a.g.s.l
👑Efsanevi Grafiker👑
- Katılım
- 1 Eki 2008
- Mesajlar
- 2,444
- Tepkime puanı
- 134
dünya edebiyatı yazarları
Dünya Edebiyatı şair ve yazarları
Yasunari Kavabata ( d. 14 Haziran 1899 ö. 16 Nisan 1972) önemli
Japon romancılarından. Onun duygu yüklü düz yazı tarzı Japonya'ya ilk Nobel Edebiyat ödülünü getirmişti.
Önemli eserlerinden bazıları İzu Dansözü (1926) ve Kardan Ülke (1934)'dir.
Hayatı
Kavabata Osaka'da doğdu ve iki yaşında yetim kaldığından büyükbaba ve büyükannesi yanında yaşadı. Teyzesi tarafından büyütülen bir kızkardeşi vardı. Kavabata'nın büyükannesi, o yedi yaşındayken öldü ve büyükbabası da, o onbeş yaşındayken hayata gözlerini yumdu. Ebeveynlerinin ölümünden beri sadece bir kez kızkardeşini gördü. Tüm akrabalarını yitirdikten sonra annesinin ailesi yanına taşındı. Onsekiz yaşından önce Tokyo'ya gitti ve Tokyo İmparatorluk Üniversitesi yönetimi altındaki liseye kaydını yaptırdı. 1920'de liseyi bitirip Tokyo İmparatorluk Üniversitesinde okumaya başladı.
Gazeteci olarak çalışmaya başladığında yazmaya da devam ediyordu. II. Dünya Savaşı'nın ateşli askeri ortamına katılmayı reddetti. Savaş ortamının etkileri yazılarında görülmektedir.
Kavabata 1972'de gazla intihar etti. İntiharıyla ilgili pek çok gerekçe öne sürülmüştür. Bunlar arasında zayıf sağlığı, gayri meşru bir aşk hikayesi veya arkadaşı Yukio Mişima'nın intiharının üzerindeki etkisi gibi pek çok teori bulunmaktadır. Mişima'dan farklı olarak Kavabata ardında not bırakmadığı için intiharının tam nedeni gizli kalmaya devam etti.
Yapıtlarından Bazıları
The Dancing Girl of Izu (Izu no Odoriko 1926, İngilizce tercümeler 1997)
Snow Country (Yukiguni, 1935-1937, 1947)
The Master of Go (Meijin, 1951-4; İngilizce tercümesi 1972)
Thousand Cranes (Senbazuru, 1949-52)
The Sound of the Mountain ( Yama no Oto, 1949-54)
The Lake (novel)|The Lake Mizuumi, 1954)
The House of Sleeping Beauties (1961)
The Old Capital (Koto, 1962; English translation 1987, 2006)
Palm-of-the-Hand Stories
Beauty and Sadness (novel)|Beauty and Sadness ( Utsukushisa to Kanashimi to, 1964)
Türkçede Yasunari Kavabata
Bin Beyaz Turna
Go Ustası
Kiyoto
Kiraz Çiçekleri
.....

WALTER SCOTT
Walter Scott, 15 Ağustos 1771de İskoçyanın Edinburgh kentinde doğdu ve hukuk tahsilini bitirene dek bu kentte yaşadı. Edinburgh barosuna kabul edilmesine rağmen, onun merakı folklor ve halk şarkıları üzerineydi. 1803deki ilk çalışması İskoç halk şarkılarını konu edinen üç ciltlik bir incelemeydi. Kendisi de 1805den sonra İskoç folklorüne ve efsanelerine dayanan romantik şiirler yazdı. Ancak o yıllar İngilteresinde romantik şiire damgasını vuran iki ateşli şair; Lord Byron ve Percy Shelley vardı. Scottun bu alanda onlarla boy ölçüşmesi mümkün değildi. Folklor ve efsaneleri romana taşıdı Scott. 1814 yılında Waverly adlı romanını yayınladı. Fakat bu yıllarda, roman, edebiyatın düşük bir türü olarak değerlendirildiğinden, 1827ye kadar üstlenmedi yazdıklarını.
Saray tarafından baron unvanına layık görülen ve adı Sir eki ile birlikte anılan Walter Scottun ilk romanları, Waverly dönemi romanları olarak bilinir. Kitaplarının halk tarafından sevildiğini ve çok sayıda okuyucuya ulaştığını sağlığınsa gören yazarlardandır Scott. Ne var ki, maddi durumu, yanlış yatırımları nedeniyle hep kötü olmuş, hayatının büyük bir bölümünü borçlarını ödemekle geçirmiştir.
Hepsi de İskoç tarihindeki olaylardan esinlenerek yazılan Waverly romanlarından, 1820 tarihli Kara Şövalye ile İngiltere tarihine geçer ve ilk dönemini noktalar. 1823de yazdığı Quentin Durwardın konusu ise Fransız Devrimine aittir. Sıkışan maddi durumunu düzeltmek için 1826dan sonra -aceleyle- yazdığı romanları edebi açıdan başarılı olmamakla birlikte, Walter Scott adı, onların da geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmasına yetmiş, yazar borç yükünden kurtulmuş ama sağlığını yitirmiştir. Tedavi için gittiği İtalyada da derdine derman bulamayan Sir Walter Scottun ölüm tarihi, 21 Eylül 1832dir
.....

William Somerset Maugham
(1897-1965) İrlanda asıllı bir İngiliz vatandaşı olarak, babasının görev nedeniyle bulunduğu Pariste doğdu. On yaşında öksüz kalınca yaşamını İngilterede amcalarından birinin gözetiminde sürdürdü. Londranın ünlü St Thomas Hastanesinin tıp okulundan mezun oldu. Aynı hastanede stajyer doktor olarak görev yaparken Lambeth semtinin varoşlarından gelen hastaların tedavilerini yansıttığı, 1897de yayımlanan ilk romanı Liza of Lambethin getirdiği başarı tıp mesleğini sonlandırıp yaşamını yazar olarak sürdürmeye yöneltti onu. Bu ilk başarısını izleyen on yıl boyunca yazdığı roman, oyun ve öyküler dikkat çekmedi. 1915de yayımlanan Of Human Bondage isimli romanı romancı kişiliğini pekiştirdi. 1917 yılında birçok kez tekrarlayacağı Pasifik ve Uzak Doğu yolculuklarının ilkine çıktı. Bağımlısı olduğu bu yolculuklar başta, kendisi gibi büyülü diyarların sevdalısı olan Fransız ressam Paul Gauginin yaşamından esinlendiği The Moon and Sixpence isimli romanı olmak üzere çok sayıda öykünün dokusunu oluşturdu. Bu öykülerinde sömürgelerde görev yapan Avrupalı memurların, keyfince yolculuk yapan serseri gezginlerin ve denizcilerin bu uzak diyarlardaki yalnızlıkları, yerlilerle olan dramatik ilişkileri ve bulundukları ekzotik yerlerle sıla özlemi arasında asılı kalan psikolojik durumlarını işledi. Birinci Dünya Savaşı sırasında Avrupada İngiliz Hükümetinin emrinde gizli ajan olarak görev yaptı. Bu döneme ait gözlem ve deneyimlerine dayalı olarak yazdığı casusluk öykülerini Ashenden isimli öykü kitabında topladı. Arkadaşı olan yazar Ian Fleming James Bond serüvenlerini yazarken anılan kitaptan etkilendiği belirtmişti.
