimevi.
Akbank: Sabancı ailesinin geçmişi, Hacı Sabancı'nın memleketi Kayseri'ye uzanıyor. Aile iş dünyasındaki başarıyıysa Adana'da yakaladı. Adana ve Kayseri'nin baş harfleri birleştirilerek 1959'da Akbank kuruldu.
ENKA: Enişte ve kayınbirader unvanlarının ilk heceleri birleştirilerek oluşturulmuş. Enişte Şarık Tara, kayınbirader de Sadi Gülçelik.
Beymen: Boyner Grubu'na ait Beymen, Türkçe'deki 'bey' ile küresel bir kimlik kazanmak için İngilizce'de 'adamlar' anlamına gelen 'men' kelimelerinin birleştirmesiyle oluşturulmuş.
Mercedes: 1897 yılında Fransa'nın Nice kentinde yaşayan Avusturyalı tüccar ve Avusturya Nice Başkonsolosu Emil Jellinek, Daimler fabrikasını ziyaret ederek bir otomobil satın aldı. Uluslararası finans dünyası ve aristokrasi ile iyi ilişkiler içinde olan Jellinek, Daimler otomobili ile Fransız Riviera'sında büyük ilgi topladı. Daha sonra Jelinek 1899'da 23 beygir gücünde motorla donatılmış bir Daimler yarış otomobiline büyük kızı Mercedes'in adını vererek bu araçla Nice'de bir yarışa katıldı ve birinci oldu. Bu başarıdan sonra Jelinek, Daimler fabrikasına 36 otomobil sipariş verdi ve bu araçların 'Mercedes' adını taşımalarını şart koştu. (Mercedes İspanyolca konuşulan ülkelerde kullanılan bir kadın ismidir. İspanyolca anlamı ise 'Mars' gezegenidir.)

Gördüğünüz gibi markalar isimlerini çok farklı çıkış noktalarından alabiliyor. Tam da bu noktada beni bir merak sarıyor; Kaç tür isim koyma alternatifimiz var? Ticari varlıklara (kurum, ürün, hizmet, model) verilen isimleri sınıflandırabilir miyiz?

Söyleniş, yazılış ve anlam açısından hapsi de birbirinden farklı olan isimlerin birbirine benzer yanları da vardır. Benzerlikleri ve farklılıkları kullanarak marka isimlerini sınıflandırmamız mümkündür. Bu alanda yaptığım araştırmalar sonucunda kapsamlı bir sınıflandırma bulamadım. Bunun üzerine ben kendi sınıflandırmamı yaptım. Umarım size mantıklı ve doyurucu gelir.

1. Kurucunun veya kurucuların 'Adı ve/veya Soyadı'nı tamamen veya kısmen taşıyan markalar. Ör: Adil Işık, Yves Saint Lourent, Tomy Hilfiger, Kenzo, Forbes, Boyner, Sabancı Holding, Harley-Devidson, P&G (Procter & Gambling), Levi's, McDonald's.
2. İnsan isimlerini kullanan markalar. Ör: Elif Cafe, İdil Bebe, Zeynep, Nergis Holding, Yeşim Tekstil, Mercedes, Colin's.
3. Canlı veya cansız nesnelerin adlarını kullanan markalar. Ör: Diesel, Puma, Camel, Apple, Gold, Pardus, Zebra, Kristal Kola, Çilek Mobilya, Falcon Projesi.
4. Kavramları, sıfatları isim olarak kullanan markalar. Ör: Capital, Kırmızı (Dergi), Mavi Jeans, Referans Noktası, İyi Matbaa, Fark Yeri, Ören Bayan, Filli Boya, Hayal Kahvesi, Kristal Elma Ödülleri, Altın Portakal Film Yarışması.
5. İçeriği anlatan, vurgulayan markalar. Ör: Coca Cola, Internet Explorer.
6. Mesajları, vaatleri isim olarak kullanan markalar. Ör: Bonus, Advantage, Speedy, ACL, Energizer, Die Hard (Akü), Pathfinder (Nissan), Akıllı Posta.
7. Uydurulmuş (anlamsız) isimler kullanan markalar. Ör: Kodak, Exxon, Sony, Aventis.
8. İki kelimenin bileşiminden türetilmiş markalar. Ör: Avea (Area ve Aycell), Novartis (Nova ; yeni + artes ; bilgi birikimi, başarma gücü), Swatch (Swizerland + Watch), Duracell (Durabale + cell), Eveready (Everytime + Ready), Linspire (Linux + Inspire), Veezy (Vestel + Eazy), Banvit (Bandırma Vitaminli Yem Sanayi), Promat ('Profesyonel matbaacılık' sloganından türetilmiştir), Fenerium, Aviva.
9. Kelime kökünden türetilmiş markalar. Ör: 'Excellent' kelimesinden türetilenler: Excellect, Excellerate, Excellex, Excellion. 'Select' kelimesinden türetilenler: Selligence, Selexity, Selectria, Selectium.
10. İki kelimenin kombinasyonundan oluşan markalar. Ör: Demirdöküm, MediaCat, PowerBook, ProfitVision, SmartRent, HairPalace.
11. Kısaltma (baş harfleri) kullanan markalar. Ör: IBM (Internetional Business Machines), BMW (Bayerische Motoren Werke), HP (Hewlett-Peckard), P&G (Procter&Gamble), HSBC (Hongkong and Shanghai Banking Corporation), CA (Computer Assosiation), HBB (Has Bilgi Birikim), TÜBİTAK (Türkiye Bilim Teknik Araştırma Kurumu), PO (Petrol Ofisi).
12. Lokasyonların isimlerini kullanan markalar. Ör: Saturn (otomobil), Uludağ Gazozları, Avrupa-Amerika Holding, Trakya Peynirleri, Denizli Seyahat, Pamukkale Şarapları, Sultanahmet Köftecisi, Koksa.
13. Ülke/ırk isimlerini kullanan markalar. Ör: British Airways, French Connection, Cola Turka, Digitürk, Turkcell, AOL, BP, JTI, THY.
14. Sayıları isim olarak kullanan markalar. Ör: 3M, 121, 212, 404 , U2, C4, 4.Kat, Levi's 501, BMW 330ci, Peugeot 206, TV8, Radyo 5, Chanel 5, CK One, Migros 3M.
15. Resmi ünvanlarını adında kullanan markalar. Ör: Borusan, Otosan, Esman, Bisan, Yataş, Sütaş, Mepaş.
16. Celebrity isimleri kullanan markalar. Ör: Nicole Kidman (Chanel), Air Jordan (Nike), Radyo Tatlıses, Intimately Beckham (David Beckham Perfume), Tarkan parfüm/deodorant/jöle (Temsu Kozmetik), Jlo (tekstil), Ken (tekstil).
17. Yazımıyla başkalaştırılmış markalar. Ör: Neremy ('Neremi' kelimesinin İngilizce'ymiş gibi yazımı), Deppo (Depo'nun farklı yazımı), Geay&Shmar ('Giy ve Şımar' demenin bir başka yolu).
18. Satış noktasının adını kullanan markalar (private label). Ör: Tansaş, Migros markalı ürünler (un, deterjan, zeytinyağı vb).
19. Taklit isimler kullanan markalar. Ör: Sunny (Sony), Armine (Armani), Nursage (Versage), Casper.
20. Ek verilerek oluşturulmuş alt markalar: Mevcut ürüne/hizmete ek olarak piyasaya sürülecek yeni versiyon mevcuttan farklıysa ekler kullanılır. Ör: Bonus Plus, Pepsi Max, Pentium 3, Pentium 4. Diğer popüler ekler: Premium, Gold, Platinium, XL, Min, Eko, Pro, Standart, Professional.

Gördüğünüz gibi 20 farklı isim türü sınıfı oluşturdum. Belki atladıklarım veya yanıldıklarım vardır. Ama bu sınıflandırma çalışması isim bulma çalışması yapanlara ışık tutacaktır diye düşünüyorum.

Başka sınıflandırmalar da yapılabilirdi. Mesela isimleri hece sayısına göre de sınıflandırmak mümkün.

- Tek heceli markalar: Lux, Gold, Zen.
- Çift heceli markalar: Sony, Omo, Alo, Casper, Migros, Carrefour, Google, Yahoo.
- Üç heceli markalar: Ariel, Elidor, Pegasus, Benetton, Teknosa
- Çok heceli markalar: Electrolux, Güllüoğlu, Accessories.
- İki kelimeden oluşan markalar: Head&Shoulders, White Westinghouse, Adil Işık.

İsimleri markanın karakteri hakkında ipucu verenler ve vermeyenler diye iki sınıfa da ayırabiliriz.

Marka isminin ürünle ilintili olması gerektiğini savunanlar, marka isminin en önemli unsur olduğunu, ürünün markalaşma sürecinde belirleyici bir rolü olduğunu söylerler ve marka isminin, potansiyel müşterilere satın almadan önce ne aldıkları hakkında bir fikir vermesi gerektiğini ve satın alma kararlarını daha kolay yapmalarını sağlaması gerektiğini öne sürerler.
Diğer görüş ise Coca-Cola, Pepsi, Google, Starbucks ve Yahoo gibi büyük markaların isimlerinin, markanın karakteri hakkında hiçbir ipucu vermediğini, tüm anlamı marka kişiliğinin yarattığını iddia ediyor. Markaya herhangi bir ismi verebileceğinizi söylüyor.

Mevcut isimlerin çıkış noktalarını anlamak ve türlerini belirlemek bizlere isim bulma çalışmalarımızda kolaylıklar sağlayacaktır. Sizlerin de sınıflandırmaları varsa, dinlemek isterim.

