Neler yeni

Yeni mesajlar Yeni konular En çok mesaj En çok tepki En çok görüntülenen

Yazı ve tipografi

Selim MERCANO

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
2 Tem 2008
Mesajlar
3,346
Tepkime puanı
96
Bu kısmı okumadan önce Okuyan biri olarak ;
Bilmemiz gereken bir tarihi bilmeden nasıl Ülkemizle gurur duymanın bir anlamı yok ise,
Yaptığımız Mesleğimizin anlamını, önemini , tarihi gelişimini ve nice özellikleriyle bezenmiş artıları ile günümüze nasıl geldiğini tümüyle bilmeden mesleğimizle gurur duymamızın imkansız ve anlamsız olduğunu yeniden anladım.
okumanızı Şiddetle tavsiye ediyorum...


YAZI ve TİPOGRAFİ
Harfin Yapısı
Yazı konusundaki çalışmalarda, harflerin ölçülerinden bahsederken bazı terimler kullanılır. İki boyutlu olan harflerin ölçülendirilmeleri, onları tanımamıza yardım eder. Harfin alt ve üst satır çizgileri arasındaki dikey uzunluk ”harfin yüksekliği”, alt ve üst satır çizgisi üzerindeki harfin kapladığı yatay uzunluk “harfin genişliği” , gövdeyi oluşturan et kısmına da “harfin kalınlığı” denir. Harfin büyüklüğüne ise tipografi dilinde “punto” denir. Büyük harfler majüskül, küçük harfler miniskül olarak adlandırılırlar. Harfleri düz (sans serif-serifsiz) ve tırnaklı (serifli) olmak üzere ikiye ayırabiliriz.

Yazı Ailesi

Yazı karakterleri, harflerin kalınlıklarında yapılan değişikliklerle yaratılmışlardır. Kimi genişletilmiş kimi de daraltılmıştır. Bazı karakterler az daraltılmış, orta kalın daraltılmış ve kalın yaratılmışlardır. Bir çok karakter sadece düz (roman), eğik (italik), kalın (bold) ve kalın eğik (bold italik) olarak bulunmaktadır. Yazı ailesi, bir yazı karakterinin bütün ölçü ve şekillerinin bir araya getirilmesiyle meydana gelir. Bu sebeple girilen punto değeri, aynı harf yüksekliğini verecektir.
Yazı Karakterlerinin Kullanılması
Her yazı karakterinin kendine ait bir sözü ve tasarımda yarattığı etkisi vardır.Ancak tasarım yaparken yazı karakterleri doğru seçilmelidir. Bazı yazı karakterleri ciddi, bazıları samimi, bazıları ise daha teknolojiktir. Bu
nedenle yazı karakterleri seçiminde estetik, uygunluk, okunabilirlik ve okutabilirlik üzerinde düşünülmesi gerekir. Seçtiğimiz yazı karakterleri bir kişiliğe sahiptir. Karakter içeriğe uygun olmalı ve ürünle bütünleşmelidir. Bazı yazı karakterleri diğerlerinden daha kolay okunurlar. Serifli (tırnaklı) (time Roman gibi) yazılar, (Fatura Condensed-Helvetica Condensed gibi) daha rahat okunurlar.

Puntolar

Bir harfin punto ölçüsü, onun yukarı uzanan bölümünün en altına konan çizgilerin arasındaki boşluk ölçüsüdür. Her karakterin alttaki ve üstteki boşluğu harf şeklinde değişmektedir. Dolayısıyla her yazı karakterinin, örneğin, 12 puntosu aynı yükseklikte değildir. Satırlar arasında ayrıca bir boşluk (değer) girilmediği zaman, harfler taban çizgisinden taban çizgisine ölçülerek punto ölçüsü bulunabilir. Harfler genel olarak iki ölçüye ayrılırlar: Metin harfleri: 6,7,8,8,10,11,12 ve 14 puntoda ölçülendirilir. Başlık harfleri, 14 punto ve üzerinde ölçülendirilir.

Boşlukların Düzenlenmesi (Espas)

Bir sayfa tasarımcısı, kağıdın üzerindeki pozitif alanlar kadar negatif alanları da tasarlar. Dolayısıyla boşluklar (negatif alanlar), tasarımda kullanılması gerekli elemanlardır.
Bunları yapabilmemiz için bazı tipografi kuralları vardır. Sözcüklerin arasında bir boşluk bırakılır ve boşluk tuşu birden fazla kullanılmaz. Çünkü metindeki yazının görünümünü bozarak gereksiz negatif alanlar oluşturur.
Noktalama işaretleri, kelimelerin ardından boşluk bırakılmadan kullanıldıktan sonra bir boşluk bırakılır. Harf arası boşluk gereğinden fazla arttırıldığında veya eksiltildiğinde okuma güçlüğü doğar. Harfler farklı boşlukları olan tasarım elemanlarıdır.
Sayfa tasarımında metin, aynı zamanda görsel bir etkiye de sahiptir. İlk bakışta gri alanlar oluşturur ve bu etki giderek tasarımda önemli bir görsel eleman halini alır. Sıkışık boşluk kullanıldığında daha siyah etkili bir metin, gevşek boşluk kullanıldığında daha gri bir metin oluşacaktır.
Bu boşluklar profesyonel grafik tasarım boyutunda yazının puntosuna, anatomisinin oranlarına, sütun genişlik ve satır arası boşluğa ilişkilendirilerek karar verilebilen ayarlardır. Satır arası boşluk gereğinden fazla arttırıldığında veya eksiltildiğinde okuma güçlüğü doğar. Harfler yan yana gelerek kelimeleri, kelimeler satırları, satırlar metin bloklarını oluşturur.
Paragraf boşluğu enter tuşuyla verildiği zaman, satırlar arasında fazla negatif alan oluşur. Paragraflar arası boşluk düzenlemesi yazılımdaki seçenekler yardımı ile yapılmaktadır. Paragrafın işlevi, bir metin içinde bölümler yaratarak farklı konuları vurgulamaktır. Böylece metin içindeki akıcılığı da sağlamış oluruz.

Harf Aralarının Düzenlenmesi

Harfler kendi başlarına birer grafik elemandır. Onları birer leke olarak algılarsak, yan yana geldikleri zaman bütünde lekesel sorunlar çıkmaya başlar. Harflerin arasında belirli boşluklar bırakmaya espaslama denir. Her harfin kendine özgü görsel ağırlığı ve biçimi vardır.
Örneğin, L harfi ile A harfi yan yana geldikleri zaman ayrı bir düzenleme gerektirir. Çünkü L harfi daha çok negatif alana sahiptir. Her bir harfin bir önceki ve bir sonrakiyle olan ilişkisi boşlukların özenle düzenlenmesini gerekli kılar. Harf boylarının küçük olduğu metin yazılarında bu göze batmasa da, başlık yazılarında bu oldukça önem kazanmaktadır.
Harflerin, üst ve alt taban çizgileri arasında kalan iç boşlukları da espas sorununa girmektedir. Harf boşluk düzenlemesi, harf harf araları tek tek seçilerek ya da kelimenin veya metnin tamamı seçilerek yapılabilir. Boşluk eklenmemiş düzenlemeye normal dizgi, boşluk eksiltilmiş düzenlemeye sıkışık dizgi, boşluk eklenmiş düzenlemeye geniş dizgi denir. Girilen değerlere göre dar, çok dar ve yapışık harf düzenlemeleri de yapılabilir.
Boşluk düzenlemesi yapılırken iç boşlukların da hesaplanması gerekmektedir. Bu yapılmazsa, yuvarlak harfler ve o harflerin bulunduğu yerler delik hissini verecektir. Yazı espaslamalarında belirli kuralların, ölçüm aletleriyle değil; göz ile saptandığı bir gerçektir. İki harf arasındaki boşluk kesin olarak ölçülemediğine göre; buradaki karşılaştırmanın beyin değil, göz olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Doğru espaslama, kelimenin her harfindeki pozitif alanların negatif alanlara eşit olduğu espaslamadır.
Küçük harfle (miniskül), harf arası espası yalnızca harflerin alt ve üst uzantılarının dışında kalan gövde kısmı esas alınarak yapılır. Çok dar ve çok geniş espaslamalar, rahat okumayı güçleştirir ve görsel sorunlar meydana
getirir.

Kelime Aralarının Düzenlenmesi

Harfler yan yana geldiklerinde kelimeleri oluştururlar. Kelimeler de yan yana geldiklerinde satırları oluştururlar. Bu durumda kelime arası boşlukların düzenlenmesi gerekmektedir. Kelime arası boşluğunun da harf boşluğu gibi mekanik ölçüm aletleriyle değil, göz ile saptandığı bir gerçektir. Kelime aralarını düzenlerken, kelimeler arasında kullanılan noktalama işaretlerini de dikkate almak gerekir. Boşluğun gerekenden az olması durumunda kelimeler birbirine yaklaşacağından okuma güçlüğü doğar. Boşluğun fazla olması durumunda da negatif alanlar oluşacak ve yazı aşağı doğru akarak görsel problemler yaratacaktır. Kelimeler arası espasta kesin bir ölçü olmamakla beraber (ı) harfinin iki kelime arasına rahatlıkla girebileceği kadar bir boşluk, kelimeler arası espasta ölçü kabul edilebilir.

