Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

Mektuplar

N/A8

♾️Grafik Gurusu♾️
Katılım
31 May 2007
Mesajlar
1,155
Tepkime puanı
73
Mektuplar...


Elektronik ortam oluştuğundan beri hepimiz unuttuk kağıdı kalemi...Oysa ki; ne güzeldi kağıt kokan ve üzerinde kalem izleri bulunan satırları okumak...
Birilerine söylemek istediklerimizi ya da beğendiğiniz yazılmış örnekleri burada paylaşalım ister misiniz?

İlk mektup benden ama bunu ben yazmadım. Çok sevdiğim gazeteci yazar ve televizyon yapımcısı; Cüneyt Özdemir' in bir mektubu...Adına bakıp yanlış bir izlenime kapılmayın ve sonuna kadar okuyun lütfen. Bütünsellik olması açısından bir de video ekleyeceğim onu da izlemenizi tavsiye ediyorum...

Kendi mektuplarım mı? :) Onlara da sıra gelecek...

Şimdilik sevgiyle...
 
Son düzenleme:

Benzer konular

N/A8

♾️Grafik Gurusu♾️
Katılım
31 May 2007
Mesajlar
1,155
Tepkime puanı
73
datvi mektup

BİR AYIYA MEKTUP

images_47550cc9700d1.jpeg
images-1_47550cc9708a1.jpeg
Sevgili Datvi,
Bugün Batı Anadolu'da bir ayıbarınağında yapayalnız tel örgülerin yanında bir yerde muhtemelen seni büyüten bir insanın hayali ile huzursuz bir uykuya dalmaya çabalıyorsun. Çünkü seni koparıp koynundan aldıkları insan hem sahibin hem annen hem baban hem de tek arkadaşındı. Oysa sen şimdi onların deyimi ile rehabilite olmak zorundasın. Vahşi yaşama kavuşup sevdiklerinden ve seni sevenlerden kurtulman gerekiyor bir an önce. Plan bu. Tercih hakkın yok ayı dostum. Kimse sana sormuyor ne istiyorsun diye? İnsan adaleti...
...çok korkunç.
İşgüzar insanlar senin için böyle karar verdi çünkü sevgili Datvi.
Datvi ayı demekmiş Gürcüce.
Cemal Gülas, yani seni annen avcılar tarafından vurulduktan sonra korumasına alan Türkiye'nin belki de tek ayı seven insanı sana ayıp olmasın diye AYI demek yerine Gürcüce DATVİ diyormuş ya sana; ne gam!
Kimsenin umurunda değil. Sen bu ülkenin işgüzarlığının kurbanısın.
Rize'nin uçsuz bucaksız dağlarında tek başına dolaşmak yerine bugün elektirikli tellerin arkasında diğer ayı kardeşlerinle kapatılmanın nedeni de bu. Bugüne kadar huyunu suyunu bilmediğin onca ayı ile rehabilte olman gerekiyor. Çünkü o tel örgüleri çeken insanlar Avrupa'dan ya da devletten aldıkları fonları ancak mutsuz ayıları mutsuz ayılarla buluşturarak sağlıyorlar.
Ah Datvi, tek üzüntümüz hayatımızda görmediğimiz tanımadığımız Cemal Gülas'ın dünya çapında bir belgeselci olması ve seninle olan her türlü macerasını kameralara kaydetmiş olması. Bu yüzden sen küçücük bir oyuncak ayıdan dev bir cüsseye sevgi yumağında dönüşürken her ama her aşamayı görmüş olmamız.