Maugham 1927 yılında Fransız Rivierasına yerleşti. Cap Ferat kasabasında satın aldığı Villa Mauresque isimli konutunda keyfince yaşayarak, zamanın seçkinlerine partiler vererek, yazarak ve yolculuklara çıkarak geçirdi günlerini. İkinci Dünya Savaşı yıllarını Amerikada geçirdi. Hollywoodda tanınan bir kişi oldu. Ünlü uzun öyküsü Rain (Yağmur) üç kez filme çekildi. Öykünün kadın kahramanı Miss Sadie Thompson üç ünlü Hollywood yıldızının kişiliğinde beyaz perdeye yansıdı, sırayla, Gloria Swanson, Joan Crawford ve Rita Hayworth. Yazar savaştan sonra Fransadaki villasına döndü ve 91 yaşında ölümüne dek burada yaşadı, yolculuklarını sürdürerek.
Eleştirmenler Maughamın ürün verdiği yazın türlerinden roman, oyun ve kısa öyküden hangisinin öne çıktığı konusunda kararsız kalmaktadır. Bugün rahatlıkla modern klasikler arasına koyabileceğimiz yazarımız yazın yaşamı boyunca 20 roman, 24 oyun, 13 kısa öykü seçkisi, 4 yolculuk anıları ve 11 deneme-anı kitabı yayımlamıştır. Oyunları günümüzde pek sahnelenmemekle birlikte zamanında, örneğin 1908de Londrada aynı tiyatro sezonunda dört oyununun sahnelendiği bilinmektedir. İlgi çeken romanları arasında yukarıda değindiklerimize ek olarak Cakes and Ale, Razors Edge ve Painted Veil sayılabilir. Son ikisi aynı isimlerle beyaz perdeyi yansıtılmıştır.

WİLLİAM SHEAKSPEARE
23 Nisan 1564te Stratford-Upon-Avonda doğan Shakespearein yaşamı hakkında bildiklerimiz kilise, mahkeme ve tapu kayıtları gibi resmi belgelerle çağdaşlarının onun kişiliği ve eserleri hakkında yazdıklarına dayanır. Hali vakti yerinde bir esnaf olan, aynı zamanda yerel yönetimde sulh hakimliği ve belediye başkanlığı gibi önemli görevler üstlenen John Shakespearein üçüncü çocuğu ve en büyük oğludur. Babasının maddi durumu daha sonraki yıllarda bozulsa da Shakespearein diğer eşraf çocukları gibi ilkokuldan sonra eğitim dili Latince olan Kings New School adlı ortaöğretim okuluna devam ettiğine ve burada Roma edebiyatının klasikleriyle tanıştığına kesin gözle bakabiliriz. Üniversiteye gitmeyen Shakespearein Latincesinin düzeyini tam olarak bilemediğimizden kaynak olarak kullandığı bazı eserleri asıllarından mı, yoksa çevirilerinden mi okuduğu hakkında bir şey söyleyemiyoruz.
1582de on sekiz yaşındayken kendisinden sekiz yaş büyük Anne Hathaway ile evlenen Shakespearein bu evlilikten beş çocuğu olmuş bu 5 cocuktan ıkızlerde var arada kızın adı judıth erkek hammlet. ancak oğlu Hammleti 1596da kaybetmiştir. 1585 yılı ile 1590ların başı arasındaki yaşamı hakkında elimizde güvenilir bilgi yok. Ancak Shakespearein bu yıllar içinde Londraya gelip aktör ve oyun yazarı olarak tiyatroculuk mesleğine başladığını ve kısa zamanda ün kazandığını biliyoruz. Londrada yaşadığı yıllarda Stratford ve ailesiyle ilişkisini düzenli olarak sürdüren Shakespearein profesyonel yaşamı çok yoğun geçmiş. Soneleri (Sonnets), konularını klasik mitolojiden alan iki uzun öyküsel şiiri (Venus and Adonis ve The Rape of Lucrece) ve oyunlarıyla tanınan Shakespeare yazarlık ve aktörlüğün yanı sıra çalıştığı tiyatro kumpanyasının altı ortağından biriydi. Eline geçen paranın önemli bir kısmıyla emlak satın almış ve bu yatırımlar sayesinde 1610da Stratforda oldukça varlıklı bir kişi olarak dönmüştür.