Satır Aralarının Düzenlenmesi

Kelimelerden oluşmuş bir satır, ikinci bir satırla alt alta geldiği zaman satır aralığı espası sorunu ortaya çıkmaktadır. Satır sayısı ikiden fazla ise, ortada bir metin var demektir. Metinlerin rahat ve kolay okunur olabilmeleri için satır aralarının düzenlenmeleri gerekmektedir.
Satır aralarının düzenlenmesi deyimi, dizgi satırları arasındaki boşluğu düzenlemektir. Bu boşluk punto ile ölçülendirilir. Dizgi işleminde satır aralarındaki boşluğun düzenlenmemiş olduğu bir yerleştirme, normal yerleştirme olarak tanımlanır. Normal yerleştirilmiş 12 punto harf, taban çizgisinden diğer satırın taban çizgisine kadar 12 punto ölçüsündedir.
Metin İçinde Satır Arası Boşluklarının Düzenlenmesi
Bir metinde satır arası boşluklarının doğru düzenlenmesi gerekmektedir. Dar veya açık satır arası görsel ve tipografik sorunlar doğuracağı gibi okuma zorluğu da meydana getirir. Satır arası gereğinden fazla açık olur ise, göz satır takibini zor yapar ve okuma güçlüğü doğar. Satır arası gereğinden fazla açık olur ise, sayfadan aşağı doğru giden beyaz boşluklar kelimeleri birbirinden ayırır ve gözün soldan sağa okuma alışkanlığını bozar.
Satır arası boşluklarının düzenlenmesi negatif ve pozitif alanların da doğru kullanılması demektir (satır arası boşluklar beyaz alanlardır). Metin alanlarının gri alanlar olduğu ve tasarımda hoş lekeler oluşturduğunu unutmamak gerekir. Satırlar arasındaki boşluk fazlalaştırılırsa, satırlar metin sütunlarında çizgisel etki yapar. Boşluk düzenlemesi, ilgili yazılımdaki seçeneklerle hassas bir şekilde yapılabilmektedir.

Paragraf ve Sütun Arası Boşlukları

Bir metin, paragraflardan oluşur. Paragraflar bir yazıda, metnin daha rahat okunabilmesi ve konunun daha iyi anlaşılması için yapılır. Her paragraf bir anlatımın parçasıdır. Başka bir anlatıma geçiş, başka bir paragrafa geçiş demektir.* İşlenen konu, daha kolay ve rahat anlaşılır. Paragrafsız bir metin sütunu görsel olarak da son derece sıkıcıdır. Paragraftaki tipografinin akıcılığı için gereklidir. Bir paragrafın değiştiğini okuyucu anlayabilmelidir. Bu aynı zamanda metin görüntüsünü de değiştirecektir.
Geleneksel yöntemde paragrafın ilk kelimesi biraz içerden başlatılır. Ancak bu farklılık, paragrafı diğer paragraftan ayırmaya yetmez. Bu durumda iki paragraf arasında bir boşluk bırakılır. Paragraflar genellikle yarım satır veya tam bir satır boşluğu kadar bir beyazlıkla ayrılır. Günümüz modern yazı düzenlemelerinde sözü edilen, geleneksel içerden paragraf başlatma yöntemi bırakılmıştır. Sadece beyaz bir satır arası boşluk yeterlidir.

Metin Düzenleme Biçimleri

Bir tasarımcı metinleri oluştururken sayfada nasıl dizileceklerine karar vermek zorundadır. Metin düzenleme biçimlerinin dört yolu vardır: Soldan Blok, Sağdan Blok, Ortadan Blok, Her iki taraftan Blok.
Soldan blok en çok kullanılan düzenleme biçimidir. Soldan sağa okuma sistemini kullanırken, göz aynı basınç noktasına döner ve satırlar arasında takip kolaylaşır. Bu düzenleme sistemi sonraki satırın göz tarafından kolayca bulunmasını sağlar.
Sağdan blok sistemi de soldan blok sisteminde olduğu gibi, bir tarafı serbest kalan bloklama sistemidir.
Soldan ve sağdan bloklama sistemleri dar sütunlarda en iyisidir. Her iki bloklama sistemi de satırları uygunsuz yerden kesmeyi gerektirmez. Her iki taraftan blok uygulaması sayfa üzerinde dengeli bir gri alan oluşturur. Metnin rahat okunmasını sağlar. Bunun için uzun süre okunması gereken roman, gazete ve süreli yayınlarda bu sistem sıkça kullanılır. Her iki taraftan bloklama sisteminde tireleme yapılmamış ise kelimeler arasında görsel ve tipografik hatalar oluşur. Genel olarak, bloklanmış dizgi bloklanmamış dizgiden daha az boşluk gerektirir. Ortadan blok uygulamasında gözümüz, her defasında farklı satır başına dönüş yaptığından metin düzenlemelerinde kullanılmaları sakıncalıdır. Devamlılığı olmayan kısa metinlerde, başlık ve alt başlıklarda kullanılabilir.

Metin İçinde Tireleme Yapmak

Her iki taraftan bloklama sisteminde treleme yapılmamış ise, kelimeler arasında görsel ve tipografik hatalar oluşur. Bu tipografik sorunun önüne geçmek için metin içinde treleme yapmak, kısa sözcükler kullanmamak, metin genişliğini değiştirmek veya soldan ya da sağdan bloklama sistemini kullanmak gerekir.
Eğer treleme işlemi yapılacak ise, ardı ardına gelen satırların tire işaretlerinin sonlandırılmasından kaçınılmalıdır. Diğer bir yazı sütununa geçerken tireleme yapılması yanlış olur. Tasarımcılar treleme yaparak metin içinde oluşan görsel ve tipografik sorunun önüne geçebilirler. Bir satır uzun dizilmil ise, son kelime de tireleme yapılır ve alt satıra geçilir. Tireleme işlemi rastgele yapılmaz. Kullanılan dilin yapısına ve kurallarına uygun olmalıdır.
Büyük harfle başlayan veya sadece büyük harfle dizilen soldan bloklanmış metinlerde veya üst başlıklarda hizalama sorunu çıkmaktadır. Bazı büyük harfler, yapıları gereği diğer büyük harflerden daha çok negatif alana ihtiyaç duyarlar.
E, F, H, I, M, N, P, R gibi harfler kusursuz hizalanırlar. A, C, G, J, T, V, Y gibi harfler hizalamada görsel hata çıkarırlar. Böyle bir durumla karşılaştığımız zaman, göz yardımı ile optik düzenleme yapmamız gerekir. Büyük harfler içinde hizalanması en zor olanı (T) harfidir. Soldan veya sağdan bloklanmış yazıda, harfin yatay uzantısı düşeydeki blok duvarından bir miktar dışarı kaydırılır. Yuvarlak, (O) gibi harfler de optik kaydırmaya ihtiyaç duyarlar. Optik hizalama, ölçülendirmeyle değil, kesinlikle gözle yapılmalıdır.

Metin İçinde Vurgulama Yapmak

Bir metin içinde anlatılan konunun önemli kelimelerini veya cümlelerini, önemi doğrultusunda vurgulamak isteriz. Vurgulanan kelime veya cümle metin içinde öne çıkarken, okuyucunun da dikkatini çekecektir. Vurgulama, genelde kullanılan yazı karakterinin kalınlığı veya eğimi değiştirilerek yapılır. Vurgulama yapmak için değişik yazı karakterleri de kullanılabilir.
Vurgulamada büyük (majüskül) harf kullanıldığında çok öne çıkacaklardır. Bu sorunu büyük harflerin punto ölçüsünü, metin punto ölçüsünden bir veya iki ölçü küçülterek çözebiliriz. Büyük harf dizilmiş vurgulamanın kalınlığını da değiştirebiliriz. Unutulmamalıdır ki büyük harf dizgisi küçük (miniskül) harf dizgisine göre daha zor okunur.

Büyük ve Küçük Harflerin Kullanılması

Küçük harflerin x yüksekliklerinin dışında kalan üst ve alt uzantıları okumayı kolaylaştırır. Buna karşılık büyük harfler görsel olarak daha etkilidirler. Büyük harfler görsel etkilerinden dolayı üst başlıklarda, kısa uyarılarda kullanılırlar. Metinlerde büyük harf, okuma zorluğu açısından kullanılmamalıdır. Roman, gazete ve süreli yayınlarda rahat ve çabuk okunabilirliğinden ötürü küçük harf kullanılmalıdır.
Türk alfabesinde aksan ve noktalama işaretleri kullanıldığı için (ç, ğ, i, ş) büyük harf dizerken satırlar arasında boşluk düzenlemesi yapılması gerekmektedir. Metin içinde büyük ve küçük harflerin birlikte kullanımında, küçük harflerin alt ve üst uzantıları satır boşluk düzenlemesini güçleştirecektir.

ÖZEL ETKİLER

Başlangıçta Büyük Harf Kullanımı (İnisiyal Harf)
Başlama harfi denen özellikli harflere inisiyal (initial) harf denir. Bazen metinlerle kaynaşır, bazen metin dışında yer alırlar. Süslenerek kullanıldıkları gibi sadece kendi hallerinde de kullanılırlar. Fantezi romanlarda, dergilerde inisiyallere rastlayabiliriz. Günümüzde, gazetelerde ve dergilerde dikkati çekmek için başlangıç harfi büyük kullanılmaktadır. Bugün modern tasarımlarda sıkıcılığı gidermek ve siyah alan (pozitif alan) oluşturmak amacıyla kullanılır. Paragrafların birinci kelimesinin ilk harfini, aynı yazı karakterinin ölçüsünü büyüterek kullanabiliriz. Tasarımlarda inisiyal harf kullanılacağı zaman A, L, F, P, T, V ve Y gibi harflerin N, M, H, U harflerinden daha fazla beyaz boşluğa (negatif alan), sahip olduklarını göz önünde bulundurmak gerekir. İnisiyal harfi tasarımda iki veya üç defadan fazla kullanırsak sıkıcı olmaya başlar. Onun tasarımla uyumla olmasına özen göstermemiz gerekiyor.

