:::AmbrosiA:::
♾️Grafik Gurusu♾️
- Katılım
- 4 Nis 2008
- Mesajlar
- 1,868
- Tepkime puanı
- 27
- Yaş
- 48
(forumda bulamadım... daha önce yayınlandıysa şimdiden özür diliyorum)
Biz çocukken, tepesinde bir dantela örtüyle baş köşede duran yeşil ışıklı ahşap radyomuzdan, hüzzam makamında ayrılık şarkıları yayılırdı salona:
Ayrılık, ümitlerin ötesinde bir şehirdi o zamanlar;
...ne bir kuş, ne bir haber, ne de bir selam gelirdi.
Yaman kelimeydi ayrılık; benzetmek azdı ölüme...
Ve her kim uğrarsa bu zulme, gündüzü olurdu gece...
Selahaddin Pınar'ın tamburu Ayrılık yarı ölmekmiş/ o bir alevden gömlekmiş diye inler ve sorardı:
Ey sevgili sen nerdesin/ nerdesin ey sevgili?
Çerağ nedir bilmezdik; ama Sevim Tanürek, Alev alev çerağız biz/ Ayrılsak da beraberiz deyince bir yangın fitili tutuşurdu yüreğimizde...
Sonra Zeki Müren çağlardı, tane tane söyleyerek:
Aynı bedende can gibiyiz/ cana can veren kan gibiyiz/
Yanıp da bitmez kül gibiyiz/ biz ayrılamayız/
Eller ayırsa bile/ yollar ayırsa bile/ biz ayrılamayız.
* * *
Büyüdük; o çerağ da içimizde büyüdü alev alev...
Sevdalandık... ayrıldık... yandık.
Ayrılıkla ölümü, biz de Abdürrahim Karakoç'un Mihribanıyla kıyasladık:
Ayrılıktan zor belleme ölümü/ Görmeyince sezilmiyor Mihriban...
Timur Selçuk, Ayrılanlar için değil, bizim için çalıyordu:
Ne kadar acı olsa / ne kadar güç olsa/ Her şeyi, evet her şeyi unutmalıydık.
Kalırsa içimizde bir derin sızı kalırdı.
* * *
Derken vuslat kolaylaştıkça; basitleşti ayrılmalar da...
Kocamaya bir yastık yetmez oldu.
Sönenin son ateşiyle yakılan sigaralar gibi; ayrı düşülen yavuklunun hasreti, yeni bir aşkın kollarında giderildi.
Ve günün birinde Ajda Pekkan, başı yukarda meydan okuyarak hayata, ayrılıkların üzerindeki o kırık yeniklik duygusunu silip attı:
Arkanı dön ve çık istenmiyorsun artık diye kovaladı eski sevgiliyi:
Bir zamanlar sen de bana acımadın/ yalnız kaldım/ Yıkılmadım ayaktayım.
* * *
Herkes bu çıkışı bekliyordu sanki...
Ümitlerin ötesindeki o şehir bir anda tarumar oldu.
Bir baktık ki 20. yüzyılla birlikte, ayrılan yollarda söylenen şarkılar da değişmiş, herkese bir güven gelmiş.
Aşk dediğin geliyor, geçiyor diyen Hande Yener, ayrılığın onuncu gününde eski sevgilisine Yalnız değilim, sıkılmıyorum mesajı göndermiş.
Nazan Öncel, bir vedalaşmayı Jetonu mu yoktu, aramadı gitti/velhasıl bitti diye özetlemiş.
Sonra jeton da tarih oldu.
Ayrılık acısının ilacı bulundu.
Demet Akalın bir yıl önce seve seve ayrıldığı sevgilisiyle İsim neydi çıkaramadım/ adın neydi hatırlamadım? diye kafa buldu.
Şimdilerde dillerde gezen bir yaz şarkısında ayrılıklara iyi gelecek formülü açıklıyor:
Hemen yeni bir aşk bulunur, yerin çabuk doldurulur/ Sevgilimi koluma takarım/ Bebekte üç beş tur atarım/ Olmadı bi de sinema yaparım/ gördüğün gibi çok unutkanım.