Bir ayının süt isterken ,biberon emerken sesinin ilk kez bu sayede duydu Türkiye. İlk kez bir ayının üzerinden kene ayıklayan bir insan grdü. İlk kez bir insanın derenin içinde bir ayıyla kucaklaşmasına tanık oldu Anadolu. Neyse ki bu sayede adını, cismini, sesini, korktuğunda elini ağzına götürüp inlemenin sesini biliyoruz.
Avrupa'nın herhangi bir ülkesinde olsa dünya çapında tanınanacak bir hayvansever bugün senin muhtemelen sinirli, üzgün ,yitik halini düşünüp gözyaşları içinde seni gazetecilere anlata duruyor.
Çaresizlikle...
Belki bir umut çıkar diye...
Sen orada o elektirikli telin köşesine sıkışıp ağla dur daha Datvi.
Burası Türkiye sevgili ayı kardeşim.
İşgüzarlar cenneti. Bula bula seni buldular.
Türkiye'nin tek sevilen ve tanınan ayısını alıp bir köşeye terk edecek kadar gerzek bir sivil toplum kuruluşunun hegemonyası var bu coğrafyada.
Ayı seven tek Türk elbette cezalandırılacaktı Datvi'ciğim. Elbette ayrılacaktınız üzerindeki keneleri temizleyen kucağına yattığın tek Türk'ten. Müstehaktınız bu sevgi çemberinde yer aldığınız için her türlü cefaya!!!
Ne sana ne bize ne de birbirini seven hiçbir varlığa izin yok mutluluğa buralarda ayı kardeşim.
Sen Bursa'da ölümü düşünüyorsun, Cemal Rize dağlarında ölmenden endişe duyuyor , biz ise senin asla ama asla rehabilite olamayacağını biliyoruz o kenarına oturduğun elektirikli tellerin yanında.
Ah Datvi.
Ah Rize dağlarının güzel simgesi.
Ah Cemal Gülas'ın bitanesi...
Ah bizim hayvan dostluğumuzun son yıllardaki en büyük simgesi...
Seni aldılar , seni çaldılar kalplerimizden. Sen pekçokşey olmak üzereydin, beceriksizce seni kaçırdılar kalbimizden ayı kardeşim.
Bürokrasinin kurbanısın sen, sözde hayvansever insanların son reklam kumpanyasının kurbanısın.
Sanki bu ülkede başka acı çeken ayı yok. Sanki bu ülkede herkes ayı besliyor, ayılara bu kadar sevgiyle yaklaşıyor...
Adlarını anmayacağım seni oraya kapatanların.
Tek tek küfür etmek geliyor , etmeyeceğim.
Şunu açık açık yazacağım ama, bir insan ile bir ayıyı böylesine bir sevgi yumağından ayırmak için dayandıkları her türlü yasa maddesini alıp münasip bir yere koyabilirler...
Sevgili Datvi,
Seni o bunalımdan çekip kurtarmak için planlar yapıyorum kafamdan. Günün birinde diğer bunalımlı ayılarla dolu o elektirikli tellerin arkasına aşıp seni uyutup ait olduğun o güzel dağlara kaçırmak var aklımda. Bir kampanya açmak isterim destek olacağını blisem umarsız Türkiye'nin insanlarının ve daha nice plan proje...!
EY TÜRKİYE CEMAL GÜLAS İLE DATVİ YENİDEN BİRLEŞSİN LÜTFEN...

Ah Datvi, nereden girdin sen hayatımıza?
Artık yalnızca Cemal Gülas değil, biz de huzursuzuz senin ayılığını gördüğümüzden bu yana.
Datvi n'olur dayan, ölme oralarda...

04.12.2007

Cüneyt ÖZDEMİR

[YOUTUBE]https://www.youtube.com/watch?v=i392M6GFzUw[/YOUTUBE]​
 
Son düzenleme:

Hatice ÇAVDAR

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
2,441
Tepkime puanı
46
Web sitesi
www.grafikerler.net
Roxelana aslında şimdi sundugun ilk mektup hakkında yorum yapmak çok gereksiz olacak zira konu bu değil ama şunu biliyorum ki bu teknoloji denilen şey bize kağıdın kalemin kokusunu unutturdu bu anlamda ben hatırlıyorumda eskiden bayramlarda filan kartlar atılırdı arkasında iyi dilekler olan özellikle kurban bayramında atılan kartlar geldi şimdi aklıma üstünde bir koç resmi olurdu kafası kınalı hala annemin sakladığı bi tane var yanlış hatırlamıyosam
En son mektubum bir defterdi benimde ablama yazmıştım hergün bir mektup yazmak istiyordum ama ögrenciyiz ya hergün bir mektuba ayıracak haşlık yoktu bende en iyisi büyük bir defter alıp hergün bir sayfasına yazayım sonrada ablama yollarım deyip 4 ortalı büyük bir defter doldurup yollamıştım ablama. Gerçi yıllar sonra sorduğumda defterin ablamın eline geçmediğini öğrendim ama olsun ben yazmıştım işte şimdide mektup yazmak o kadar zor geliyorki utanarak söylüyorum hadi yazma kısmını geçtim postaneye gideceksin sıra bekleyeceksin sonra yollayacaksın eline geçmesini bekleyeceksin filan sonra karsıdan cevap bekleyeceksin aslında yazarken bunları o bekleme heycanı keyifli geldi :) aslında ama dedim ya anında cevap almak işimize geliyo sanırım artık

Neyse uzun lafın kısası çok güzel bir konuyu açtın eminim bir çok insanında bir zamanlar kağıdı kalemi eline alıp yazdığı mektupları hatırlattın şimdi o özene bezene yazdığı el yazılarını anımsattın teşekkür ederim Roxelana...
 

Hepyek

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
17 Eyl 2007
Mesajlar
3,069
Tepkime puanı
84
Evet çok güzel, ama bu mektubu Datvi hic okuyamadi.

Sonuçta mektup olayina gelince, eve dogru yaklasan postaciyi gördügümdü aklima gelen tek sey, faturalar, hesap extreleri, resmi belgeler ve reklam brosürleri....

Kisisel haberlesme amaciyla bir mektup veya kartpostali en son ne zaman aldim onu bile hatirlamiyorum.

Tesekkürler arkadasim.
 

N/A8

♾️Grafik Gurusu♾️
Katılım
31 May 2007
Mesajlar
1,155
Tepkime puanı
73
Ey AŞK!

Susadığım da oldu, SUS kaldığım da... Susuzluğum yakmadı SUSluğum kadar! Sensizliğim SUSluğumu aştı bir an da! Bir çığlıktı sana haykırışım. Peki duydun mu? Duyurabildim mi?

Beni sakla demiştim kapıdan çıkarken, yakamozların oynaştığı kader çizginin üzerinde... beni koyverme, gözyaşının ardı sıra kaçmama izin verme de demiştim giderken. SUSluğum en büyük öksüzlüğüm oldu, seni taşıdığım yürekte. Kelimeleri toplayamayan, cümlesiz bir cümle kapısı artık dilim.

Gözlerimden dilime yol alan kan ırmakları, ne kadar tortusu varsa yatağında delice akıyor sana doğru... Kaç gece sesimden kan geldi aşk diye ve kaç gece sensizliğim bahtsızlığımla başbaşaydı, hiç bilmedin...

Ayışığını kılavuz edip, kaç kez girdim gizli bahçene ve kaç kez suladım Hüsn-ü Yusufları gizlice... Kaç kez ektim yüreğimin erguvanlarını ve her bir toprağına bin Hanımeli; seversin sen kokusunu...

Asiydin yar! dinlemezdin... Dün çok sevdiğin parmak uçlarımı silgi edip, sana ait fazlalıkları sildim, hayat çizgimin kenarlarından. Sildikçe çoğaldın AŞK! arsızdın...
İçine sığdıramadığım sol yanımın, kangren olmuş yerlerine sıkıca sardım ben seni. Kesip atmak mı? En az senin kadar asiyim, bilirsin...

Sen hiç duvardaki ışık oyunlarına isim verdin mi? Ya da gölgeleri AŞK bildin mi? Sen söylemesen de ben bildiğini biliyorum.