Alıntıdır. Yazarı bilinmiyor.
 

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
Isten Cikarma

EN BÜYÜK "10 İŞTEN ÇIKARMA" HATASI

Yeni bir yıla girerken, işten çıkarma gibi sevimsiz bir konuyu sizlerle paylaşmak istemezdim, ancak yılın ilk ayları maalesef sektörümüzde işten çıkarmaların en yoğun yaşandığı dönemlerdir. Yönetici veya işveren arkadaşlarımızın işten çıkarma konusunda bilgilenmesinin, bu sürecin her iki taraf için de kolaylaşmasını sağlayacağı inancındayım.

Bir çalışanın işine son vermek ne kadar rahatsızlık verici olsa da sürecin sahiplenilmesi ve yapılandırılması şart. Kurumsal itibarınızın zarar görmemesi ve hukuki sorunlarla karşı karşıya gelmemek için geçmişte yaptığınız hatalardan ders almak ve bunları tekrarlamamak çok önemli. En sık karşılaşılan 10 işten çıkarma hatasını sizler için derledik. Belki bir kaçı size de tanıdık gelecektir:

1. Çalışanlar ile bir iş sözleşmesi imzalamamak: İşe yeni başlayan çalışanlarınız ile şirket politikaları, prosedürleri, işe alım ve işten çıkarma koşulları ile ilgili bir sözleşme imzalamak her zaman sizin yararınıza olacaktır.

2. Yazılı politikalara sahip olmamak: İster bir çalışan el kitabı isterse bir araya getirilmiş farklı sayfalar şeklinde olsun şirket politikalarınızı yazılı hale getirmek çalışanların kendilerinden beklenenler ve beklenmeyenleri açıkça görmesi ve buna göre hareket etmesi, yazılı kurallara uymadıkları takdirde karşılaşacakları prosedürler hakkında bilgi sahibi olmaları açısından oldukça yararlı olacaktır.

3. Düzenli dokümantasyon eksikliği: Eğer çalışanlarınızdan birinin performanısının düşük olduğunu ya da başka herhangi bir sebepten dolayı işten çıkarılabileceğini düşünüyorsanız gelecekte bunun nedenini kanıtlayacak bir takım dökümanlara ihtiyacınız olabilir. Bu yüzden performans değerlendirme sonuçları ve çalışana önceden yapılan yazılı uyarılar düzenli olarak kaydedilmeli.

4. İşten çıkarmanın nedeninin işle ilgili olmaması: Bir çok yerde halen işverenler çalışanların işine son vermek için geçerli bir nedeni olması gerektiğini düşünmüyor. Bununla birlikte (bunu çalışana açıklayın ya da açıklamayın) gelecekte ayrımcılık ya da herhangi bir sebepten bir hukuki davayla karşı karşıya kalmak istemiyorsanız çalışanla ilgili hukuki bir neden olmalı.

5. İşten çıkarma konusunda bilgi eksikliği: Çıkış görüşmesi sırasında çalışana söyleyeceklerinizi düşündünüz, tüm kağıt işlerini tamamladınız. İkinci adımda çalışanın işine son verirken alacağı tazminat ve diğer ödemeler ile yakından ilgilenmek geliyor. Çalışan ile karşı karşıya gelmeden önce hakları ve alması gereken tazminat vb ödemeler hakkında bilgi sahibi olun.

6. Süreci gereğinden fazla uzatmamak: Eğer bir çalışanın işine son vermeyi düşünüyorsanız fakat bir türlü 'doğru zaman'ın gelmediğine inanıyorsanız bir takım sorunlarla karşı karşıya gelmeniz de söz konusu olabilir. İlk olarak çalışan durumu fark etmeye başladıysa kurum için zarar verici olmaya başlayabilir. İkinci olarak durum departmandaki diğer çalışanlar tarafından fark edilirse bu kez motivasyon kaybına uğrayacaklardır. Eğer kararınız kesinse bir an önce aksiyon alın.

7. Süreci önceden planlamadan başlatmak: Bir çalışanın işine son vermek bazen bşr sorunu çözmek adına atılacak en iyi adım olabilir. Fakat bir sonraki adımda olacaklara önceden hazırlıklı olmanız gerekiyor. Çalışan işten çıkarıldıktan sonra görev paylaşımı değişecek mi, değişecekse kim hangi görevleri üstlenecek, yeni biri işe alınacak mı ya da görevler outsource mu edilecek gibi sorulara yanıt bulmak gerekiyor.

8. Konuşmayı gereğinden fazla uzatmak: Çıkış görüşmeleri sırasında genellikle işverenler sözü gereğinden fazla uzatarak belki de hiç söylenmemesi gereken şeyleri dile getirirler. Çalışana asla tutamayacağınız sözler (örneğin, yeni bir iş ararken destek olacağınız vb.) vermekten kaçının. Ne özür dileyin ne de karşı tarafı suçlayın. Üzgün olduğunuzu söylemenizin tabii ki bir sakıncası yok ama sarf ettiğiniz diğer kelimelere çok dikkat edin.

9. İşten çıkarmanın nedenini diğer çalışanlara anlatmak: İşten çıkarmanın diğer çalışanlarla paylaşırken oldukça hassas davranmanız gerekiyor. Artık sizinle çalışmıyor olsa bile herkesin saygıyı hak ettiği gerçeğini asla aklınızdan çıkarmayın. Artık sizinle çalışmayan bir çalışan hakkında yapacağınız yorumların diğer çalışanlar üzerinde yarattığı etkiyi her zaman göz önünde bulundurmalısınız.

10. Tartışma ortamı yaratma: İşten çıkarmalar konusunda yapılan en büyük hatalardan bir diğeri de çalışan ile tartışmaya girmektir. Bunun olmasına kesinlikle izin vermemelisiniz. Karşı taraf tartışmaya başladığı anda konuşmayı orada kesin. Eğer tartışmayı başlatan sizseniz zaten baştan kaybettiniz demektir.

Kaynak: HR
 

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
ÖZGEÇMİŞ (CV) HAZIRLAMA 1


Özgeçmiş hazırlama, iş arama sürecinin en önemli aşamalarından biridir. İş görüşmesine çağrılmak, büyük ölçüde etkili bir özgeçmiş yazmaya bağlıdır. Ancak ne yazık ki özgeçmiş yazmanın standart, tüm bireyler ve firmalar için geçerli ve değişmez bir formatı yoktur.


ÖZGEÇMİŞİN NİTELİĞİ VE AMAÇLARI

Özgeçmiş, bireyin çalışma yaşamı ile ilgili bilgilerini, düzenli bir şekilde işverene sunmaya yarayan bir araçtır. Diğer bir tanıma göre özgeçmiş, bireye özgü belirli değerlerin bir araya getirildiği ve sergilendiği bir reklamdır.

Tanımlardan görüldüğü üzere özgeçmiş belirli bir amaca yönelik olarak hazırlanır: İş görüşmesine çağrılmak için işvereni etkilemek! Ayrıca özgeçmişin kapsamı da belirlidir: İş yaşamına ilişkin bilgiler! Dolayısı ile özgeçmişinize hayat hikayenizi değil, başvuracağınız pozisyon ile ilgili olabilecek ve işveren tarafından önem verilebilecek bilgileri yazmalısınız.

Özgeçmiş, sizi işverene tanıtan ilk araçtır. Görüşme aşamasında kendinizi daha fazla tanıtma imkanı bulabilirsiniz, ancak bunun için önce görüşmeye davet edilmeniz gerekir. Görüşmeye davet edilme ise, gönderdiğiniz özgeçmişin ilk elemeden geçmesi sonucu gerçekleşir. Bu nedenle özelliklerinizi özgeçmişinize etkili bir şekilde yansıtmak durumundasınız.

Etkili özgeçmiş yazmak, işverenin hangi bilgileri görmek istediğini sezinleyip, mevcut özelliklerinizden işveren tarafından değer taşıyabilecek olanları yazmaktır. Bu açıdan işvereni hiç ilgilendirmeyen bilgileri içeren üç sayfalık bir özgeçmiş, tamamen işverenin pozisyon için adayları değerlendirirken kullanacağı temel bilgileri içeren bir sayfalık özgeçmişten daha etkili değildir.

Etkili özgeçmiş yazmak, mevcut nitelikleriniz ve başarılarınız ile başvurduğunuz pozisyonda firmaya değer katabileceğinizi işverene göstermek demektir. Özgeçmişinizi değerlendiren firma yetkilisi, mevcut niteliklerinize ve geçmişteki başarılarınıza bakarak, firmaya değer katabileceğiniz konusunda ikna olmalıdır.

Etkili özgeçmiş yazmak, işverene özgeçmişinizin o pozisyon için hazırlandığı izlenimini vermek demektir. İdeal olarak, her başvurulan pozisyon için; firma kültürünü, iş tanımını ve iş niteliklerini göz önünde bulundurarak ayrı bir özgeçmiş hazırlamanızda yarar vardır. Ancak uygulamada bireyler genellikle tüm iş başvurularını aynı özgeçmiş ile yapmaktadır. Hele bu özgeçmiş, bir örnekten 'kopyalanmış' izlenimini de veriyorsa daha da etkisizleşmektedir.

Özgeçmiş yazmanın temel amacı iş görüşmesine çağrılmak ise de, özgeçmişinizi iş başvurunuzda göndermek dışında farklı amaçlarla da kullanabilirsiniz. Örneğin;

- Özgeçmişinizi yazarken ve güncellerken, aynı zamanda kendi değerlerinizi ortaya koymuş ve gelişmenizi izlemiş olursunuz.