İşleriyle ilgili olarak ara sıra Londraya gitse de yaşamının son dönemini Stratfordda geçiren Shakespeare 23 Nisan 1616da ölmüştür.
William Shakespeare'in yaşamı Önder Paker tarafından 'Şu Bizim Will' adıyla oyunlaştırıldı. 2007 Mayısında Beykent Üniversitesi Oyunculuk Bölümü öğrencilerinin oynadığı Şu Bizim Will, Shakespeare'in yaşamına ilginç bir bakış açısıyla yaklaşmaktadır. 1590'larda tiyatrosunu yaşatmak için uğraşan, borç batağında kıvranan, büyük veba salgınıyla herşeyini kaybeden ünlü İngiliz yazar Shakespeare'in, Kraliçe I.Elisabeth'in sarayına davet edilmesiyle yaşamının gidişatı değişir.Sarayda oyunlarını oynama imkanı bulan Shakespeare, neden İngiliz kültürünün simgesi olarak kabul edilmeye başlanır? Klasik oyunlar ile yazarların yaşamlarını oyunlaştırmada usta bir yazar ve yönetmen olarak kabul edilen Önder Paker tarafından yazılan ve sahnelenen Şu Bizim Will (William Shakespeare'in Yaşamı)adlı oyun, şairin oyunlarına da ilginç bir dramaturjiyle yaklaşmaktadır.
ESERLERİ;
Komediler :
Size Nasıl Geliyorsa
Bir Yaz Gecesi Rüyası
Onikinci Gece
Venedik Taciri
Trajediler ;
Kral Lear
Romeo ve Juliet
Hamlet
Antonius ve Kleopatra
Othello
....

Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Rus şair, roman, öykü, oyun yazarı ve edebiyat eleştirmeni. 6 Haziran 1799'ta Moskova'da doğdu, 10 Şubat 1837'de bir düelloda Fransız bir göçmen tarafından St. Petersburg (Leningrad)'da öldürüldü. Soylu bir ailenin oğluydu. Fransız Aydınlanma dönemini inceledi, yarattığı yeni edebiyat diliyle çağdaşlarını ve sonraki kuşakları etkiledi: lirik şiirin ve özgürlüğün sesi olarak, Rus edebiyatının ilk önemli kişiliği olarak kabul edilir.
ESERLERİ;
Kafkas Tutsağı (Kavkazski plennik, 1822)
Bahçesaray Çeşmesi (Bahcisarayski fontan, 1824)
Çingeneler (Çigane, 1827)
Kolomna'daki Küçük Ev (Domik v Kolomne, 1830)
Yevgeni Onegin (1833)
Bronz Süvari (Medni vsadnik, 1837)
Yüzbaşının kızı
ŞİİRLERİ;
Gece Sisi Kaplamış Tepelerini Gürcistan'ın
Kleopatra Ve Âşıkları
O'na
Şair

BALZAC
20 Mayıs 1799da Fransa Toursda doğdu. 18 Ağustos 1850de yaşamını yitirdi. Asıl ismi Honore Balssa. Adını Balzac olarak değiştirdi ve soyluluk ifade eden de öntakısını ekledi. Köy kökenli bir ailenin çocuğu. Babası devlet memuru. 6 yıl Vendome'da College des Oratoriens'te öğrenim gördü. Napolyon'un devrilmesinden sonra ailesi Paris'e taşındı. Burada 2 yıl daha okula gitti. 3 yıl bir avukatın yanında çalıştı. Ama küçük yaşlardan beri edebiyata gösterdiği eğilim ağır bastı. Trajedi türünü denediği 1819'da yazılmış "Cromwell" başarı kazanamayınca romana yöneldi. Para kazanmak için tarihsel, mizahi ve gotik romanlar yazdı. Bunları değişik adlarla yazdı. Basımcılık, yayıncılık, hatta dökümcülük yaptı. Başarılı olamayınca tekrar edebiyata döndü. 