Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

Tasarımcı doğulur mu? Tasarımcı olunur mu?

fbigen

🌱Yeni Üye🌱
Katılım
11 Tem 2011
Mesajlar
24
Tepkime puanı
1
Merhaba arkadaşlar, 2 aydır grafikerlik işinde çalışıyorum yalnızca öncesinde 3 buçuk 4 aylık kurs eğitimi aldım. Benim problemim bir işe başlarken özgün çalışmalar yapamıyor olmam. Aklıma hiç bişey gelmiyor başlarken ancak arşivlere bakıp görselleri dosyaları inceleyip beğendiğim bir görsel üzerinden harekete geçebiliyorum sıfırdan hadi şurayı çizeyim şu rengi vereyim burası böyle olsun gibi yapamıyorum arşivleri didik didik ediyorum her defasında ve hazır işleri yapmış gibi rahatsız hissediyorum kendimi. Zamanla bu problem gider mi çok mu aceleci davranıyorum? Yaşayan bilen vardır elbet kendi örneklerini verseler beni aydınlatsalar... Tasarımcı olunur mu doğulur mu? Olunursa hangi yolu takip etmeliyim kimleri okumalı kimlere bakmalım?
 

Benzer konular

Muckslowe

🌱Yeni Üye🌱
Katılım
7 Tem 2011
Mesajlar
16
Tepkime puanı
0
Ben Tasarmcı değil fotoğrafçıyım ama ajanstaki tasarımcılar da bu işe 2-6 ya da 10 ayını verip olmuş değiller.. 1 yılda hop tasarımcı cıkılmaz haa üstün yetenek vardır olunur ayrı..
sürekli araştırmalısın yeniliklere acık olmalısın ve sürekli alternatifler yapmalısın gördüğün her tasarımı incelemelisin bana kalırsa daha yeniymişsin merak etme sadece inan ve kendini geliştir.. Tasarımcı olunur mu doğulur mu bilemem :) ama İçinde birazcık olsun heves varsa Tasarımcı olunur bence ;)
 

terzi312

🏅Acemi Tasarımcı🏅
Katılım
23 Ağu 2011
Mesajlar
54
Tepkime puanı
1
Mesela size şöyle bir açıklama yapayım:

Yetenek avcıları diye bildiğimiz kişiler; Yetenek sahibi insandan çok, o işe yatkın insanlarla çalışıyor.Çünkü yetenek bir anlamda da işe yatkınlık demek.Bu kafanda birşeyler oluşturabilir.Yetenekli olmak doğuştan değildir bununda bilinmesi gerekir.Yetenek aslında;
kabiliyet ve yatkınlıkla eş değer bir kavramdır.

Yeteneği bilmem ama kabiliyet ve bir işe yatkınlığını arttırmak için çok çalışman gerekir.

Birde sana son olarak şöyle birşey söyleyeyim :

2 kişi var sayalım.Bu 2 kişiye bir ad atayalım biri ali biri veli.

Ali 3 yaşında resim çizmeye başlamıştır.
Veli'de 3 yaşında resim çizmeye başlamıştır.
Resim kaliteleride aynı olsun.Fakat Ali bu işi önemseyip daha çok çabalarsa Veli'ye göre yetenekli olur.Örneğin resim sergilerine,sanat okullarına giderse.Fakat Veli kendini geliştirememektedir.

Şimdi düşünün Ali'nin aklında birçok tasarım fikri...Bu demek oluyor ki çok güçlü bir hayal gücüne sahip olan Ali, Veli'den daha avantajlı... İşte bazı insanlar bu çekişmenin galibine yetenekli diyorlar.


Lafı uzatmadan bilinen en büyük yanlış '' ne kadar az çabalayıp güzel işler yaparsan o kadar yeteneklisin. '' Artık cümleyi kendi sözlerinle tamamla.
 

Nur

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
26 Ağu 2007
Mesajlar
2,238
Tepkime puanı
156
Bu mesele Eğitim Bilimlerinde sıkça üzerinde duran bir konudur. Çocuk gelişimi sürecinde eğiticilerin ve velilerin çocukları iyi analiz edip, o doğrultuda eğitim metotlarını geliştirmeleri önerilir.