- Özgeçmişinizi, referans olarak belirttiğiniz kişilere verirseniz, firma yetkilileri bu kişileri aradığında sizin hakkınızda tam ve tutarlı bilgiler verebilir.

- Özgeçmişinizi; akraba, tanıdık ve arkadaşlarınıza verirseniz, size ilişkin bir iş fırsatını araştırmalarına, gerektiğinde diğer kişilere sizin hakkınızda tam ve doğru bilgi vermelerine kolaylık sağlamış olursunuz.

- Özgeçmişinizi, iş görüşmesinde yanınızda bulundurursanız, görüşmenin hemen öncesinde gözden geçirebilirsiniz. Ayrıca birden fazla kişi ile görüşürseniz ve ihtiyaç duyulursa yanınızdaki özgeçmişlerden verebilirsiniz. Özellikle faksla gönderilen özgeçmişlerin deforme olması sonucu görüşme sırasında orjinal bir nüshayı vermekte yarar vardır.

- Öğrenci iseniz özgeçmişinizi staj başvurusunda kullanabilirsiniz.


ÖZGEÇMİŞ ÇEŞİTLERİ

Zaman sıralı özgeçmiş: Bu tür özgeçmişlerde iş deneyimi, eğitim vb. bilgiler, tarih sırası ile sondan başlayarak yazılır. Böylece okuyanın sizin gelişiminizi görmesi mümkün olur. İşverenlerin çoğu bu tür özgeçmişleri tercih ederler. Ancak çok fazla iş deneyimine sahip bireylerin tüm deneyimlerini bu şekilde alt alta yazması, okuyanın kafasını karıştırabilir.

Zaman sıralı özgeçmiş, iş deneyiminiz çok fazla değilse yararlı olabilir. Bu tür özgeçmişlerde boşluklar hemen görüldüğünden, iş geçmişinizde aralar yoksa, bu sizin için bir avantaj olabilir. Özellikle hep aynı tür işlerde çalışmışsanız zaman sıralı yöntemi kullanmakta yarar vardır. Böylece istikrarlı bir iş geçmişiniz olduğu mesajını vermiş olursunuz.

Zaman sıralı özgeçmişte, son iş deneyimine daha fazla yer ayırmak gerekir. Çünkü en son kazanılan deneyim, yeni işe en kolay aktarılabilecek deneyimdir. Bununla birlikte daha önceki iş deneyimlerinizden başvurduğunuz pozisyonla en çok ilgili olanlarına, diğerlerine nazaran daha fazla yer ayırmanız gerekir.

Fonksiyonel (işlevsel) özgeçmiş: İşverenler tarafından pek tercih edilmese de bazı durumlarda fonksiyonel özgeçmiş hazırlamak yararlı olabilir. Bu tür özgeçmişlerde o güne kadar yapılanlar, uzmanlık alanlarına göre belirli gruplar (Örneğin, pazarlama, insan kaynakları, halkla ilişkiler vb.) altında toplanarak yazılır. Her gruba yazılanları kendi içinde sondan başlayarak tarih sırasına koymak mümkündür. Çalışılan işyerleri, tüm grupların altında topluca gösterilir. Ancak bu özgeçmişten hangi deneyimin hangi işyerinde kazanıldığı açıkça görülmez.

Bu tür özgeçmişler, çok uzun iş deneyimi olup, farklı alanlarda deneyim kazanmış kişilerce tercih edilebilir. Çünkü iş deneyimini birbirleri ile ilgili gruplar altında toplamak, değerlendirenin deneyimleri daha kolay algılamasını sağlar.

Bu tür özgeçmişlerde, sadece başvurulan pozisyon ile ilgili yapılanlara yer verilebilir. Böylece işverene başvurulan pozisyon ile ilgili özelliklerin bilindiği mesajı verilmiş olur, ayrıca ilgisiz deneyim ve eğitimlerle değerlendirenin kafası karıştırılmaz.

Tüm bunlara ek olarak sık iş değiştirenler, uzun süre çalışmaya ara verenler tarafından da bu tür özgeçmişler tercih edilebilir. Böylece değerlendirenin dikkati tarihlerden daha çok deneyime çekilir. İşverenlerin bu tür özgeçmişleri tercih etmemesinin bir nedeni de, iş değiştirme sıklığını ve çalışmadaki uzun süreli araları görememesidir.


ÖZGEÇMİŞİN BİÇİMİ

Özgeçmişinizi bilgisayar ortamında yazmanız önerilir. Daktilo ile yazmak son çare olarak algılanmalı, el yazısından ise kaçınılmalıdır.

Özgeçmişinizi hazırlarken, okunaklı bir yazı karakteri ve punto seçmelisiniz. Çok büyük puntolar yerinizi daraltacak, çok küçük olanlar ise okumayı güçleştirecektir. Özgeçmişlerde genellikle 11-12 punto kullanılmaktadır. Özgeçmişlerde çok sayıda karakter kullanmak, okuyucunun dikkatini dağıtabilmektedir. Yine yaygın kullanılan yazı karakterleri olarak 'times, helvetica' gibi kolay okunanlar tercih edilmektedir. Başvurduğunuz pozisyonun niteliğine göre siz farklı yazı karakterleri kullanabilirsiniz. Önemli olan kolay okunmasıdır.

Özgeçmişiniz tekdüze olmamalıdır. Özgeçmişinize düzenli bir biçim vermek ve kolay okunmasını sağlamak için, vurgulamak istediğiniz noktaları, kalın (bold) karakter kullanmak, altını çizmek gibi biçim özelliklerini kullanarak farklılaştırabilirsiniz. Bu amaçla iş deneyimi, eğitim gibi özgeçmişin bölüm başlıklarını büyük harfle, kalın ve diğer yazılardan bir büyük punto ile yazmanız önerilir. Önemli olan bilgilerinizi belirli bir düzen içerisinde değerlendirene sunabilmektir. Bu açıdan aynı tür bilgilerin aynı hizada yer alması, özgeçmişinizin kolay okunmasına yardımcı olur.

Özgeçmişinizde okunaklılığı azaltacak ölçüde yazıları çok fazla sıkıştırmayın. Kaliteli bir beyaz kağıt kullanmak genellikle tercih edilir. Yazım hatalarının bulunmaması gerekir. Kalem veya daksil kullanılarak yapılan düzeltmeler görüntüyü bozar.

Özgeçmişinizi çok acil değilse kağıdınıza uygun bir zarf kullanarak posta ile katlamadan göndermeniz önerilir. Faks ile gönderilen özgeçmişler önemli biçim bozukluğuna uğrayabilir. Katlanmış özgeçmişlerin etkisinin azaldığı bilinmektedir. Günümüzde e-mail ile başvuru yapılmasına da olanak sağlanması, bu tür mahsurları büyük ölçüde azaltmaktadır.

Özgeçmişe fotoğraf eklenmesi konusunda farklı görüşler var. Eğer fotoğraf koymanız gerekiyorsa da, doğal ifadenizi yansıtan kaliteli bir fotoğrafınızı tercih edin.


ÖZGEÇMİŞİN BÖLÜMLERİ

Özgeçmişin bölümlerinin standart bir sırası yoktur. Sadece iletişim bilgilerinin ilk olarak yazılması genel uygulama haline gelmiştir. Bunun dışındaki bölümleri özgeçmişinizde, sizin en güçlü olduğunuz yanları ön plana çıkaracak şekilde sıralayabilirsiniz. Aşağıdaki sıralama, çok fazla iş deneyimi olmayan bir bireyin genel iş başvurusunda bulunurken yapacağı bir sıralama olabilir.

İletişim Bilgileri

Bir özgeçmişte olmazsa olmaz bir bölümdür. Çünkü isim ile adres, telefon, e-mail gibi iletişim bilgilerini kapsar.

İletişim bilgileri genellikle sayfanın üst ortasına yazılır. İsmin büyük harflerle ve diğer iletişim bilgilerine nazaran daha büyük harf karakterleri ile yazılması, ilk bakışta göze çarpmasını sağlar. İletişim bilgilerinin sola yanaşık yazılması durumunda, özgeçmişiniz dosyalanınca okunması güç olabilir.

İletişim bilgilerini özgeçmişinizin üst kısmının ortasına konulmuş bir kartvizitiniz olarak varsayın. Sizinle temasa geçilmesi gerektiğinde iletişim bilgilerinizin kolayca görülebilmesi gerekir. İlk önce yazılmasının nedeni de budur.

İletişim bilgilerini yazarken 'Adı: , Soyadı: , Adres: , Tel: ' gibi başlıklar koymanıza gerek yoktur. Özgeçmişinizi okuyanlar bunları birbirinden ayırma kapasitesine sahiptirler!

İki isminiz varsa, gündelik yaşantınızda her iki ismi birlikte kullanmıyorsanız, kullandığınız ismi açık, diğerinin baş harfini yazmanız önerilir. Böylece karşı tarafın size hitap ederken 'hangi ismi kullandığınız' konusunda tereddüte düşmesini önlemiş olursunuz.

Adresinizde posta kodunuzu belirtmekte yarar vardır. Bu kısma yazılacak adresin sizin ikametgahınız olması gerekmez. Önemli olan bu adrese gönderilen postaların elinize geçmesidir.