1829'da yazdığı "Les Chouans" isimli tarihi roman tanınmasını sağladı. Bu eser Türkçe'ye (Köylü İsyanı 1974 ve Şuanlar 1977 olarak çevrildi.) 1824-1834 arasında yayıncılarından aldığı parayla bohem bir yaşam sürdü. 1829-1831 arasında yergici gazetelere yazılar yazdı. 1830lardan sonra bir toplum tarihi yazmak amacıyla, eski ve yeni romanlarını üç bölüm altında toplamaya karar verdi. Örf ve âdet incelemeleri, felsefi incelemeler ve çözümleyici incelemeler. Bu tasarı 1834-1837 arasında 12 cilt olarak gerçekleşti. 1840ta bu yapıtların hepsine Dante'yi anımsatan bir başlık koydu: "İnsanlık Komedisi". 1842-1848 arasında 17 ciltlik bir baskı yapıldı. 1869-1876 arasında da 24 cilt olarak yayınlandı. Eserlerinde aynı kahramanlara tekrar tekrar yer verme düşüncesini geliştirdi. Bunu gerçekçiliğin baş romanı kabul edilen ve 1834'te yayınlanan "Goriot Baba"da uyguladı. 1836 ve 1837'de İtalya gezisine çıktı. 1828'de Versailles yakınlarında pahalı bir ev yaptırdı. Borç sorunu nedeniyle Passy'de bir eve yerleşti (Bugün Balzac müzesi). Para kazanmak için tiyatroda başarısız denemeler yaptı. Edebiyatçılar Derneği başkanı olarak yazar haklarıyla ilgili girişimlerde bulundu. 1847'de Polonya'da sevgilisi Eveline Hanska'nın şatosunda kaldı. 1850'de Eveline ile evlendi Paris'e döndüler. Birkaç ay sonra yaşamını yitirdi. Geride 85i tamamlanmış, 50si taslak halinde eser bıraktı. Romanda gerçekçilik ve doğalcılık akımlarının yaratıcısı olarak kabul edilir. Mantısal bir sıra izleyen olayların her şeyi gören bir gözlemcinin ağzından anlatıldığı, kahramanların tutarlı bir biçimde sunulduğu, kuralları belli "klasik roman tekniğini" Balzac'ın kurduğu benimsenir. Olağanüstü bir gözlem yeteneği ve güçlü bir hafızası vardı. Kendisini başka insanların yerine koyup onların duygularını paylaşmayı biliyordu. Eserlerinde nedenselliği ve arka plan ile karakterler arasındaki ilişkiyi açıklamakta ustadır. Bütün bu özellikleriyle "romanın Shakespeare'i sayılır.

Anton Pavloviç Çehov (1860- 1904)
Rus tiyatro yazarı ve modern kısa öykülerin kurucularındandır. 19. yüzyıl Rus eleştiri gerçekçi tiyatrosunun en önde gelen temsilcilseri arasında yer alır. Büyükbabası serf olan Çehov, çocukken babasının dükkanında çalıştı. 1871'de dükkan batınca ailesi evlerini satıp Moskova'ya gitti. 1879'da kendisi de Moskova'ya giderek, üniversitede tıp öğrenimi gördü. Erkek kardeşinin de desteğiyle para kazanmak için gülmece dergilerine kısa yazılar göndermeye başladı. Moskova ve Petersburg gülmece dergilerinde yüzlerce fıkra, öykü, öyküsel yazı, nükte, dramatik taslaklar yayımladı. 1883-86 yıllarında Oskolsi (Alıntılar) dergisinde 300'den çok yazısı çıktı. 1886'dan sonra yazıları, dostluk kurduğu yayımcı Suvorin tarafından Novoye Vremya (Yeni çağ) dergisinde yayımlandı. Oyun yazmaya yöneldi, başarısızlığa uğraması üzerine yine hikaye yazmaya devam etti.