Şöyle ki;

İnsanların anlama, düşünme ve öğrenme yöntemlerinde farklılıklar vardır. Herkesin öğrenme biçimi aynı değildir. Kimi insan görerek daha iyi öğrenir, kimi seslerden etkilenir, kimi de duygusaldır ve öğrenmede dokunma, onun için daha önemlidir. Kimi insan kokulara karşı daha hassastır, kimisi tat alarak daha iyi öğrenir.

Her insanda bu öğrenme yöntemleri olmakla birlikte, bazılarında bir yöntem, baskın unsur olarak göze çarpar.
Görüntülerle daha iyi öğrenen beyinlere görsel, seslerle daha iyi öğrenen beyinlere işitsel, dokunma yoluyla daha iyi öğrenenlere de duygusal ve dokunsal beyin diyoruz.

Öğretmenin çocukların hangi tür öğrenmeye yatkın olduğunu bilmesi, ders anlatmada metot belirlemesini ve dersi daha iyi öğretmesini kolaylaştırır.
Kendi öğrenme yöntemini bilen öğrenci de ders çalışırken kendine uygun yöntem ve teknikleri kullanır.
Aynı şekilde çocuğuna bir şeyler anlatan anne baba da çocuğun öğrenme biçimini fark ederse ona göre yöntem belirler ve daha iyi bir eğitimci olur.

GÖRSEL BEYİNLER
İnsanlar % 83 oranında görerek öğrenirler. Bu noktadan hareket ederek, görerek öğrenmenin "en etkili öğrenme biçimi" olduğunu söyleyebiliriz.
Görsel beyinlerin başlıca özellikleri şöyle sıralanabilir:

1. Olayların ve varlıkların görüntüsüne ve görünüş biçimine önem verirler. Ses, koku, tat ve diğer özellikleri daha az önemlidir.
2. Kullandıkları kelimelerin çoğu, görüntü ve şekil ile ilgilidir.
3. Olayları anlatırken gördüklerini ve görsel malzemeleri ön plâna çıkarırlar. Meselâ birini tanıtırken, "uzun boylu, kumral saçlı, kahverengi gözlü, lâcivert takım elbiseli, siyah ayakkabılı gibi gözle görülen yönleri öne çıkarırlar.
4. Hızlı konuşurlar; çünkü hayallerinde görüntüler vardır, onları anlatırlar.
5. Konuşmalarına pek dikkat etmezler, çünkü hafızalarında-ki şekillere yetişmeye çaba sarf ederler.
6. Şemalar, haritalar, grafikler, resim ve tablo larla çalışmaya önem verirler.
7. Kitap okurken, önemli cümlelerin altını renkli kalemle çizerler.
8. Okudukları ve dinledikleri bilgileri grafikleştirmeye ve şemalaştırmaya önem verirler.
9. Sıkça hayallere dalarlar. Bundan dolayı dalgınlık ve dikkatsizlik göze çarpar.
10. Kendilerine okudukları bir kitapla ilgili soru sorulsa sorunun cevabıyla ilgili kitabın sayfalarını hafızalarında canlandırmaya çalışırlar.

Renkli kalem kullanmak, not tutmak, şekil ve grafikler çizmek, görsel malzeme kullanmak, görsel beyinlerin konuları öğrenmesini ve hatırlamasını kolaylaştırır.

İŞİTSEL BEYİNLER
Olayların ve bilginin seslerle ilgili yanını hatırlayan kişilere "işitsel beyinli" diyoruz. Belli başlı özellikleri şöyle sıralanabilir:

1. Okuyarak değil, dinleyerek daha iyi öğrenirler.
2. Metni okumak zorunda kaldıklarında yüksek sesle okurlar.
3. Kendilerine bir şey anlatıldığında kendi cümleleriyle tekrarlarlar.
4. Sesli düşünürler, düşüncelerini seslendirerek duymak isterler.
5. Konuşmaktan zevk alırlar, şiir gibi konuşurlar.
6. Sözlerinin kesilmesinden hoşlanmazlar.
7. İnsanları tarif ederken "kalın sesli, iyi konuşan, ince sesli, yavaş konuşan" şeklinde, sesine göre tarif ederler.
8. Konuşmaları dikkatle dinlerler, söylenenleri yıllar sonra kolayca hatırlarlar.
9. Gürültüden çabuk etkilenirler. Gürültülü ortamda ders çalışamazlar. Zihin dağıtıcı sesler, konsantrasyonlarını bozar.
10. Kendilerine soru yöneltildiğinde sesli düşünürler ve konuşarak konuları hatırlamaya çalışırlar.

İşitsel zihne sahip öğrenciler, dersi en iyi, öğretmeni dinleyerek öğrenirler.

DUYGUSAL VE DOKUNSAL BEYİNLER
Varlıkları dokunarak daha iyi algılayan ve çevrelerini hisleriyle daha iyi öğrenenlere "dokunsal beyinli insanlar" diyoruz. Yaşanan olaylar, onların his dünyasında önemli ölçüde yer tutar. Dokunsal zihinlilerin belli başlı özellikleri şöyle sıralanabilir:
1. İnsanlarla iletişim kurarken dokunma duyularını kullanırlar, konuşmaktan hoşlanmazlar.
2. Eşyayı dokunarak tanımaya çalışırlar. Bir şeye dokunmadan, onun hakkında karar vermek istemezler.
3. Okumaya başlamadan önce kitaba dokunarak onu tanımaya çalışırlar. Kitap okurken parmaklarıyla satırları takip ederler.
4. Öğrenme esnasında dokunma duygularını aktif bir şekilde kullanırlar.
5. Oturdukları sandalyenin sertliği, masanın yüksekliği ve okudukları kitabın ağırlığı, onlar için önemlidir, dikkatlerini çeker.
6. Sesli ve hareketli bir ortamda ders çalışırlar. Kitap okurken ellerini bir yere sürer, ayaklarını sallarlar. Kalemi parmakları arasında çevirirler.
7. Not tutarak daha kolay öğrenirler. Not tutarken kalemin sertliğini, kalem ucunun kâğıda temasını hissederler. Bu his, onlarda birtakım duyguların oluşmasını sağlar.

Dokunsal öğrenciler not tutarak daha iyi öğrenirler.(* )

Bu genel özelliklerin yanı sıra bazen çocuklarda hem görsel hem işitsel hem de dokunsal özellikler bir arada bulunabilmektedir. Ancak bu hislerden biri ağır basabiliyor... Anne baba ve öğretmenin çocukları bu yönleriyle iyi analiz etmesi, ders anlatırken çocukların verimli öğrenme biçimlerini dikkate alması gerekir. Çocukların bu özellikleri tanındığı takdirde, onlara bilgiyi daha uygun yöntemlerle anlatmak ve aktarmak mümkündür. Aksi hâlde metot yanlışları uygulanır ve çocukların neden başarılı olamadıkları bir türlü anlaşılamaz.
Öğrenciler iyi gözlemlenerek mülakat ve testlerle analiz edilmeli ve baskın özellikleriyle tanınmalı, onların özelliklerine uygun öğretim metotları bulunmalıdır.

1. Görsel öğrenci, daha çok, görerek öğrenir. Düzenli ve planlıdır.
2. İşitsel öğrenci, dersi en iyi, öğretmenden ve derste öğrenir. Konuşmak ve arkadaşından dinlemek de onun için bir öğrenme biçimidir.
3. Dokunsal öğrenci, her şeye dokunmak, yoklamak, denemek ister.
4. Kinestetik öğrenci, çoğu zaman yerinde duramaz. O gezip dolaşmak, hareket etmek ister. Daha çok, gezerek, yaparak, araştırarak öğrenir.

Dipnot: * Öğrenmeyi Öğrenmek, Âdem Durmuş

(alıntıdır)


Kısaca;
Her insanın kabiliyeti olan alanlar vardır ve kabiliyeti doğrultusunda kendini eğitirse daha başarılı olabilir.
Tabi bu yeterince ilgi ve alaka ile kabiliyetinin az olduğu bir alanda kendini geliştirmeyeceği anlamına gelmez.
Bu uğurda gelişiminize yeterince önem verirseniz gün geçtikçe daha iyi işler çıkarırsınız.
Görsel zekanız daha gelişmiş ise daha hızlı yol alırsınız.

Saygılar
 
Son düzenleme:

TC3D Graphic Design

Kreatif Stratejist
👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
23 Kas 2008
Mesajlar
5,277
Tepkime puanı
208
Konum
https://t.me/pump_upp
Web sitesi
t.me
Bu mesele Eğitim Bilimlerinde sıkça üzerinde duran bir konudur. Çocuk gelişimi sürecinde eğiticilerin ve velilerin çocukları iyi analiz edip, o doğrultuda eğitim metotlarını geliştirmeleri önerilir.