Belirttiğiniz telefonlar, size iş saatinde ulaşılabilir telefonlar olmalıdır. Sizin için sakınca doğuracak ise iş telefonunuzu vermeyin. Telefonunuz telesekretere bağlı ise, bu hususu belirtmenize gerek yoktur. Sizinle temasa geçmeye çalışan firma personeli, karşısına telesekreter çıktığında size not bırakacaktır. Eğer başka bir kimsenin telefonunu vermişseniz, mesaj bırakılacak kişinin ismini de belirtmeniz de yarar vardır. Hele bu bir iş numarası ise, mutlaka belirtmelisiniz.

Eğitim

İş deneyiminiz hiç yoksa veya çok az ise özgeçmişinize eğitiminizle devam etmeniz uygun olur. İş deneyimi uzun olanların, önce iş deneyimlerini belirtmelerinde yarar vardır. Çünkü belirli bir süre sonra deneyim, eğitimin önüne geçmektedir. Eğitim bölümüne; okul eğitimleri, kurslar, seminerler, tez ve proje çalışmaları, burs ya da ödüller yazılabilir.

Okul eğitimlerinde aşağıdaki bilgileri vermenizde yarar vardır:

- Mezuniyet yılı (eğitime ara vermemiş ve normal süresinde mezun olmuşsanız giriş yıllarını da yazmanız önerilir),
- Okulun adı ve yeri (okulun adından anlaşılıyor veya bilinen bir okul ise yerini yazmaya gerek yoktur),
- Bölümü,
- Mezuniyet derecesi (İyi bir derece ile mezun olmuşsanız).

Eğer üniversite mezunu iseniz, bitirdiğiniz lisenin başvurduğunuz pozisyona bir katkısı yok ise lise eğitimini belirtmeye gerek yoktur. Mezun olduğunuz lise, başvurduğunuz pozisyon için bazı yetkinlikleri destekliyorsa (yabancı dille eğitim yapan lise, meslek lisesi, teknik lise vb.), belirtmenizde yarar vardır. Ayrıca mezun olduğunuz lise eğitiminin üstünlüğü ile bilinen bir lise veya mezunlarının dayanışması bulunan bir lise (örneğin Darüşşafaka Lisesi) ise yine yazmanızda fayda vardır. İlk ve orta okulları ise özgeçmişinize yazmamanız önerilir. Bir keresinde eğitim bölümüne "..ilkokul üçüncü sınıfa kadar Niğde?nin" diye başlayan bir özgeçmişteki bu bilginin, finans uzmanı pozisyonuna ne gibi bir katkısı olabileceği konusunda oldukça kafa yormuştum !?

Master/doktora eğitimine devam ediyorsanız, bunu da mezuniyet tarihini boş bırakarak belirtebilirsiniz. Böylece eğitiminizin sürekliliğini de göstermiş olursunuz. (Ancak bazı firmaların işe engel olacağı düşüncesi ile devam eden eğitimleri arzulamayabileceğini de düşünmelisiniz) Ayrıca pozisyonu destekleyen yarım bıraktığınız eğitimleri de yazabilirsiniz.

Katıldığınız kurs ve seminerlerde ise aşağıdaki bilgileri verebilirsiniz:

- Kurs/seminerin konusu,
- Kurs/semineri veren kurum veya kuruluşun adı ve yeri,
- Kurs/semineri bitirme tarihi,
- Kurs/Seminerin süresi.

Aldığınız kurs/seminerlerden bir haftanın üzerinde olanları ve pozisyonla ilgili olanları yazmanız önerilir. Eğer iş deneyiminiz fazla değilse pozisyonla ilgili olmak koşuluyla bir haftadan kısa süreli olanları da belirtebilirsiniz.

Okul eğitimlerinde aldığınız dersleri özgeçmişinizde belirtmenize gerek yoktur. Çünkü bu dersler genellikle o bölümde okumuş olmanın gereğidir. Ancak yeni mezunsanız, yurtdışında okumuşsanız ya da yurtiçinde seçmeli dersler almışsanız ve başvurduğunuz pozisyonun iş niteliklerini de destekliyorsa bu derslere özgeçmişinizde yer verebilirsiniz. Ayrıca fonksiyonel özgeçmiş hazırlıyorsanız, başvurduğunuz pozisyon ile ilgili önemli derslere de yer verebilirsiniz. Kurs ve seminerlerde birden fazla ders almışsanız ve bu eğitimlerin konusundan aldığınız dersler anlaşılmıyorsa yazmanız yararlı olabilir.

Tez ve proje çalışmalarına, yine pozisyon ile ilişkili ise yer verilebilir. Eğer akademik kariyere devam etmiş ya da çalışma konunuz proje hazırlamak ise ve bu arada pek çok proje çalışmanız olmuşsa, bunları özgeçmişte belirtmek yerine, ayrı bir kağıda hazırlayıp öngörüşme sırasında da verebilirsiniz.

Eğitimle ilgili aldığınız burs ve ödülleri eğitim bölümünde belirtebilirsiniz. 'Bölümün en iyisiydim.' gibi 'ben'e yönelik ve açık olmayan ifadeler yerine '160 kişilik bölümde birinci oldu.' gibi somut ifadeler kullanmanız önerilir. Burs ve ödüllerin sayısı çok fazla ise ayrı bir bölüm altında belirtilebilir.

Bazı adaylar özgeçmişlerine, aldıkları eğitimi kanıtlamak istercesine diploma, sertifika, transkript, takdirname gibi belgeleri ya da yaptıkları çalışmalardan örnekleri eklemektedir. (Hatta iş başında çalışırken çekilmiş fotoğraflarını gönderenleri bile gördüm!) İş başvurusu aşamasında bunları göndermenize gerek yoktur; yazdıklarınızın doğru olduğu varsayılır. Nasıl olsa işe başlarken çoğu firma bu belgeleri sizden isteyecektir. Eğer pozisyonu destekleyecek önemli çalışma örnekleriniz varsa, bunları öngörüşmede sunabilirsiniz. (Tabi bu çalışmalar önceki firmanız açısından gizlilik değeri taşımıyorsa!?)

İş Deneyimi

Özgeçmişinizin en can alıcı bölümüdür. Çünkü işverenler geçmişte gösterilen performansın gelecekte de gösterileceğine inanırlar. Özellikle benzer pozisyonlarda (daha üst pozisyonlarda değil!) doğru bir yaklaşımdır.

Kronolojik özgeçmişte iş deneyimi yazılırken aşağıdaki bigilere yer verilir:

- Çalışma tarihleri (ay ve yıl olarak),
- Pozisyonun adı (görev ünvanı),
- Firmanın adı ve yeri (firma adresine gerek yoktur, şehri belirtmek yeterlidir),
- Pozisyondaki başarılar.

Bunlardan ilk üçüne yer verilmesi, işverene iş deneyiminiz hakkında bir fikir vermesi açısından zorunludur. Pozisyondaki başarılarınızı yazıp yazmamak size kalmış. Ancak o pozisyondaki somut başarılarınızın işverenin en çok ilgisini çeken ve işe uygunluğunuz yönünde en etkili bölüm olduğunu gözden uzak tutmayın.

Bazı adaylar pozisyondaki başarıları yerine, pozisyonun iş tanımını yazarlar. Özgeçmişinizi inceleyen İK yetkilileri, genellikle pozisyonun adından, yapılan işlerin kapsamını çıkarabilirler. (Pozisyonunuzun adı ile yaptığınız işler arasında bir ilişki yoksa, o başka!) Bu tür iş tanımları, o pozisyonda nelerden sorumlu olduğunuzu gösterir ama neleri başardığınızı göstermez. O yüzden, pozisyonun altına 'sorumluluklar?', '?iş tanımı?' gibi bir başlık atıp pozisyonun kapsamındaki görevlerinizi belirtmenize gerek yoktur.

Yeni mezun adaylar, staj ve öğrencilikleri sırasında yaptıkları part-time işleri bu bölüme yazabilirler. Uzun iş deneyimine sahip kişilerin ise bu tür çalışmalarını belirtmelerine gerek yoktur.

Eğer iş deneyiminiz çok fazla ise, kısa süreli veya pozisyon ile ilgili olmayan işleri belirtmeyebilirsiniz. Bu durumda fonksiyonel özgeçmiş daha kullanışlıdır. Ancak bu tür işler meslek hayatınızın başında ise ve sonraki iş deneyiminiz belirli bir tarihten itibaren düzenli bir gelişim gösteriyorsa, kronolojik özgeçmişinizi bu tarihten itibaren de başlatabilirsiniz.

Yabancı Dil

Ekonomik açıdan giderek küreselleşen dünyamızda ticari ilişkiler, eskisine oranla çok daha fazla ülke sınırlarını aşmıştır. Yabancı firmalarla artan ticari ilişkilerin yanında, gerek yabancı firmaların ülkemizde doğrudan veya yerli bir ortakla yatırım yapması, gerekse Türk firmalarının yurtdışındaki faaliyetleri, bir çok pozisyon için yabancı dili tercih edilir bir özellik olmaktan çıkarıp, zorunlu bir nitelik haline getirmiştir. Hatta bazı firmalar bu gelişmeleri abartıp, yabancı dile çok fazla gereksinim olmayan pozisyonlar için bile çok iyi yabancı dil bilme şartını koşar olmuşlardır.

Özgeçmişinize yabancı dil bilme durumunuzu yazarken, sadece bildiğiniz yabancı dili yazmanız yetmez. O dili ne düzeyde bildiğinizi de göstermek durumundasınız. Genellikle çok iyi yabancı dil gerektiren pozisyonların iş duyuruları, o dilde yapılır ve yine o dilde yazılmış özgeçmiş gönderilmesi istenir. Özgeçmişinizi yabancı dilde yazmak (eğer bir yerden yardım almadan yazmışsanız), yabancı dili bilme düzeyiniz hakkında bir fikir verebilirse de kesin bir bilgi veremez. Çünkü bir yabancı dili bilmenin dört boyutu vardır: okuma ve anlama (pasif yönler) ile yazma ve konuşma (aktif yönler). Bir de buna ilgili uzmanlık alanındaki (tıp, ekonomi, hukuk, inşaat vb) teknik terimleri de bilme boyutu eklenebilir.

Özgeçmişinizi yazarken yabancı dili uygun şekilde kullanmanız, sadece o dilin yazma boyutu hakkında genel bir fikir verebilir. Bu nedenle bir yabancı dili, yardım almadan özgeçmişinizi oluşturacak düzeyde bilmiyorsanız, yabancı dilde özgeçmiş yazacağım diye kendinizi zorlamayın. Özgeçmişinizi yardım alarak yaparsanız da, iş görüşmeleri sırasında size o dil ile soru sorulduğunda zor durumda kalırsınız.

Yabancı dil düzeyiniz hakkında aşağıdaki konular daha fazla fikir verebilir:

- Yabancı dille eğitim yapan bir okuldan mezun olmanız,
- Yabancı dili bir kursta öğrenmiş iseniz, aldığınız dereceyi, kursun adını, yıllarını, süresini ve haftada kaç saat ders aldığınızı belirtmeniz,
- Yabancı dil düzeyini ölçen bilinen sınavlardan (TOEFL, GMAT, PROFICIENCY, KPDS vb.) aldığınız dereceyi ve sınav tarihini belirtmeniz,
- Yurtdışındaki bir okuldan mezun olmanız veya dil okuluna gitmeniz,
- Uzun süreli yurtdışında kalmanız durumunda tarihlerini belirtmeniz.

Bilgisayar

Bundan birkaç yıl öncesine kadar iş başvuru formlarında 'bilgisayar ve ofis araçları' başlıklı bir bölüme, bildiğiniz bilgisayar programlarını ve işletim sistemlerini, kullandığınız ofis araçlarının cinslerini yazmanız yeterli idi. Önce bilgisayar ve ofis araçları ayrı bölümlere yazılmaya başlandı, daha sonra bilgisayar bölümü,

- Donanım,
- Programlama dilleri,
- İşletim/ağ sistemleri,
- Ofis programları,
- Veritabanı programları,
- Özel amaçlı programlar,
- Web uygulamaları

gibi alt-bölümlere ayrıldı ve bunların hangi düzeyde kullanıldığı bilgisi de istenmeye başladı. Hatta bazı firmalar daha da ileri giderek bünyelerinde kullanılan tüm programlarını yukarıdakine benzer başlıklar altında iş başvuru formlarına koyarak, adaylardan bu programları hangi düzeyde kullandıklarını işaretlemelerini istemektedir. Bazı İK sitelerinde bunlara ek olarak bu programları ne zaman ve ne kadar süreyle kullandığınızı da işaretlemeniz gerekiyor.

Diğer Yetkinlikler

Bu bölüme, o pozisyon ile ilgili önceki bölümlerde belirtilmeyen her türlü bilgi, beceri, deneyim ile bunları destekleyen verileri yazabilirsiniz. Bu bölümde belirtilebilecek bilgilere örnek olarak;

- Kullanılan ofis araçları,
- Kullanılan özel nitelikli cihazlar ve araçlar,
- Özel nitelikli bir üretim, yapım veya hizmet tekniği,
- Kullanılan araç veya iş makinaları (sürücü belgesi vb.),
- Her türlü mesleki yeterlik belgesi (diploma, sertifika, ruhsat, vb.),
- Çok özel bir alanda uzmanlık derecesinde bilgi,
- Fiziksel üstünlükler ve beceriler

Üye olunan Dernek/Kuruluşlar

Bireyler, tek başına gerçekleştiremeyecekleri amaçlara bir organizasyon içerisinde işbirliği yaparak ulaşabilirler. Firmalar da zaten kâr amacı güden organizasyonlardır. Bazı organizasyonlar ise kar amacı gütmeksizin, bireylerin çabalarını belirli bir amaç çevresinde birleştirirler. Dernekler, vakıflar, sendikalar, meslek odaları bu tür organizasyonlara örnek olarak verilebilir.

Bireylerin kâr amacı gütmeyen organizasyonlara üyeliğinin özgeçmişte belirtilmesi zorunlu değildir. Bu tür üyeliklerin belirtilmesinin bazı yararları olabileceği gibi bazı sakıncaları da olabilir. Özgeçmişinize yazılan her bilgiden işverenin sizin hakkınızda değerlendirme yaparken yararlanabileceğini gözden uzak tutmamanız gerekir. Bu yüzden işle doğrudan ilgisi olmayan, işin yapılmasına katkıda bulunmayan veya iş için bulunması gereken niteliklerin sizde bulunduğu konusunda işverene bir fikir vermeyen üyeliklerin özgeçmişte belirtilmemesi önerilir.

Eğer dernek/kuruluşlara üyeliğiniz, başvurduğunuz pozisyon için değerlendirilmenizde bir katkı sağlayacaksa, bunu belirtmekte yarar vardır. Örneğin, mesleki kuruluşlara üyelik bu çerçevede değerlendirilebilir. Yine dışa dönük ve güçlü bir iletişimi gerektiren pozisyonlar için, bu tür özellikleri ön plana çıkaran üyelikler, bireyin değerlendirilmesinde önem taşıyabilir. Bazı üyelikler, bireylere etkin ve güçlü bir çevre sağlar. Eğer başvurduğunuz pozisyon için bu tür bir çevreye sahip olmanız önem taşıyabilecek ise belirtmenizde yarar vardır.

Hobiler/Aktiviteler

Özgeçmişe hobi ve aktiviteleri yazmak da çok gerekli değildir. Eğer başvurduğunuz pozisyonun gerektirdiği yetkinlikleri ve kişilik özelliklerini doğru yorumlamış ve uğraştığınız hobi/aktivitelerin bu özellikleri destekleyeceğini düşünüyorsanız bunları yazmanızda yarar vardır. Aksi durumda hiç yazmamanız önerilir.

Kişisel Bilgiler

Bu bölüme işveren açısından önem taşıyabilecek kişisel bilgileriniz yazılır. Örneğin; doğum tarihi, doğum yeri, medeni durum, askerlik durumu, fiziksel özellikler, sağlık durumu vb. Ancak bu bilgilerin hepsini değil, iş duyurusundan veya bir başka şekilde, işveren için önem taşıyabileceğini anladığınız bilgileri yazmanız gerekir.

Kariyer Hedefi

Eğer kariyer hedefinizi çok net olarak tanımlamış ve başvurduğunuz pozisyon da bu hedefe uygun ise bunu özgeçmişte belirtmeniz yarar sağlayabilir. Kuşkusuz tüm özgeçmişinizi de bu hedef doğrultusunda oluşturmanız gerekir. Böylece işverene "ben ne olduğumu ve ne istediğimi biliyorum" mesajını vermiş ve özgeçmişinizi oldukça etkili hale getirmiş olursunuz.

Eğitiminiz, önceki iş deneyimleriniz ve yetkinlikleriniz kariyer hedefiniz ile uyumlu ise bu konuda önemli bir sorunla karşılaşmazsınız. Ancak bunların kariyer hedefinizi çok fazla desteklememesi durumunda özgeçmişinizi, kariyer hedefinizi (dolayısı ile pozisyonu) destekleyen niteliklerinizi ön plana çıkaracak şekilde oluşturmak durumunda kalabilirsiniz.

Başvurduğunuz pozisyon, kariyer hedefleriniz ile çok uyum sağlamıyorsa, pozisyona uygun gerçek olmayan kariyer hedefleri yazmak yerine özgeçmişinizde bu konuya hiç yer vermemek daha uygun olabilir.

Referanslar

Özgeçmişinize yazacağınız referansların sizin hakkınızda olumlu görüş verecek kişiler olduğunu işverenler de bilirler. Bu yüzden eğer referanslarınız, sosyal hayatta tanınmış ve etkili kişiler değil ise yazmanın bir yararı yoktur.

Referans olarak belirttiğiniz kişiler, kişilik özelliklerinizi ya da çalışma şeklinizi yakından biliyor olmalılar. Özellikle eski işyerlerinizden verebileceğiniz referanslar bu açıdan etkili olabilir.

Referanslar genellikle firmalarca, işe alımın daha sonraki aşamalarında dikkate alınırlar. Bu yüzden referanslarınız özgeçmişinizi etkili hale getirmiyor ise bu aşamada belirtmemeniz önerilir.
 

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
ÖzgeÇmİŞ (cv) Hazirlama 2

ÖZGEÇMİŞ (CV) HAZIRLAMA 2


ÖZGEÇMİŞ HAZIRLARKEN DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR


Özgeçmişiniz size özgü olmalıdır. Özgeçmişinizin bir başka örnekten "kopyalanmış" hissi vermemesi gerekir.

Özgeçmişiniz pozisyona özgü olmalıdır. Özgeçmişinizde yer alan nitelikleriniz, başvurduğunuz pozisyon ile ilgili olmalıdır. Belirli bir pozisyon için değil de genel bir başvuru yapıyor iseniz, özgeçmişinizde 'iş yaşamı' ile ilgili bilgilere yer vermelisiniz.

