Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

H.R.Giger

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Ali KASAPOĞLU

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
30 Eki 2007
Mesajlar
476
Tepkime puanı
43
Web sitesi
www.alikasapoglu.com
Hans Ruedi Giger ...

Kimdir bu şahsiyet diye sorduğunuzu iştir gibiyim ama nenelerimize bile sorsanız Alien filmini hatırlayacaktır:)

Makine ve insanların Birbiri ile olan ilişkilerini anlatan bir tarza sahip sanat anlayışı olan insan.
Çizimleri ve eserleri genelde sürrealist.Ruhunda ressamlık, mimarlık, heykeltraşçılık, dekaratörlük ve daha eminim sizinde ekleyeceğiniz pek çok özelliği var.

hrGiger.maske.jpg
alien1.jpg



Özgeçmişi 1940 yılında İsviçre'de doğmuş. Çizimlerinde Hepimiz gibi ruhunu yansıtmayı seçmiş.
Yıllardır çalışmalarını yaptığı çizimler 1978 yılındaki Alien filminde ilk olarak hayat bulmuş. Yakından tanıdığımız Korn grubu solistinin Mikrofonunu tasarladı. Filmler için Yaptığı pek çok tasarım aşırı fantastik bulundu kabul edilmedi.
Yaptığı pekçok şey aslında o kadar tanıdık ve kullanılır olduki Günümüzde pek çok şey onun eserlerinden ilham alınarak yapılıyor çünkü o makine insan ilişkisini ve insanın içindeki şeytanı açığa çıkartıyordu çalışmalarında.
Kız arkadaşı '' lie '' ile ilişkisinde sorunlar yaşadı. Oda pek normal ruh yapısına sahip birisi değildi.
1975 yılında H.R. Giger hayatının en büyük darbelerinden birini aldı. Bir süredir letarji nedeniyle acı çeken Li Tobler bir revolver’la intihar etti. Bu olaydan sonra Giger için yeryüzünde avunç bulabileceği, kendi yarattığı cehennemi ütopya dışında belki de hiçbir alan yoktu.
Lie'nin intihar etmesi Giger'ı daha başka bir moda soktu artık daha agresif ve künt çalışmaları vardı.
Sevgilisinin intahar anını resmetti ( oturmuş ve pompalıyı ağzına dayamış bir şekilde ).
Avrupanın pek çok ülkesinde kendisinin dizayn ettiği barlar açtı.

web-1.jpg


bar7.jpg


Resimleri karşısında izleyici erotizmin ve ölümün, tedirginliğin ve dehşetin iç içe geçtiği duygulara kapılır.
Bunlar, güneşin değil de sanki tabloların tamamında ağırlığını hissettiren ölümcül bir çürümenin koyu ışığının “aydınlattığı” cehennem manzaralarıdır.
Onun canavarları aslında aynı zamanda yarattığı dünyanın sakinleridir de. Mesela Goya’da, kompozisyon içinde canavar figürleriyle insanları ayırabilmek henüz mümkündü. Alanın büyük bir kısmında dominant olan canavarların elinde küçülmüş insanlar acı çekiyordu.

Giger’da ise artık böyle bir ayrım imkânsızdır; çünkü, onun biyomekanikleri aynı zamanda tasavvur edilen “yeni” dünyanın insan bireyleridir de. Burada, yer yer görülen hayvansı figürlerle onları ayıran sadece görüntüdeki, devinimdeki bazı küçük farklılıklardır. Özde, yaratılan dünya ötesi, güneş ışığından ve bitkilerden arınmış mekânda varolan tüm “canlı”lar aynı niteliklere sahip gibidir.
Yüzlerinde gaz maskesi, baygın adeta trans halindeki bakışlarıyla, büyülenmiş gibi devinerek hepsi aynı ürkütücü atmosferi paylaşırlar. Peki burası neresidir? Aslında bilimkurgunun “varolanın aşırılılaştırılması” olgusuna dayandığı gerçeğinden yola çıkarak düşünecek olursak, diyebiliriz ki Giger’ın anlattığı dünyamızın yakın geleceğidir. Ressam makinelerin ve insanların tekinsiz bütünleşmesi üzerine fütürist kurgular yapmaktadır. Anneler yavrularını vücutlarının ön kısmındaki tüplerde taşımakta; borular, metal aksamlar, çeşitli aygıtlar insan bedenini bütünlemektedir. Artık söz konusu “protez” edinme olgusu değildir. Varılan aşamada makine de, en az biyolojik kökenli öğeler kadar insan bedeninin ayrılmaz parçasıdır.