Tolstsoycu dünya görüşünü benimsedi. Çar tarafından mahkum edilen kişilerin yaşam koşullarını yerinde incelemek için bir Uzakdoğu adası olan Sahalin'e geziye çıktı. 1891'de Suvorin'le birlikte Batı Avrupa'ya gitti. 1892'de ailesiyle birlikte Moskova yakınlarındaki Melikhovo köyüne yerleşerek, kendini yazmaya verdi. ''Martı'' adlı oyunu, konuşma ve ruhsal havanın eylem ve olaylara ağır basması nedeniyle 1896'da St. Petersburg Aleksandrinskiy Tiyatrosu'ndan geri dönünce, yine hikayeye yöneldi. Bu dönemde köylülere yardım için düzenlenen eylemlere katıldı. 1897'de Fransa'ya giderek Dreyfus davasında Zola'yı destekledi. Liberal halkçılık, Tolstoyculuk ve ''dekadans''la hesaplaşma bağlamında maddeci ve demokratik temele dayalı bir dünya görüşüne bağlandı.1899'da sağlık nedenleriyle (akciğer veremi) Yalta'ya taşındı. O sırada Kırım'da yaşamakta olan L. Tolstoy ve Maksim Gorki ile yakın dostluk kurdu.
Dostları, Nemiroviç-Dançenko ile K. Stanislavki'nin Moskava Sanat Tiyatrosu'nu kurmaları üzerine oyunlarını onlara verdi. 1895-1904 yılları arasındaki çalışmalarıyla Rus tiyatrosunun yenileyicisi oldu, oyunları özellikle de ''Martı'' büyük başarı kazandı. 1902'de, Çar II. Nikola'nın Gorki'nin Rus Bilimler Akademisi'ne üye olmasını onaylamaması üzerine, 1900 yılında onursal üye seçildiği Akademi'den ayrıldı. 1903-1904 yıllarını sağlık nedenleriyle Güney Almanya'daki bir sağlık yurdunda geçirmek zorunda kaldı.
1880'lerde hükümet baskısının siyasal ve toplumsal eylemciliğe engel olduğu bir dönemde, yazı yaşamını sürdürmeye çalışmış olan Çehov, 19. yüzyıl büyük Rus dünya edebiyatının en büyük adlarındandır. Çehov'un çoğu zaman şiirsel -lirik- ve psikolojik gerçekçilik olarak nitelenen oyunları, 1905 Devrim öncesi Çarlık Rusyası'nın şehir-taşra ikiliğini kendinde barındırdığı kadar, aristokrasinin çöküşü ile birlikte ortaya çıkan yeni koşulları da kendinde barındıran, toplumsal yaşamın çelişmeli birliğini yansıtır; eskimiş, ömrünü yitirmiş, eski toplum düzeninin insanlarını, yeni bir düzenin gelmesi umudu karşısında ele alarak, bu insanların iç dünyalarında -iç dramlarında- toplumsal dış dünyanın dramını ortaya koyar; yaşamın dokunaklılığını, gündelik yaşamın kendi varoluşu içinde verir ve yaşamı ''kendiliğinden'' oluşturur.
Bu nedenle, Çehov'un oyunlarının en önemli iki öğesi, tıpkı yaşamın kendisi gibi, onun çelişkin birer yansıları olan oyun kişileri ile -dramatik- iç eylemdir. Bu kişiler, genel karşıtlığı içinde, duydukları boşlukta değer anlayışını yitirmiş ama bunun farkında olan, gündelik yaşamın sıkıcı ve aynı zamanda katı gerçekleri karşısında ezilen ya da buna bireysel ve nihilistçe başkaldıran; toplumsal değişim dinamiğinin ortaya çıkardığı, yeni ekonomik güçlere sahip; halktan yana toplumsal bir yaşam değişikliğini esinleten aydınlardır. Bu kişilerin bir bölüğü, yaşamın tutkulu, hoşgörülü, çalışkan, bozulmamış geleceğe açık yanını verirken öbür bölüğü yaşamın, boş, sıkıcı, yılgınlıkla kapalı, düşkırıklığına uğramış, gerçeği örten, anlamsız kılan, ömür dolduran, yiten yanılsamalarla avunan, geçmişte kalan yanını verirler; aralarında oluşan dramatik çatışma, bütün bir toplumsal çelişmenin genel görünümünü -atmosferini- yansıtır. Bu atmosfer, kişiler arasında ''mecazi'' bir karşılıklı anlaşma diliyle kurulan iç eylemden doğar.