Özgeçmişiniz kısa olmalıdır. İdeal olarak özgeçmişiniz bir sayfayı geçmemelidir. Uzun özgeçmişler ile kendinizi daha iyi anlatma şansınız azdır, çünkü bunları okuyanların çok fazla zamanları yoktur. Özgeçmişinizi bir sayfaya sığdırırsanız, bir çok gereksiz bilgiyi de atmış ve en önemlilerini vurgulamış olacaksınız. Sizden beklenen de budur zaten.

Özgeçmişinizde gerçeğe aykırı hiçbir bilgiye yer verilmemelidir. Özgeçmişinizdeki doğru olmayan bir bilgi er geç ortaya çıkacaktır. Böylece uzun vadeli bir çalışmanın gereği olan 'güven' unsuru önemli ölçüde zedelenir. Doğru olmayan bir bilginin işe alımın diğer aşamalarında ortaya çıkması durumunda o işe alınmayacağınıza kesin gözüyle bakabilirsiniz. (Eğer işveren bu durumu bile bile sizi işe alıyorsa, endişe etme sırası sizde demektir!)

Kullandığınız dil ve ifadeler açık ve kısa olmalıdır. Özgeçmişiniz okulda yazdığınız bir 'kompozisyon eseri' değildir. İfadeleriniz kısa ve basit olsun. Okuyanın aklında tereddüt uyandırabilecek, açık olmayan, muğlak ifadelerden kaçının. Çok fazla uzun cümle kurmayın.

En önemli özellikleriniz önde olmalı ve en çok yeri almalıdır. İşe uygun en önemli özellikleriniz, sizi işverene tanıtmak için en uygun araçlardır. Hiçbir işveren özgeçmişi sondan okumaya başlamaz! Bu yüzden başvurduğunuz pozisyon için en çarpıcı özelliğiniz her ne ise, önce ona yer vermelisiniz. Vurguyu artırmak için de bu özelliklerinize en fazla yeri ayırmalısınız.

Özgeçmişiniz firmaya katkı yapabileceğinizi göstermelidir. Yüzlerce aday arasından işveren o pozisyon için sizi ne diye seçsin? Kuşkusuz sizin de bu pozisyondan beklentileriniz var ama, bu aşamada işvereni o pozisyon için seçildiğinizde katkı sağlayacağınız konusunda ikna etmek durumundasınız. Bunun için niteliklerinizin pozisyona uygun olmasının yanında, geçmiş başarılarınızın da iyi bir şekilde ifade edilmesi gerekir.

Özgeçmişiniz 'ben' ifadesinden uzak olmalıdır. Kuşkusuz özgeçmişinizde yer alan başarıları siz gerçekleştirdiniz, ama kendini çok fazla ön plana çıkarma yaklaşımı; ekip çalışması, kurum vatandaşlığı gibi günümüzde yaygınlaşan birçok kavram ile bağdaşmaz.

Özgeçmişte başvurulan firmaya 'yağ çekilmemeli'dir. Eğer yağ çekerek bir noktaya gelmeyi düşünüyorsanız, bunu özgeçmiş aşamasında yapmamanız önerilir. Çünkü birçok yönetici, yıllardır çalışanlarınca kendisine yağ çekildiğini pek fark edemeyebilir ama, henüz hiç tanımadığı bir aday tarafından çekilen yağı da hemen anlar.

Özgeçmişiniz temiz, düzenli ve okunaklı olmalıdır. Özgeçmişinizde yer alan bilgiler, düzenli bir şekilde sunulmadıkça çok fazla etkili olamayabilir. Bu yüzden biçim konusunda daha önce belirtilen uyarıları dikkate almanızı öneririm.

Özgeçmiş gönderilmeden önce kontrol edilmelidir. Bu bölümde belirttiğim hususları dikkate alarak özgeçmişinizi oluşturdunuz. Yine de özgeçmişinizi göndermeden önce son bir kez gözden geçirmeniz ve başkalarına (özellikle sizden daha deneyimli olanlara) okutarak onların da önerilerini dinlemeniz, yazarken farkına varmadığınız hatalarınızı yakalama şansınızı arttıracaktır.

Alıntıdır.
 

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
Tasarimcilarin ÖzgeÇmİŞİ

TASARIMCILARIN ÖZGEÇMİŞİ

Tasarımcı arkadaşların özgeçmişlerinde yaratıcılıklarını göstermek istemeleri çok doğal. Ancak, unutmayın ki okunaksız ve karmaşık bir özgeçmiş, sizin görüşmeye çağırılmanızı engeller, yaratıcılığınızı gerçekten gösterebileceğiniz iş örneklerinizi sunma şansınız kalmaz.

Özgeçmişin görselliği, tasarımcılar için diğer sektörlerden daha önemli. Ancak iyi seçilmiş bir yazı karakteri ile hazırlanmış sade-temiz bir sayfa düzenini, kolajlar ve tipografi denemeleriyle boğulmuş, okunaksız bir özgeçmişe yeğlerim.

Özgeçmişlerinizdeki sanatsal çizgiyi, okunaklılığı bozmayacak bir dozda tutmanızı, karmaşık renkler ve görseller içinde boğmamanızı öneririm.

Hazırladığınız özgeçmişin tek renk çıktısını alıp nasıl durduğuna da mutlaka bakın, çünkü çoğu işyerinde yöneticiler çıkış alınarak önlerine konan özgeçmişleri incelerler. CV'leri bilgisayarda inceleyen yöneticilerin sayısı düşündüğünüz kadar fazla değildir.

İlginizi çeken özgeçmiş örneklerini kişisel bilgileri silerek paylaşıma açarsanız, üzerinde tartışarak doğru çözümlemelere ulaşabiliriz.
 

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
Cv Ornegi

Ekte bir tasarımcının özgeçmiş örneğini veriyorum. Bu örnek, siyah/beyaz ilan formunda hazırlanmış; konuyla ilgili dikkat çekici bir başlık, metin ve adres bölümünden oluşuyor. Başlık CV'yi gönderen kişinin iş tanımını da ortaya koymakta. Metin bölümünde iş deneyimleri, yeniden eskiye doğru sıralanmış, çalışılan firmaların yanında o firmalarda hangi müşterilere hizmet verildiği de belirtilmekte. Adres bölümünde de kişinin iletişim bilgileri, e-posta adresi yer almakta. Özgeçmişin kağıda dökülebileceği düşünülerek A4 sayfaya ortalanmış.

cvft2.jpg
 
Son düzenleme:

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
Kendinizi ise alir miydiniz?

KENDİNİZİ İŞE ALIR MIYDINIZ?


Eğer işveren olsaydınız kendinizi işe alır mıydınız? Eğer işveren olsaydınız kendi nitelik ve deneyiminize sahip biriyle çalışmak ister miydiniz? Diyelim ki iş görüşmenizi yapan kişi sizin hakkınızda sizin kadar bilgiye sahip, sizinle ilgili her konuya hakim. Mesela etrafta kimse yokken nasıl çalıştığınız, işinize karşı takındığınız tavır, şirket müşterilerine karşı tutumunuz, her gün işiniz dolayısıyla muhatap olduğunuz kişilerle ilişkiniz...
Tüm bunları göz önüne alın ve şu soruyu yanıtlayın: Siz olsaydınız, kendinizi işe alır mıydınız?

Potansiyel işveren olduğunuzu düşünürseniz bazı temel soruların cevabını almak isteyeceksiniz. Örneğin "Son işinizde ne kadar çalıştınız?" Bu soru sizin bir işe bağlılığınızı ve işten ayrılma sebebinizi gösterecektir. İşe alım oldukça zor ve hataların büyük zarara yol açtığı bir süreçtir. Bu nedenle sizi işe alacak kişiler, onların işlerine yarayacağınızdan, problemleri çözeceğinizden ve şirkette uzun süre kalacağınızdan emin olmak ister. Kısaca size güvenmek isterler.

"Kariyeriniz istikrarlı bir yükselme gösteriyor mu?" Bu soru da çalıştığınız firmaya kattıklarınızı ve istikrarınızı bulma amaçlı kendinize soracağınız bir sorudur. Eğer içinde bulunduğunuz durum istediğiniz gibi değilse, yani kariyer hedeflerinizde başarıyla ilerleyemiyorsanız bunu akla yakın bir şekilde açıklayabilir misiniz? Örnek olarak şöyle samimi bir açıklama, durumu sizin lehinize çevirebilir: "Şirketime inancım sonsuz ve hayatta öğrenmenin sonu yok. Şu anda kendimi daha büyük bir kariyer değişikliğine hazır görüyorum ve bu tip bir pozisyon için hazırım. Önceki bütün iş deneyimlerim buraya varmak için bir gerekli ve yararlı bir süreçti."

"Net bir üslupla yeteneklerinizi, özelliklerinizi söyleyebilir misiniz?" Bu tarz bir açıklama kendinizi işverene pazarlama açısından çok önemlidir. Sizi diğerlerinden ayıran ve özel kılan özellikleriniz ve yetenekleriniz sorulduğuna ikna edici ve gerçek bir cevap verebiliyor olmalısınız.

"Espri anlayışınız var mı yoksa kendinizi çok mu ciddiye alırsınız?" Gülümseme, gerilimi azaltır, hayal kırıklığını hafifletir ve zor durumlarda size yardımcı olur.

"İşe ve işin kültürüne uygun musunuz?" Organizasyonlar ulaşılması gereken ortak amaçlar ve takımlar belirler. Eğer siz bu takımlardan uzak bir tavır sergilerseniz, olumsuz ve oyunbozan bir imaj yaratırsınız.