Ben ödedim AŞK! Bana bıraktığın tüm emanetlerin bedelini... Sen de bir tek emanetim kaldı, ara sıra canım yanıyor, koruyamadığını hissettiğim de...

Sevgiyle Kal...

05/09/2007 Roxelana...
 

N/A8

♾️Grafik Gurusu♾️
Katılım
31 May 2007
Mesajlar
1,155
Tepkime puanı
73
KADINLAR gittiklerinde...

KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.
Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde
"yetim-öksüz"kalan çok
olur:
Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler,
özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki
kurdeleler...
Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim
kalmıştır tabaklar.
Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.
Sık sık boynunu büker "sarıkız".
O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini
kimse anlayamaz krom hac tasının.
Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.

Bir kadın gittiğinde...

Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır
işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci. ..
Bir anne gider...
Bir dost...
Bir arkadaş...
Bir sevgili...

Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.

Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar,
yakınmalar, dualar yetim kalır.
Kapı eşiğindeki "Dikkat et..." duyulmaz, annesi gitmiştir"geç kalma"nın.
Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.
Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında.

Ve bir
kadın
gittiğinde pek çok "yetim" bırakmıştır arkasında.
 

gülümser

🏆Pro Tasarımcı🏆
Katılım
7 Haz 2007
Mesajlar
651
Tepkime puanı
5
ne güzel anlatmışsın kadınların evdeki yerlerini yazına sağlık
 

toprakasi

🏅Acemi Tasarımcı🏅
Katılım
3 Ara 2007
Mesajlar
80
Tepkime puanı
0
Dostlara

Nerdesiniz be uşak
Yine o deniz kenarından
Seslerinizi duyar gibiyim
Gülme be serhat
Sussana Mustafa
Oktay bi dur baba sakin
Başar şımarmada çal ulen şu parçamı
Fıratla, kuzen Serkan yinemi gelmedi
***
Halen gezer misiniz kahkahalarla caddenin ışıltısında
ve o caminin kapısındaki durakta
kızların tutuluyor mu teceresi
bir de.. bir de... aklınıza geliyor muyum
gülerken bizim artiste burada olsa diye

Olum özledim lan sizi
Artistlik gibi olmasın
içkisinde gezmesinde değilim hepsi var..:)
Ama tadını vermiyor çaktığımız köpek devirenlerin
Olum anlamıyorlar yaptığım ince esperileri
Serhat gibi altına sıçarcasına gülmüyor kimse
gerçi oda onun özelliği..

Bazen de çok ciddiye alıyorlar
Hani başar olsa da bi siktir çekse diyorum
Gülerek atsa başından beni
Ulan özledim lan

Siz varken daha güçlüydüm
Daha yenilmez
Dostluk buymuş
Her şeyden geçtim de..
Ama Mehmet ustanın senden bi s..km olmaz
Lafından geçemedim
olum aslında benden olduda ..bişiler de...
Mustafa sen anlarsın işte aşk derdinden
çekiyoruz be dostum burada
Çok tatlı olm anlatamam
Bi Mehmet abi anlar bide sen
gerisi anca efespilsen kapağından
Buruna tıpa
Neyse ya bu şiir aştı kendini
Gerçi mektup hesabı bişi
Kendinize iyi bakın
ben burada bahar gözlerimleyim
Gelecem lan bir gün
yine o caddenin artisi
yine o kaldırımdan
yine o havamla çıkcam lan
karşınıza
eywallah tüm dostlara

Ali İhsan UZUN şiiri

Nebilim aklıma geldi bende bunu yoladım  ölüm falan denince hep böle dostlar falan aklıma geliyor.
Ali İhsan UZUN şiirinden

Ya ben bunu biyere daha yazmıştım mektuplrada yazımmı bişi olurmu :) neyse yazdım gitti benim beğendim bir yazı umarım sizde beğenirsiniz
 

koserim

🏆Pro Tasarımcı🏆
Katılım
20 Ağu 2007
Mesajlar
755
Tepkime puanı
11
KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.
Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde
"yetim-öksüz"kalan çok
olur:
Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler,
özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki
kurdeleler...
Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim
kalmıştır tabaklar.
Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.
Sık sık boynunu büker "sarıkız".
O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini
kimse anlayamaz krom hac tasının.
Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.

Bir kadın gittiğinde...

Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır
işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci. ..
Bir anne gider...
Bir dost...
Bir arkadaş...
Bir sevgili...

Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.

Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar,
yakınmalar, dualar yetim kalır.
Kapı eşiğindeki "Dikkat et..." duyulmaz, annesi gitmiştir"geç kalma"nın.
Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.
Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında.

Ve bir
kadın
gittiğinde pek çok "yetim" bırakmıştır arkasında.

Bunu Okuyunca Çok Duygulandımm...
Eski Günlerim Geldi Aklıma Yaşayanlardan Bitanesiyim Boşanmak...
O Ev Aynı Yazdığın Gibi Oluyor Kimsenin Başına Gelmesini İstemem...
Şu Ölümlü Dünyada Güzel ve Mutlu Bir Şekilde Yaşamak Varken...
Devamını Getiremedim... :(
 

aletheia

🌱Yeni Üye🌱
Katılım
27 Kas 2007
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Dinle böceğim, uzun bir seyahate çıkacağım, hareketimden evvel bazı şeyleri söylemek arzusundayım. Yokluğum fazla uzayabilir, zaman zaman, dediklerimi dinleyerek saptarsın ki: hayatta kimse kimseyi anlayamaz, kimse kimsenin yerini tutamaz; aşk dediğimiz, ya vahim bir yanlış anlaşılmadır, ya kötü bir hayal kurma tarzı: iki kişinin ikisi de, öbürünün yerine hayal kurmaya kalkıştığından, sükût-u hayaller eksik olmaz!
Sen dediğime kulak ver, kendimizden başkasını sevemiyoruz; sevdiğimiz, şahsiyetimizin dışlaştırılmış, bir başkasının üzerinde somutlaştırılmış hayali; o başkası da kendisini üçüncü bir şahıs üzerinde dışlaştırır, somutlaştırır: arada ahenk kurulamaz, nasıl kurulsun, sevdiğimizle sandığımız farklı!
Muvaffak bir çift, yalnızlığa tahammülü yüksek iki insan manasını taşır: çift demek, yanyana iki yalnızlık demek, beraber bile olamamış, kesişmesi bile zor! onun için böyle bir hayatı, içine girip kurbanı olmadan yaşayacaksın, yani uzaktan.
Uzaktaki, soyut, hemen hemen yok bir şahsı sevmekten güzelini tasavvur edemiyorum. Yakında olmayan sevgili tahayyülde yaşatılır, hayalde yaşamak az evvel açıkladığım kaideye uygun olarak, onu kendine benzetmektir; yanında bulunmayacağından, o buna ne itiraz edebilir, ne müdahale: sevdiğini hayalinde değiştirdikçe, kendine benzettikçe daha çok seversin, böylece denge korunmuş olur.
Sevmek!
Sevmek esasında alıp başını gitmektir, sevgiliden uzaklaşan mutlak aşka yaklaşır, sevdiğini gönlünde kendi bildiğince yeniden yaratarak.

Attila İlhan
 

toprakasi

🏅Acemi Tasarımcı🏅
Katılım
3 Ara 2007
Mesajlar
80
Tepkime puanı
0
Sevmek esasında alıp başını gitmektir, sevgiliden uzaklaşan mutlak aşka yaklaşır, sevdiğini gönlünde kendi bildiğince yeniden yaratarak.