Şekillerin Dışına veya İçine Yazı Yazmak

Düzgün bir şeklin vaya abartılmış büyük bir harfin dışından dizgi yapabiliriz. Seçtiğimiz şekil düzgün olabileceği gibi, şekilsiz de olabilir. Kullanılan dizgi ve çizim yazılımları buna olanak vermektedir. Eğer kullanacağımız şekil bir paragraf başına gelecekse, paragrafı içerden başlatmamız gerekir. Kullanacağımız şekil soldan blok sağ tarafı serbest bir dizginin sağ tarafına koyulacaksa, hoş olmayan kötü negatif alanlar meydana gelecektir. Eğer şeklin sağ tarafa gelmesi gerekiyorsa, metin iki taraftan bloklanmalıdır. Şekillerin dışına yazı yazacağımız gibi içine, onların dış çizgi biçimine uygun yazı yazabiliriz.
Seçtiğimiz şekil herhangi bir şekil olabilir. Karar verilmesi gerekli olan elimizdeki metnin seçilen şekil içine sığıyor olmasıdır. Günümüz çizim yazılımları yardımı ile kapalı bir şeklin içine, seçilen metin dizgisini akıtabiliriz. Şeklin içine yazıyı doğru yarleştirmek için birçok düzenleme ve tireleme yapmak gerekebilir.

Elyazısı (Script) Karakterleri

Matbaanın icat yılı olan 1440 yılına kadar bütün yazılar elle yazılıyordu. Elektronik çağa geçmemizle birlikte elle yazılan yazılar önemini kaybetse de bir sanat dalı olarak devam etmektedir.
El yazısı karakterleri akışkan özellikleri olan karakterlerdir. Harfler birbirlerine kusursuz olarak bağlanırlar. El yazmalarını eğik (italik) yazı karakterleriyle yarıştırmamak gerekir. El yazısı karakterlerinin büyük ve küçük harfleri beraber kullanılırlar. Bu karakterlerin büyük harfleri oldukça görkemli olurlar fakat yan yana geldiklerinde bağlantı sorunları çıkar. Çünkü beraber kullanılmak üzere tasarlanmışlardır.

Tipografinin Rengi

Tipografi her zaman siyah ve beyaz kullanılır. Siyah ve beyaz genelde çok kullanılan ve uygun olan renklerdir. Fakat bunu sınırlamamıza gerek yoktur. Etkileyici ve çarpıcı bir tipografi yaratmak istersek sayfaya renk eklememiz gerekir. Başlıklarda ve metin kutularında kontrastlık avantaj sağlar. Yazı karakterlerinin rengi, detayların kombinasyonu ile belirtilir. Harflerin ve satırların arasındaki boşluk geniş olduğu zaman, başlıklarda ve metin kutularında daha gri etki görürüz.
Harfin x yüksekliği, kalınlığı, serifler veya serifsizler de tipografinin rengini etkiler. İnce serifli karakterler daha uçucu ve gri etkiye sahiptirler. Kalın serifisiz karakterler ise, birbirlerine bitişik oldukları için koyu renk yaratırlar. Başlık veya alt başlığa bold karakterleri uygulanarak renk eklersek, görsel olarak daha çekici ve kaliteli olur. Okuyucunun ilgisini çekeceği için, sayfada duracaktır. Önemli olan da budur. Yaratılan renk değişikliği sayfayı çekici yaparken, bilgiyi de düzenli hale getirir.

Asılmış Noktalama İşaretleri

Başlık ve alt başlıklarda kullanmak zorunda olduğumuz noktalama işaretlerinden en önemlisi şüphesiz “tırnak” işaretidir. Gri bir sayfa hoş olmadığı gibi karışıklık ta yaratabilir. Konunun önemine dair ipucu vermez. Tipografide el yazısı (script) dendiği zaman, elle yazılmayan yazılardan bahsetmekteyiz. Tırnak işareti metin bloklarının dışında tutulur. Buna “asılmış tırnak” denir. Metin bloklamalarında bu şekilde kullanırsak görsel olarak daha etkili olur. Diğer bir tipografik sorun da virgül ve nokta kullanımında, bloklamanın nasıl yapılacağıdır. Virgül ve noktalar metin bloklarının dışında tutulur ve bunu ancak elle yapabiliriz. Bu şekilde kullanılırsa bloklamadaki tuhaf boşlukların önüne geçmiş oluruz. “Tırnak işareti metin bloklarının dışında tutulur. Buna asılmış tırnak denir.”

Rakamlar

Günümüzde kullandığımız rakamlar büyük harflere benzerler (majüskül harf). Taban çizgilerinden hizalanırlar. Metin içinde küçük harflerle (miniskül harf) beraber kullanıldıklarında görsel problem çıkabilir. Bunun önüne geçmek için ölçülerini küçültebiliriz. Rakamların araları da harflerde olduğu gibi düzenlenirler. Her harfin bir önceki ve sonraki düzenlemesini gerekli kılar. Boşluk düzenlemesi yapılırken iç boşlukların da hesaplanması gerekir.

Düz ve Kırık Çizgiler

Çizgileri tipografide yardımcı eleman olarak görebiliriz. Bir tasarımda bütün içinde yer aldıklarında siyah alan (pozitif alan) olarak kullanılabilirler. Çizgileri, vurgulamak istediğimiz kelime veya cümle altına çizebiliriz.
Çizgiler kelime veya satır uzunluğundan daha kısa ve uzun olmamalıdır. Çizgileri, kullandığımız çizim ve grafik programları yardımı ile istediğimiz kalınlıkta kullanabiliriz.
Çizgiyle satır arasındaki boşluk çok önemlidir. Alt uzantıları olan harflerin uzantıları (g, j, p, y) ve Türkçede “ç” ve “ş” harflerinin çengelleri, çizgiyle temas etmemeli veya uzantılardan kesilmelidir. Çizgiler kelime veya satır uzunluğundan daha kısa veya uzun olmamalıdır.

Kenar Süsleri

Kenar süsleri de çizgiler gibi yardımcı eleman gibi kullanılabilirler. Fakat daha çok dekoratif özelliğe sahiptirler. Bir metin başlangıcında veya bitiminde kullanıldığı gibi, davetiyelerde çerçeve olarak da kullanılırlar. Kenar süsleri daha çok clipart olarak bulunur. Kenar süsleri düz bordür, çerçeve ve köşebent şeklindedir.

Özel Etkiler

Yazılara özel etkiler uygulanabilir ve onlara filtreler yardımı ile değişik görüntüler verebiliriz. Yazıya bu tür değişiklikleri uygularken onların okunmaz olmamalarına dikkat etmemiz gerekir. Yazıya özel etkiler uygulamak için onları görüntü haline getirmemiz gerekmektedir. Photoshop bize bu konuda yardımcı olabilecek en iyi Bitmap programıdır.

Sayfa Tasarımı

Grafik tasarım, iletişimin görselleşmesi demektir. Görselleşen tasarım insanlara daha hızlı ve kolay ulaşır.
Yazılar, fotoğraflar ve resimler grafik iletişimin vazgeçilmez elemanlarıdır. Görselleşen starımda verilen mesajlar açık, net ve estetik olmalıdır. Grafik tasarım kavramını problemin çözümü olarak da algılayabiliriz. Grafik tasarım yüzeyleri, iki boyutludur. Tasarımcı, iletmek istediği mesajı bu alan içinde vermeye çalışır. Dört kenarı olan bu alan, kompozisyonun kurulacağı esas alandır. Kompozisyon alanında yer alacak olan tipografi, fotoğraf ve illüstrasyonlar belli boşluklar bırakılarak yerleştirilmelidir. Bu elemanların doğru yerleştirilmesi tasarımın gücünü arttırır. Dergiler, broşürler, afişler, kitaplar, ambalajlar gibi ürünler grafik tasarım alanının içine girer.
Tasarlamak planlamak demektir. Tasarım süreci karışıklığa ve aynılığa düzen getirmek demektir. Tasarım süreci karışıklığa ve aynılığa düzen getirmek demektir. Düzen, verilen mesajın daha kolay anlaşılmasını sağlar. Moda, tasarım olgusunda göz önüne alınması gereken bir durumdur. Basit bir tasarım daha şık bir tasarımdır.

Tasarımcı ne yapmalı?

Sayfayı çekici hale getirmek önemlidir. Görsel uyarı okuyucuyu sayfaya daha çok çeker. Basitlik gereksiz unsurları elemine eder. İyi bir tasarım okuyucuyu yormamalıdır. Sayfayı çok bilgiyle doldurursak okuyucunun kafası karışır. İyi bir şeyin fazlası da zarar getirebilir ve problem haline gelir. İlk anda okuyucuya çok fazla bilgi verdiğimizde okuyucu bundan sıkılacaktır. İnsan beyni her şeyde bir anlam arar. Çevremizdeki farklı bir şey dikkatimizi çeker, bu da bize avantaj sağlar.
Sonuçta, bir sayfaya veya monitöre baktığımızda, gözlerimiz içgüdüsel olarak aynılıkları ve farklılıkları algılar. Tasarımcılar işlerini başarılı bir şekilde aktarırlarsa, anlam kazanır ve iletilmek istenen şey iyi aktarılmış olur.
Başarılı tasarımlar, içeriği tam ve basit olarak aktarılanlardır. Bu aynı zamanda şıklık getirecektir.