"Son çalıştığınız işvereniniz sizin hakkınızda ne çeşit bir referans mektubu yazacak?" Referans mektubu iş arama sürecinde önemli unsurlardan biridir. Son çalıştığınız insanların sizi nasıl tanımladıkları yeni işiniz için sizi değerlendirenler açısından büyük önem taşır.

Bunların tümü; işverenin, işletmenin ününü, ürünlerinin ve hizmetlerinin kalitesini emanet etmeden önce sizde ilk kontrol edeceği şeylerdir. Bu nedenle işveren gibi düşünün ve iş başvurularınızda kendinizi buna göre dürüstçe değerlendirin.
 

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
İs arama surecini bir pazarlama kampanyasi olarak ele alin

İŞ ARAMA SÜRECİNİ BİR PAZARLAMA KAMPANYASI OLARAK ELE ALIN


Başarıyla sonuçlanacak bir iş arama süreci başarılı bir kişisel pazarlama kampanyası gerektirir. E-mail kutularımıza gelen ve önemsemediğimiz junk mail'ler aslında iş bulma sürecinizde size yardımcı olacak mükemmel pazarlama teknikleri kullanıyorlar.

Önce pazarlamanın basit bir tanımına bakalım: müşteri bulma ve ona satış yapma.

İş arama sürecine epey benziyor değil mi? İş arama ve işe alınmanızı sağlama. Öyleyse pazarlama tekniklerinden birkaçını kullanarak iş arama sürecinizde avantajlı hale gelebilirsiniz. İnsan Kaynakları uzmanı Kevin Donlin'in biraraya getirdiği bu 3 pazarlama tekniği size iş arama sürecinizde yardımcı olacak.

1. Özgeçmişinize bir başlıkla başlayın

David Ogilvy, 1963 tarihinde yayınladığı "Confessions of an Advertising Man-Bir Reklamcının İtirafları" adlı kitabında, çoğu insanın reklamın başlığını reklamdan 5 kat daha fazla okumaya eğilimli olduğunu belirtiyor. Yani güçsüz bir başlığınız varsa reklam harcamalarınızın yüzde 80'in çöpe atmışsınız demektir.

Peki özgeçmiş hazırlarken bu tekniği nasıl kullanabilirsiniz? İnsan Kaynakları uzmanlarının günde yüzlerce özgeçmiş okuduğu düşünülürse özgeçmişinize bir başlık koymanız gayet mantıklı. Bu sayede okuyanın dikkatini çekip okumaya devam etmesini sağlayabilirsiniz.

Özgeçmişinize bir özetle başlayın, iki cümleyi geçmemesine dikkat edin. İlk cümlede başvurduğunuz pozisyon için işe alındığınız taktirde şirket için planlarınızı yazın. İkinci cümlede, en büyük kozunuzu ortaya koyun, şimdiye kadar yaptığınız en iyi işten bahsedin. İşte size bir örnek:

- Reklam sektöründe tasarım ve uygulama alanında 5 yıllık deneyime sahibim. Son pozisyonumda yaptığım x kampanyasıyla xx ödülünü almaya hak kazandım.

Özgeçmişinizi yazarken çekingen olmanıza gerek yok. Eğer okuyucunun ilgisini çekemezseniz, sonraki satırları okumayacaklardır. Özgeçmişinizde okuyanın dikkatini çekecek, işverene sizi işe almasındaki faydayı öne çıkaracak bir başlığa yer vermelisiniz.

2. Kapak yazınızın altına not ekleyin

Şimdi e-mail'lerinizi açın ve junk mail'lerinize bir göz atın. Sayfanın en altına baktığınızda yüzde 95, PS yani Not bölümü göreceksiniz. Çünkü keşfedilen o ki bu mail'ler içinde en çok okunan bölüm PS yani not bölümü. Bu nedenle doğrudan satış uzmanları en dikkat çekici mesajlarını PS altına yazarlar.

Siz de aynı şeyi yapabilirsiniz. İşverenlerin dikkatini çekmek, aranmak, görüşmeye çağrılmak istiyorsanız, kapak yazınızın altına dikkat çekici ve harekete geçirici bir not ekleyebilirsiniz.

3. İşverene deneme süresi verin

İnsan Kaynakları uzmanlarını da bir alıcı olarak düşünürsek onlar da çalışan bir ürün almak isteyeceklerdir. Zeki pazarlamacıların ürünleri için kullandığı bu tekniği siz de uygulayabilirsiniz. Bunun iki yolu var:

- Yarı zamanlı, staj ve kısa dönem iş ilanlarına göz atın. Birçok insan bu şekilde çalışmaya başladıktan sonra yüksek performans göstermeleri durumunda tam zamanlı olarak çalışmaya devam eder.

- İş görüşmesinden önce çalışmaya başlayın. Yani örneğin bir ajansa yaratıcı yönetmen pozisyonu için görüşmeye gidiyorsanız, firmayı araştırın, potansiyel müşterilerini bulun ve fikirlerle gidin.

Yaratıcılığınız ve bahsettiğimiz pazarlama tekniklerini kullanarak rakiplerinizin bir adım önüne geçebilirsiniz.
 

Cahit GÜLDEN

Eğitimci Grafiker
♾️Grafik Gurusu♾️
Katılım
26 May 2007
Mesajlar
1,199
Tepkime puanı
44
Web sitesi
www.cahitgulden.com
Bu bilimsel verileri bizimle paylaştığınız içinde binlerce teşekkürler.
Genç arkadaşlarımın verdiğiniz bilginin değerini bileceğine eminim.

Çok teşekkürler......
 

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
Hatalarınız ve Siz

HATALARINIZ VE SİZ!


Çoğu zaman söylendiği gibi eğer hata yapmıyorsanız yeni bir şeyler yapmıyorsunuzdur ve öğrenmiyorsunuzdur. Her şeyi dört dörtlük bilmemiz mümkün değil tabii ki, bu nedenle de arada mutlaka hatalar olacaktır. Bazen bu hatalar ortalıkta tam bir keşmekeşlik yaratır ve ortalığı nasıl toparlayacağınızı ve neden ders çıkaracağınızı bilemezsiniz. Hemen cevap verin. Bir yanlışlık yaptığınızı anladığınızda hemen onunla ilgili konuşun, ister tamamı ile sizin hatanız olsun veya tamamen kasıtsız olsun.

Hakkını vererek özür dileyin. Yanlış yaptığınız bir şeyden dolayı sadece üzüntü duyup bırakmayın. Yanlış yaptığınız şey için - bütün iyi niyetinizin bir sonucu olsa bile- bütün samimiyetinizle özür dileyin.

Sorumluluk alın. Emin olun mutlaka hafifletici sebepler vardır ama çoğu durumda doğrudan alakalı değildirler. Bu durumlar genellikle olmasına izin verdiğiniz veya sebep olduğunuz şeyin bir daha olmamasını garanti altına almakla ilgilidir. Başkalarını suçlamaya kalkmayın, bu çok nadir işe yarar!

Kontrol edin. Özrünüzün tamamen ve yeterli kabulünden emin olun. Hatanızdan sonra başlayan sürecin aslında tam olarak özrünüzün kabul edilmesinden sonra biteceğini daima hatırlayınız.

Hesabını verin. Bazen hatanızı kabul etmenize rağmen yaptığınız şeyler için uyarılacak veya azar işiteceksiniz. Eğer durum böyle ise karşıdan geleni sineye çekeceksiniz, dua edin ki az olsun. Hatalarınızın hesabını vermekten korkmayın.

İşinize geri dönün. Bir hata yaptınız, hemen cevap verdiniz, dürüstçe özür dilediniz, sorumluluğu aldınız, kontrol ettiniz ve hareketlerinizin hesabını verdiniz. Şimdi artık bunu bırakıp tekrar elinizdeki işe odaklanmanın zamanı geldi demektir. Yapabileceğimiz hataların sorumluluğunu almakta başarısız olmak kariyerinizi sınırlayıcı bir noktaya götürebilir sizi. Fakat hatalarınız uygun bir şekilde ele alınmışsa yapılan yanlışlıklar gerçekten kariyerinize yardımcı olabilir. Bu şekilde herkes baskı ile nasıl başa çıktığınızı, eleştirileri nasıl karşıladığınızı ve bir şeyler yolunda gitmediğinde ne dersler çıkardığınızı öğrenir.

Şüphesiz ki bütün bunlar sizin olaylara vereceğiniz cevaplara bağlıdır. Cevaplarınızın seçimlerinde dikkatli olmanız dileğiyle.

Sevdiklerinizle birlikte, mutlu, sağlıklı ve başarı dolu bir yıl dileklerimle.

Sevgiyle kalın.

Necmi Erfidan'dan alıntıdır.
 

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
İŞ'TE BEDEN DİLİ


Hiçbir şey söylemediğiniz zamanlarda bile aslında ne kadar çok şey söylüyorsunuz, siz de fark ettiniz mi?

Kendini gizleme konusunda özel yetenekler geliştirmediyseniz, kelimeleri kullanmadığınız zamanlarda da hissettikleriniz ve aklınızdan geçirdikleriniz hakkında mesajlar göndermeyi sürdürürsünüz çevrenizdekilere.

Araştırmalar kişilerle iletişimde kelimelerin öneminin sadece yüzde 7 olduğunu söylüyor. Geriye kalan yüzde 93 sözsüz iletişimden ibaret. Yani siz konuşurken görüntünüz, beden diliniz ve ses tonunuz kelimelerin önüne geçiyor. Oysa iş hayatında ne çok güveniriz kelimelerin gücüne. Nerdeyse bütün hazırlıklar bu yöndedir. Zam mı isteyeceksiniz? Hemen bir konuşma hazırlanır, içinde haklı gerekçeler sıralanır. Satış görüşmesine mi gidiyorsunuz, müşteriyle konuşulacaklar tekrarlanır yol boyu. Önemli bir sunumunuz mu var? Hazırlıkların yüzde 90'ı kelimeler üzerine kurulur.