Attila İlhan

Attila İlhan senin kalemindeki toz olsam, şiirindeki özne kalsam, dursam dursamda şöle seni gördüğüm yerde sarılsam, yinede anlamassın seni nasıl yücelttiğimi.. bu adamı seviyorum ya üstad işde napacan :)
 

sbel

🌱Yeni Üye🌱
Katılım
18 Mar 2008
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Gabriel Garcia Marquez'in Veda Mektubu

Yakalandığı lenf bezi kanseri nedeniyle, sağlık durumu kötüleşen ve inziva kararı alan Marquez'in yakın dostlarına gönderdiği veda mektubu

Gabriel Garcia Marquez'in değişik dillere çevrilerek internet üzerinden dünyayı
dolaşan veda mektubu:

Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni
ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en
azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm.
Eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı
yitirdiğimi düşünürdüm. İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır. Başkaları
durduğu zaman yürümeye devam ederdim. Başkaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın
tadından zevk almaya bakardım. Eğer tanrı bana birazcık can verse, basit
giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm
çıplaklığıyla açardım. Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun
üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim. Gökyüzündeki aya,
yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti şiirleri okur ve
serenatlar söylerdim. Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan
dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek
isterdim. Tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı... Gün geçmesin ki,
karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. Tüm kadın ve erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna
ederdim. Ve aşk içinde yaşardım. Erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı
bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. Çünkü insan aşkı
bırakınca yaşlanır. Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım. Yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil
unutma ile geldiğini öğretirdim. Ey insanlar! Sizlerden ne kadar da çok
şey öğrenmişim. Tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı
olduğunu bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim. Yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu
kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkûm ettiğini öğrendim.

Sizlerden çok şey öğrendim. Ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak.
çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz bir şekilde...
Artık ölebilir miyim?
 

N/A8

♾️Grafik Gurusu♾️
Katılım
31 May 2007
Mesajlar
1,155
Tepkime puanı
73
Mektuplarla ilgili bir bölümümüz var zaten, hepsini tek başlık altında topluyoruz.

Ayrıca konunuza içeriğe uygun başlık veriniz, sonuçta bu sizin mektubunuz değil.

Saygılar.
 

ibram-84

🏅Acemi Tasarımcı🏅
Katılım
16 Mar 2008
Mesajlar
44
Tepkime puanı
1
Yaş
40
PaylaŞim İÇİn TŞkler
 

efsunlu_kizz

🏆Pro Tasarımcı🏆
Katılım
17 Mar 2008
Mesajlar
559
Tepkime puanı
3
KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.
Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde
"yetim-öksüz"kalan çok
olur:
Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler,
özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki
kurdeleler...
Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim
kalmıştır tabaklar.
Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.
Sık sık boynunu büker "sarıkız".
O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini
kimse anlayamaz krom hac tasının.
Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.

Bir kadın gittiğinde...

Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır
işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci. ..
Bir anne gider...
Bir dost...
Bir arkadaş...
Bir sevgili...

Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.

Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar,
yakınmalar, dualar yetim kalır.
Kapı eşiğindeki "Dikkat et..." duyulmaz, annesi gitmiştir"geç kalma"nın.
Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.
Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında.

Ve bir
kadın
gittiğinde pek çok "yetim" bırakmıştır arkasında.

çok güzel okudukca insanın okuyası geliyor emegine sağlık Hürrem
 

Rüveyda SALIK

MissGraphic
👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
15 Eyl 2007
Mesajlar
2,511
Tepkime puanı
63
Web sitesi
www.grafikerler.net
Öldüğüm zaman geride bıraktığım herşeyi çocuklarıma verin...
Bana ağlamak yerine, yanıbaşınızdaki kardeşiniz için ağlayın...
Herhangi birine sarılın ve bana vermek istediklerinizi ona verin...
Sizlere bırakmak istediğim bir şey var, sözlerden daha anlamlı birşey;
Beni, tanıdığım ve çok sevdiğim insanlarda arayın...
Eğer bensiz yaşayamazsanız; bırakın o zaman gözlerinizde, aklınızda ve yaptığınız iyiliklerde yaşayayım...
Beni en çok başkalarının elini tutarak ve özgürlüğe kavuşmak isteyen çocukları özgür bırakarak sevebilirsiniz...
Ölen insanlardır; sevgi değil...


(Schlatter)
 
Üst