li%20%20h.r.%20giger.jpg
lg3004+birthmachine-hr-giger-poster.jpg



Özellikle sanatçının Birthmachine adlı resmi, kâbusu andıran bu dünyadaki her doğumun nasıl bir anlam taşıdığının sembolik bir ifadesidir. Burada, bir tabancanın şarjörünü görmekteyiz. Şarjörün içindeki her bir mermi doğmak üzere, yüzlerindeki gaz maskesi ve gözlükleriyle bekleyen bireylerdir.
Bunlar ölü doğumlardır. Ama hayat onlar için tam da bu ölüm olgusuyla beraber vardır. Yaşadıkları ve yaşayacakları süreklileşmiş bir ölümdür. Giger’ın bir diğer resminde tasvir ettiği ölü bebek başlı prezervatifler ise sadece geleceğin değil bu günün de bazı sosyal-cinsel-etik meselelerine işaret eder gibiler.

Giger’ın yarattığı, yerçekimini ve zamanın döngüselliğini yitirmiş evrende kadının ve erotizmin başat bir konumu vardır.
Onun kadınları da, tahayyül ettiği tüm diğer varlıklar gibi birere canavardır. Kusursuz ölçülerdeki vücutlarıyla korkunç öğeler; dışarı fırlayan organlar, kemikler, kaslar, kablolar, borular, ürkütücü dişler ve ölümcül bakışlar birlikte var olur.
Kendi başlarına varoluşları ve diğer varlıklarla olan ilişkilerinde erotik bir uyarıcılıkları bulunur. Erkek ise ortada, bu günkü anlamda, görünmemektedir. Kadının devinimlerinde, eylemlerinde çoğu zaman haz öğesi apaçıktır.
Fakat bu, karanlık, dehşetengiz, lanetli bir hazdır; renkler, çizgiler, figürler sürekli olarak bu etkiyi oluşturmak üzere kullanılır. Günahkâr bir şehvet duygusu Gigeresque evrene hakimdir. Ne var ki, günahın tek otorite olduğu, karşıtını kaybettiği bir ortamda artık o ‘günah’ değildir.

Sanatçının tasvir ettiği, tersinden bir mahşer kurgusu gibidir. Dinsel motiflere ve göstergelere yaptığı vurguyla (kötülüğü sembolize eden keçi boynuzlu yaratıklar, üzerindeki cübbeyle karanlık yüzleri görünmeyen ölüm melekleri, şeytani olanla ilişkilendirilen beş köşeli yıldız, vd.) bize mutlak kötülüğün hakim olduğu bir çevrenin ürpertici görüntülerini sunar.
Bunlar, kimi zaman Dali’yi de andıran nitelikte sürrealist resimlerdir. Ve sürrealizmin hep istediği, amaçladığı tarzda Giger’ın çocukluktan olgunluğa doğru uzanan, kâbuslarla ve karanlık hayallerle yoğrulan bilinçaltının dışavurumlarıdır.

giger_mic_stand.jpg
hrgiger_thespell_IV.jpg


Korn için tasarladığı mikrofon standı


Nereden, hangi sanatsal-estetik duruştan bakarsak bakalım Giger’ın resimleri baştan çıkarıcıdır. İzleyende yabansı, ürkütücü olan üzerinden, tersinden bir katharsis gerçekleşmesini sağlarlar.
Onun sanatındaki, baştan çıkarıcılığın bir çok nedeni olabilir: En korkunç manzaralarına dahi içkin olan erotizm öğesi, hep korkulan ama sürekli olarak düşünülmeye devam eden ölüm teması, Antik Yunan’a kadar geri giden bazı dinsel-estetik figürler, insanın aşırı ve ürpertici olana karşı önlenemez eğilimi, vd. Ya da, kim bilir belki de Giger resimlerini izlerken kapıldığımız öyle bir duygu vardır ki, tüm diğer başarılı bilimkurgu yapıtlarında olduğu gibi, orada bugün varolan yaşantılarımızın, toplumların eğilimlerinin, dünyanın mevcut hallerinin aşırılaştırılmış ve uçlaştırılmış bir imgesini görür, bundan etkileniriz. Belki de söz konusu olan yazgının baştan çıkarıcılığıdır, ürperdiğimiz ve etkilendiğimiz kendi cehennemimizdir.

Resmi sitesi : HR Giger - The Official Website

Daha fazla görsel için tıklayınız
 

FlameDance

♾️Grafik Gurusu♾️
Katılım
30 May 2009
Mesajlar
1,090
Tepkime puanı
16
Paylaşım için teşekkürler...
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst