Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

Biraz bilgiye ihtiyacım var

MarloMatruh

🌱Yeni Üye🌱
Katılım
6 May 2011
Mesajlar
7
Tepkime puanı
0
Selam. Bu yıl grafik tasarım bölümüne girmeyi düşünüyorum. Kayseri de ikamet etmekteyim. Erciyes üniversitesi grafik tasarım bölümüne girsem bitirdiğimde rahat iş bulabilir miyim erciyes üniversitesi nin bu konuda prestiji ne düzeyde diye bilgi almak istedim. bazı arkadaşlarım eskişehir anadolu üniversitesi ni dene diyor. arada çok fark var mı ? bitirdiğimde iki üniversite arası çok fark eder mi ? biraz bilgilendirirseniz sevinirim...
 

ma®tin

Kreatif Stratejist
👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
10 Şub 2010
Mesajlar
5,536
Tepkime puanı
161
Memleketimizin haline bakarak derim ki maalesef üniversite bitirmek hemen işe girmek demek değildir ne üniversiteler bitirip de yıllardır işsiz gezen insanlar var bu da memleketimizde eğitime ne kadar önem verildiğini gösteriyor. İşini sevmen ve de bu iş için çok emek harcaman lazım yoksa şu üniversite bu üniversite ya da bölümleri önemli değil. Şansa ihtiyacınız olacak, başarılar.
 

yazarcizer

🏆Pro Tasarımcı🏆
Katılım
2 Mar 2009
Mesajlar
657
Tepkime puanı
26
Memleketimizin haline bakarak derim ki maalesef üniversite bitirmek hemen işe girmek demek değildir ne üniversiteler bitirip de yıllardır işsiz gezen insanlar var bu da memleketimizde eğitime ne kadar önem verildiğini gösteriyor. İşini sevmen ve de bu iş için çok emek harcaman lazım yoksa şu üniversite bu üniversite ya da bölümleri önemli değil. Şansa ihtiyacınız olacak, başarılar.

Evet, meseleye buradan bakmakta da fayda var:

Gelin, sadece iletişim fakülteleri açısından yaklaşalım olaya...

Bugün Türkiye'de 33 iletişim fakültesi var. Yeni öğrendim; açık öğretimde de yaklaşık 56 bin öğrenci iletişim sektörüne yönelik bölümlerde okuyormuş.

Prof. Dr. Ali Murat Vural bu tabloyu şöyle ortaya koyuyor: "Yaklaşık 62 bin öğrenci, istihdam olanakları son derece kısıtlı bir sektör için, büyük bir yarışın içine girmiş bulunuyor." (Mediacat. Mart 2010)

Bana sorarsanız, medya sektörü için "istihdam olanakları kısıtlı" demek bile pek iyimser bir değerlendirme sayılır. Yine Prof. Vural'a göre iletişim sektörünün talepleriyle mezun gençlerin niteliklerinin çakışması ancak yüzde 5-10 düzeyinde gerçekleşiyor

https://www.sabah.com.tr/Yazarlar/babaoglu/2010/03/19/universite_ne_ise_yarar_simdi_gercekler

Dün bir gazetede "seçeceğiniz üniversitenin iyi akademik kadrosu var mı, ona bakmalısınız" gibi pek havalı laflar eden hocalar gördüm.

Vakıf üniversitelerinin "gel gel" çağrısından başka bir şey değil bu!

Yoksa söyleyin bana...

"İyi bir akademik kadro"nun ne anlama geldiğini bu ülkede kaç aile, kaç çocuk biliyor?

Çocuklar ancak girdikleri üniversitede derslerin "yüksek lise" seviyesinde sürdüğünü görünce kavrıyorlar acı gerçeği...

https://www.sabah.com.tr/Yazarlar/babaoglu/2010/07/23/universite_yalanlari

Birkaç yıl içinde on binlerce (bir hesaba göre 60 bin) iletişim mezunu bu alanda iş arayacak!
Oysa bu sektör çalışanlarını ille de iletişim mezunlarından seçmek zorunda değil!
Hepsini bırakın...