Şöyle ki;

İnsanların anlama, düşünme ve öğrenme yöntemlerinde farklılıklar vardır. Herkesin öğrenme biçimi aynı değildir. Kimi insan görerek daha iyi öğrenir, kimi seslerden etkilenir, kimi de duygusaldır ve öğrenmede dokunma, onun için daha önemlidir. Kimi insan kokulara karşı daha hassastır, kimisi tat alarak daha iyi öğrenir.

Her insanda bu öğrenme yöntemleri olmakla birlikte, bazılarında bir yöntem, baskın unsur olarak göze çarpar.
Görüntülerle daha iyi öğrenen beyinlere görsel, seslerle daha iyi öğrenen beyinlere işitsel, dokunma yoluyla daha iyi öğrenenlere de duygusal ve dokunsal beyin diyoruz.

Öğretmenin çocukların hangi tür öğrenmeye yatkın olduğunu bilmesi, ders anlatmada metot belirlemesini ve dersi daha iyi öğretmesini kolaylaştırır.
Kendi öğrenme yöntemini bilen öğrenci de ders çalışırken kendine uygun yöntem ve teknikleri kullanır.
Aynı şekilde çocuğuna bir şeyler anlatan anne baba da çocuğun öğrenme biçimini fark ederse ona göre yöntem belirler ve daha iyi bir eğitimci olur.

GÖRSEL BEYİNLER
İnsanlar % 83 oranında görerek öğrenirler. Bu noktadan hareket ederek, görerek öğrenmenin "en etkili öğrenme biçimi" olduğunu söyleyebiliriz.
Görsel beyinlerin başlıca özellikleri şöyle sıralanabilir:

1. Olayların ve varlıkların görüntüsüne ve görünüş biçimine önem verirler. Ses, koku, tat ve diğer özellikleri daha az önemlidir.
2. Kullandıkları kelimelerin çoğu, görüntü ve şekil ile ilgilidir.
3. Olayları anlatırken gördüklerini ve görsel malzemeleri ön plâna çıkarırlar. Meselâ birini tanıtırken, "uzun boylu, kumral saçlı, kahverengi gözlü, lâcivert takım elbiseli, siyah ayakkabılı gibi gözle görülen yönleri öne çıkarırlar.
4. Hızlı konuşurlar; çünkü hayallerinde görüntüler vardır, onları anlatırlar.
5. Konuşmalarına pek dikkat etmezler, çünkü hafızalarında-ki şekillere yetişmeye çaba sarf ederler.
6. Şemalar, haritalar, grafikler, resim ve tablo larla çalışmaya önem verirler.
7. Kitap okurken, önemli cümlelerin altını renkli kalemle çizerler.
8. Okudukları ve dinledikleri bilgileri grafikleştirmeye ve şemalaştırmaya önem verirler.
9. Sıkça hayallere dalarlar. Bundan dolayı dalgınlık ve dikkatsizlik göze çarpar.
10. Kendilerine okudukları bir kitapla ilgili soru sorulsa sorunun cevabıyla ilgili kitabın sayfalarını hafızalarında canlandırmaya çalışırlar.

Renkli kalem kullanmak, not tutmak, şekil ve grafikler çizmek, görsel malzeme kullanmak, görsel beyinlerin konuları öğrenmesini ve hatırlamasını kolaylaştırır.

İŞİTSEL BEYİNLER
Olayların ve bilginin seslerle ilgili yanını hatırlayan kişilere "işitsel beyinli" diyoruz. Belli başlı özellikleri şöyle sıralanabilir:

1. Okuyarak değil, dinleyerek daha iyi öğrenirler.
2. Metni okumak zorunda kaldıklarında yüksek sesle okurlar.
3. Kendilerine bir şey anlatıldığında kendi cümleleriyle tekrarlarlar.
4. Sesli düşünürler, düşüncelerini seslendirerek duymak isterler.
5. Konuşmaktan zevk alırlar, şiir gibi konuşurlar.
6. Sözlerinin kesilmesinden hoşlanmazlar.
7. İnsanları tarif ederken "kalın sesli, iyi konuşan, ince sesli, yavaş konuşan" şeklinde, sesine göre tarif ederler.
8. Konuşmaları dikkatle dinlerler, söylenenleri yıllar sonra kolayca hatırlarlar.
9. Gürültüden çabuk etkilenirler. Gürültülü ortamda ders çalışamazlar. Zihin dağıtıcı sesler, konsantrasyonlarını bozar.
10. Kendilerine soru yöneltildiğinde sesli düşünürler ve konuşarak konuları hatırlamaya çalışırlar.

İşitsel zihne sahip öğrenciler, dersi en iyi, öğretmeni dinleyerek öğrenirler.

DUYGUSAL VE DOKUNSAL BEYİNLER
Varlıkları dokunarak daha iyi algılayan ve çevrelerini hisleriyle daha iyi öğrenenlere "dokunsal beyinli insanlar" diyoruz. Yaşanan olaylar, onların his dünyasında önemli ölçüde yer tutar. Dokunsal zihinlilerin belli başlı özellikleri şöyle sıralanabilir:
1. İnsanlarla iletişim kurarken dokunma duyularını kullanırlar, konuşmaktan hoşlanmazlar.
2. Eşyayı dokunarak tanımaya çalışırlar. Bir şeye dokunmadan, onun hakkında karar vermek istemezler.
3. Okumaya başlamadan önce kitaba dokunarak onu tanımaya çalışırlar. Kitap okurken parmaklarıyla satırları takip ederler.
4. Öğrenme esnasında dokunma duygularını aktif bir şekilde kullanırlar.
5. Oturdukları sandalyenin sertliği, masanın yüksekliği ve okudukları kitabın ağırlığı, onlar için önemlidir, dikkatlerini çeker.
6. Sesli ve hareketli bir ortamda ders çalışırlar. Kitap okurken ellerini bir yere sürer, ayaklarını sallarlar. Kalemi parmakları arasında çevirirler.
7. Not tutarak daha kolay öğrenirler. Not tutarken kalemin sertliğini, kalem ucunun kâğıda temasını hissederler. Bu his, onlarda birtakım duyguların oluşmasını sağlar.

Dokunsal öğrenciler not tutarak daha iyi öğrenirler.(* )

Bu genel özelliklerin yanı sıra bazen çocuklarda hem görsel hem işitsel hem de dokunsal özellikler bir arada bulunabilmektedir. Ancak bu hislerden biri ağır basabiliyor... Anne baba ve öğretmenin çocukları bu yönleriyle iyi analiz etmesi, ders anlatırken çocukların verimli öğrenme biçimlerini dikkate alması gerekir. Çocukların bu özellikleri tanındığı takdirde, onlara bilgiyi daha uygun yöntemlerle anlatmak ve aktarmak mümkündür. Aksi hâlde metot yanlışları uygulanır ve çocukların neden başarılı olamadıkları bir türlü anlaşılamaz.
Öğrenciler iyi gözlemlenerek mülakat ve testlerle analiz edilmeli ve baskın özellikleriyle tanınmalı, onların özelliklerine uygun öğretim metotları bulunmalıdır.

1. Görsel öğrenci, daha çok, görerek öğrenir. Düzenli ve planlıdır.
2. İşitsel öğrenci, dersi en iyi, öğretmenden ve derste öğrenir. Konuşmak ve arkadaşından dinlemek de onun için bir öğrenme biçimidir.
3. Dokunsal öğrenci, her şeye dokunmak, yoklamak, denemek ister.
4. Kinestetik öğrenci, çoğu zaman yerinde duramaz. O gezip dolaşmak, hareket etmek ister. Daha çok, gezerek, yaparak, araştırarak öğrenir.

Dipnot: * Öğrenmeyi Öğrenmek, Âdem Durmuş

(alıntıdır)


Kısaca;
Her insanın kabiliyeti olan alanlar vardır ve kabiliyeti doğrultusunda kendini eğitirse daha başarılı olabilir.
Tabi bu yeterince ilgi ve alaka ile kabiliyetinin az olduğu bir alanda kendini geliştirmeyeceği anlamına gelmez.
Bu uğurda gelişiminize yeterince önem verirseniz gün geçtikçe daha iyi işler çıkarırsınız.
Görsel zekanız daha gelişmiş ise daha hızlı yol alırsınız.

Saygılar


Çok iyi bir alıntıymış Teşekkür ederim...
 

fbigen

🌱Yeni Üye🌱
Katılım
11 Tem 2011
Mesajlar
24
Tepkime puanı
1
:D mutlu oldum tüm yazılanları okuduktan sonra:D:D çok teşekkür ederim kendimi geliştirmek adına daha fazla çabalayacağım bundan sonra:D
 
Üst