Boşluk (Negatif Alan)

Boşluk, (negatif alan) tasarımın gerekli durumlarından biridir. Boşluk doldurulması gereken bir durumdur. İlk adım da boşluğu görmektir. Herkes bakar ama göremez. Görsel tasarım işinde en önemli şey boşluktur. İki boyutlu bir tasarımda boşluğa negatif alan denir. Yaratım ve yazı bunun arka tarafında yer alır. Fakat bu tasarımın arka tarafından daha fazla bir şeydir, zira tasarımın arka tarafı tek başına yaratılmışsa, tasarımın tamamı gereksiz hale gelecektir. Ama bunu başka türlü kullanırsak beyaz boşluk öne çıkacaktır.
Boşluk pozitif bir şekil alacak, pozitif ve negatif alanlar birbiriyle iç içe geçecektir. Dolayısıyla tasarımdaki bütün elemanlar gruplanacaktır. Boşluğun (negatif alan) içine bir nesne koymak bir eleman yaratacaktır. Tek bir eleman koyulduğunda; elemanın küçük ya da büyük, yüksek ya da alçak, yakın ya da uzak olduğunu söylemek güçleşir. O, sadece boşlukta yüzen anlamsız bir şeydir. Boşluk (negatif alan) dikkatli bir şekilde kullanılmalıdır, çünkü sayfadaki elemanlar iyi gözükür. Sadece pozitif alanları ortaya çıkarırsak, negatif alan etkisini kaybedecektir.
Boş yer olması iyidir ama onu nasıl kullanacağımız önemlidir. Beyaz boşluğu, (negatif alan) iyi kullanmak gerekir. Boşluk doğru kullanılırsa kalite ve işlevlik artar. Fazla kalabalık kaliteyi azaltır, tasarım sıkıcı olmaya başlar.

Simetri - Asimetri

İki türlü denge vardır ve görsel iletişimin önemli elemanlarıdır. Simetrik ve Asimetrik. Simetrik denge dikey eksene yerleşir. Asimetrik denge her iki tarafta aynı gözükmez fakat benzeşmeyen iki yan eşit durumdadır. Boşluk (negatif alan) bir şekildir.
Tasarım, şekillerin düzenlenmesi demektir. Bütün tasarım elemanlarının (yazı, fotoğraf, illüstrasyon v.b.) bir şekli vardır. Bir tasarımcının her elemanının bir şekli ve şekillerin de birer anlamı olduğunu bilmesi gerekir. Simetrinin benzerlikten dolayı dengesi vardır. Asimetrinin ise kontrastlıktan dolayı dengesi vardır. Negatif alanın (boşluk) da şekli vardır. Onu bir şekil haline getirip tasarıma çarpıcılık ve dinamizm katabiliriz.

Simetri

Buna etkisiz boşluk (pasif negatif alan) da diyebiliriz. Simetri boşluğun ortasında yer alır. Simetrik bir tasarımda beyaz boşluk (negatif alan) etkisizdir. Çünkü, algımızda pozitif elemanların bütünlüğünü göremeyiz. Sadece fon olarak kalır. Simetri huzur ve durağanlık getirir. Uzun süre seyredilirse sıkıcı olur. Fakat simetri kullanılarak iyi tasarımlar da yapılabilir. Üç tip simetrinin var olduğunu söyleyebiliriz. İki taraflı simetri, ortadan geçen eksenin iki tarafında eşit yer alan simetrik düzendir.
Yelpaze şeklinde olan simetride ise, grafik elemanlar sanki bir yelpazenin açılımı gibi dizilirler. Yönü değişen simetri, bir boşlukta birbirine benzeyen şekillerin yoğun bir şekilde düzenlenmesidir (yer karoları gibi).

Asimetri

Buna etkili boşluk (aktif negatif alan) da diyebiliriz. Asimetri hareketli ve dinamik olur. Birbirlerine benzemeyen ve eşit olmayan elemanların arasındaki denge ve düzendir. Asimetrik tasarımda beyaz boşluk (negatif alan) etkendir. Çünkü, algımızda pozitif elemanların bütünlüğünü görmeye başlarız. Bundan dolayı, beyaz boşluk asimetrik tasarımda büyük önem taşır.
Esas dengeyi sağlayan beyaz boşluktur. Gözü optik noktaya doğru iter. Beyaz boşluğu kötü kullanırsak boşa giden, anlamı olmayan boşlukla karşılaşırız. Boş bırakılan alan, özel ve kaliteli olmalıdır. Bırakılan boş alan tasarıma bir anlam katar. Simetrik dengede ne kadar durağanlık varsa, asimetrik dengede o kadar hareket vardır.
 
Son düzenleme:

Selim MERCANO

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
2 Tem 2008
Mesajlar
3,346
Tepkime puanı
96
Sayfa Tasarımının Tarihsel Gelişimi

Romalılar​

Alfabeyi Fenikelilere, sesli harfleri Yunanlılara borçluyuz. Yazı estetiğini ise, alfabeyi Yunanlılardan devir alarak Latin alfabesini oluşturanlara, yani Romalılara borçluyuz. Onlar alfabelerinde de değişiklikler yapıp, hemen hemen bugün kullandığımız alfabeyi oluşturuldular, ama bizim açımızdan çok önemli bir değişiklik daha yaptılar: Yazıyı güzelleştirdiler. Onlar intizam ve kural seven bir kültürdü ve nasıl şehirlerini planladılarsa , yazılarda da bir takım kurallara bağlanma ihtiyacı duydular. Önce yazıların bir alt bir üst çizgiye oturması gerektiğine karar verdiler. Sonra da harfleri geometrik şekillere yerleştirdiler. Mükemmel kareler, daireler, üçgenler, harfler ve serifler.

Serifler

Harfler, taşa oyulurken kayan murçlara bir çare olarak düşünüldü ve ayrıca harflerin uçlarına da kancalar ilave ettiler. Romalılar yazıyı öylesine zarifleştiriyorlardı ki; bu da harflerin önemli bir unsur haline gelmelerine neden oldu. Romalılar, ayrıca grafik tasarımda da çok büyük katkılar sağladılar. Kodeks gibi. Hıristiyanlığın imparatorluk içerisinde yaygınlaşmasıyla birlikte, din ve felsefe araştırmaları ve karşılaştırmalı metin incelemeleri başlamıştı. Bu bağlamda, papirüs rulolarının kullanışsızlığı aşikardı. Oysa parşömen, yani ince deri, kesilip dikilebiliyordu ve bu durumda da Romalıların kodeksi icat etmelerine neden oldu. Bu icat ise, Romalıların kitap içeriği kadar, tasarım ve sayfa düzeninin de önem kazanmasına yol açacak ve ortaçağın en önemli yaratıcılık alanlarından biri haline gelecekti. Skolastik ortaçağın tezhipli metinlerinin bir müjdecisi olan, doğa bilgini Plinius’un “Historia Naturalis” adlı eseriydi. Plinius’un İsa’dan sonra 76 yılında Venüs yanardağının patlamasını gözlemlerken can vermiş olması ise acı bir ayrıntıdır.

Ortaçağ

İnsanlığın en karanlık dönemlerinden biriydi. Yoksulluk, iletişimsizlik, hurafeler, yakılan cadılar ve veba. Öyle bir dünya ki, İnsanların neredeyse tamamı asla doğduğu yerin 15 kilometre ötesini görmeden ölüyordu. İşte böyle bir ortamda, o çağın ve insanlık tarihinin en büyük kitap tasarımcıları tarihin en güzel kitaplarını yarattılar. Bu kitapların tamamı elde yapılmış ve bazılarının yapımı nesiller almıştı. Arkalarındaki “kolofon” yani künyelerden onları yaratan kaligrafların, tezhipçi ve ressamların ve bütün bu yapıları yönlendiren “scrittori”, yani art direktörlerin adlarını öğreniyoruz. Pahalı parşömenin kullanımını optimize etmek için yaratılan sıkışık gotik karakterler, “diminuendo”, yani küçülen harflerden oluşan başlıklar gömülen resimler bugünün grafiklerine parmak ısırtacak gibidir.

Gotik Dönemden Rönesansa

Ortaçağ sanatı, İrlanda’da yaratılan Kells kitabı gibi erken örneklerle birlikte, Fransızlar’ın ünlü imparatoru Büyük Karolus’un hazırlattığı özel miniskül yazı da bin yıl gibi bir sürede bütün ihtişamı ile gelişerek, 12. yüzyıldan itibaren gotik dönemde doruğa ulaşmamıştır. Gotik sanat Rönesans'ın, Rönesans ise yeni dünya görüşü ile, bilim ve teknolojide büyük ilerlemelerin habercisi olacaktı. Bu ise, ortaçağın tezhipli kitap geleceğinin sonunu getirirken kitap tasarımı ve tipografide bir devrim olacak kadar büyük gelişmelere yol açacaktı.

Geç Gotik

15. yüzyılın Avrupa'sı insanının yaratıcılığının doruğa ulaştığı belli başlı dönemlerden birisiydi kuşkusuz. Ama bütün bu olanlar birkaç yılın içine mi sığdı yoksa bir öncesi de var mıydı? İşte bu sorunun cevabı pek çok alanda olduğu üzere, kitap tasarımı alanında da geç gotik dönemde, yani 13. ve 14. yüzyılda gizlidir. Gerek yazı istifinde, gerek yazı karakterlerinin uğradığı değişimlerde, 16. yüzyılın büyük kitap ve tipografi ustalarının ortaya attığı kavramların öncülerini görebiliyoruz. Her ne kadar elle yapılan kitaplar olsalar da, gotik Avrupa’nın bu olağan üstü kitapları artık yeni bir çağı müjdeliyordu.