Unutmayın ki iş hayatında insanlar sizin söylemediklerinizi de görürler. Siz sadece kelimelerinize odaklandığınızda hem kendi hareketlerinizi hem de o sırada sizi dinlediğini düşündüğünüz kişilerin beden dilleri ile verdikleri mesajları gözden kaçırabilirsiniz.

Beden dilinden bahsederken madalyanın iki yüzü var. Madalyonun ilk yüzü sizin beden diliniz. Tek bir cümle ile anlatmak gerekirse, eğer kelimeleriniz beden dilinizle aynı mesajları vermiyorsa, vakit kaybediyorsunuz. Kendi beden diliniz ile verdiğiniz mesajların ne anlama geldiğini bilmek profesyonel yaşamda etkili iletişim kurabilmek için çok önemli bir avantaj sağlayacaktır size. Böylelikle olumsuz sinyalleri engellemek için hareketlerinizi kontrol altına alabilirsiniz.

Madalyonun diğer yüzü de dinleyicilerinizin bir başka deyişle izleyicilerinizin beden dili. Kişilerle iletişim kurarken, ister müşteriniz, ister yöneticiniz karşınızdakilerin beden dilinin verdiği mesajları doğru yorumlamak size yelkenleri suya indirmek zorunda kalmak yerine yelkenin yönünü değiştirebilme yeteneğini kazandırır. Çünkü iletişimde esas olan sadece anlatmak değil aynı zamanda anlamaktır da. Yani sadece konuşmayın ve sadece dinlemeyin, izleyin de.

Kalabalıklarda gözlem yapın

Başkalarının hareketlerini incelemek ve okumak için olduğu kadar kendi hareketlerinizin de bilinçli bir şekilde farkına varmak için pratik yaparak kendinizi geliştirin. Bunun için en ideal yerler insanların kalabalıklar halinde bulunduğu yerlerdir. Ama başkalarında gözlemlediğiniz beden dilini yorumlamaya çalışırken yapılabilecek en önemli hata diğer faktörlerin etkilerini göz önünde bulundurmadan, kalıplaşmış anlamlar yüklemektir. Bu yanılgıya düşmeden, beden dilini kendinden emin, güvenilir ve saygın bir kişisel izlenim bırakabilmek için kendi lehinize kullanın. Siz bedeninizle ne söylediğinizin farkında olmayabilirsiniz, ama izleyicileriniz mutlaka mesajı alacaktır. Sizin vermek istediğiniz mesajı aldıklarına emin olmak için beden dilinin önemini göz ardı etmeyin.

Suna Aslan'dan alıntıdır.
 

moonlight34

⭐Deneyimli Tasarımcı⭐
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
11
Yaş
55
kariyer

KARİYERİN YOLLARI TAŞTAN...


Başarı sözcüğü, günümüzde herkesin dilinde. Başarı dendiğinde, iş yaşamı, okul yaşamı veya özel yaşam ayrımı yapılmıyor. Günümüzde başarı her alandaki ve her yaş grubundaki insanı ilgilendiriyor.

Aileler, çocuklarının başarılı olması için uğraş veriyor. Kamu kuruluşları hizmetlerini geliştirdikçe, kendilerine yapılan şikayetler azaldıkça ve beklentileri karşıladıkları oranda başarılı olduklarını söylüyorlar. Kâr amacı ile kurulmuş şirketler, kendilerine para getiren davranışları ve faaliyetleri başarı olarak adlandırıyor.

Başarı öyle sihirli bir sözcük ki, ona sahip olan dünyaya sahip olmuş gibi seviniyor. Gerçekten de başariya ulaşanlarin sahip oldukları bir dünya var: Kendi dünyaları.

Hepimizin kendimize özgü dünyası var. Kendi dünyamızda başarılarımız oranında etkili oluyoruz. Bu etkinin anlatımı için de kullandığımız bir sözcük var: Kariyer.

Kariyerin sözlük anlamını araştırdığınızda şu tanımlarla karşılaşırsınız: Meslek, uğraş dalı, bir kişinin eğitim gördüğü ve yaşam boyu sürdürmeyi amaçladığı iş, bir kişinin çalışma hayatının izlediği genel çizgi.

Bu tanımların içinde 'kariyer' kavramını günümüzdeki kullanım şekline göre en iyi tanımlayan cümle galiba son cümle. Yani, kariyeri; bir kişinin çalışma hayatının izlediği genel çizgi olarak tanımlayabiliriz.

Kariyer, çalışma hayatımızda çizdiğimiz çizginin şeklini ve yönünü tarif ediyor. Bu çizgi, istikrarlı bir şekilde, bir seviyeden yukarıya doğru çizilmişse, zigzaglar yoksa başarılı bir kariyerden söz edebiliriz. Bu noktada, fizikteki etki-tepki kavramları aklıma geldi. Kariyer konusunda da, çizgimizi etkileyen bir çok kavramla karşılaşacağız. Bu kavramlar, kariyerimize etki edecek güçlerdir. Bunları, kuvvet kolunu büyüten, dolayısıyla gücümüzü artıran kaldıraçlar olarak da düşünebiliriz. Kuvvet kolunuz ne kadar büyükse yükü o kadar kolay ve çabuk kaldıracaksınız.

Bu kaldıraçlar, kişisel etkimizi ve gücümüzü artıracak olan donanım malzemeleridir. Bilgimizdir, bakış açımızı değiştirme yeteneğidir, algılarımızı değiştirme gücüdür, iletişimimizi mükemmelleştirme becerisidir, zihnimizi kullanma becerisidir. Kısacası kişisel gelişimimizi sağlama becerisidir.

Kişisel gelişime ve kariyer gelişimine kafa yoran bizim gibi insanlara çok sık olarak gelen sorular ve eleştiriler var. Deniyor ki:

- Ülkedeki mevcut koşullarda kariyerimi istediğim gibi nasıl yönlendirebilirim?
- Ülkenin ekonomisi içimizi karartırken iyimser düşünmek hayalcilik olmuyor mu?
- Bize hayal satmayın. Bütün kapılar yüzümüze kapanıyor.

Bunlar gibi bir çok yakınma ya da şikayet sürekli olarak insanların dilinde. Ancak bu tür sözlerin ortak bir yönleri var. Dikkat ettinizse, şikayetler hep kendi dışımızdaki gelişmelerden yakınmak şeklinde oluyor. Genelde hepimizin düştüğü hata olan, başkalarını eleştirme alışkanlığı bu yakınmalara hakim. Genellikle kendimize bakmıyoruz.

İşte kişisel kariyerimizi planlamanın başlangıç noktası, kendi üzerimizde dersimizi iyi çalışmak. İletişim eğitimlerinde söylenen bir söz vardır: 'Aynaya bakın'

İşte iletişim ve başka bir çok konuda olduğu gibi, kariyerimiz konusunda da birinci ilke; Aynaya Bakmak. Yani;

- Ben kimim?
- Ne biliyorum?
- Neyi bilmek istiyorum?
- Neredeyim?
- Nereye gitmek istiyorum?
- Zihinsel tercihlerimi biliyor muyum?
- Nasil bir kişiliğim var?
- Hangi becerilere sahibim?
- Başarılı olabileceğim alanlar neler olabilir?
- Değerlerim nelerdir?

Bu ve benzeri soruları daha da çoğaltabiliriz. Kişisel Kariyer Planlaması adlı kitabımızın önsözünde bu konu ile ilgili olarak şunları yazmıştım:

O halde geleceğe hazırlananlar ne yapacak?
Öncelikle şunları çok iyi bilmeniz gerekiyor:

1. Kendi kariyerinizin sorumluluğu kendinize aittir.
2. Kariyerinizi yönetmek hayatınız boyunca devam edecek bir süreçtir.
3. Size uygun olan ve çalışabileceğiniz yeri kendiniz bulmak zorundasınız.
4. Becerilerinize, bilginize, kişiliğinize ve ilgilerinize uygun bir işi seçmek ve bulmak durumundasınız.
5. Çalışmak istediğiniz işi, ekonomik durumunuz, sağlık durumunuz ve yetenekleriniz açısından önce kendinizle, sonra ailenizle, arkadaşlarınızla ve dostlarınızla belirlemek durumundasınız.
6. Proaktif olup, olaylarin önünden gitmek, sizi amacınıza ulaştıracak olanaklara ve fırsatlara hemen tepki göstermeyip, fırsatları çok iyi analiz etmek, bir şans olabilecek olanakları iyi değerlendirmek durumundasınız.
7. Başarınız, iş dünyasını, kariyer gelişimini ve değişimini çok iyi anlamanıza bağlıdır. Dünyadaki ve ülkemizdeki gelismeleri iyi izlemeniz ve haberdar olmanız gerekiyor.

Gördüğünüz gibi kariyer yapmaya giden yol bir hayli meşakkatli. Bunun için de "Kariyerin Yolları Taştan". Ancak bu tanım sizi korkutmasın. Unutmayın ki 'Nereye gittiğini bilen adama herkes yol açar.' Yeter ki siz nereye gitmek istediğinize karar verirken elinizdeki verileri iyi değerlendirip doğru karar verin.

Herkese keyifli okumalar, başarılı bir kariyer dileklerimle.

Mehmet Oner
 
Üst