Çehov'un duygusallık ile fars, melodram ile alaylama arasında ince bir dengeye dayanan oyunlarındaki bu iç eylem, iç diyalogla, ''iç deneyim'' ile (perezhivaniye) sağlanır. Karşılıklı konuşan iki kişi birbirleriyle iletişim kurmadan düşüncelerini birbirlerine ve izleyiciye duyurur. Tematik olarak yineledikleri sözler ile yoğun duyguları arasında kurulan karşıtlıkla kendilerini varederler. Çehov'un şiirsel ve buruk gülmeceli üslubunu belirleyen bu iç eylem; kişilerin ''zımni'' olarak kendilerini ortaya koymaları, ''zımmen çatışma''ları, oyun kişileri ile izleyici arasında bir uzaklık da yaratarak, izleyicinin karşısındaki ''yaşam tuhaflığı''nı eleştirel bir gözle izlenilip yaşantılaştırmasına yol açar. Bu simgeci ve izlenimci psikolojik anlatım bütünlüğü, yapısal birer öğe olarak zaman ve mekan ile de yakından bağıntılı; iç eylem, zaman ve eşya ile doğrudan ilintilidir. Örneğin, geçen mevsimler, çocukların büyüyüşü, geliş ve gidişler, zamanı iç yaşantıya, iç gelişime bağlarken, -Martı'da olduğu gibi- oyunun dış mekandan gitgide iç mekana, açık ve geniş alandan gitgide kapalı ve dar alana sıkışması da mekanı iç yaşantıya, iç gelişime bağlar. Böylece, Çehov'un oyunlarında bütün yapısal öğelerin bütüncül birliğiyle iç eylemlilik yoluyla kendiliğinden kurulan ''atmosfer'', yaşamı da kendi yansısı olarak sahnede vareder ve ''insanlık komedyası''nı, yaşamın doğal (çelişkin) gülmecesini oluşturur.
Çehov'un kaleme aldığı ilk oyunlarından günümüze yalnızca ''Platanov'' (1878) kalmıştır. Mali (küçük) Tiyatro'nun geri çevirdiği bu oyun, Çehov'un daha sonraki oyunlarının bütün öğelerini içermekle birlikte, uzun ve hantal yapısı ile diyaloglar halinde yazılmış bir romandır. Gününün düşkırıklığına uğramış, yüzeyde aydın tipini işleyen İvanov (1887), ciddi oyun doğrultusunda dış eylemi öne çıkarır. Melodram ve romantik öğelerin kendini daha çok duyurduğu ''Leşi'' (1889, Orman Cini) ise, geleneksel dramatik tarzdan ayrılarak, daha karmaşık ve yargıdışı kalmaya yönelik bir oyun olup, Vanya Dayı'ya temellik eder. Çehov'un ''şakalar'' olarak nitelendirdiği tek perdelik küçük oyunları, gülmece yazarlığının ve Gogol-Turgenyev esinlenimleri uzantısında, vodvil ile farsı birleştiren, kesintisiz bir eylem akışı içinde kesin çizgili kişileri işleyen güldürülerdir; ''Na Bolşoy Doroge'' (1884, Dağ Yolunda) ''Lebedinaya Pesniya'' (1888, Kuğunun Şarkısı), ''Medved'' (1888, Ayı), ''Predlozheniye'' (1888, Teklif), ''Svadba'' (1889, Bir Evlenme), ''O Vrede Tabaka'' (1886, Tütünün Zararları), ''Yubiley'' (1891, Jübile).