İncunabula

İnsanoğlunun matbaa denilen dahiyane buluşa ulaşması da bir gecede olmadı. 14. yüzyılın sonlarından itibaren, özellikle kuzey Avrupa'da pek çok kitap tasarımcısı daha hızlı ve etkin kitap üretme yöntemleri üzerine kafa yormaya başlamıştı. Bu dönemde sanat tarihçilerinin sevdiği bir ad vardı: “incunabula”.
Bulunan yöntem ise şuydu; Tüm kitap sayfası tek bir tahta kalıba oyuluyor ve kalıbın içne oyulan resimler daha sonra elle renklendiriliyordu. Tümü elle yapılmış kitaplara göre daha hızlı üretilebiliyordu. Ama kalıplardaki hızlı aşınmalar yüksek tirajlara izin vermiyordu. Bu da, yöntemin en büyük sorunlarından birini oluşturuyordu. Albrecht Duerer’i ressam olarak hepimiz tanıyoruz fakat Incunabula’nın en önemli kitap ve harf tasarımcısının da bu ressam olduğunun unutulmaması gerekir.
Albrecht Duerer yaşadığı Nurnberg kentinin en büyük matbaasının sahibiydi. Kitap tasarımı ve baskı teknikleri üzerine büyük çalışmalar yaptı. Romalılar’dan bu yana Albrecht Duerer kadar yoğun bir biçimde harf tasarımı üzerinde duran kimse olmamıştı. Kendisinden sonra gelecek kitap tasarımcılarına büyük çığır açacak olan buluş da ondan geldi: Yani bir kasnak içerisine birden fazla kalıp bağlamak ve kalıpların aynı malzemeden oluşmasını sağlamak. Yaptığı ****l gravürleri, tahta yazı kalıpları ile kombine ederek oluşturduğu sayfalar sadece tasarım değil, aynı zamanda teknoloji şaheserleriydi.

Matbaa

Incunabula’nın oluşturulmasının arkasında gerek ekonomik, gerekse ideolojik nedenler vardı. Avrupa dinsel ve sosyal değişim sürecinden geçiyor ve para sahibi olanlar yaygınlaşıyordu. Kitap, ortaçağ boyunca olduğu gibi nadir bir “süs objesi” halinden çıkıp daha çok insanın sahip olmak istediği bir **** haline gelmişti.
Kuzey Avrupa’daki reform hareketi ise, skolastik dogmaların yıkımını ve bilginin önem kazanmasını sağlamıştı. İşte bu ortamda, 15. yüzyılın sonunda, Johan Gutenberg’in Mainz şehrinde bulunan matbaasındaki buluş , 30-40 yıl gibi kısa bir zaman dilimi içerisinde tüm Avrupa’ya yayıldı: Dizgi sistemi ile baskı!
Tüm sayfanın bir defada ve tek bir kalıba oyulması yerine, Gutenberg’in getirdiği sistemde harfler ayrı ayrı birimlerden oluşuyor ve kasnak üzerine sırayla diziliyordu.
Antimon ve kurşunun karışımından oluşan harfler kolay kolay aşınmıyor ve traj sayısı o günler için inanılmaz miktarlara çıkabiliyordu. Gerçi bu yöntemin kitap tasarımına getirdiği kısıtlamalar vardı.Tasarımın paralel satırlardan oluşması gerekiyordu. Ortaçağın ve erken Rönesans'ın tezhipli kitaplarının artık gerçekten sonu gelmişti ve kitap tasarımcıları, yaptıklarını yepyeni norm ve sistemlere oturtacaklardı. Artık büyük tipografi ustalarının çağı gelmişti.

Rönesans ve Büyük Tipografların Çağı

16. yüzyıldan itibaren Avrupa’nın pek çok yerinde yeni bir meslek gündeme gelmişti: Matbaacılık. Matbaacılar sadece kitap basımı ile değil,aynı zamanda kitap tasarımı ve tipografik tasarım ile da ilgileniyorlardı. İlginçtir ki, bu konudaki atılımlar;matbaanın keşif yeri olan Kuzey Avrupa’da değil, İtalya’da olmuştur. 16. yüzyılın başlarında Rönesans'ın İtalya’da doruğa ulaşmasıyla beraber, kişisel eğitim ve bilgilenme de yaygınlaşıyordu. Daha birkaç yıl önce, okuma ve yazma bir avuç insanın bildiği bir ayrıcalıktır. Hal böyle olunca, zengin sınıflar artık okumuyor ve yazmıyordu.
Kaligrafi derse almak günün modası idi ve el yazısının yaygınlaşması,gotik yazının da sonunu getirip yeni cursiv, ya da bugünkü deyimiyle italik yazıyı getirdi. İtalik diyoruz, çünkü bu yeni yazı tarzı İtalya’dan dünyaya yayıldı. Bugün kullandığımız fontların adlarından onları zaten tanıyoruz. 16. yüzyılda İtalya tipografiye Bembo ve Aldus Mamitius gibi büyük kitap tasarımcılarını armağan etti. Cursiv yazının yanı sıra roman minisküller de yavaş yavaş kitap tasarımındaki yerlerini bu dönemde alamaya başladılar. Aynı yıllarda Fransa’da Claude Gramond ve Jean Jannon çalışmalarını sürdürüyorlardı. 17. yüzyıla gelindiğinde, kitap tasarımının ağırlıklı olarak Fransa’da geliştiğini görüyoruz. Fransızların ünlü kralı 14. Louis’in Fransız akademisine özel olarak sipariş ettiği yazı karakterinin, yani romain du roi’nin etkisi olsa gerek.
Bu kitabın kullanım kılavuzu olarak işlev gören “Champs Fleury” ise bu dönemden sonra basılacak olan kitaplara bir mizanpaj rehberi oldu. Ünlü matbaacı Didot ailesi 19. yüzyılla kadar kitap tasarımında çığır üstüne çığır açtı. Ancak İtalya belki de bütün zamanların en büyük tipografını, yani Giambattista Bodoni’yi 17. yüzyılda yetiştirdi.
İngiltere’de ise William Caslon ve John Baskerville gibi tasarımcı matbaacılar, baskı sanatının çehresini değiştirdi. Kitap tasarımının bu denli değişmesinde rolü olan bir gelişmeden daha bahsetmek gerek. Pahalı bir malzeme olan parşömen, 16. yüzyıldan itibaren, yerini Çin’den ithal edilen bir keşfe, yani, kağıda bıraktı.
Önce ipek ya da pamuktan üretilen kağıt, kitap maliyetlerinde nispeten bir ucuzlama sağladı. Ancak 17. yüzyıl sonlarından itibaren selülozik kağıt üretimine başlanmasıyla kitap yapımı iyice ucuzladı. Bu nedenle; sayfalar beyazlaştı, text alanları küçüldü, satır araları genişledi, puntolar ve harf araları büyüdü. 17 ve 18. yüzyıl insanlığa pek çok armağan etti. Felsefe, demokrasi, bilimsel çalışmalar. Bu aydınlanma döneminde, kitap tasarımı da şekillenerek günümüze kadar gelen mizanpaj ile dizgi kriterleri de somutlaştı.

Endüstri Devrimi

19.yüzyıl büyük bir gürültü ile geldi desek yerinde olur.İnsanlık, aydınlanma döneminin ardından yepyeni bir dünya ile karşı karşıyaydı. James Watt’ın buhar makinesini buluşu insanlara yepyeni seyahat imkanları tanıyordu. Trenler ve vapurlar daha 40-50 yıl önce aşılamaz gibi görünen mesafeleri yakınlaştırmış, öte yandan aynı buhar makinesi hızlı bir endüstrileşmeye yol açmış ve seri üretim devri başlamıştı.
Baskı ve tipografi dünyası da bu yeniliklerden çok büyük bir pay kapacaktı. 19. yüzyılın başlarında, Almanya’da bir matbaacı, olağanüstü bir keşifte bulundu: Bu litografi presi idi.
Bu günkü ofset sisteminin dedesi sayılan bu baskı sistemi yağ ve suyun birbirini itmesi ilkesine dayanıyordu ve bir anda tüm grafik tasarımın çehresi değişiverdi. Artık 4 rengin üst üste basılabilmesi sayesinde çok renkli baskı ve her türlü elle boyama meseleleri ortadan kalktı. Yazılar ise tipografik matbaanın kasnak esaretinden kurtularak her türlü eğride ve şekilde yerleştiriliyordu. Bu yeni özgürlük, seri üretimin tasarımında da 19. yüzyılın ilk yarısına ne yazık ki büyük bir çirkinleşme ile damgasını vurdu.
Art and Crafts
Ancak yüzyılın 2. yarısında İngiltere ve Amerika’da oluşan yeni bir tasarım hareketi seri üretime bir reaksiyon getirdi. Tek çareyi elde üretime dönüşte gören tasarımcılar, yeni bir çağın vizyonu ile eski teknolojileri birleştirerek olağan üstü işler ürettiler. Bu yeni tasarım akımının adı “Art and Crafts” hareketi idi ve kısa bir sürede tüm dünyaya yayıldı.
Kara Avrupa’sında “ secession” adı ile 19. yüzyılın sonunda görüldü. İngiltere’de Kelmscott Pres adlı matbaasında ürettiği işleri ile Art and Crafts hreketinin kurucusu William Morriss’dir.