Mesleğe yıllarını vermiş tecrübeli iletişimcilerin yıllar boyu işsiz dolaştıkları gerçeğini görmezden gelebilir miyiz?

https://www.sabah.com.tr/Yazarlar/babaoglu/2011/02/17/egitim_gunahlarimiz_universiteler_ogretmenler

İyi eğitim için dört şey gerekli:
• Öğrenmek isteyen, iyi öğrenciler
• Öğretmek isteyen iyi öğretmenler
• Öğrencilerin öğrenmesini isteyen, iyi okullar.
• Okulların iyi eğitim vermesini isteyen yöneticiler.

Bunlar zaten olması gereken şeyler diyeceksiniz. Doğru; olması gereken ama her zaman olmayan şeyler.
Bazılarının öncelikleri, bu saydıklarımızdan farklı olabilir: Belki de bazı öğrenciler, okula yalnızca diploma almak için geliyorlardır. Bazı öğretmenler, öncelikle kariyerlerinde ilerlemek, bazı okullar, para kazanmak, bazı yöneticiler ise öğrencileri ve öğretmenleri özel okullara ve dersanelere iteleyip, eğitim yükünü devletin sırtından atmak istiyor olabilir. Diğer bazı okullar ise, öğretim kadrolarında tasarımcı olmadığı halde, resim ya da bilgisayar eğitimi verdikleri bölümlerin adını ‘grafik bölümü’ olarak değiştirip, hem öğrencilerini, hem onların başvurduğu işyeri yöneticilerini hem de kendilerini kandırıyor olabilir. Bilerek ya da bilmeyerek (bazen yalnızca öğrencileri mezun olduktan sonra iş bulabilsinler diye) ülkemizin geleceği için hayati önemi olan tasarım mesleğini yozlaştırabilir, tanınmaz hale getirebilirler.

Bu ihtimallerin hiçbirinin bizim ülkemizde geçerli olmadığını, herkesin önceliğinin eğitim olduğunu kabul ederek, hayalimdeki tasarım eğitimini şöyle tarif edebilirim:

• Okulların akademisyenlere sunduğu maddi ve manevi olanaklar o kadar iyi ki, tasarım okullarını bitiren en iyi öğrenciler, okulda kariyer yapmak için yarışıyor. Okullar da onların en iyilerini öğretmen adayları olarak işe alıyor.

• Öğretmenler, becerikli ve çalışkan bir idari kadro tarafından destekleniyor; tüm zamanlarını mesleklerini geliştirmeye ve eğitime harcıyorlar.

• Piyasanın eksikleri ve ihtiyaçları (bugünkü değil, kendilerinin de henüz farkında olmadıkları, yarınki ihtiyaçları) sürekli izleniyor. Yeni açılan tasarım alanları eğitim programına dahil ediliyor.

• İyi tasarımlar izleyerek büyümüş, okuma ve araştırmayı hayatlarının parçası haline getirmiş, mutlaka tasarım öğrenmek isteyen, yetenekli öğrenciler bir araya toplanmış.

• Dersler tam saatinde, sınıfın tam mevcuduyla başlıyor ve bitiyor. Devamsızlık yok.

• Tüm öğrenciler, ilk iki yarıyılda bilgisayar programlarını öğreniyor. Sınıflarda öğrenci sayısı kadar bilgisayar var. Herkes akşama kadar sınıfta çalışıyor; çıktılarını sınıftaki yazıcıdan alıyor. Hocalarından gün içinde defalarca eleştiri alıp, projeyi çok kısa bir süre içinde, sınıfta bitirebiliyorlar.

• Dünyada yayımlanan önemli tasarım dergileri ve kitapları okul kütüphanesinde bulunabiliyor.

• Okulda herkes tasarım hakkında okuyor ve tartışıyor; pek çoğu da yazıyor.

https://www.bakdergisi.com/interviews/9/ilhan-bilge
 
Son düzenleme:
Üst