* * *
Dedim ya, ayrılığın eski tadı yok.
Şarkılardan belli...
Can DÜNDAR
Biz çocukken, tepesinde bir dantela örtüyle baş köşede duran yeşil ışıklı ahşap radyomuzdan, hüzzam makamında ayrılık şarkıları yayılırdı salona:
Ayrılık, ümitlerin ötesinde bir şehirdi o zamanlar;
...ne bir kuş, ne bir haber, ne de bir selam gelirdi.
Yaman kelimeydi ayrılık; benzetmek azdı ölüme...
Ve her kim uğrarsa bu zulme, gündüzü olurdu gece...
Selahaddin Pınar'ın tamburu Ayrılık yarı ölmekmiş/ o bir alevden gömlekmiş diye inler ve sorardı:
Ey sevgili sen nerdesin/ nerdesin ey sevgili?
Çerağ nedir bilmezdik; ama Sevim Tanürek, Alev alev çerağız biz/ Ayrılsak da beraberiz deyince bir yangın fitili tutuşurdu yüreğimizde...
Sonra Zeki Müren çağlardı, tane tane söyleyerek:
Aynı bedende can gibiyiz/ cana can veren kan gibiyiz/
Yanıp da bitmez kül gibiyiz/ biz ayrılamayız/
Eller ayırsa bile/ yollar ayırsa bile/ biz ayrılamayız.
* * *
Büyüdük; o çerağ da içimizde büyüdü alev alev...
Sevdalandık... ayrıldık... yandık.
Ayrılıkla ölümü, biz de Abdürrahim Karakoç'un Mihribanıyla kıyasladık:
Ayrılıktan zor belleme ölümü/ Görmeyince sezilmiyor Mihriban...
Timur Selçuk, Ayrılanlar için değil, bizim için çalıyordu:
Ne kadar acı olsa / ne kadar güç olsa/ Her şeyi, evet her şeyi unutmalıydık.
Kalırsa içimizde bir derin sızı kalırdı.
* * *
Derken vuslat kolaylaştıkça; basitleşti ayrılmalar da...
Kocamaya bir yastık yetmez oldu.
Sönenin son ateşiyle yakılan sigaralar gibi; ayrı düşülen yavuklunun hasreti, yeni bir aşkın kollarında giderildi.
Ve günün birinde Ajda Pekkan, başı yukarda meydan okuyarak hayata, ayrılıkların üzerindeki o kırık yeniklik duygusunu silip attı:
Arkanı dön ve çık istenmiyorsun artık diye kovaladı eski sevgiliyi:
Bir zamanlar sen de bana acımadın/ yalnız kaldım/ Yıkılmadım ayaktayım.
* * *
Herkes bu çıkışı bekliyordu sanki...
Ümitlerin ötesindeki o şehir bir anda tarumar oldu.
Bir baktık ki 20. yüzyılla birlikte, ayrılan yollarda söylenen şarkılar da değişmiş, herkese bir güven gelmiş.
Aşk dediğin geliyor, geçiyor diyen Hande Yener, ayrılığın onuncu gününde eski sevgilisine Yalnız değilim, sıkılmıyorum mesajı göndermiş.
Nazan Öncel, bir vedalaşmayı Jetonu mu yoktu, aramadı gitti/velhasıl bitti diye özetlemiş.
Sonra jeton da tarih oldu.
Ayrılık acısının ilacı bulundu.
Demet Akalın bir yıl önce seve seve ayrıldığı sevgilisiyle İsim neydi çıkaramadım/ adın neydi hatırlamadım? diye kafa buldu.
Şimdilerde dillerde gezen bir yaz şarkısında ayrılıklara iyi gelecek formülü açıklıyor:
Hemen yeni bir aşk bulunur, yerin çabuk doldurulur/ Sevgilimi koluma takarım/ Bebekte üç beş tur atarım/ Olmadı bi de sinema yaparım/ gördüğün gibi çok unutkanım.
* * *
Dedim ya, ayrılığın eski tadı yok.
Şarkılardan belli...
Can DÜNDAR