Art Nouveau

Art and Crafts hareketi, yüzyılın sonuna doğru ortaya çıkan “Art Nouveau” hareketine de önemli bir ilham kaynağı oluşturdu. Art Nouveau tasarımlarının önemli bir etki kaynağı da vardı, o da uzak doğu sanatı idi. Ulaşım kolaylıkları ile artan turizm ve 19. yüzyılda doruğa ulaşan sömürgecilik tam anlamıyla tüm dünyayı Avrupa’ya taşıyordu. Hal böyle olunca, tasarımcılar gördükleri yeni ve egzotik sanat ürünlerinin dünyasını kendi işlerine yansıtmakta gecikmediler. Daha sert renk paletleri ve konturlar, 19. yüzyılın en önemli tasarım ekolünün alamet-i farikası haline geldi. Art Nouveau hareketinin en önemli ismi, kuşkusuz Çek tasarımcı Alphonse Mucha’dır. Ancak Mucha’nın yanı sıra, Jules Cheret ve Toulouse Lautrec gibi sayısız afiş tasarımcısı da bu harekette yerini aldı.

20. Yüzyıla Girerken

19. yüzyıldan 20. yüzyıla geçiş, ilk 10 yılında çok büyük değişikliklere vesile olmadı. Art Nouveau hareketinin sadeleştirilmiş bir devamı olarak düşünülebilecek tasarım hareketleri bu dönemde ortaya çıktı. Viyana’da oluşan “Wienner Werkstaette” adlı hareket özellikle William Morris ‘in Arts and Crafts hareketinden etkilenerek zarif tasarımlar üretti. Ancak iki büyük dünya savaşı, dev sosyal ve teknolojik devrimleri ile 1915 yılından itibaren insanoğlunun tasarım dahil her türlü normunu kıracak ve yerini 21. yüzyıla devrederken yeni bir dünyanın da habercisi olacaktı.
Art Nouveau’nun uzantısı olan hareketlerin yanı sıra, kendisinden sonra gelecek olan daha marjinal akımlara yardım edecek olan diğer damar ise; kübizmden esinlenen Avrupalı tasarımcılardı. Hemen hemen Avrupa’nın her yerinde avantgardist sanat kol geziyordu. Tiyatro etkinliklerinin afiş ve broşürlerini de, bu son derece ilginç grafikler tasarımlıyordu.

Bauhaus

Daha önceden bahsettiğimiz Art Nouveau ağırlıklı tasarım anlayışı, 1. Dünya Savaşı sonrasında topyekün alt üst olan sosyal dokunun bir parçası haline gelerek büyük sorgulamalara ve değişikliklere uğradı. Tasarım teorileri üzerine çok ciddi bir biçimde kafa yoran Bauhaus okulu 1920’den itibaren Almanya’nın Weimar kentinde faaliyete geçti. Walter Groupius ve arkadaşları, savaş öncesinin aşırı süslü sanat akımlarına sert bir tepki olarak “form işleri takip eder” sözcüğünde özümsenebilecek olan minimalist bir tasarım anlayışını
savunuyordu.
Bauhaus okulu başta Herbert Bayer ve Armin Hoffmann olmak üzere, yepyeni tasarım ilkelerini yaşama geçiren grafikerler yetiştirdi. Gerek mizampaj, gerekse renk kullanımı kuramları üzerine çalışmalar yapan bu tasarımcıların grafik tasarıma en büyük katkıları ise tipografi alanında oldu.
Futura adlı yazı karakterinden başlamak üzere bir dizi yeni karakter kullanılmaya başlandı. Ayrıca, tasarımda ve tipografide serifsiz ya da batone olarak adlandırılan yazı sistemleri de kullanıma sunuldu. Hitler Almanya’sından kaçmak zorunda kalacak olan Bauhaus, ilkelerini 1940’lı yıllardan itibaren başta Amerika ve İsviçre olmak üzere tüm dünyaya yayacaktı.

Fütüristler

İtalya’nın yaramaz tasarımcıları Fütiristler, 1. Dünya Savaşının ardından faaliyete geçti. Balla, Marinetti ve Depero’nun öncülüğünü yaptığı hareket, savaş ve teknolojiye övgüler yağdırması nedeniyle bu adı aldı. Mimarida ve pek çok dalda araştırmacı ruhlarıyla yer aldılar. Grafik tasarım alanında da, kendi şiirlerini, Gutenberg’den beri kullanılan dizgi kasnaklarını ve kalıpları kırarak oluşturdukları yeni kalıplara bastılar. Kendilerinden 50-70 yıl sonra gelecek tasarımcıları bile hayrete düşürecek işler yapmayı başardılar.

Dadaizm

Dadaistler her alanda olduğu gibi, grafik tasarım ve özellikler tipografiyi, masaya yatırdılar. Kolajlarında kullandıkları yazıları, bir çift toplumsal bilinçaltının deşifre edilmesi olarak gördüler.

Konstrüktivistler

Büyük devrimin ilk 5 yılı, Rusya’da bir grup tasarımcının oluşturduğu Konstrüktivist hareket ile kendini ifade etme şansını yakaladı. Tatlin, Rodchenko ve El Lissitzky gibi tasarımcılar, yeni bir dünya görüşünün görsel alt yapısını oluşturmaya soyundular. Stalin öncesi bu dönemde, özgürce Rusya’nın dışına da çıkabildikleri için çağdaş Batı Avrupa hareketlerini de takip ettiler, hatta bu hareketlere müdahil de oldular.
Bunların arasında, özellikle El Lissitzky, “De Stijl” hareketinin kurucusu olan Theo Van Doesbourg’la yakın ilişki içerisine girerek “Proun” adını verdiği unutulmaz tipografik araştırmalar yaptı. Stalin’in yükselişi ile Konstrüktivist tasarımcıların çoğu Rusya’yı terketti. Ancak Rodchenko gibileri yeni rejim için çalışmayı sürdürdüler.

Art Deco

Bauhause, Fütüristler Konstrüktivistler ve Dadaistler 20. yüzyılın ilk yarısında avan-garde tasarım hareketlerinde etkili oldular. Bu dönemin yaygın tasarım hareketi, onların kuramları ile Art Nouveau arasındaki orta yolu bulan Art Deco hareketidir. İki büyük savaş arasında yalnız batıda değil, hemen hemen dünyanın her yerinde tasarımcılar; Bir anlamda, 90’lı yılların ilk yarısında oluşacak olan dekonstrüktivist tipografinin öncüsü oldular. Dadaistlerden özellikle John Heartfield, Raul Haussmann ve Hannach Höch bu alanın önemli yaratıcılarıydı. Mücevherden seramiğe, ****lden mimariye inanılmaz zerafette ürünler yarattı. Grafik tasarımda da seyahat, içki, eğlence ve moda afişleri tüm şehirlerin duvarlarını donattı. Bu dönemin önce gelen grafikerleri Peignot ve yazı karakterlerinin de yaratıcısı olan Cassandre’dir. Türkiye’de de yankı bulan bu anlayış İhap Hulusi tarafından temsil edildi.

Savaş Yılları​

Amerika’daki büyük kriz ve sonra gelen 2. Dünya Savaşı, tasarımcıları Art Deco’nun lüks ve ihtişamı ön plana çıkardığı stilinden daha yalın bir anlatıma götürdü. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin “Work Progress Administration” birimi tarafından yürütülen grafiker eğitim ve iş bulma programının 30’lu ve 40’lı yıllarda ortaya çıkardığı afiş dizgisini, bu yeni sosyal bilinç dönemi tasarımını anlatmak için iyi bir örnek teşkil etmiştir. Gene Amerika’dan başlayarak dünyaya yayılan sinema tutkusu da afişlerinin 40’lı ve 50’li yılların ticari amaçlı grafik tasarımını yansıtmak açısından iyi bir örnek oluşturuyordu.

Savaş Sonrası

2. Dünya Savaşı sona erdiğinde Avrupa’da yaşanan büyük ekonomik çöküntüye karşın Amerikan toplumu; tarihin hiçbir döneminde, hiçbir yerde görülmemiş yaygın bir refah dönemi yaşıyordu. Artık herkesin bir evi, bir otomobili, hobileri olmalıydı. Grafik tasarım da, bu genel ve iyimser refah havasını yansıtıyordu. Savaş yaralarını aldığı Amerikan yardımıyla kısa sürede saran Avrupa Ülkeleri de, bu kervana katılmakta gecikmedi.

New York Okulu

40’lı yıllardan itibaren grafik tasarımın güç merkezinin Avrupa’dan Amerika’ya kaydığını görebiliyoruz. Bunda Amerika’nın kazandığı siyasal ve ekonomik gücün rolü kuşkusuz büyük, ama bir o kadar da önemli olan Hitler’den Amerika’ya kaçarak çeşitli eğitim kurumlarında görev alıp, yeni bir Amerikalı tasarımcı nesli yetiştiren Avrupalı tasarım üstatları Herbert Bayer, Alexri Brodovich ve hatta Cassandra bu süreçte etkili oldu.
50’li yllardan itibaren Amerika’nın genç nesli çok parlak bir grafiker camiası oluşturdu. Daha sonra New York Okulu olarak adlandırılan bu tasarımcıların en önemlisi ve belki de yüzyılın en önemli tasarımcısı sayılabilecek olan Paul Rand’di. Ancak Rand ile birlikte Saul Bass, Bradbury Thompson ve onların hocaları olan Bayer ve Brodovich de bu döneme damgalarını vurdular.

Swiss Style

Avrupalı büyük “hoca” grafikerlerinden bazıları Amerika’ya kaçarken, bir kısmı da savaş sonrasında tarafsız duruşunu muhafaza eden İsviçre’yi tercih ettiler ve savaş yıllarından sonra ama özellikle de 60’lı yıllardan sonra, yetiştirdikleri talebeler dünya grafik tasarım tarihinin belki de en zarif ama sağlam grafik ekolünü, yani ünlü “swiss style”ı oluşturdular. Grafik tasarım akımına ve hatta bir yazı karakterine adını verebilmiş tek ülke İsviçre, yıllar içersinde grafikerlerin bir bakıma anavatanı olma özelliğini hep sürdürdü. Swiss style esas itibari ile Bauhaus oluşumunun günümüzdeki devamıdır.
Sağlam bir ızgaraya oturtulan ve negatif/pozitif alan ilişkilerinin adeta matematik hesaplarla belirlendiği tasarımlarda tercih edilen yazı karakterleri; genelde serifsiz, özelde ise Max Miedinger’in yarattığı Helvetica’dır. Helvetica; Arial, Swiss, Nimbus Sans gibi farklı isimlerdeki türdeşleri ile yaratıldığı tarihlerden beri dünyada en yaygın olarak kullanılan yazı karakterleri olma özelliğini korumaktadırlar.

Çılgın Polonyalılar

Batıda Swiss style ve arkasından gelen pop art akımları sürerken, 60’lı ve 70’li yılların en ilginç ve özgün grafik tasarım ekollerinden birisi de Polonya’da gelişti. Polonyalı grafikerle, Sürrealizm’den ve Dada’dan yoğun olarak etkilenmişlerdir. Tiyatro ve sinema afişleri, ya da kitap ve plak kapakları gibi kültür içerikli ürünleriyle tüm dünyada ünlendiler.

68 Kuşağı

Batıda yeni bir gençlik; savaş alehtarı söylemi, dinlediği rock müziği ve uyuşturucu kullanımı etrafında odaklanan yeni bir dünya görüşü ile popüler kültüre hakim olmuştu. Savaş sonrasındaki nüfus patlamasından dolayı 1968 yılında, batıdaki nüfusun büyük çoğunluğunun yaşı 20 ile 30 arasındaydı. Ne yazık ki bu nesil, o yıllardaki tüm etkinliğine karşın grafik tasarım kültürüne kendinden önceki nesillerden daha az eser bıraktı. Ancak Herb Lubalin ve Milton Glaser gibi büyük ustalar bu genel durumun dışında tutulmalıdır. 70’li yılların ortalarından 80’li yılların sonuna kadar olan dönem büyük buluşların dönemi olmaktan çok, grafikerlerin 50’li yıllardan beri süregelen tarzı rafine ettikleri bir dönemdir.

Post-Modernist Akımlar

Bu tasarımcılar çalışmalarında sezgi ve oyuna daha fazla yer vermeye başladılar. Özellikle basın ilanı tasarımlarında başlık, metin ve görüntüleri raslantıya dayalı bir üslup içinde kullandılar. Post-Modernist olarak anılan bu tür yaklaşımların tipografi alanındaki en önemli ismi; İsviçreli tasarımcı olan Wolfgang Weingart’tır.
Weingart tipografideki düzen ve anlaşılırlık ilkelerini sorgulayarak; çalışmalarında görsel efektlerle dolu, sezgiye dayalı, neşeli bir uslup oluşturmuştur. Aynı sözcük içinde farklı yazı karakterleri yerleştiren ve geniş espas anlayışını yeniden uygulamaya sokan Weingart’ın tipografik buluşlarında mizahi ve dışavurumcu bir anlatım egemendir. Post-Modernist yaklaşımlar 1970 sonlarından başlayarak Amerikalı grafik tasarımcılar üzerinde de etkisini gösterdi.
Basel’de Weingart ile çalışan ve daha sonra Los Angeles’te kendi stüdyosunu kuran April Greiman, çalışmalarında Post-Modernist ilkelerden yararlandı; derinliği ön plana çıkaran illüstratif fotoğraflar gerçekleştirdi. Savaş, insan hakları, kadın özgürlüğü, doğal çevrenin korunması vb. konularla ilgili sosyal
protestoların yoğun olduğu 1970’li yıllarda, kişisel ilişki ve çözümler önem kazandı.
Post-Modernist felsefeler de bireyi temel aldılar. Bu nedenle, Post- Modernist tasarımcı için e önemli kriter; kendi kişisel tercihleri olmuştur. Akılcı iletişim ve tasarım ilkeleri bir kenara itildi. Post-Modernist tasarımların çoğuna kişisel bir bakış açısı egemen oldu. Tasarımcı iletişim kurmaktan çok, kendi kendini ifade etmeyi yeğleyen bir sanatçı konumuna girdi. Neville Brody, Duffy Design Group, Grapus ve Rudy Vanderslans Post-Modernist yaklaşımın başarılı örneklerini verdiler.

ve Bilgisayar

2. Dünya Savaşı sırasında kod deşifre etmek amacıyla geliştirilen bir alet, 20. yüzyılın son çeyreğinde insanlığın hayatını umulmadık boyutlarda değiştirdi. Önce binalara, sonra odalara sığabilen, ağır ve hantal bir şekilde çalışan ve kullanımı bir mühendis kadar teknik bilgi gerektiren bu buluşu en başta kimse pek ciddiye almadı. Fakat 30-40 yıllık bir süre içerisinde alet iyice küçülüp bir çalışma masasına sığacak boyutlara geldi. Marifetlerinin çokluğu da ortaya çıktıkça işler değişti. Bilgisayarın grafik tasarıma girmesi, 80’li yılların başında dijital dizgi sistemlerinin gelişmesi ile oldu. Harfler 19. yüzyılın başında, litografik tekniklerle dizgi kalıbının cenderesinden kurtulmuştu. Ancak text yazıları yine de dizilmek zorundaydı. Dijital dizgi, imkansız gibi görüneni mümkün kıldı. Grafikerlerin elinde eğilip bükülen bir malzeme haline geldi. 1980’lerin sonundan itibaren ise, daha önce sadece renk ayrımcılarının ve Hollywood tasarımcılarının kullanabileceği kadar pahalı görüntü işleme programları da grafikerlerin kullanımına girecek kadar ucuzladı.
Eskiden günlerce karanlık odalarda yaratılan “processed” görüntüler, saniyeler içinde yapılabiliyordu ve grafiker süreci bütünüyle denetleyebiliyordu. Yüzyılın son büyük grafikeri kuşkusuz yarattığı dekonstrüktivist tipografi ile bir çığır açtı. Kısaca, yazının ikonografik özelliklerini esas işlevi olan okunaklılığın üzerine çıkartıyordu. Yani, nasıl okunduğu değil; ne gibi bir duygu verdiği yazının önemini teşkil ediyordu. Neville Brody işini öyle ustalıkla yaptı ki, işlev bozukluğu bile gözükmüyordu.

Bilgi Toplumu

Tek değişiklik bilgisayar olmadı. Yüzyılın son on yılında, İletişim devrimi çanak antenlerle tüm dünyayı global bir köye dönüştürdü. Ardından da internet çıktı. Grafik tasarım interaktivite ile hareket kazandı.
Artık dünün grafikeri bu gün multimedya ile uğraşmaktadır. Eskinin dahi grafikerleri, bugün yaşasalardı kim bilir neler yaparlardı? Ama onların çağdaşları bilekleri olmayıp zekaları olan binlercesi de bugün yaşamak istemez miydi? Mucize program “ Adobe Photoshop” yavaş yavaş endüstrideki yerini aldı ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmadı.

BÜTÜNLÜK ve BOŞLUK

Grafik tasarımın amacı görsel bütünlüğü ve düzeni sağlamaktır. Görsel tasarımda gerekli elemanlar minimumda tutulup gruplanmalıdır. Bütün elemanlar birbirinden ne kadar farklı olursa olsunlar, onları uyumlu bir şekilde gruplamalıyız. O zaman tasarımda bir bütünlükten bahsedebiliriz. Tasarımın en önemli kuralı bütünlüktür. Tasarımda elemanların bir uyum içinde bir araya getirilip gruplanması dağınıklığı önleyeceği gibi, tasarıma ritim de katacaktır. Bütünlük için benzer yapıdaki (doku, renk ve boyut) elemanları seçip gruplamak gerekir. Süreli yayınlarda (dergi gibi) bütünlüğü kurumsal kimlik gibi kullanmalıyız.

BENZERLİK ve KONTRAST

Heyecan verici kontrastlık, düşünülmüş benzerlik, etkin beyaz boşluk (negatif alan) ve iyi bir fikir iyi tasarlanmış tasarımların en önemli özelliğidir. Benzerliği ya da içeriği odaksal bir noktada toplayıp onu görünür hale getirmelidir. Bütünlüğü elemanları bir araya getirerek ve aralarındaki ilişkiyi kullanarak başarabiliriz. Benzerlik yaratılmadan tasarımdaki önemli elemanlar görülemezler. Diğer taraftan kontrastlık yaratılmadan yapılan tasarım konusuz ve iletişimsiz hale gelir. Benzerlik ve kontrastlık arasındaki dengeyi iyi sağlarsak, tasarım etkileyici ve dinamik olur. Bu da, tasarımdaki elemanların iyi gruplandığı anlamına gelir. Beyaz alanın (negatif alan) ve harflerin kullanımı bütünlüğü yaratmanın iki önemli faktörüdür. Benzerliği geliştirmenin yolları;
- Tasarımdaki karışıklığı elimine edip tasarımı basitleştirmek.
- Sütun veya satır genişliğini standart hale getirmek.
- Boşlukları (negatif alan) gereksiz yerlere doldurmak.
- Sıradan olmayan bir grid sistemi kullanarak tek bir kalıp uygulamak.
- Bütünlük sağlamak için yardımcı elemanlar (grafik şekiller) kullanmak.
- Görüntülerle yazıyı anlam bakımından gruplamak.
- Bir dergide sayfalar ve konular arasında devamlılığı sağlamak.
- Bütün tipografik elemanlar ve bunların arasındaki espaslara dikkat etmek.
- İllustrasyon ve fotoğraflar arasındaki bütünlüğü sağlamak.
- Kendimize ait bir format ve stil oluşturmak ki bu imza yaratmak demektir.
- Farklı bir şey yaratacağım diye orjinaliteye sapmamak.
Bu kurallar uygulandığı zaman ortada şık ve güçlü bir tasarım var demektir.
 