Çehov, oyun yazarı olarak ününü 1898'de Moskova Sanat Tiyatrosu'nda oynanan ''Çayka'' (1896, Martı) adlı, Rusya'da oyun yazarlığında yeni bir çığır açan oyunuyla kazanmıştır. Sanatçının temel görevini ve yaşarken kendini doğrulamasını konu alan ve ''psikolojik-lirik'' oyun tarzının ilk örneği olan oyunun başlıca özelliği, Çehov'un öbür büyük oyunlarında da açıkça görüleceği gibi, gündelik yaşamın görünüşte önemsiz olanın daha derin katlarına inerek, bunlara yüksek düzeyde dramatik bir nitelik kazandırmasıdır. Çehov, ''Martı''yı ''komedya'' olarak nitelendirirken, yaşama uzaklık ile yaşamı ayrıcalık arasındaki çelişkiyi işleyen ''Dyadya Vanyı''yı (1899, Vanya Dayı) ''taşra yaşamından sahneler'' olarak, duyarlı insanların istekleri ve düşleri ile çağdaş yaşamın bayağılığı arasındaki çelişkiyi veren ''Tri Sestri''yi (1900, Üç Kızkardeş) ''dram'', soyluluğun kaçınılmaz çöküşü ve yaşam değerleri ile yeni güçlerin ve kuşakların değerleri arasındaki çelişkiyi yansıtan ''Vişyovy sad''ı da (1903, Vişne Bahçesi) yine bir ''komedya'' olarak nitelendirir. 19. ve 20. yüzyıl Rus ve dünya edebiyatında derin etkiler bırakmış olan Çehov, bugün de en çok oynanan ve yorumlanan oyun yazarlarından biri olma sıfatını korumaktadır.
Anton Çehov Eserleri
Türkçe'de yayımlanan başlıca yapıtları:
Besleme (1994)
Korkulu Gece (1995)
Seçme Öyküler (1997)
Kara Keşiş (1999)
Toplu Eserler (2000)
Bütün Oyunları (2000)
Maran*gozun Köpeği Kaştanka (2001)
Oyunlar (Martı, Vanya Dayı, Vişne Bahçesi,
Üç Kızkardeş, Teklif, Jübile, Düğün; 2001)
Bir Taşralının Öyküsü (2002)
Bütün Oyunları (2 cilt, 2002)
Bütün Öyküleri (8 cilt, 2002)
Asma Katlı Ev (2003)
Hikâyeler (2005).
Tiyatro Oyunları
Çehov'un tiyatro sevgisi çocukluk yaşlarında izleyici olarak başladı. Vodvil olarak adlandırdığı birer perdelik oyunlarıyla, dörder perdelik oyunlarından ilk ikisi olan İvanov ve Orman Cini'ni 1887-1890 yıllarında yazdı.
Vodvil leri taşra tiyatro sunda büyük başarı kazandı. Bir Moskova tiyatro sunda sahnelenen İvanov da çok büyük başarı sağladı. Orman Cini'nin aynı başarıyı sağlamaması üzerine Çehov oyun yazmaya uzun süre ara verdi. Martı'yla yeniden oyun yazmaya başlaması ikinci başarısızlığı beraberinde getirdi. Bunun üzerine Çehov tiyatroyla ilgisini kesmeye karar verdi. Bir mektubunda şöyle diyordu: "700 yıl yaşasam bir piyes yazmam. Nesine isterseniz bahse girerim." Bunları yazarken tiyatro sevgisini hesaba katmamıştır. Bu sırada Vanya Dayı büyük övgülere layık görülüyordu. Martı'nın ikinci sahnelenişinde kazandığı büyük başarı da Üç Kız Kardeş ve Vişne Bahçesi'ni yazmasını sağladı.
Not:Alıntı'dır.