Selim MERCANO

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
2 Tem 2008
Mesajlar
3,346
Tepkime puanı
96
TASARIMIN KOŞULLARI

Sayfa tasarımında olması gereken koşulları şöyle sıralayabiliriz: Bütünlük, Boşluk (negatif alan), Hiyerarşi, Denge ve Renk.
Bütünlük: Bütünlük, tasarımın olması gereken amacı ve en önemli özelliğidir. Bütünlük görsel benzerliği olan elemanlarda vardır. Bütünlüğü kuramazsak okunmayan ve kafa karıştırıcı bir tasarım elde ederiz. Fakat çeşitliliği olmayan bir tasarım da hareketsiz, cansız ve ilgisiz hale gelir.
Boşluğu (negatif alan) kullanmak: Beyaz boşluk ve harfler bütünlüğü yaratmanın en önemli elemanlarındandır. Beyaz boşlukla harfler birbiriyle kontrastlık yaratırlar. Kontrastlığı iyi ayarlarsak ortaya dağınık olmayan uyumlu bir durum çıkacaktır. Fakat aynı tasarım üzerinde boşluğun değiştirilmesi farklı bir tasarım ortaya çıkaracaktır.
Hiyerarşi: Bu koşul, verilmek istenen mesajın elemanlar yardımı ile işaret edilmesine dayanır. İyi tasarım, okuyucuyu yazının ve görsel elemanların anlamına göre yönlendirir. Bu içerikle ilgilidir. En önemli daha az önemli sıralaması gibi. Tasarım içindeki elemanları vurgulamak istenen mesaja göre ölçülendirirsek, ki bunu renkle, uzaklık yakınlık veya beyaz boşlukla da yapabiliriz, o zaman tasarımda hiyerarşi denen koşul gerçekleşmiş olur. Bir elemanın büyük olması onun önemli olduğunu göstermez. Küçük elemanların sayfa içindeki yerini, yönünü ve rengini doğru seçersek onları sayfada birinci sıraya oturtabiliriz. Önemli olan çevrede bulunan diğer elemanların birinciyi işaret ediyor olmasıdır, çevrede bulunan ikinci ve üçüncü sıradaki elemanlar birinci elemandan daha büyük olsalar bile.
Denge: Bütünlüğü başarmanın en iyi yolu dengedir. Eğer kullandığımız elemanlar dengede ise, tasarımda bütünlükten bahsedebiliriz. Denge tek başına bir etki yaratır. Eğer denge yoksa, elemanlar tek tek ortada kalırlar. Dengeyi sağlamanın en iyi yolu elemanları optik bir noktada gruplamaktır. Daha küçük ve okunmaz elemanlarla daha büyük ve parlak olanlar arasında denge sağlanmalıdır. Optik nokta geometrik olarak sayfa ortasının biraz üstüdür. Çağdaş tasarım daha dinamik olmak zorundadır, dolayısıyla odak noktasını biz kendi dinamiklerimize göre yaratabiliriz. Grupladığımız tasarım elemanlarını diğer koşulları da göz önüne alarak sayfa içinde odaklayabiliriz.
Renk: Renk bilimsel olmakla beraber kullanımı da, tamamen sağduyuya bağlıdır. Tasarımdaki yardımcı grafik elemanlar da, tipografide ve beyaz boşluklarda renk faktörü amaç olarak kullanılabilir. Renk, tasarımın önemli bir elemanıdır. Renk ve ton değerlerini ayarlayarak elemanları öne veya arkaya alırız. Renk, elemanların önem sırasını belirler ve yönlendirme sağlar. Dolayısıyla, hiyerarşik düzenlemeye yardımcı olur. Renk yanlış kullanılırsa tasarımda problemler oluşturmaya başlar. Sıcak renkler (kırmızı, turuncu, sarı gibi) dikkatimizi çekerler ve bize yakın dururlar. Soğuk renkler (mavi, yeşil, mor gibi) daha geride bizden uzak dururlar. Siyah ve beyaz, renk olmasalar da etkin ve vurucu özelliklere sahiptirler. Kısaca renk hangi elemanın daha önemli olduğunu belirtir. O elemanın küçük olması önemli değildir.

Işık Renkleri (RGB)

Sanal ortamda kullanılan ışık renkleri kısaca RGB (kırmızı, yeşil ve mavi) diye adlandırılır. Bu renkler web sayfaları, multimedya CD’leri, animasyonlar ve TV’de kullanılır.
Birbiriyle birleşen ana renkler:
Kırmızı + yeşil = sarı
Kırmızı + mavi = magenta
Mavi + yeşil =cyan
Kırmızı + mavi + yeşil = beyaz
Boya Renkleri (CMYK)
Baskıda kullandığımız pigment renkleri ise, CMYK diye adlandırılır. Işık renklerinden tamamıyla farklıdır. Işık renklerinin tümünün karışımı beyazı verirken, pigment renklerin tümünün karışımı siyahı verir.
Doğadaki üç ana rengin (kırmızı, mavi ve sarı) birbiriyle karışımı:
Kırmızı + sarı = turuncu
Kırmızı + mavi = mor
Mavi + sarı = yeşil
Kırmızı + mavi + sarı = siyah
Eğer bütün bunları özetlersek şöyle söyleyebiliriz:
Okuyucu tasarımın sadeliğine dikkat eder.
Biz soldan sağa okuruz.
Yukarıdan aşağıya doğru başlarız.
Sayfalar birbiriyle ilintili olmalıdır.
Uzaklık bizden ayrılır, ama yakınlık bizle beraberdir.
Büyük ve koyu önemlidir, küçük ve açık daha az önemlidir.
Bütünlük boşluk ile dengelenmelidir.
Tasarım elemanları gruplanmalıdır.
Her şeyin bir şekli vardır, boşluk da bunlardan biridir.

Kaynak: Dreammade
 

Yasemin

Belgisiz Sıfat
👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
14 Ağu 2007
Mesajlar
3,962
Tepkime puanı
175
Yaş
40
Çok yararlı bir paylaşım Selim
Okunması gereken bilgiler
Emeğine sağlık.:wink:
 

Fatos KESKİN

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
17 Nis 2008
Mesajlar
2,403
Tepkime puanı
66
Çok yararlı bilgiler var burda selim teşekkürler
 

grafikeri-m

🌟Usta Tasarımcı🌟
Katılım
6 Ağu 2008
Mesajlar
390
Tepkime puanı
2
gerçekten herkesin okuması gereken yararlı bilgiler teşekürler...
 

sLyman

🏆Pro Tasarımcı🏆
Katılım
14 Ağu 2008
Mesajlar
555
Tepkime puanı
10
Yaş
35
Kırmızı + mavi + yeşil = beyaz
Boya Renkleri (CMYK)
beyaz yerine siyahmı olmalı yoksa yanlışmıyım?
 

neptune

🏅Acemi Tasarımcı🏅
Katılım
22 Ocak 2008
Mesajlar
53
Tepkime puanı
0
Kırmızı + mavi + yeşil = beyaz
Boya Renkleri (CMYK)
beyaz yerine siyahmı olmalı yoksa yanlışmıyım?
rgb.gif


Beyaz...
 

émmst

👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
18 Ara 2008
Mesajlar
3,326
Tepkime puanı
60
Yaş
38
Vay be..Tüm ecdadımızı tek yazıda okumak için gerçekten müthiş bir kaynak. Her satırının tek tek 2-3 kez okunması gerekli derim. Teşekkurler Selim.
'Her şeyin bir şekli vardır, boşluk da bunlardan biridir.' bunu tuttum:)
 

sLyman

🏆Pro Tasarımcı🏆
Katılım
14 Ağu 2008
Mesajlar
555
Tepkime puanı
10
Yaş
35
hımm PArdon ya bi an CMYK nın tram değerleri ile baskı yapılmasını sağlayan renkler olduğu aklımdan çıkıverdi :) bir an yanlış görmüşm
 
Son düzenleme:

creedwar

Kreatif Stratejist
👑Efsanevi Grafiker👑
Katılım
17 Haz 2008
Mesajlar
7,974
Tepkime puanı
104
Parça parça okuyorum malum zaman dan dolayı..Ama gerçekten güzel bir paylaşım teşekkürler..
 

gulum352

🏆Pro Tasarımcı🏆
Katılım
21 Nis 2008
Mesajlar
578
Tepkime puanı
28
paylasım yararlı olabılecek nıtelıkte tesekkurler.basarılar....
 

SiRiNeE

🌱Yeni Üye🌱
Katılım
10 Mar 2009
Mesajlar
22
Tepkime puanı
1
Yararlı paylaşım, aktarım için teşekkürler.
 
Üst